HABER YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON
Açıkçası bu kadarını kimse beklemiyordu.
Donald Trump sürpriz bir şekilde seçimi kazanıp başkan seçildiğinde herkes endişelerini dile getirmiş ve “Trump sıradışı birisi ama ABD’nin güçlü kurumları sigorta görevi yapar” demişti.
Ben de 7 Aralık 2016 tarihli köşe yazımda Trump Korkusu’nu anlatmıştım.
Beklendiği gibi oldu ve Trump dönemi gerçekten de endişeleri boşa çıkarmadı.
Başkan Trump geride kalan dört yılda herkesin ağzını açıkta bırakacak icraata imza attı ancak hiçbirisi son birkaç günde yaşadıklarımız kadar sıradışı değildi.
“Trump’tır her şeyi yapabilir” diyenler bile son günlerde yaşananlardan sonra yok artık tepkisi gösterme ihtiyacı hissetti.
Düşünsenize; dünyanın en güçlü ülkesinin meclis binası canlı yayında basıldı ve kan döküldü.
Üstelik eylemcileri motive-teşvik eden isim ülkenin seçimi kaybetmiş başkanı.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Şu anda Washington’da neredeyse tek gündem var: Trump’ın azli.
Şunun şurasında bir haftadan biraz fazla bir zaman kaldı ama hemen hemen herkes “Trump’a öyle bir ceza verilsin ki hem yaptığının hesabını versin hem de kimse böyle şeylere bir daha cesaret edemesin” diyor.
Nitekim Pazartesi günü Washington DC Başsavcısı Trump’ın suçlanabileceği yönünde açıklamalar yaptı. Sonuçta başkanın dokunulmazlığı bir hafta sonra bitiyor.
Trump’ın başka soruşturmalara da konu olması zaten uzun zamandır gündemde.
Siyasetin gündemi ise Trump’ı azletmeye endekslendi.
Demokratlar öncelikle ABD Anayasası’nın 25. maddesi uyarınca Başkan Yardımcısı Mike Pence’in harekete geçmesini istediler.
İlgili maddeye göre mevcut başkan “fiziken ve mental olarak başkanlık yapamayacak hale gelirse” başkan yardımcısının önderliğinde ve kabine üyelerinin yarısının desteğiyle azledilebiliyor.
Ancak bu öneriye Cumhuriyetçiler karşı çıkıyor.
Bunun üzerine Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elinde tutan Demokratlar bir sonraki adım olarak Trump’ın azil süreci için harekete geçti.
Demokratların hazırladığı tasarı Trump’ı “isyan başlatmakla” ve insanları Kongre binasının işgaline cesaretlendirmekle suçluyor.
Temsilciler Meclisi’nde Demokratların çoğunluğu var. Oylamanın da Çarşamba günü yapılması planlanıyor. Ardından da Senato aşaması başlayacak.
Burada nitelikli çoğunluk gerekiyor ki bu çok kolay değil.
Trump’a tepki duyan ciddi bir Cumhuriyetçi kesim var ancak azil konusunda harekete geçip geçmeyecekleri tartışmalı. Azil sürecinin Senato ayağı 20 Ocak, yani görev devrinden sonraya kalabilir.
Bu aşamada meseleye sadece Trump’ı azletmek olarak bakılmadığını hatırlatmak gerek.
Zira Trump’ın ikinci kez azli ile güçlü bir mesaj verilmesi planlanıyor. Dahası Trump’ın ikinci defa azledilmesiyle kamu görevlerinden men edilmesi de hedefleniyor.
Böylece Trump’ın 2024 seçimlerinde yeniden aday olma planlarına darbe vurmak istiyorlar.
ABD HEM İÇTE HEM DIŞTA İTİBAR ARAYIŞINDA
İşin bir de diplomasi boyutu var ki azil tartışmalarının önemli bir boyutunu oluşturuyor.
Çünkü tüm dünya ABD’de yaşanan rezaleti canlı yayında izledi.
ABD siyaseti, devlet aklı, hem eylemcilere hem de onlara destek veren-hedef gösteren siyasilere ‘ibret-i alem’ bir ders vererek ‘imaj düzeltmesi’ yapmayı planlıyor.
Bu aşamada şunu da not etmekte fayda var: Trump taraftarlarının meclisi basması ve kan dökülmesini ‘Allah’ın lütfu’ olarak görenler de yok değil.
Onlara göre, ne yapılırsa yapılsın Trumpizmin ne denli tehlikeli olduğu bu kadar net anlatılamazdı. Dolayısıyla böyle bir şeyin tekrar etmemesi, aşırı fikirlerin kökünün kazınması için ne gerekiyorsa yapılmalı.
Kastım sadece Joe Biden’ın yemin törenine kadar Washington DC’de olağanüstü hal ilan edilmesi, geniş çaplı bir soruşturma açılması ya da ülke genelinde tedbirlerin arttırılması değil.
Biden’ın göreve geldikten sonraki en büyük hedefi “Amerikan demokrasisini yeniden inşa etmek, eşitlikçi ve istikrarlı hale getirmek” olacak. Bunu iki ayaklı yapmak zorunda yani hem iç politikada hem uluslararası ilişkilerde tamir ve imaj düzeltmesi hedefleyecek.
Ana politika bu olunca, popülizm karşıtı dalganın yükselmesi de kaçınılmaz. Kaldı ki ilk örnekleri gördük bile.
Mesela Twitter ve Facebook’un Trump’ın hesaplarını kapatması böyle bir şey. Yeri gelmişken söyleyeyim, Twitter ve Facebook bu adımı atmakta geç bile kaldı.
Çünkü Trump’ın bu platformu kullanma biçimi fikir özgürlüğü filan değil.
Bugün itibariyle yalan haber (fake news) sansürden daha tehlikeli hale eldi. Trump gibi güçlü isimler, Rusya ve Türkiye gibi otoriter liderler kamu gücünü arkalarına alarak sanal alemi yalan haberlerle manipüle ediyorlar.
Bu yüzden son dönemde platformsuzlaştırma (deplatforming) tartışmaları hayli revaçta. Özetle ‘kutuplaştırıcı, hedef gösteren ve nefret söylemi yayan kişi ve kurumların sanal alemde sınırlandırılması’ olarak ifade ediliyor.
Kongre baskını sonrası bu tür çabaların artacağını söylemek abartı olmaz. Platformsuzlaştırma yalnızlaştırma sadece sanal alemde olmayacaktır.
Nitekim Trump’ın etrafındaki isimler bir bir ayrılıyor. Sonuçta Trump ismi ‘zehirli’ ve kimse yan yana anılmak dahi istemiyor.
Son olayın gösterdiği bir başka reailte de şu: Trumpizm kökü hayli derin bir mesele. Devlet bürokrasisinde de hayli geniş bir destekçisi var.
Kongre basılırken kapıları açan polislerin varlığı (ki grubu engellemeyen iki polis uzaklaştırıldı, biri tutuklandı) bu realiteyi herkesin yüzüne çarptı.
Uzun lafın kısası Biden’ın restorasyon projesi hayli kapsamlı olmak zorunda. Biden zaten böyle bir vaatle seçimi kazanmıştı ama Kongre baskını sorunun tahmin edilenden daha büyük olduğunu gösterdi.
Bu sürecin Türkiye ile ilişkileri etkilemesi ise kaçınılmaz. Yani ABD’de yaşanan darbe girişiminin Erdoğan’ın Saray’ına etkileri olacak.
Erdoğan’ın işi artık daha zor.
Dilerim; ABD Demokrasisi ve Adaleti, bütün zalim diktatörlere ibret olacak bir hukuki ders verir.