Bütün suç ‘Yetmez Ama Evet’çilerin mi?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN 

Uzun zamandır gündemimde ama araya giren başka acil konular nedeniyle bir türlü fırsat bulup yazamadım.

Siyaset ve medya dünyasında ‘azgın bir azınlık’ var; ilgili ilgisiz her olayda dönüp dolaşıp “Bütün kötülüklerin anası Yetmez Ama Evet’çi takımı” türküsünü söylüyorlar.

Aynı koro bu kez Boğaziçi Üniversitesi’ne AKP’li bir ismin doğrudan atanması sonrasında ortaya çıktı.

Onlara göre Erdoğan’ın adı akademik intihalle anılan, bir dönem AKP’den milletvekili adayı olmuş Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi’ne rektör yapılması da ‘Yetmez ama Evet’çilerin suçu!

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Erdoğan rejimi bugüne kadar onlarca üniversiteyi, binlerce okulu kapattı.

Seçimde kaybettiği HDP’li belediyeleri, on binlerce Cemaat mensubunun şirketini kayyım marifetiyle gasp etti. Muhalif medya organlarını KHK ile kapattı.

Bütün bunlar olurken üç maymunu oynayanlar sıra Boğaziçi’ne gelince bağırmaya başladı.

Şimdi realiteye uyansalar neyse, bu aşamada bile Erdoğan’ın söylemleriyle mağdurlara yüklenmeye devam ediyorlar.

Onlara göre bütün bu sorunlar ‘Yetmez Ama Evet’çilerin başının altından çıkmış!

Adamların Erdoğan rejiminin zulümlerine itiraz edecek cesaretleri yok, dahası zımnen destek de veriyorlar, yetmiyormuş gibi bir de herkes her şeyi unutmuş gibi davranıyorlar.

‘YETMEZ AMA EVET’ NEREDEN ÇIKMIŞTI?

Her fırsatta “Başımıza ne geldiyse bu ‘Yetmez Ama Evet’çilerden geldi” diyenlere o dönem neler oldu kısaca hatırlatalım.

Unuttuklarını sanmıyorum, aksine bilinçli olarak sümenaltı ediyorlar.

Sanki AKP iktidara gelir gelmez darbe planları ortaya dökülmemiş, Ayışıkları, Sarıkızlar, Yakamozlar olmamış, Balyoz gibi milletin tepesine binme planları yapılmamış…

Sanki dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ karargahta tüm kameraları kapattırıp dönemin AYM Başkanvekili Osman Paksüt ile buluşup iktidar partisine kapatma davası açılmasının planını yapmamışlar…

Sanki Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığının yolunu kesmek için ‘367’ diye bir garabet üretilmemiş, AYM üyelerine ağlata ağlata bu kararı çıkarttırmamışlar…

Sanki gece yarısı internete muhtıra koyup siyaseti dizayn etmeye çalışmamışlar…

Listeyi daha da uzatabilirim.

O gün hükümete yönelik bu kumpasların bir parçası olanlar bugün bütün bunlar olmamış gibi davranmayı ‘aydın duruşu’ diye satmaya çalışıyorlar.

Dahası sanki kimse dönemin Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nu hatırlamıyor/hatırlatmıyor.

Çıkıp “Hükümet 12 Eylül referandumu ile HSYK’yı Cemaatçilere teslim etti” yalanını/söylemini tekrar ediyorlar.

Gelin o dönemin HSYK’sını ve CHP-AYM işbirliğinin nelere yol açtığını hatırlayalım.

HSYK VESAYETİN KALESİYDİ

12 Eylül referandumu öncesi HSYK, 7 kişiden oluşuyordu.

Adalet Bakanı ve müsteşarıyla birlikte Yargıtay’dan üç, Danıştay’dan iki üye bulunuyordu. En önemli tarafı şuydu; HSYK siyasetin etkisine açıktı ve dahası üye seçimleri kapalı devreydi.

HSYK üyeleri Danıştay ve Yargıtay üyelerini belirliyor, onlar da dönüp HSYK’ya aday öneriyorlardı. Bir başka ifadeyle “sen, ben, bizim oğlan” durumu söz konusuydu.

HSYK hesap vermekten uzak olduğu gibi aynı zamanda vesayet mekanizması haline gelmişti.

12 Eylül referandumunun en önemli maddesi bu yüzden HSYK’ydı.

Hakim ve savcıların kurullarının ayrılması, üyelerin direk yargı mensuplarınca seçilmesi gibi önerilerden bir yargı paketi hazırlandı.

Ancak bugün her fırsatta ‘Yetmez Ama Evet’çilere sallayanların gözden kaçırdığı çok önemli bir gelişme oldu.

Orijinal öneride kurul üyelerinin seçiminde oy kullanacak olanların ancak bir adaya oy vermesi öngörülüyordu. CHP bu maddeyi AYM’ye götürdü. O dönem CHP’nin AYM mesaisi hayli yoğundu.

AYM bu düzenlemeyi iptal etti. AYM’nin bu kritik müdahalesi ile hükümeti köşeye sıkıştırmayı planlıyordu ancak seçimde tersi oldu.

Blok listeler seçimi kazandı. O günün CHP’si ve bugünün ‘azgın azınlığı’ kendi hamlesiyle alta düşen güreşçi gibiydi.

Bugün her fırsatta ‘Yetmez Ama Evet’çilere sallayanlar CHP-AYM müdahalesi ile yapılan hamleyi gözden kaçırıyorlar.

12 Eylül Referandumu ile oluşan yapılar Avrupa’nın da desteğini aldı, yargı alanında otorite olan Venedik Komisyonu değişiklikleri olumlu karşıladığını deklare etti.

Başka neler vardı referanduma konu olan?

AYM’ye bireysel başvuru, memurlara toplu sözleşme hakkı, milletvekilliğinin düşürülmesinin zorlaştırılması, YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması, askeri yargıya sınırlama getirme, kişisel verilerin korunması, ailenin korunması ve çocuk hakları, sendikal hakların geliştirilmesi, Kamu Denetçiliğinin kurulması, AYM üyelerinin sayısının arttırılması, 12 Eylül darbecilerine yargı yolunun açılması…

Bu maddelere kim neden itiraz edebilirdi? 

O günlerde ‘Yetmez ama Evet’ diyen bizler ayrıca “Neden Diyanet yok, neden MGK yok, neden vatandaşlık tanımı yok” dedik.

Zaten ‘Yetmez Ama Evet’in anlamı da buydu.

O gün ‘Yetmez Ama Evet’ diyenler Erdoğan’ın gücü eline aldıktan sonra tek parti rejimi kuracağını, darbecileri, mafyayı, eli kanlı katilleri hapisten çıkarıp onlarla müttefiklik ilişkisi içine girebileceğini bilemezdi doğal olarak.

Demem o ki, her fırsata dönüp dolaşıp sürekli “Başımıza ne geldiyse bu Yetmez ama Evet’çilerden geldi” türküsünü söyleyenlerin derdini iyi anlayın.

Onların derdi kendi vesayet sistemlerinin ellerinden gitmesiydi. Yıllar geçse de dönüp dolaşıp 12 Eylül referandumuna vurgu yapmaları bundan.

Bari herkes her şeyi unutmuş gibi yapmasalar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Zalimlerin zulmünü iliklerine kadar hissetsinler ki, zulmüne ortak oldukları mâzlumların kadrini kıymetini bilsinler. Biz ettik, siz etmeyin diye inlesinler. Yalvarsınlar, yakarsınlar, ayaklarına kapanıp, özür dilesinler.

  2. Kaleminize sağlık…

    Hakim ve savcıların kurullarının ayrılması, üyelerin direk yargı mensuplarınca seçilmesinden neden rahatsız olduklarını açıkca ifade ettiler.

    12 Eylül referandumuyla mı Erdoğan gücü eline alıp tek parti rejimi kurdu, darbecileri, mafyayı, eli kanlı katilleri hapisten çıkarıp onlarla müttefiklik ilişkisi içine girdi?

    12 Eylül rameferandumuyla mı HSK yı şimdiki haliyle dizayn edip hukuk devletinin altını üstüne getirdi?

    “Onların derdi kendi vesayet sistemlerinin ellerinden gitmesiydi.”

    Onların derdi tek taşla hem cemaat hem de AKP den kurtulmaktı. Birincisini elde etmiş görünüyorlar ancak ikincisinin çok kolay olmayacağı kesin. Bir zamanlar Erbakan ne demişti, “kanlı mı olacak, kansız mı olacak.”

    Onların derdi “çorbaya ekmek banan” insanlar, hizmet eden olsun, memur olsun ama amir olmasın.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin