Yazdıkları yazılar ve twitlerden dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 15 yıl hapse kadar cezalandırılması istenen Zaman Gazetesi’nin 11 eski yazar ve editörünün yargılandığı davanın karar duruşması bugünkü kısmı tamamlandı. İki gün sürecek duruşmada yarar karar çıkması bekleniyor.
İlk günkü duruşmada Ali Bulaç, İbrahim Karayeğen ve Lale Kemal esas hakkındaki savunmalarını tamamladı. Ahmet Turan Alkan ise rahatsızlığından dolayı savunmasını Cuma gününe bıraktı.
Dava kapsamında gazeteci yazarlar Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, Mustafa Ünal, Şahin Alpay, Nuriye Akman, Lale Kemal, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Dağı, İbrahim Karayeğen ve Mehmet Özdemir yargılanıyor.
Geçen ay İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 gün süren ilk karar duruşmaları sonucunda Şahin Alpay’ın ev hapsi kaldırıldı. Mahkeme ayrıca Ali Bulaç ve Mehmet Özdemir’in tahliyesine karar verdi.
DURUŞMADAN NOTLAR
P24DavaTakip’in aktarıyor:
“Duruşma başladı. Tutuklu yargılanan Ahmet Turan Alkan halsiz hissettiğini söyleyerek savunmasını yarın yapmak istedi. Talep kabul edildi.
İbrahimKarayeğen esas hakkında savunmasına başladı:
“23 aydır cezaevindeyim. Anayasayı ihlal suçunu işlediğim iddiasıyla hakkımda 3 kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Bir iddianame algılar üzerine değil, maddi gerçekler üzerine bina edilmek zorundadır.İddianamede zikredilen sözler herkesin önünde söylendi. İddianame gazetecilik faaliyetlerini suç olarak gösteriyor. Beni darbe ile suçluyorsanız ya bir suçüstü durumu olmalı ya da benim darbecilerle bağlantımı ispat edebiliyor olmalısınız.”
“İddianamede, dershanelerin kaldırılmasıyla ilgili haberlerde ifade özgürlüğü sınırlarının aşılarak hükümetin devrilmesinin amaçlandığı söylenmiş. Ancak basın savcısı belli ki sayın savcı ile aynı fikirde değil. Olsaydı haberler yayımlandıktan sonraki 4 aylık süre içerisinde bana dava açardı. Hukuk niyet okumaz. Böyle bir bakış açısıyla hiçbir haber yapılamaz.”
‘İddianamedeki delillerin hiçbiri hukuki değildir’
“AYM güncel bir kararında gazetecilerin nasıl haber yapacağına mahkemelerin karar veremeyeceğini belirtti. Bir insan ortada tek bir kanıt olmadan suçlanabilir mi? Benim hiçbir terör örgütü ile bağlantım yoktur. İddianamedeki delillerin hiçbiri hukuki değildir. Dönemin konjonktürel delilleridir. Dönem bitince bunlara dayanarak verilen hükümler de kalkacaktır.”
“Ben Zaman gazetesinde 12 sene boyunca çalıştım. Yönetici değildim. Görev yaptığım süre boyunca gazetenin terörle herhangi bir bağlantısı olmamıştır.AYM ve AİHM’in #ŞahinAlpay kararlarında demokrasinin ifade özgürlüğü üzerinden yükseldiği, hükümet eleştirisinin terör faaliyeti olarak nitelenemeyeceği belirtilmiştir.”
“Yurt dışına kaçarken yakalandığım iddiası var. Hakkımda herhangi bir yakalama kararı yokken yasal pasaportumla havaalanına gittim. Seyahat etmekle kaçmak arasındaki fark nedir? Anayasal bir hak olan seyahat özgürlüğümü kullanmak nasıl suç olarak gösterilebilir?”
“Savcı ByLock kullandın diyor, ben ByLock kullanmadım. Ortada ByLock ile ilgili Mor Beyin tuzağı varken nasıl bu kadar emin olunabiliyor?Bir verinin delil olarak kullanılabilmesi için bütün kuşkulardan arındırılmış olması gerekir. OHAL’de bile hukukun evrensel ilkeleri geçerlidir. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum.”
Mahkeme duruşmaya 13:30’a kadar ara verdi.
Ara sona erdi. Duruşma kaldığı yerden devam ediyor.
İbrahimKarayeğen’in avukatı söz aldı: “Müvekkilim baştan beri ByLock kullanmadığını belirtti. ByLock içeriklerini istedik. Gelen kayıtlarda içerik yoktu.Yurt dışına kaçmak isteyen Atatürk Havalimanı’ndan mı gider? Müvekkilim gidiş dönüş bileti alarak yola çıkmıştır.”
Tutuksuz yargılanan Lale Kemal söz aldı:
“Savcılık makamı suç isnat ettiği yazılarımın Cemaatin örgüt olarak nitelendirilmediği döneme ait olduğunu göz ardı etmiştir. Bu durum küçük bir husus değil. Son derece önemli bir husus. Delillere bakılmamış, hiçbir delile dayanmadan hakkımda suç isnadında bulunulmuştur.”
“İddianame ve mütalaa yazma” yükümlülüğünün sadece “iddia etme”ye dönüşmesi karşısında hukuka bağlı biri olarak derin bir hayal kırıklığı yaşadım. Geçen duruşmada iki sanık hakkında tahliye kararı verildi, Star gazetesinde bir yazar da yazısında geçmiş olsun dileklerini dile getirdi. Bu suç değildir.
“Benim hayati önemde ilaçlarım var. Sağlık Bakanlığı cezaevine ilaç sokulmaması için yazı yazmış, ailem bana çok zor şartlar altında ilaç yazdırabildi. İstenen cezayı son derece haksız buluyorum. Sarı basın kartımın ve pasaportumun geri verilmesini istiyorum.
LaleKemal’in avukatı Ümit Kardaş konuşuyor: Delil toplanmadan, yazılardan alıntılarla dosya oluşturulmaya çalışılmıştır. İddia makamı yazılardan alıntıları delil olarak dosyaya koymuş ve çok ağır cezalar talep etmiştir. Mütalaa aşamasına gelinceye kadar dosyada yer almayan 3 yazı mütalaada delil olarak sunulmuştur. Benim o zaman gözaltına alınan Ekrem Dumanlı’ya bir yazımda geçmiş olsun demem neden suç gibi sunuluyor? Bu çifte standart neden?
Anayasa Mahkemesi, 2 Mayıs tarihli yeni bir kararında gazeteciliğin nasıl yapılacağına mahkemelerin karar veremeyeceğini belirtmiştir.
Lale Kemal savcının esas hakkında mütalaada bazı yazılarından yapılan alıntılara dayandırdığı suçlamalara cevap veriyor.
“Tek bir delil olmadan cezaevine konuldum. Bu süreç sağlığımı olumsuz etkiledi.”
Av. Kardaş: “Lale Kemal’in mütalaada yer verilen “vatandaşın görüşünden inanışından dolayı fişlendiği korkusunu yaşamasını tehlikeli buluyorum” cümlesinde suç yoktur, eleştiri vardır. AİHM ve AYM kararları bunu teyit etmektedir.Suç tarihi tespiti konusunda; Türk hukukunda bir yapılanmanın terör örgütü olarak kabul edilmesi için bu yönde mahkeme kararı olması gerekir. Lale Kemal’in terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ettiğine dair hiçbir delil yoktur. Lale Kemal’in beraatini talep ederek sözlerini tamamladı. Duruşmaya 20 dakika ara verildi.”
Duruşma aranın ardından devam ediyor. Geçen duruşmada tahliye olan Ali Bulaç savunma yapacak.
Ali Bulaç savunma yapıyor:
“Savunma yapmaktaki amacım sizi ikna etmek değildir. Benim amacım hakikati ortaya koymaya çalışmaktır.
Ali Bulaç: Hak ve hukuk demagoji ile, niyet okuma ile, devlet adına sanığa tepeden bakma ile tesis edilmez. Usulüne uygun muhakeme ile yapılır. Prensipte savcı sadece aleyhe olanları değil lehte olan delilleri de göstermelidir. Fakat uygulamada bu prensibe uyulmadığı görülmektedir. Sayın savcı niyet okuması yapmaktadır. Savcılığa belge sunan Emniyet sahte delil üretmiştir. Bana ait olmayan cümleler bana aitmiş gibi gösterilmiştir.Yazı yazan birine ağırlaştırılmış müebbet isteniyorsa halka ateş açanlara ne ceza istenecektir? Bilindiği gibi ağırlaştırılmış müebbetin önceki kanunlardaki karşılığı idamdır. Benim ne darbeden haberim oldu ne de bir terör örgütüne üye oldum. Şahin Alpay’la aylarca olayı analiz edip şu sonuca vardık: Her şey aklımıza gelirdi ama Gülen Cemaatinin darbe teşebbüsüne kalkışacağı aklımıza gelmezdi.
“Sayısız siyasetçinin yanılma hakkı var da benim neden olmasın? Benim bir kişiyi devlet dairesinde müstahdem yapacak yetkim bile yok. Zaman gazetesi devletin denetimi altında ve kapatılana kadar yasal bir kuruluştu. Benim bu gazetede çalışmam suç değildi, gazetenin genel yayın yönetmeninin yurt dışına kaçması da benim suçum değildi. Benim Gülen cemaatine sadakatimi kaybetmediğim iddiası doğru değildir. Sayın Erdoğan’ın talebi üzerine Star gazetesi ile görüştüm ve anlaştık. Ancak sonra gazete yönetimi beni istemedi. Ben profesyonel bir yazarım, telif ücretimin ödenmesi ve yazılarıma müdahale edilmemesi koşuluyla heryerde yazarım.Yazı yazdığım gazeteye bakılarak suçlu ilan ediliyorum, ne yazdığımın hiç önemi yok mu?
Ali Bulaç hakkındaki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı üyeliğiyle ilgili suçlamaları yanıtlıyor.
Ali Bulaç şöyle devam etti:
“Hayatımda üç STK’ya üye oldum: Biri Helsinki Yurttaşlar Derneği, ikincisi Mazlum-Der, üçüncüsü de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı.GYV yasal bir kuruluştu ve Türkiye’den BM’ye akredite olan tek kurumdu. GYV’nin toplantılarına katılanlar arasında Cemil Çiçek, Süleyman Soylu, Hayrettin Karaman, Numan Kurtulmuş bulunmaktaydı.”
“Anayasa hazırlanması sürecine katkıda bulunmuş, vakfın başkanı Âkil Adamlar arasına seçilmiştir. GYV toplantılarına her kesimden insan katılırdı. Hükümet ile Cemaatin arası bozulunca GYV’nin yöneticilerinin bir kısmına hükümetle tartışmamaları için telkinde bulundum. Ömer Dinçer, GYV’nin kapatılmasını hükümetin istemediğini yazmıştı. Yani bir yandan vakfı kapatmıyorsunuz bir yandan da vakıf üyelerini suçlu ilan ediyorsunuz. Bir nevi tuzak kurulmuş. Bu vakfı bir suç kuruluşu olarak görmedim, darbe teşebbüsüne kalkışacaklarını bilseydim orada bir saat bile vakit geçirmezdim. Kısa üyelik sürecimden de pişmanım. Sayın savcının görüştüğümü iddia ettiği bir çok isim var. Bu insanların bir kısmını tanımıyorum bile. Zaten asıl soru “görüşmüş mü” olmamalıydı, “ne görüşmüş” olmalıydı.”
“Sayın savcı görüştüğüm kişiler arasında neden sadece FETÖ’den yargılanan isimleri saymış bunu da anlamıyorum. Bu vicdana sığar mı? Ben Bank Asya’da hesap açmış değilim. Bizde telif ödemesi çalışılan yerin çalıştığı banka üzerinden yapılırdı. Yargıtay Bank Asya’ya para yatırma halinde örgüt üyeliğinden hüküm kurulamayacağını belirtmiştir. 2018 yılında bir yazarın evinde yasak kitap bulunuyor diye yargılanmasi utanç verici.”
Duruşmaya 15 dakika ara verildi. Ara sona erdi.
Ali Bulaç savunmasına kaldığı yerden devam ediyor.
!İddianame ve mütalaada yer alan yazılarımın bütünü değil belirli cümleleri cımbızla seçilip alınmıştır. Yazılarımda suç unsuruna rastlanılmadığı mütalaada da açıkça belirtilmiş ancak niyet okumayla suçmuş gibi gösterilmiştir.
Yazılarımı Fethullah Gülen’in talimatıyla yazdığım iddia ediliyor. Elektronik aletlerimde bu talimata ilişkin bir delil bulunmadı. Telefon mu almışım, Gülen’in sitesine mi girmişim? Cevap hayır.
Ali Bulaç darbe karşıtı yazılarından bölümler okuyor: “Ben bir yandan yazılarımla darbe çağrışımı yapıp bir yandan da darbe karşıtı yazılar mı yazmışım?”
Ali Bulaç suçlama konusu olan “Cinnet Hali” yazısıyla ilgili konuşuyor: Neden Müslümanlar birbirini öldürüyor sorusunu soruyorum bu yazıda. Bu suç olamaz.
“Bizim din anlayışımızda problem var, bunu düzeltmemiz lazım diyorum. Ne AKP adı geçiyor ne de Erdoğan adı geçiyor. Ben Sayın Erdoğan ile 38 yıldır tanışıyorum. Her ne kadar onun döneminde hapiste kalsam da ona 4 yıl danışmanlık yaptım. Benim Sayın Erdoğan’a husumetim yoktur. Halka ateş açan adamlarla aynı suçtan yargılanıyor olmam haksızlık. Ne darbecilikten anlarım ne de darbecilere cevaz veririm. Gazetecilik faaliyeti dışında eylemim yoktur. Ben fikir adamı olarak kalmak istiyorum.
AliBulaç beraatini talep ederek esas hakkındaki savunmasını bitirdi.
Duruşma bugünlük tamamlandı. Yarın esas hakkında savunmalara devam edilecek.
***
Bu zamana kadar yaşananlar
Geçen ayki duruşmaya kısa bir süre kala savcı mahkemeye ek mütalaa sunarak daha önce “darbe” ve “örgüt üyeliği” suçlamaları yöneltilen İbrahim Karayeğen, Mehmet Özdemir, Orhan Kemal Cengiz ve İhsan Dağı hakkındaki suçlamaları değiştirdi. Savcı ek mütalada “darbe” suçlamasını düşürdü. Zaman gazetesi gece editörü İbrahim Karayeğen ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Özdemir hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 314/1. maddesi uyarınca “silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçundan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Daha önce Karayeğen ve Özdemir için TCK 309/1. maddesi uyarınca “Anayasal düzeni devirmeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti.
Savcı, akademisyen ve Zaman gazetesi eski yazarı İhsan Dağı ve avukat ve kapatılan Today’s Zaman ve Bugün gazeteleri köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz hakkındaki “darbe” ve “terör örgütü üyeliği” suçlamalarını da değiştirerek Dağı ve Cengiz hakkında Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 ve TCK 43/1 maddesi uyarınca “zincirleme şekilde terör örgütü propagandası” suçlamasıyla 13’er yıla kadar hapis cezası talep etti.
5 yazara ağırlaştırılmış müebbet talebi!
Davada, Bulaç, Alkan, Türköne, Ünal ve Alpay hakkında “darbe” ve “terör örgütü üyeliği” suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası istenirken Akman ve Kemal hakkında “terör örgütüne üye olmadan yardım etmek” suçundan 15’er yıla kadar hapis cezası isteniyor.
31 sanıklı olarak başlayan davada Zaman gazetesi de dahil olmak üzere çeşitli medya kuruluşlarını bünyesinde barındıran Feza Gazetecilik A.Ş., Cihan Medya Dağıtım ve Fia Prodüksiyon çalışanlarının dosyaları daha sonra davadan ayrılmış, dosyaları ayrılan 18 kişinin yargılandığı dava geçtiğimiz ay hükme bağlanmıştı.