HABER-ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN – WASHINGTON Tr724
Beklenen oldu ve Doğu Perinçek’in tabiriyle “Siyasetin köpeği” olan yargı ‘Ergenekon diye bir örgütün olmadığına’ karar verdi.
Meğerse tüm Türkiye hayal görmüş.
Erdoğan’ın iktidarını hazmedemeyen dönemin kudretli generalleri ‘Ayışığı’, ‘Yakamoz’, ‘Eldiven’ ve ‘Balyoz’ darbe planları yapmamış!
Bu darbe planları ve generallerin hararetli tartışmaları hem Özden Örnek’in hem Mustafa Balbay’ın günlüklerinde yer almamış.
Ankara’ın göbeğinde bir cephanelik dolusu silahla ve Erdoğan’a yönelik suikast planıyla Atabeyler Çetesi yakalanmamış!
Hrant Dink ve Malatya Zirve Cinayetleri olmamış, Cumhuriyet Mitingleri adı altında sokakları hareketlendirme çabaları gösterilmemiş.
Askerin bu mitinglere tam kadro katılım göstermesi de tamamen sivil toplum duyarlılığındanmış!
Tabi Cumhuriyet Gazetesi de üç kez bombalanmadı, Ümraniye’de –üstelik Cumhuriyet’e atılanlarla aynı seriden- bir sandık dolusu el bombası yakalanmadı.
Hal böyle olunca Alevilere, azınlıklara, Orhan Pamuk gibi yazarlara da suikast planları hiç olmadı. Ermeni Cemaatine yönelik eylem planları ve krokiler ise bulunmadı !
Darbeye zemin hazırlayacak kaotik eylem planları ve darbe sonrası kurulacak ‘milli mutabakat hükümeti’ listeleri de gerçek değildi. El konulacak gazeteler, tutuklanacak siyasiler-gazeteciler listeleri de hayaliydi.
Binbaşı Fikret Emek’ten çıkan silahlar, eski özel harekatçı İbrahim Şahin’in ve Yarbay Mustafa Dönmez’in cephanelikleri, Ankara Zir Vadisi’nde çıkan silahlar, İstanbul Poyrazköy’de yerden fışkıran law silahları da gerçek değilmiş !
Ortada 89 el bombası, 17 law silahı, 57 tabanca , 11 kilo C-3, 21 TNT kalıbı ve toplamda 58 muhtelif bomba var ama örgüt yok. Mahkeme kararına göre bütün bu silahlar ve bombalar tesadüfen bir araya gelmiş.
Ergenekon olmadığına göre AKP’ye kapatma davası açılmamış, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ Anayasa Mahkemesi Başkanvekili ile gizli kapaklı görüşmemiş.
Hal böyle olunca da Albay Levent Bektaş’ın ofisinden çıkan DVD’lerde yer alan Yargıtay fişleme notları ve kapatma davasına dair yol haritası da hayali olmalı.
13 bin kişilik ölüm listeleri, Veli Küçükler, Kemal Kerinçsizler, Sevgi Erenerollar…
Kimse tartışmadı ama İlhan Selçuk’un Jandarma Genel Komutanlığı Plan Prensipler Başkanı Tuggeneral Kadir Ali Esener ile (bu toplantıların Şener Eruygur’un talimatı ile yapıldığı da ortaya çıkmıştı) düzenli toplantılar yapması da bir anlam ifade etmiyor son yargı kararına göre.
Dönemain kudretli generalleri Şener Eruygur ve Hurşit Tolun’dan ele geçirilen Cumhuriyetçi Çalışma Grubu yapılanmasına dair evraklar ve İlker Başbuğ’un tutuklanmasına yol açan ‘internet andıcı’da gerçek değildi bu durumda.
‘Susurluk Paşası’ olarak bilinen, ‘Jitem’i ben kurdum’ diyen Veli Küçük ile bir mafya lideri olan Nuri Ergin’in ne tür bir ilişkisi olabilirdi ki, Nuri Ergin, Uşak cezaevi isyanında pencereye çıkıp “Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü. Ben öldürttüm, Veli Abiyi ara, Veli Küçük’ü ara, bizi sor” diye bağırıyordu. Ortada Ergenekon diye bir örgüt olmadığına göre Veli Küçük ile Nuri Ergin tesadüfen aynı karede yer aldı.
Balyoz Darbe Planı’nın gerçek olduğunu sağır sultan bile duymuştu, seminerde ‘sınırların aşıldığı’ raporunun altında imzası olan generalin sonra Genelkurmay Başkanı olduğu gerçeği de ortadaydı ama mahkemeye göre önemi yok bu durumun.
Ya da MİT’in Ergenekon ile ilgili olarak Başbakanlığı daha 19 Kasım 2003’te bilgilendirdiği detayı da anlamsız sayılmalı.
Örnekleri uzatmak mümkün. Son mahkeme kararına göre bütün bunlar olmadı, ortada bir örgüt yok ve hepimiz hayal gördük.
Şimdi temel soru şu: Bundan sonra ne olacak ?
Öncelikle şu hatırlatmayı yapalım. 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu sonrası kendi kişisel güvenliğini sağlamak için Ergenekonla ittifak yapan Erdoğan usta bir şekilde zamana oynadı.
Ergenekon kararını sürekli erteletti ve bugüne kadar getirdi.
Ergenekon cephesi ise kafalarında demoklesin kılıcı gibi sallanıp duran mahkeme süreci nedeniyle Erdoğan’a mahkum oldu.
Artık böyle bir durum yok.
Tabiri caizse öküz öldü. Erdoğan ile Ergenekon ortaklığının bundan sonra ne olacağını ise karşılıklı hamleler belirleyecek.
Mevcut durumda avantaj Ergenekon’da. Çünkü hem yargıda hem de TSK’daki kadrolarını muhafaza ettiler.
Üstelik ‘planlarına engel olabilecek’ herkesi 15 Temmuz kumpası ile tasfiye etmeyi de başardılar.
Dahası Erdoğan’ın desteğiyle “Ergenekon yoktur” kabulünü geniş kitlelere kabul ettirdiler.
Yani hem kadrolarını muhafaza ettiler hem de komplo teorileriyle varlıklarını inkarda başarılı oldular. Erdoğan sayesinde daha da güçlendiler.
Medya uzantıları hiç olmadığı kadar güçlendi. Dahası alternatif haber kaynakları da bizzat Erdoğan eliyle yok edildi.
Bir başka ifadeyle tam da Ergenekon tarzı örgütlerin sevdiği bir ortam var. Ekonomi bozuk, yolsuz ve ahlaksız siyasiler yüzünden halk dinden soğumuş, 2010 öncesi kirli operasyonları yapan kadrolar daha da güçlenmiş halde.
Ancak Ergenekon Erdoğan ittifakının bir müddet daha devam edeceğini düşünüyorum.
Erdoğan’ın Ergenekon’a ihtiyacı olduğu gibi Ergenekon’un da Erdoğan’a ihtiyacı var.
En azından bir süre daha.
Fakat beklenen ‘büyük çöküş’ gerçekleştiğinde Erdoğan’a öldürücü darbeyi vuracaklar.
Çok iyi bildikleri psikolojik harp operasyonları ile öyle bir ortam oluşturacaklar ki muhafazakar kitle uzunca bir süre kafasını bile kaldıramayacak.