Vicdanımız bizi korkak yapıyor!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Avusturya’nın tam Almanya sınır çizgisinde bir kasaba Sankt Radegund…

20 Mayıs 1907’de bir oda hizmetçisi olan Rosalia Huber ve bir çiftçi olan Franz Bachmeier’in ilk çocukları dünyaya geldi. İsmini de Franz koydular.

Baba 1. Dünya savaşında ölen askerlerdendi. Annesi tekrar evlendiğinde ise Franz 10 yaşındaydı henüz.

1933 yılında baba çiftliğini alana kadar sıradan bir köylü olarak yaşadı Avusturyalı Franz.

Franz Jägerstätter: Ein verborgenes Leben - Salzburg & Tiroler Teil |  RUPERTUSBLATTAynı yıl Franziska Schwaninger ile evlendi. Dindar bir Katolik kadındı Franziska. Üç kızları oldu: Maria, Louisi ve Rosi. Evlilik sonrası Franz da kiliseye daha çok bağlandı ve en çok da vicdani açıdan ruhunu terbiye etti.

İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde beladan mümkün mertebe uzak durabilmek adına evini barkını kendince tehlikeden ve savaştan uzak bir bölgeye taşıdı. Taşındığı kasaba katı bir Katolik halka sahipti ve neredeyse tamamı Hitler’i can-ı gönülden destekliyordu. Taşındığı yerde de dürüst ve güvenli oluşuyla kısa sürede nam yaptı ve belediye başkanı olma teklifi aldı ama o bunu reddetti.

1938 yılında yapılan referandumda tek “hayır” oyu veren Franz’dı. Hiçbir siyasi bilgisi ve eğilimi yoktu ama vicdanı onu açıkça Nazi karşıtı yapmaya yetmişti.

70. Todestag Franz Jägerstätters: Unser Vater im Himmel - Inland - FAZ

Kısa süre sonra, 1940 yılında askere alındı Franz. 33 yaşındaydı.

Nazi dehşetini bizzat yaşadı. Yüzlerce sivilin katledişine tanık oldu ve hassas ruhunda onulmaz yaralar açıldı. Çiftçi olduğu için askerlik görevini tamamladığında Nazizm tüm dünyanın başına henüz bela olmamış, soykırım tam anlamıyla başlamamıştı.

Önce kendi kasabasında sıradan faşizmle karşılaştı Franz Jägerstätter ve ailesi. Toplumdan dışlandı ve büyük baskı görmeye başladı. Çocukları okulda Nazi karşıtı diye aşağılandılar.

Defalarca askere çağrılmasına rağmen her seferinde bir gerekçe bularak askere gitmemeyi başarıyordu.

Yaşadığı köydeki köylüler onun askere gitmemesinden rahatsız oluyor ve sıklıkla onu ihbar ediyorlardı.

Nihayet bıçak kemiğe dayandı ve askere alınmak üzere Jägerstätter 23 Şubat 1943’te aktif göreve çağrıldığında çocuklarının en büyüğü altıncı yaş gününü kutluyordu.

Ancak o kararını çoktan vermişti ve Nazi Almanya’sı için savaşmaya karşı gelecekti. 1 Mart’ta Enns’deki Wehrmacht garnizonuna girdikten sonra vicdani reddini ilan etti. Sıhhiye askeri olmayı kabul edebileceğini teklif etti ama bu teklif Nazilerce reddedildi. Gözaltına alındı ve kendisini ziyaret eden rahip ile tartıştı, din adamı onu ikna edememişti. Kendisiyle konuşan herkes, “Sen karşı çıkınca ne değişecek ki?” diyordu ama onun için önemli olan başkaları için bir şeylerin değişmesi değildi!

Journey with Jesus - Blessed Franz Jägerstätter

Hitler’e bağlılık yeminini reddedince işler daha ciddi hal aldı ve bir temerküz kampına gönderildi. Kendisi gibi onlarca insan perişan halde tutuluyordu bu kamplarda.

Büyük baskı, işkence ve tacize rağmen direniyordu. Bu direnişinde en büyük destekçisi eşiydi ve mektuplaşarak beraber hayatta kalmaya çabalıyorlardı. Eşi onurunu korumak adına sonuna kadar yanında olacağını ve onu bekleyeceğini yazıyordu.

Aradan zaman geçiyor kızları babalarını özlüyorlardı ama Franz Jägerstätter, bırakınız özgür olmayı durumu gittikçe kötüleşiyordu.

Onu Berlin’de hapishaneye götürdüler ve vatana ihanet suçuyla yargılamaya başladılar.

Halkı isyana teşvik etmek ve Hitler iktidarını devirmeye çalışmaktan suçlu bulundu Franz.

Karısı onu ziyaret ettiğinde Nazi subayları, kararını değiştirmesi durumunda hemen affedileceğini ve onurlu bir Nazi askeri olarak savaşmaya başlayabileceğini söylediler. Ölüme bir adım kala bunu da reddetti Franz Jägerstätter.

DÖW - Erinnern - Fotos und Dokumente - 1938 - 1945 - Lob des Ungehorsams -  Ein katholischer Bauer, der nicht für Hitler kämpfen wollte: Franz  Jägerstätter

Ve maalesef 9 Ağustos günü öğleden sonra, henüz 36 yaşındayken  Brandenburg-Gorden Cezaevi’nde giyotinle idam edildi. Son sözleri “Ben Tanrıya içten bağlıyım” olmuştu.

Savaştan sonra 1946’da külleri Sankt Radegund mezarlığına gömüldü.

Haziran 2007’de, Papa 16. Benedikt , Jägerstätter’i şehit ilan etti ve Ekim 2007’de Kardinal tarafından düzenlenen törenle tekrar defnedildi.

Bugüne kadar Franz Jägerstätter’in hayatını anlatan pek çok kitap yazıldı. Bunların en değerlisi şüphesiz Thomas Merton’un yazdığı İnanç ve Şiddet (Faith and Violence, 1968) isimli olandı.

2011 yılında ise “Franz Jägerstätter: A Man of Conscience” (Bir Vicdan İnsanı) isimli belgesel film çekildi.

70. Todestag Franz Jägerstätters: Unser Vater im Himmel - Inland - FAZ

Ve nihayet 2019 yılında ünlü filozof sinemacı Terrence Malick, Franz’ın hayatını konu alan A Hidden Life (Gizli Hayat) isimli muhteşem bir film çekti. Film, usta yönetmenin İnce Kırmızı Hat’tan 21 yıl sonra benzer bir hassasiyet ve estetikle ele alınmıştı.

Gelelim filme…

Malick yaşanmış bir hayat hikayesini pastoral bir estetikle anlatırken, klasik anlamda oyunculuk ve diyaloglara yine yüz vermiyor.

En klasik sinema akışına uyduğu sahneler ise Bruno Ganz’ın canlandırdığı mahkeme sahneleri.

Bruno Ganz’a özel bir bölüm açmak gerekir.

Sinemaseverler onu Çöküş filminde Hitler karakteriyle hatırlayacaklardır. Ganz, bu veda filminde kısacık rolüyle muhteşem bir iş çıkarıyor yine. Filmin bitiminden kısa süre sonra hayata gözlerini yummuştu usta oyuncu.

Biraz da yönetmene bakalım.

Terrence Malick talks filmmaking at a rare public speaking event

Aslen Süryani olan, 1943 Ottowa doğumlu yönetmen, senarist, yapımcı Terrence Malick, Harvard’da felsefe tahsilinden sonra 10 uzun metrajlı film yaptı. 46 yıllık sinema kariyerinde sadece 10 film yapması yönetmenin ne kadar seçici olduğunun göstergesi.

Malick, pek çok filminde önceden hazırlanmış bir metin üzerinden gitmemekle meşhur. Hatta ünlü oyuncu Ben Affleck ile çalışırken aktörün “Senaryo yok mu?” diye sorması üzerine “Git İncil oku, senaryo orada” dediği bilinir.

10 filminin üçü Oscar’a aday oldu Malick’in. “İnce Kırmızı Hat” (1998) — ki maalesef Er Ryan’ı Kurtarmak ile aynı yıl çekilmenin bahtsızlığını yaşamıştı — ile Berlin’de Altın Ayı, “Hayat Ağacı” (2011) ile Cannes’da Altın Palmiye ve “Cennet Günleri” (1979) ile aynı festivalin En İyi Yönetmeni seçildi.

Filmlerindeki epik görsellikle, klasik sinema algısını umursamayan perspektifleri ve anlatımıyla bilinen yönetmen, bu tarzıyla eşsiz. Sadece filmleri değil hayat tarzıyla da bildiğimiz sanatçılardan değil. Misal ekranlara çıkmıyor, gazetecilerle görüşmüyor, röportaj vermiyor. Filmlerinin katıldığı hiçbir festivale bugüne kadar iştirak etmedi. Birkaç görselin dışında fotoğrafı bile yok. Var ile yok arası bir yönetmen anlayacağınız.

The secret life of Terrence Malick | The Independent | The Independent

Ne ki beraber çalıştığı oyuncuların onun hakkındaki görüşleri çok ilginç. Misal, Gizli Hayat’ın başrolündeki Alman aktör August Diehl şöyle diyor onun hakkında: “Herkesten Malick’in iletişim kurulması zor ve mesafeli bir insan olduğunu duymuştum. Beni filminde oynatacağını söylediğinde kendisiyle tanışmaya gittim. Setlerde, rivayetlerin aksine kendisinin sürekli şaka yapan, gülmesini seven, mizah duygusu yüksek bir insan olduğuna tanık oldum.”

Ve lakin, August Diehl’in Malick’in imajını yıkan bu cümleleri, Cannes Festival Direktörü Thierry Frémaux’nun resmi seçkisini açıkladığı basın konferansında söyledikleriyle çelişiyor: “Bana Malick’in festivale gelip gelemeyeceğini sormayın. Gelse bile, insanlar arasına karışmaktan hoşlanmadığı için Cannes’da kendisini görmeyebilirsiniz.”

Tek cümle ile özetlemeye çabalarsak A Hidden Life, hayatın en zor şartlarında ölüme bile dayanarak ve aşkla giden sıradan insanların öyküsü, diyebiliriz.

story.lead_photo.caption

Savaş ve aksiyon sahnesi bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaktır, zira askeri ve savaş muhabbeti bol olan filmde tek bir çatışma sahnesi bile yok.

Bunun yerine Nazi sinemasının ünlü yönetmeni Leni Riefenstahl’ın, Nazi Partisi tarafından propaganda filmi olarak seçilen (ve kendisine şöhreti getiren) İradenin Zaferi’nden (Triumph des Willens) önemli bir sekans olduğu gibi kullanılıyor filmde.

Öte yandan 36 yıllık kısacık hayatında Franz Jägerstätter, kendisini hain ilan eden köylü arkadaşları, kendisine eziyet eden Gestapo, mahkeme hâkimi dâhil hiç kimseyi yargılamıyor. Sadece kötü olduğuna kanaat getirdiği bir şeye karşı bedelinin ağır olacağını bile bile direnme gücünü gösteriyor.

Bu sakin karakterli, sessiz Avusturyalı köylü, düşünce hürriyetine olan saygısının bedelini, Hitler’e bağlılık yemini etmeyi reddederek, hayatıyla ödüyor.

Film George Eliot’un şu cümleleriyle sona eriyor:

“Dünyanın gelişen güzelliği, bir ölçüde tarihte yer etmemiş olaylara bağlıdır. O olaylar ise sizden veya benden değildir. Bu güzellik, bağlılıkla gizli bir hayat sürmüş olanlardan ve nerede olduğu belirsiz mezarlarda yatanlardandır.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin