YORUM | RAMAZAN FARUK GÜZEL – Eski Ağır Ceza Hakimi
Sosyal medya üzerinden, özel mesaj olarak bana en çok gelen mesajlar “Etkin pişmanlık” ve “itirafçılık” üzerine…
Evet, en çok sorulanlardan birisi, ”BENİ SIKIŞTIRIYORLAR, AİLEMLE VS TEHDİT EDİYORLAR, İTİRAFÇI OLSAM KURTARIR MIYIM?”
Ya da bir şekilde itirafçı olmuş kimseler:
İTİRAFÇI OLDUM, ETKİN PİŞMANLIKTAN FAYDALANDIM, ŞİMDİ NASIL KURTULURUM?
“ETKİN PİŞMANLIK”LA İTİRAFÇILIK
“Etkin Pişmanlık”, ‘yaptığından pişman olma’; T. Ceza Kanunu’nda farklı, şimdiki uygulamada farklı bir heyula.
Etkin Pişmanlık, TCK’nın 221/3. Maddesinde şöyle düzenlenmiş:
“Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.”
Bu düzenlemeye göre o kişi;
1- Öncelikle örgüt üyesi ve yönetici olunduğunu kabul etmiş olacak,
2- Herhangi bir suçun işlenişine iştirak edilmemiş olacak ve
3- Örgüt mensubu olan kişilerin isimlerini, faaliyetlerini verecek.
Etkin Pişmanlık Unsurları:
1-Örgüt üyesi ya da yöneticisi olunduğunun kabul edilmesi:
Yani ortada bir silahlı terör örgütü olduğunu kabul edeceksin ve ona üye olduğunu itiraf edeceksin.
Klasik anlamda PKK, DHKP-C, IŞİD, El-KAİDE, HİZBULLAH gibi örgütlerde bu madde çok uygulandı. Bu konuda da çok davalara baktık zamanında…
Şimdi bu Cemaat mensuplarına ve başkaca muhalif gruplara karşı uygulanıyor.
Silahlı örgütler, “Devletin Anayasal düzeni silahlı olarak değiştirme amacını bilerek ve bu amaç doğrultusunda silahlı eylemde bulunmak” için faaliyette bulunur, itirafçılar da bu amaçla o örgüte dahil olduğunu ortaya koyması gerekir.
2-Herhangi bir suçun işlenişine iştirak edilmemiş olması:
Tabii ki burada kastedilen suç, silahlı eylem.
Gelen sorulardaki anlatımlardan anladığım;
İnsanlar; sendikaya üye olmak, Bank Asya’da hesabının olması, cemaate yakın kurumlarda çalışmak, çocuğunu cemaate yakın okullara göndermek, dernek üyesi olmak, himmet, burs vermek gibi suçlamalarla yargılanıyor. Bunların da ne Türk Ceza Kanunu’nda, ne de uluslararası hukukta bir karşılığı yok.
Peki fiiliyatta ne oluyor:
Emniyet, yargı ve atanmış bazı avukatlar ısrarla “etkin pişmanlıktan yararlanın” diyor bu insanlara.
Babasının hayrı için mi diyor bunu, tabii ki hayır! Ceza verilmesi için ellerinin güçlendirilmesi, bu konuda talimatı olan iktidara yaranmak için. (Belki işin psikolojik boyutu da var, ceza verirken vicdanın rahat olsun, diye.)
3-Örgüt mensubu olan kişilerin isimlerinin verilmesi:
İnsanları her türlü zorluyorlar; tehdit, şantaj, vaad vs. O insan da yakayı kurtarma umuduyla aklına gelen 3-5 ismi ortaya atıyor. Ya da zaten önceden hazırlanmış olan tutanaklara imza atıyor, geçiyor.
O zaman ne oluyor:
Kendisi, kendisinin bir örgüt üyesi olduğunu resmen ikrar etmiş oluyor.. ve bu bağlamda başkalarını da bu döngüye dahil ediyor. Ortada olmasa da bir terör örgütü kağıt üzerinden hayat buluyor!
Etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen kişilere aslında emniyette, adliyede şunu sormak gerekiyor:
“silahlı mücadeleye katıldın mı,
silahlı mücadele ile insan öldüren, bombalama yapan silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi olan kişilerin isimleri neler?”
Gerçekten silahlı bir mücadele varsa, bu konuda açıklamaların olursa mesele yok. Ama güncel bu Fetö davalarında vs, “Cemaatte kimi tanıyorsun, çalıştığın kurumlarda kimler vardı?” diye soruyorlar, alınan cevapları da takla attırıp terör örgütü faaliyeti çatısı altında değerlendiriyorlar.
ÖRGÜTÜ(?) DAĞITAMAZSAN, SEN DAĞILDIN!
Suçlanan ve sorgulanan kişilerin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için, “örgütün dağılmasına neden olacak bilgiler vermesi” gerekir. İnsanlar isimler veriyor ama Cemaat dağılmıyor. Çünkü verilen bilgiler zaten kayıtlarda olan, herkesçe bilinen meseleler. Kim nerede çalıştı, Cemaat’in lider kadrosu kimdir, necidir..
Ne umutlarla itirafçı oluyorsun.. sonuç? “Örgütün dağılmasına katkın olmadı, ama örgüt mensubu olduğunu itiraf etmiş oldun, dolayısıyla al sana 15 yıl hapis cezası!”
Size örnek bir karar:
“… Her ne kadar TCK’nın 221/3. maddesinde “Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.” şeklinde düzenleme mevcutsa da, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün çok geniş kapsamda belki sayıları yüz binlere ulaşan üyesinin bulunması, örgütün niteliği ve faaliyetlerinin kapsamı, örgütün çekirdek tepe kadrosunun dahi tam olarak tespit edilememiş olması gibi sebeplere binaen yakalanan örgüt üyesinin birkaç örgüt üyesinin yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesinin şahsi cezasızlığa sebep olamayacağı, bu durumun örgütle mücadelede etkin olma ruhuna ve kanunun gerekçesine aykırı olacağı, aksi düşünceyle çok fazla sayıda üyesi olan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünde örgüt üyelerinin birkaç örgüt üyesinin ismini vererek cezadan kurtulmanın yolunun açılacağı, bunun hukuk ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağı, örneğin örgüte en alt seviyede katılıp ciddi şekilde etkin faaliyeti bulunmayan örgüt üyesinin çok az sayıda örgüt üyesini tanıyıp bunların da zaten yakalanmış olması halinde TCK’nın 221/3 maddesindeki şahsi cezasızlıktan yararlanamayacağı, ancak yukarıda bahsedilen nitelikteki ve daha tepe kadroda bulunan örgüt üyesinin birkaç isim vererek cezadan kurtulmasının vicdana ve hukuka uygun olmayacağı, özetle TCK’nın 221/3. maddesinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üye ve yöneticileri bakımından çok dar yorumlanmasının mümkün olamayacağı mahkememizce değerlendirildiğinden sanık hakkında etkin pişmanlık sebebiyle şahsi cezasızlık sebebi uygulanmamıştır… ”
Bu konuda dramatik örneklerden biri medyada sıkça rastladığımız Bankasya’nın bir avukatı ile ilgili. Mahkemede “Etkin pişmanlıktan yararlanmam gerekiyor. Verdiğim ifadeler nedeniyle 15 avukat tutuklandı. Bir sürü kişi soruşturuldu.” Diye konuştu. Ancak mahkeme ve savcılık beyanlarını etkin pişmanlıktan yararlanmaya yeterli görmediği için tutukluluğunun devamına karar verildi.
HSK’nın hakim savcılar üzerinden yaptığı kumpasları biliyorum ve bizzat da şahidim. Normal vatandaşın bu sözde etkin pişmanlık zokasını yutması normal. Bunun eğitimini almış yargı mensupları ve avukatlar bile bir umutla itirafçı olduklar, iftiraya düştüler, etkin pişmanlık yapıyoruz umuduyla.. Onlara, “tekrar görevine dönecekleri” vaadi bile verildi. HSK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz da yakınlarda itiraf etti zaten, bu vaatlerle kandırıp sonra onları da attıklarını… Yılmaz, hakim ve savcıları uzağa düşürdükten sonra şunları söylemişti: “Bir insana “Aleyhinde delil yok ama ben senin katil olduğunu biliyorum, o yüzden sana mahkûmiyet veriyorum da diyemezsiniz. O şahsın suç işlediğini delillendirmeniz gerekir. Bu itiraflar ve etkin pişmanlık içeren sözler, örgüt üyeliğinin delili ve diğer örgüt üyelerinin deşifre edilmesi için son derece önemlidir.”
Benim de yargılandığım bir davada itirafçı olayım diyenlere de sonra yüksek cezalar verildi, geçildi.
O zaman yapılması gereken, ısrarla isnat edilen eylemlerin suç olmadığının anlatılması gerekiyor. Gerçekten suçun varsa, gerçekten de silahlı bir örgüt faaliyeti içinde bulunduysan, gerçekten silahlı bir eyleme şahitsen, bu konuda da tanıdığın gizli örgüt yöneticisi filan varsa da onların adını ver, belki kurtulursun. Yoksa, sohbete gittiklerinin, çalıştıklarının isimlerini vererek kendini de, başkalarını da uğraştırma.. aslında bu şekilde ileride de mahkemeler çok uğraşmış olacak, böyle çürük delillerle hüküm kurdukları için. O da ayrı mesele.
Peki, “İTİRAFÇI OLDUM, ETKİN PİŞMANLIKTAN FAYDALANDIM, ŞİMDİ BUNDAN DA PİŞMANIN, ŞİMDİ BUNDAN NASIL KURTULURUM?” diyenler.
Sizler de bu ifadeleri tehdit ve baskılar altında verdiğinizi ilk fırsatta ortaya koyarak, eski beyanlarını reddediniz ve işin aslını ve hür iradenizle ortaya koyacağınız ifadelerinizi ilgili makama iletiniz. Her aşamada telafisi mümkün.
İtirafçı olarak kurtulayım derken başkalarına iftira atmayı düşünenlere, Lev Tolstoy’un sözünü hatırlatıyorum:
“Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek.”
François de La Rochefoucauld, küçük kusurları itirafın, büyük kusurları örtmek için olduğunu söyler. Şu an devleti ele geçirenler de olmadık küçük suçların itirafları ile insanları ve koca devleti sürekli meşgul ederken, kendi uluslararası suçlarını ve günahlarını örtmeye çalışıyorlar. Ama gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu var.