Zindanda biyolojik silah olarak Kovid-19

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Hayır, bu yazıda Türkiye’de bazı İslamofaşist veya Kemalofaşist çevrelerin ciddi olarak inandığı Kovid-19 virüsünün biyolojik silah olduğuna dair safsataları işlemeyeceğim. Zaten bu tür komplo kuramlarının dışında da yeterince geniş ölçekli bir kâbus yaşıyor gezegen. Yaşanan diğer bir kâbussa, bu tür bir korku filmi senaryosu gerçek olmuşken, Türkiye’de faşizan bir yönetim olması! Otoriterleşen Türkiye’de sadece devletten sağlıklı bilgi almamak değil problem. Ya da yalnızca Kovid-19 önlemleri almayıp vatandaşını büyük bir trajediye sürükleyen basiretsizlik ve alçaklık da değil esas konu. Bunlardan çok daha vahim olmak üzere, devletin eline teslim olmuş yüz binlerce tutuklu ve mahkûm, son derece gayri insani koşullarda, Türkiye sathına yayılmış yüzlerce cezaevinde ölümle yüzyüze. Baskılar, işkenceler, insan hakları ihlalleri, hukuksuzluk, sistematik olarak yapılmakta ve almış başını gidiyor. Fakat özellikle bu küresel salgında, içeride balık istifi gibi, kapasitelerinin iki-üç katı mahkûmla dolu hapishaneler, Kovid-19 salgınında içeride çok ciddi bir tehlikeye neden oluyor. Dünyada birçok ülke bu salgında hapishanelerde büyük bir facia meydana gelmesin diye ceza ertelemesi yaparak mahkûmları kriz sona erene dek serbest bırakırken, Türkiye rejimi bilakis bu epidemi esnasında “krizi fırsat olarak” algılıyor. Canice, sosyal soykırıma tabi tutulmuş siyasi mahkûmları ve tutukluları içeride tutmaya devam ederek, Kovid-19’u bir biyolojik silah olarak kullanmayı planladıklarını düşünüyorum.

Türkiye 1980’lerin sonundan itibaren ölüm cezalarını infaz etmedi. 2000’lerin başlarında Avrupa Birliği süreciyle birlikte, ölüm cezası Avrupa müktesebatıyla uyumlu bir hale getirilerek kaldırıldı. Bugünkü mevzuatta ölüm cezası mevcut değil. Ancak bu ilerici hamle, toplumsal ve kültürel kodlara sanıyorum çok dar geliyor. Siyasetçiler ve vatandaşlar arasında ölüm cezasına ilgi muazzam. Başta Erdoğan olmak üzere, özellikle 15 Temmuz kontrollü darbe kalkışması sonrasında, siyasi muhalifleri toptan “temizlemek” düşüncesi, gerek Erdoğan’ın İslamcılarını, gerekse de Avrasyacı maceracıları meşgul etti. Nedim Şener gibi rejim aparatlarının diskurları üzerinden, Nasyonal Sosyalist ve faşist “ötekinin temizlenmesi” konusu gündemde tutuldu. 2016’dan bu yana birtakım grupların esasında “insan olmadıkları” ve “insani muameleyi hak etmedikleri” retoriği kullanılıyor. Kovid19’la birlikte, insanların virüs olarak nitelendiğini sıklıkla gözlemliyoruz. Bu çok basit bir soykırıma hazırlık aşamasıdır. Kendilerine bu diskurla saldırılanların bazıları da sosyal medyada benzer bir diskura başvurarak, Erdoğan rejimine onay ve destek verenleri “virüs” olmakla suçluyor.

Bakın, bunu açıkça yazayım: birilerinin size virüs demesi ne kadar yanlışsa, “esas virüs onlar” şeklinde karşılık vermek de o kadar yanlış! Böyle bir savunma olmaz. En olumsuz koşullarda bile ahlaken doğru pozisyonlar terk edilmemeli. Etik olarak doğru bir pozisyonda olmak en büyük moral üstünlüktür. Davaları haklı kılan budur.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Şimdi asıl konuya girelim. Türkiye, 15 Temmuz 2016 sonrası süreçte, bilindiği üzere kendisini anayasal bağlardan kopartan ve güçler birliğini sağlayarak yargı erkini tümden yürütmeye bağlayan bir rejimle karşı karşıyadır. Bu rejim, 2016’dan bu yana yüz binlerce insanı siyasal gerekçelerle ve fabrikasyon deliller ve ifadeler temelinde tutukladı ve mahkûm etti. Bugün Türkiye içeride en fazla gazeteci ve akademisyen olan ülke konumundadır. Bunlar niceliksel ve nesnel gerçekler. Ayrıntısına girmiyorum; çünkü en basit şekilde bir arama motorundan internette yapılacak otuz saniyelik bir araştırma bile durumun ne kadar feci olduğunu size gösterecektir. Bu gerçeklik, bugün çok ciddi olarak yakın Türkiye tarihinin en büyük soykırımlarından birine yaklaştığımız endişesini dillendirmemizi zorunlu kılıyor. Hapishanede savunmasız konumda, devlete kendilerini bedensel olarak teslim etmiş olan siyasal tutuklular (özellikle Gülen Cemaati ile bağlantılı olarak veya Kürt siyaseti ile bağlantılı olarak hapsedilen insanlar), çok büyük bir tehlike ile yüzyüzedir. Kovid19, birkaç hapishaneye girdi bile. Bu hapishaneler yukarıda da değindiğim gibi kapasitelerinin çok ama çok üzerinde mahkûmla dolu! Nezle ve grip enfeksiyonlarında bile kolayca tüm bir hapishane nüfusunun kolaylıkla enfekte olduğu bir ortamdan bahsediyorum. Bu ortamda Kovid19 gibi ölüm yüzdesi çok tehlikeli oranlarda olan, tedavisi olmayan, küresel olarak tüm dünyayı felce uğratan bir hastalık, hapishanelerde mahkûmların topluca ölümüne yol açacak. Bu bir insanlık suçudur. Çünkü politik tutuklu ve mahkûmların bu ortamda içeriden çıkartılmamalarının nedeni, devleti yönetenlerin bu insanların insan olma durumunu kabul etmemesi, onları ortadan kaldırmayı meşru görmeleridir.

Hapishanelerde ortam çok kötü! Özellikle hijyen koşulları tam bir felaket! Fakat bunlardan daha da önemlisi, bir epidemi (salgın) durumunda, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarında gerekecek yoğun bakım ortamının bu hapishanelerde bulunmamasıdır. Oysa Kovid19 tam da bu nedenle İtalya ve İran gibi örneklerde can alıyor. Son derece büyük bir kapasite üstü yoğunluk olan hapishanelerde bu salgının yüzlerce, hatta binlerce mahkûmun hayatına mal olması kaçınılmaz!

Bundan daha da vahimi, rejimin adi suçluları serbest bırakması, politik tutuklu ve mahkûmları ise serbest bırakmamasıdır. Burada kasıt ortada! Adi suçluların çıkartılmasını eleştirmiyorum. Fakat siyasi nedenlerle içeride olanların bu acil önlemden yararlanmıyor olmaları konusunu eleştiriyorum. Bu siyasal karar, rejimin bilerek, isteyerek ve plan dâhilinde bir soykırım, bir toplu infaz gerçekleştirmek istediğine işaret ediyor.

Bugüne dek ağır sağlık sorunları olan tutuklu ve mahkûmların dramlarını gözlemliyorduk. Rejim ustalıkla bu konuları Türkiye toplumuna meşru göstermeyi başardı. Bu stratejileri haklı çıkarmak adına 100 yıllık Cumhuriyet’in “vatan-millet-Sakarya” stratejilerini kullandı. Kemalo-İslamofaşist bir dille, “FETÖ’cülerin insan olmadığı” veya “bölücülerin Türkiye’ye ihanet eden teröristler olduğu” retoriği üzerinden, yalnızca Cemaat’le ilintili insanları değil, bu rejimi eleştiren veya ona potansiyel bir tehlike arz eden herkesi ötekileştirdi. Aynı şekilde, “bölücü” olarak niteledikleri, esasında meşru siyasi yolları terk etmemiş HDP-Demirtaş çizgisindeki mülayimlerdi. Bu iki grup, hapishanelerde bugün en önemli iki politik tutuklu gruptur. Her ikisi de Kovid19’un biyolojik bir silah olarak hapishanelerde kullanıldığı ve kırıldığı bir plan kapsamında, bir varoluş mücadelesi verecektir. Toplumda bu iki siyaseten “vebalı” grubun topluca ortandan kaldırılması, sorun olarak algılanmıyor. Soykırımcı dil, toplumu duyarsızlaştırdı ve nobranlaştırdı. Bu toplum bugün “hastalıktan telef olanlar” olarak bakmakta çekince görmeyeceği bir grup insanın dramına kolaylıkla gözlerini kapayacaktır! Dahası, dünya da kendi Kovid19 mücadelelerinde kendi sorunlarına odaklanmış durumda ve kimse Türkiye’de yapılacak bir katliama doğrudan tepki verecek değil. Anlaşılan, rejim bu koşulları bir fırsat olarak algılıyor.

Tüm hapishanelerin derhal boşaltılması gerekiyor. İçeride tutulan siyasi tutukluların da en az adi suçlular kadar yaşama hakkı vardır! Bunu savunmak insanlık gereğidir! Ağır insan hakları ihlalleri yaşadık. Fakat bu, bugüne kadar yaşanan hak ihlallerinin en ciddisidir. Bu bir toplu katliam girişimidir! Türkiye, Kovid-19 salgınında en başarısız ülkelerden biri. Bu ortamda, hastalığın pik yapmaya başlayacağı önümüzdeki 14 günlük süre içerisinde eğer hapishaneler tümüyle boşaltılmazsa, kitlesel ölümlerle karşılaşılacak! Kobaylara bile reva görülemeyecek bir ortamdır bu! Kalbi olan, insan kalabilen herkesin, mahalle-ideoloji-klan farkı gözetmeksizin, haklı-haksız ayrımı yapmadan, ilkesel olarak hapishanelerde olan tutuklu ve mahkûmların derhal serbest bırakılmasını talep etmeli! Bu bir insanlık sınavı! Soyut bir insan hakları probleminden çok başka, bizi biz yapan insani değerlerden bahsediyorum! Hapishanelerdeki insanları yaşatmak, insanlık ailesine dahil olup olmamakla ilgili en temel yol ayrımıdır!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin