‘Erbakan’ın yazdığı senaryoda yokum, çünkü…’

HABER-YORUM | HASAN CÜCÜK 

Türkiye, sonu belli olmayan bir maceraya atılmak üzere. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aylardır ısıttığı Suriye’nin kuzeyine yapılacak operasyon için son hazırlıklar tamamlandı. Savaş boruları güçlü ötüyor. Son yıllarda yanlış üstüne yanlış, zulüm üstüne zulüm işleyen Erdoğan’ı kıyasıya eleştiren muhalefet ise mevzu savaş olunca siperdeki yerini derhal aldı. ‘Erdoğan’ın yıllar önce Necmettin Erbakan için söylediği gibi: Onun yazdığı bir senaryoda ben yokum.’ diyemedi hiç kimse…

Tarih 16 Mayıs 2000. Yer Kopenhag. Galatasaray – Arsenal arasında oynanacak UEFA Kupası finalinden bir gün önce. Zaman’da Nuh Gönültaş imzasıyla kısa bir haber var. Politika sayfasında çıkan haberde, Erdoğan’ın yakın çevresine ‘Bundan sonra Erbakan’ın çizdiği bir senaryoda olmayacağım’ dediği aktarılıyor. Kulis bilgisi niteliğindeki haberi okuyanlar arasında Erdoğan da var tabi.

O günlere kısa bir dönüş yapalım. Milli Görüş geleneğinden gelen Fazilet Partisi’nin genel kurulu birkaç gün önce yapılmıştı. Siyasi yasaklı Erbakan, genel başkanlık için Recai Kutan’ı işaret ederken, ‘yenilikçi’ kanat karşısına Abdullah Gül’ü aday olarak çıkarmıştı. İlk kez iki genel başkan adayının olduğu bir genel kurul olacaktı. Dahası hareketin liderinin işaret ettiği ismin karşısına muhalif biri çıkmıştı. Kongreden Recai Kutan zaferle ayrıldı ama AKP’nin kuruluşuna giden yolun ilk taşlarıda döşenmiş oldu. İşte böyle bir ortamda Nuh Gönültaş imzalı haber çıkıyordu.

Maçtan bir gün önce Galatasaray’ın kamp yaptığı otele giderken, arabanın içinde Erdoğan, ben ve iki kişi daha var. Erdoğan konuyu habere getirip, ‘Keşke bana ulaşıp sorsaydı’ dedikten sonra ilave etti; ‘Evet ben Erbakan’ın yazdığı hiçbir senaryonun içinde artık olmayacağım. Bugün bunu yakın çevreme ve arkadaşlarıma söylüyorum. Yakın bir zamanda tüm Türkiye’ye ilan edeceğim. Neden mi yokum? Çünkü Erbakan’ın ülkeyi düşündüğüne inanmıyorum. O’nun için sadece kendisi var. Kendi dünyasında yaşıyor ve çıkarını düşünüyor. Ülke umurunda değil.’ Duyduklarım şaşırtıcıydı. Doğal liderine karşı bir başkaldırıydı. Sıradan bir eleştiri değildi yaptığı. Nuh Gönültaş’ın haberi doğruydu. Erdoğan’ı rahatsız eden bunun yayınlanmasıydı.

‘Erbakan’ın yazdığı senaryoda yokum’ diyen Erdoğan, hapisten yeni çıkmış siyasi yasağından dolayı ‘muhtar bile’ olmayacağı günlerdi. Kısa süre sonra AKP’yi kuran Erdoğan ve arkadaşları Milli Görüş çizgisinden ayrılıyordu.

Şimdi aynı Erdoğan, ülkenin kaderini yakından etkileyecek sonu belli olmayan bir meceraya herkesin evet dememizi istiyor. Dün Erbakan için söylediğinin kat be kat fazlası Erdoğan için geçerli. Erbakan’ın politikaları partisini etkilerken, bugün Erdoğan’ın aldığı her yanlış karar 82 milyonu etkiliyor.

Geriye yaslanıp, elimizi vicdanımıza koyup soralım; Türkiye’de doğru giden ne var? Ekonomi mi? Dış politika mı? İnsan hakları mı? Eğitim mi? İfade ve basın özgürlüğü mü? Gerçeklerden kopmuş AKP ve destekçisi MHP dışında ülkedeki gidişattan memnun olan var mı? Rahatsız olduğu konuları ‘Silivri soğuktur’ korkusuyla yutan sessiz bir çoğunluk var. Türkiye hakikaten garip bir ülke. Ülkede 5 yıla yakındır Anayasa resmen askıda. Herkes bunun farkında. Ya korkusundan ya da çıkarından susuyor.

Hem iç hem dış politikada onlarca yanlışa imza atan Erdoğan’ın savaş borusunu öttürünce muhalefetin siperde yerini alması ise trajikomik bir durum. Her konuda hata yapan, sadece kendini düşünen, ülkeyi parti devletine dönüştüren Erdoğan’ın, savaş gibi önemli bir konuda aldığı kararın doğru olduğuna inanıp, destek vermek için -biraz ağır olacak ama- ahmak olmak gerekiyor. Savaşın bir yıkım olduğunu bilmeyen var mı? Suriye’de savaş 8 yıldır var. Irak’ta 20 yıldır var. Afganistan’da 40 yıldır var. Bu savaşların kazananı var mı? Kaybedeni kim? Ülkeyi yönetenler rahatlarında. Olan masuma, garibana oluyor. Ya ölüyor, ya mülteci oluyor ya da zor şartlarda hayatta kalmaya devam ediyor.

Savaş naraları atanlar, ‘mevzu vatansa gerisi teferruat’ diyenler, buyrun önden siz gidin. ‘Irmağının akışına ölüp de’ yok öyle evladına bedelli askerlik yaptırıp, sonra savaş türküsü söylemek. Büyük oğlu Burak Erdoğan’ın çürük raporu alarak askerlikten muaf olduğu, küçük oğlu Bilal Erdoğan’ın ise askerliğini ‘bedelli’ olarak yapan ‘’başkomutan’’ın ilan ettiği bir savaşta ben yokum. Tıpkı yıllar önce kendisinin Erbakan için söylediği cümleleri kullanmanın zamanı değil mi? Erdoğan’ın yazdığı hiçbir senaryoda yokum çünkü; ülkeyi değil kendi ikbal ve bekasını düşünüyor!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Yazı inanılmaz olmuş. Gerekçeli bir şekilde çok yalın ve anlaşılabilir yazmışsınız. Fakat yazınızı “inanılmaz” yapan bu değil…
    Spordan yola çıkarak memlekete dair yazılmış böyle kritik bir yazıyı ilk defa okudum. Kesinlikle beklemiyordum böyle bir şey… Benim için, bu sitede yılın yazısı…
    Çok merak uyandıran bir kulis bilgisini şahit olarak paylaşmışsınız. Bu bir kere usta gazetecilik demek… Daha sonra sporun sahasından çıkarak usta köşe yazarlığı yapmışsınız.
    Siz kesinlikle sadece spor yazarı degilsiniz.
    Bu sitede sizin varlığınızı ilk başta yadırgamıştım. Niye, ne alaka demiştim, bu kadar maduriyet varken… Yanlış düşündüğümü bugün gördüm.
    Maşâallah, bârakellah…
    Şapka çıkarıyorum, teşekkür ediyorum, devamını diliyorum, saygılarımı sunuyorum…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin