YORUM | MEHMET TAHSİN
Seçime saatler kaldı. Bugünlerde en çok konuşulan konulardan biri partilerin medyada ne kadar yer aldığı, kendilerini ne kadar anlattığı.
Kendi kuruluş yasası uyarınca, tüm siyasi partiler ve adaylara eşit davranması zorunlu olan TRT buna ne kadar riayet ediyor? RTÜK üyesi İsmet Demirdöğen’in hazırladığı rapora göre TRT’nin 16-20 Mart arasındaki yayınlarında Cumhur İttifakı’na ayırdığı süre 27 saat 3 dakika iken Millet İttifakı’na ayırdığı süre 1 saat 21 dakika! Ayrıca muhalefet aleyhine 3 saat 29 dakika yapılan yayın da cabası. TRT gelirlerinin yüzde 85’inin halktan zorla alınan bandrol ve elektrik payından oluştuğunu da unutmayın. Diğer medyanın durumu malum. Yaklaşık yüzde 95’i iktidar kontrolünde olan gazete ve televizyonlar TRT’den geri kalır durumda değil.
Dijital medyada da durum aynı. Dün journo’da yer alan habere göre, mobil uygulamalardan gönderilen toplam 1.568 bildirimden 602’si Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın veya diğer iktidar siyasetçilerinin demeçlerinden oluşmuş. Muhalif siyasetçilerin ise sadece 28 adet demeci mobil bildirim olarak verilmiş. Yani seçim sürecinde siyasetçilerin açıklamalarını içeren mobil haber bildirimlerinin yüzde 95,5’i iktidarın, yüzde 4,5’i muhalefetin sesini duyurmuş.
Başta Erdoğan olmak üzere iktidar sözcüleri, haftalardır onlarca gazete ve televizyon ekranından muhalefet etmeyi terör faaliyeti olarak göstermekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan her konuşmasında Millet İttifakı ve HDP adaylarının seçilmesi halinde terörle iltisaklı oldukları için görev yapamayacaklarını ve yerlerine kayyım atayacaklarını açık seçik ifade ediyor. İçişleri Başkanı Süleyman Soylu daha da ileri giderek ezkaza sandıktan çıkacak muhalefetin belediye başkanlarına ve meclis üyelerine mazbatalarını vermeyeceğini alenen söylüyor.
İktidar medyası günlerdir ‘İşte terörle iltisaklı adayların listesi!’ naralarıyla istihbaratın fişlemelerinden oluşan raporları servis ediyor. 2010 Anayasa referandumuyla tarihe karıştığını sandığımız fişlemeler küflü sandıklardan çıkarılıyor, 60 yıl önceki istihbarat kayıtlar bile gözümüze sokuluyor.
Erdoğan’ın bu dediğini yapması kuvvetle muhtemel. Zira bugüne kadar yaptıkları bundan sonra da yapacaklarının teminatı. Bu yüzden sandıktan zaferle çıkacak her muhalefet adayını terör soruşturması ve görevden alma tehdidi bekliyor.
Muhalefet Birgün, Yeni Asya, Evrensel, Sözcü, Halk TV ve Fox TV gibi etki alanları sınırlı mecralarda son derece cılız bir şekilde projelerini anlatmaya çalışıyor. Bazı gazete ve televizyonlar, her partiye eşit olma prensibi gereği yayınlarında iktidar sözcüleri yanında muhalefete de yer veriyor.
Seçimi kazandıkları takdirde terör soruşturması geçirerek görevden alınacağı söylenen muhalefet adayları yanında, muhalif medyaya da terör propagandası yapmaktan işlem yapılacağını görmemek saflık olur. Halkın oylarıyla seçilen belediye başkanlarını bir gecede görevden alıp yerine kayyım atayan Erdoğan iktidarının, muhalif medyaya da kayyım ataması hiç sürpriz olmaz. Sadece kayyım atamakla yetinilmeyip muhalif medyanın önde gelenlerine terör soruşturması başlatılabilir.
Tıpkı geçmişte Zaman Gazetesi’nin seçim dönemlerinde bütün parti liderleriyle yaptığı dizi röportajların, sonradan ‘hükümeti yıkmak ve anayasal düzeni değiştirmek’ suçuna delil sayıldığı gibi. Yaklaşık 1000 gündür Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Zaman’ın Ankara temsilcisi Mustafa Ünal’ın müebbet hapis talebiyle yargılandığı davanın suç delilleri (!) arasında yer alan 9 yazıdan biri de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile seçim öncesi yapılan röportajdı.
Sadece birkaç gazeteciyi hapse atmak değildi mesele. Aynı gerekçeyle Türkiye’nin en çok satan gazetesine el koydu iktidar. 4 Mart 2016 tarihinde Zaman’a kayyım atanmasının gerekçeleri arasında da muhalefet haberleri ve iktidar eleştirileri büyük yer tutuyor. Gerek kayyım atama talebinde bulunan dönemin İstanbul Cumhuriyet savcısı Fuzuli Aydoğdu, gerekse Zaman yönetici ve yazarları hakkında iddianame düzenleyen Savcı İsmet Bozkurt, Zaman’ın yayınlarıyla hükümet aleyhine algı oluşturduğunu iddia etti. Özetle biri gazeteye el koydu diğeri gazetecileri hapse attırdı.
Halihazırda imkansızlıklar içinde yayınlarını sürdürmeye çalışan az sayıda tarafsız ya da muhalif medyayı bu yüzden uyarıyorum. Her ne kadar Savcı İsmet Bozkurt geçtiğimiz günlerde bazı iş adamlarından tahliye karşılığı rüşvet aldığı iddiasıyla açığa alınmış olsa da bugün Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliği koltuğunda oturan Savcı Fuzuli Aydoğdu görevi başında dimdik duruyor. Bir savcı ve bir hâkim bulup gereğini yerine getirmek zor değil yani!