Türkiye rejimi ve bir dış belirleyici olarak ABD

YORUM | PROF. DR. MEHMET EFE ÇAMAN 

20 Ocak 2021 tarihi itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yeni yönetim işbaşı yaptı. Siz bu yazıyı okurken, artık Trump dönemi tarihe karışmış olacak. 2016-2020 arasında ABD’yi yöneten Trump, Türkiye rejimi bakımından büyük bir şanstı. ABD’yi sadece içine kapalı bir ülke haline getirmedi, aynı zamanda ABD’de birçok iç soruna neden oldu. Irkçılık, göçmen düşmanlığı, zenofobi, geleneklerin ve bürokrasinin raydan çıkarılması gibi birçok sorun, Trump dönemi Amerika’sını dışarıda önemli oranda güçsüzleştirdi. Bu dönemin şüphesiz en önemli sorunu ise, ABD’nin oldukça ciddi bir demokrasi erozyonu yaşaması oldu. Bu durum, dünyadaki birçok otoriter ve yarı-otoriter rejime oksijen sağladı. Dünyada geniş çaplı bir ters dalga meydana geldi ve bu bir taraftan demokrasileri geriletti, diğer taraftan otoriter karakteri olan rejimleri sağlamlaştırdı. Türkiye, bu nedenle 2016-2020 arasındaki zayıf ABD’den çok memnundu.

Ankara’daki rejim, gerçi 2013’ten itibaren otoriterleşmeye başlamıştı. Fakat esas otoriterleşme ivmesi 2016’dan sonra gerçekleşti. Trump’ın izolasyonist dış politikası, Türkiye’ye daha rahat hareket etmek için alan açtı. Bu dönemde Türkiye, Atlantik ilişkilerinden fiilen koptu. NATO’nun en güvenilmez üyesi haline geldi. IŞİD’e, El Kaide türevi El Nusra Cephesi gibi İslamcı terör örgütlerine, ÖSO denen cihatçı aşırılara kol kanat gerdi. Suriye’den ABD’nin çekilme kararının ardından, Rojava Kürtleri (PYD) üzerinde baskıyı arttırdı. Birçok askeri saldırıyla, savaş suçları işleri. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli, sahada bu cihatçı teröristlerle mütemadiyen aynı karede göründü. Dahası, bu teröristlerle askeri operasyonlar yapıldı. Bu cihatçı terör şebekeleri, TSK istihbaratından ve lojistiğinden yararlandı. Türkiye bu bölgedeki IŞİD ve diğer terör odaklarıyla petrol ticaretine girdi. Türk Kızılay’ı bu gruplara çadır gönderdi, Türk hastaneleri bu teröristlerin tedavisinde kullanıldı. Türk rejimi, Türkiye topraklarını bu İslamcı fanatiklere açtı. Ve Türkiye bir terör güzergâhı haline geldi. Bunlardan daha az önemli olmayan bir gerçek de, Türkiye vatandaşlarının Suriye’deki bu terör şebekelerine yoğun katılımına Ankara’nın ses çıkartmamasıydı. Tüm bunlara Trump yönetimi göz yumdu. Pentagon ve istihbarat topluluğundan gelen bilgilere ve uyarılara karşın, Türkiye’nin başıboş, serseri mayın gibi oradan oraya savrulmasına ABD tolerans gösterdi.

Bu dönemde bir diğer sorun, Türkiye’nin Rusya’ya yakınlaşmasıydı. Sadece büyük bir problem olan S-400 füze sistemlerinin Moskova’dan satın alınmasından söz etmiyorum. Türkiye, bir stratejik tercih olarak 2016-2020 arasında Batı’dan koptu. AB ile ilişkiler sadece 3,5 milyon Suriyeli mültecinin AB ülkelerine geçmelerinin engellenmesine indirgendi. Salt katılım müzakerelerinde sağlanan tüm ilerlemeler sıfırlanmakla kalmadı, Türkiye 1999’dan itibaren gerçekleştirdiği bütün demokratikleşme reformlarının getirilerini de tüketti. Türkiye demokrasisi 2013’ten sonra serbest düşüşe geçti ve 2016’da, 15 Temmuz kontrollü darbe girişimi sonrasında, fiilen anayasasız bir rejime geçildi. Bu tarih itibarıyla, Ankara 1960’lardan beri Avrupa bütünleşmesi ile en uzak noktaya düşmüş oldu. Hatta jeostratejik konumlandırma bakımından artık Avrupa’da değil, Ortadoğu’da tasnif edilen bir ülke haline geldi. Osmanlı’nın son dönemlerinde bile “Avrupa’nın hasta adamı” olan bir Türkiye’den geriye, Ortadoğu Baas rejimlerinin seviyesine gerilemiş, Rusya yörüngesinde muhaberat türü bir polis devleti bıraktılar. Basın özgürlüğünde ve temel özgürlüklerde Türkiye dünyada son sıralara kadar gerilerken, insan haklarında, sistematik işkencenin hortlaması dâhil, tarihinin en karanlık dönemine gömüldü. Türkiye artık hem Rusya’nın dümen suyundaydı, hem de Rusya tipi, Putinist bir rejim inşa etmekteydi. ABD’deki Trump yönetimi bu olan bitenleri izlemekle yetindi. Eğer ABD pasif hareket etmiyor olsaydı, bunlar olmayacaktı.

Trump dönemi, tüm bu değişim ve dönüşümlerin kolaylaşması bakımından, Ankara’daki muktedirlerin çok işine yaradı. Bundandır ki, Trump’ın mektubunda “Aptal olma!” diye aşağıladığı ve hakaret ettiği Erdoğan bile, tüm egosuna karşın Trump’ı karşısına alamadı. İktidar ortağı Batı karşıtı Rus muhipleri ve Avrasyacı bürokrasi ve MHP, CHP ve İYİP gibi çakma muhalefet partilerinin de desteği ile, Türkiye’nin liberal demokratik Batı yönelimli rotasının, Rusya ve Avrasya denizlerine doğru kırılmasından çok memnundu. Trump’a bağlılıklarının bir diğer nedeni de, ABD’de yaşanan demokrasi erozyonuydu. ABD’nin demokratik gerilemesinin popülist ve dengesiz Trump tarafından gerçekleştirilmesi, Türkiye’de yaşanan otoriterleşmeye de destek sağlıyor, meşruiyet devşiriyordu.

Artık bunların hepsi sona erecek. Türkiye üzerinde etkili olsa da, Rusya’nın kontrolü sağlanmış değil. Kaldı ki Biden dönemi Rusya için de ciddi sorunlar ortaya çıkaracak. Aynı şey Çin, İran, Kuzey Kore ve Venezüella rejimleri için de geçerli. 4 yıllık balayı bitiyor. Türkiye gibi Batı ile kurumsal bağları güçlü ülkeler, NATO çizgisine gelecek, Batı ile kırılan bağlarını onaracak. Rusya’nın Akdeniz’deki varlığına karşı ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı var. ABD’nin Avrupa güvenliğinde tekrar devreye girmesi, AB’deki pragmatik ve faydacı Türkiye politikasının gözden geçirilmesine neden olacak. Atlantik’ten Pasifik’e tüm kuzey yarımkürede daha etkin ve güçlü bir ABD göreceğiz. Dahası, pragmatik ve reel politik yaklaşımların yanında, Başkan Biden normatif politikaların yeniden önem kazandığı bir ABD yaklaşımını tercih edecek. Yani ABD’nin demokratikleştirici etkisi hissedilmeye başlanacak. Bu Ankara’daki otoriter muktedirler için cidden kötü bir haber.

Biden ve ekibi, Erdoğan’ı, otoriter bir figür olarak görüyor. Yani olan neyse o. Trump dönemindeki gibi damat diplomasisi, Zarrab pazarlığı, Brunson tavizi gibi şeylerle bu ilişkiler bir şekilde yürür döneminde sona gelindi. Artık daha ilkeli ve dik, hepsinden önemlisi de gücünü kullanmakta tereddüt etmeyecek bir ABD yönetimi göreceğiz. Erdoğan ve yakın çevresinin ABD yönetimi üzerinde etkide bulunacağı gizli kapaklı kanallar artık tarih oldu. Biden’ın ekibi ABD tarihinin en ilerici ekibi. Normatif prensiplerin çok önemli olacağı bir döneme giriyoruz. Son bir ayda ABD’de yaşanan otoriterleşme tehlikesi, ABD’nin demokrasi ve hukuk devleti duyarlılığını ciddi anlamda biledi. Bu bilenen demokrasi bilinci ve otoriter alerjisi, Trump’ın eski ortakları (Putin gibi, Erdoğan gibi figürler) için geriye sayımın başladığı anlamına geliyor. Putin gibi hammadde kaynakları mebzul, askeriyesi gelişmiş otoriter rejimler bu dönemi birkaç sıyrıkla ve geri çekilmelerle atlatabilir. Fakat Türkiye gibi göbekten dışa bağımlı, ekonomik olarak kırılgan ve fakir bir ülke, bu şoku atlatamaz. Başkan Biden dönemi, Ankara’daki hukuksuz rejimin kaderi bakımından en önemli dış belirleyici olacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin