Görünmez adam: Mustafa Şentop

METAMORFOZ PORTRELER | BÜLENT KORUCU

Gündemi ve sosyal medyayı takip eden iki kişiye Mustafa Şentop portresi yazacağımı söylediğimde, biri kim olduğunu çıkaramadı, diğeri ise konumunu hatırlayamadı. Bu, daha önce hiç bir Meclis Başkanı’na nasip olmamış bir talihsizlik; hem de TBMM’nin kuruluşunun 100. Yılı kutlanırken… görünmezlik iksiri Şentop’un şahsi başarısını(!) aşacak boyutta ve parlamentonun yaşadığı kurumsal hiçliğin bir sonucu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Korona Bakanı Fahrettin Koca dışında hangi bakanı tanıyoruz ki zaten. Cumhurbaşkanı yardımcısının bile soyismini bir kaç denemeden sonra hatırlayabiliyorum. Fuat Oktay’dı galiba değil mi?

Sistemde etkisiz eleman haline gelen Meclis’in başkanı olmasından kaynaklanan siliklik dışında, Şentop için bu, hayat ve mücadele tarzı. Aslında köken itibariyle bir Milli Görüşçü; fakat üzerine giydiği hukuk cübbesiyle o gömleğini gizlemeyi başarmış. Esad Coşan’ın İskenderpaşa Cemaatiyle Necmettin Erbakan’ın siyasi hareketinin kesişim kümelerinden biri. Hukuk fakültesinde öğrenciyken cemaatin finanse ettiği Teklif Dergisi kadrosunda yer alır. Hukukun, Siyasal İslamla sentezlendiği ve araçsallaştırıldığı başarılı bir denemedir dergi. Erbakan ile Coşan’ın arasının açıldığı ve ayrışma yaşandığı dönemde iki tarafta da olmayı başaranlardandı.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Refah Partisi’nin düşünce kuruluşu olan ve Recai Kutan’ın başkanlığını yaptığı Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin (ESAM) İstanbul başkanıydı. ESAM’ı Erbakan’ın, “Tayyip Erdoğan bir siyonist projesidir’ içerikli konferanslarından hatırlayabilirsiniz. Yakın çalışmasına rağmen Şentop, Erbakancı olmadı, bilakis yükselen iki trendi takip etti. Arkadaşı Numan Kurtulmuş’a yakın durdu ancak HAS Parti’ye de girmedi. İyi bir zamanlamayla AKP trenine bindi ve yandaki koltuğu arkadaşı Kurtulmuş için tuttu. Rivayet olunur ki Kurtulmuş’u AKP’ye girme konusunda ikna eden iki kişiden biridir. Diğeri de artık ikbal yüzü görmek isteyen eşi…

Şentop, tercihlerini hep en son noktada yapar ve o ana kadar ikili kimliğin bütün avantajlarından yararlanır. Benzer taktiği Hizmet Hareketi ile AKP arasındaki cepheleşmede de uyguladı. 17-25 Aralıktan sonra dahi televizyonlarda Fethullah Gülen’i ‘Hocaefendi’ diye andı uzun süre. Cemaatin eğitim imkanlarından alabildiğine yararlanmak, Zaman Gazetesi’ndeki yazılarıyla tanınıp bilirkişi haline gelmekle sınırlı değil bu faydalar. Cemaatten devşirdiği ya da yerleştirdiği kişilerle bir istihbarat görevlisi gibi çalıştığına dair ciddi bulgular var. Ankara’da günlerce işkenceli sorgudan geçirilen genç kızları tutuklayan 8. Sulh ceza hakimi Eren Şen hakkındaki iddialar bunun tipik örneği. Yargı camiasını yakından takip eden eski hakim Ramazan F. Güzel’in yazısı fikir verebilir sanıyorum. (https://www.tr724.com/iskence-goren-genc-kizlari-tutuklayan-operasyonel-zihniyet/ )

Şentop’un ikinci önemli özelliği hukuku araçsallaştırma konusundaki becerisi. Kamu hukuku ve hukuk tarihi uzmanı olmasına karşın toplum onu anayasa hukukçusu sanıyor. 367 hukuk garabeti günlerinde yazdığı yazılar bu algıyı oluşturdu. 2011’de AKP listelerinden girdiği Meclis’in ilk krizinde bulduğu ‘zihni sinir projesi’yle dikkatleri üzerine topladı. Seçildikten sonra mazbatası Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edilen BDP milletvekili Hatip Dicle için önerdiği formülden  söz ediyorum. Hakkari milletvekillerinin istifa ederek ara seçimi zorunlu hale getirmelerini ve Dicle’nin bu yolla hakkını geri almasını teklif etti. Fakat küçük bir sorun vardı, Dicle Diyarbakır’dan seçilmişti. Peki Şentop neden Diyarbakır değil Hakkari demişti. Çünkü Diyarbakır’da AKP de sandalye kazanmıştı. Muhtemel bir yeni seçimde, oluşan tepkinin etkisiyle bunları kaybedebilirdi. En çok bilinen ikinci büyük buluşu ise cumhurbaşkanlığı seçim kanuna, Abdullah Gül’ün tekrar seçime giremeyeceğine dair geçici madde koydurmasıydı. Gül’ün ‘çok kırıldım’ dediği ve daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddenin mucidi Şentop’tu. 

Başkanlık Sistemini savunurken dile getirdiği, “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Başkanlık, Türkiye’ye yabancı bir sistem de değil. Yüz yıldan fazla bir süredir belediyelerde uygulanıyor zaten.” cümlesi, hukuk alanındaki manevra kabiliyetinin boyutlarını gösteriyor. 

O şimdi içi boşaltılmış, yetkileri alınarak işlevsiz hale getirilmiş Meclis’in Başkanı olarak sadece protokol görevlerini yerine getiriyor. Tam Erdoğan’ın aradığı kişi; Binali Yıldırım bile bu oranda silikleşmeyi sağlayamamıştı. Ama hakkını yemeyelim, vekillerin çıkarını iyi savunuyor! Hiç bir fonksiyonu olmadığı halde sandalye sayısı 600 çıkarılarak milletin sırtındaki kambura dönüşen vekillerin geçinemediğini öne sürüyor.  

22 bin 200 lira olan maaşı az bulan ve bazı üyelerin geçinemediklerini belirten Şentop, “Milletvekili maaşını asgari ücretle ifade ederseniz, milletvekillerine de asgari ücret maaş verilsin, yaşayabilen varsa gelsin milletvekilliği yapsın o zaman” diye konuşuyor. 

İstanbul’dan Abant’a giderken arabasında ya da toplantının boşluklarında yaptığımız konuşmaları düşününce aynı kişiden bahsetmediğim hissine kapılıyorum. Üzerlerinde kaç kat gömlek var ve bunları gerçek halleriyle görebilen oluyor mu, merak ediyorum. Belki şu andaki görüntü de bir yanılsamadır, kim bilir…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Suya sabuna dokunmayan bir yazı olmuş yine.
    Bu tr724 denge balans üzere giden yazılar ve yazarlar ile dolu sanki.
    *17-25 Aralık polislerini hapise atan CMK düzenlemesinid e bunun gugukçu ekibi hazırladi .
    ** Fatih Tezcan gibi zibidiler de bunun ekibi tarafından yargılamalarda korunup kollanıyor.
    *** Arabasında seyahat hatırına siyasi alemin bildiği şeyler ile top çevirmek olmuş bu yazı ve Kişilik analizi gibi bir şey. Koruma kollama AKLAMA PAKLAMA yazısı da diyebilirim, yaptığı ettiği şeyler siyasi manevralar neticede, bunlar da zaten beklenen stratejiler.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin