HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ
Türk Lirası (TL) perişan vaziyette. En basit menfi haber doları zıplatıyor. 23 Mayıs’ta yüzde 3 artırılan faiz bile piyasayı teskin etmedi. Akabinde gecelik borçlanma faizi yüzde 18’e kadar çıkarıldı.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek yanına Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya’yı alarak İngiltere’nin başşehri Londra’da özür üzerine özür beyanında bulundu.
Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın iki hafta evvel yine Londra’da yatırımcılarda bıraktığı intiba öylesine dehşetengiz olmalı ki Şimşek’in ‘ne kadar enflasyon o kadar reel faiz artışı’ teminatı bile büyük fonları ikna edemedi.
FITCH 25 BANKAYI MÜŞAHEDE ODASINA ALDI
Dünyanın önde gelen fonlarının TL’den uzak durma temayülü daha bariz hale geldi.
Yatırımcıların akıl hocalarından Fitch’in Türkiye’deki 25 bankayı 6 ay boyunca müşahede odasına aldığı haberi geldi ki yeni not indiriminden evvelki son ikazdır bu.
Fitch’ten yapılan açıklamada, “Negatif izleme bankaların finansal kapasiteleri; performansları, varlık değerleri, kârlılığı ve pek çok durumda likidite ve fonlama profilleri açısından artan riski yansıtıyor.” denildi.
Fitch artan fonlama maliyetleri ve yavaşlayan kredi büyümesi sebebiyle sektörün 2018’de kârlılığının zayıflamasını bekliyor.
BANKALARIN DIŞ BORCU 186 MİLYAR DOLAR
“Birinci çeyrek sonunda, sektörün kredi/teminat oranı yüzde 127 oldu. Bankaların dış borçları 186 milyar dolara ulaştı. Bunların 103 milyar dolarını ise 12 ay içerisinde vadesi dolan borçlar oluşturdu.” ifadeleri bankaların notunun en az bir basamak indirileceği manasına geliyor.
‘Yatırım yapılabilir’ olmaktan iki basamak aşağı düşmüş bir ekonomi için yeni not indirimi en son arzu edilecek haberdir.
Türkiye’nin Vietnam, Bangladeş, Tanzanya, Arnavutluk ve Azerbaycan liginden de aşağı düşme tehlikesi var!
DOLAR YENİDEN 4,60 TL’Yİ AŞTI
Manzara yürek burksa da devleti idare edenlerin keyfi yerinde.
Erdoğan’ın ekonomi baş müşaviri Cemil Ertem için ‘dolar artışı nasıl algıdan ibaretse’ bu kararın da spekülasyondan başka bir karşılığı yok.
Hakikatle irtibatını kaybetmiş, yalan tacirliği ile günü kurtarma telaşına düşen iktidardan masalların çarşı pazarda geçer akçe etmediği aşikâr.
Haftanın son, haziran ayının ilk işlem gününde bir ara 4,65 TL’ye yaklaştı dolar. TL’nin günlük kaybı yüzde 2,5’i aştı.
Geriye dönük bazı verileri müşahhas hale getirmek icap ederse…
*TL mayısta yüzde 11’den fazla değer kaybetti.
*TL’de 1 Ocak’tan bugüne değer kaybı yüzde 22,3 oldu.
*TL’nin dolar karşısındaki son bir yıllık kaybı yüzde 31.
*Borsa İstanbul şubattan beri üst üste 4 aydır ekside.
*BIST 100 Endeksi sadece Mayıs ayında yüzde 3,48 eridi.
*Gecelik borçlanma faizi 5 ay için yüzde 7 yükseldi.
*Hazine’nin borçlanma maliyetindeki artış yüzde 7’yi buldu.
*Faizdeki 1 puanlık artış şirketlere 11 milyar TL, Hazine’ye 1,6 milyar TL ilave yük bindiriyor.
TL’nin bir ayda yüzde 11 erimesi ekonomide denizin tükendiğini gösteriyor. Artık TL’de kayıp kural haline geliyor, artış ise istisnaya dönüştü.
ENFLASYON YÜZDE 15’İ BULABİLİR
Mayıs ayında doların bu kadar yükselmesi enflasyon başta olmak üzere ekonomiye tepeden tırnağa tesir edecek.
İlk sarsıntı 4 Haziran Pazartesi enflasyon verisinde hissedilecek. Yüzde 12’ye, hatta yüzde 13’e tırmanan enflasyon haziran ve temmuz aylarında da hanelerdeki yangını büyütecek.
Almanya’nın 12 katı bir enflasyon altında imalat yapan şirketler nasıl rekabet edecek?
Üstelik açıklanacak enflasyona enerji zamları dahil değil. Nitekim iki haftadır enerji zamları ‘seçimden evvel oy kaybettirir’ diye tehir ettiriliyor. Seçimi müteakip elektrikten doğalgaza, benzinden motorine kadar adeta zam sağanağı başlayacak.
BENZİNDE 40 KURUŞ ZAM ÖTV’DEN DÜŞÜRÜLDÜ
Sadece benzinde son iki haftada 40 kuruş zam yapıldığı halde pompaya aksettirilmedi. O kadar tutar Özel Tüketim Vergisi’nden (ÖTV) düşürüldü. Bunun sonu yok ki!
Bütçede vergi gelirleri düşerken açığın büyüdüğü bir dönemin sonunda duvara toslamak mukadder.
İmalat sanayii girdilerinin yüzde 80’ini ithal ediyor. Döviz fırlayınca girdi maliyeti de arttı. Tehir edilen zamlar, artan üretici fiyatları (ÜFE) kademe kademe tüketici fiyatlarını da yukarı çekecek.
GERÇEK ENFLASYON YÜZDE 39
Financial Times Gazetesi’nin Türkiye’de gerçek enflasyonun yüzde 39 olduğuna dair yorumu da gösteriyor ki Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) rakamlarına artık itibar edilmiyor.
Kâğıt üzerinde enflasyonu düşürmek, büyümeyi yukarı çekmek başlangıçta iktidara iyi gelse de o memleketi ‘yalancı çoban’ vaziyetine düşürür ki Türkiye bugün tam da bunu iliklerine kadar hissediyor.
24 Haziran 2018 Pazar günü Türkiye’de denge ve denetleme mekanizmalarının tamamen devre dışı bırakılacağı bir sisteme geçileceği piyasalarda yüksek sesle ifade ediliyor.
Erdoğan’ın şahsi ihtirasları uğruna piyasayı ateşe atabileceğine dair son vakalar yüzünden yatırımcı Türk yoğurdunu üfleyerek yiyor. Seçimin nasıl bir siyasî tablo çıkaracağından da emin değiller.
PİYASA TCMB’NİN FAİZİ YÜZDE 20’YE ÇIKARMASINI BEKLİYOR
Hal-i hazırda TCMB’nin faizleri en az yüzde 20’ye çıkarmaktan başka çaresi kalmadığı konuşuluyor ki 7 Haziran’da Para Politikası Kurulu’nun (PPK) aksi yönde bir karar alması halinde dolarda yeni bir ralli sürpriz olmaz.
Türkiye’de cari açık, döviz borcunun millî gelire oranı, bütçe açığı ve dış ticaret açığı (ilk 4 ayda yüzde 56 arttı) gibi levhalar doların şu anda 5,16 TL yoluna girmesini işaret ediyor.
TCMB’nin son iki hamlesi tansiyonu düşürmüş gibi görünse de ABD Merkez Bankası (FED) bu ay faizleri yüzde 2,00-2,25 aralığına çıkardığı an 5,16 TL seviyelerini bile geçebilir dolar.
Piyasada ‘Türkiye’nin Arjantin misali Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kapısını çalabileceğine’ dair görüşler de giderek öne çıkıyor. Hukukî teminat kalmamışsa IMF sigortası isteyecekler.
DÜN TÜRKİYE’NİN REFORM HİKÂYESİNE PARA YATIRIYORLARDI
Memleket malî, iktisadî ve hukukî açıdan enkaza dönmüşse paraya yön veren merkezler bir gecede naz makamından emir makamına geçiverir. Maalesef öyle oldu.
Dün Türkiye’nin içi dolu reform hikâyesini satın almak için sıraya giriyorlardı. Hal-i hazırda ‘borç istiyorsan tefeci faizine denk faiz ödeyeceksin’ mesajı veriyorlar.
‘Ne olacak bu TL’nin hali!’ suâlinin cevabı giderek zorlaşıyor. Uzun soluklu bir ıslahat reçetesine muhtacız.
Islahat (reform) akşamdan sabaha ikmal edilecek bir teşebbüs değildir. Türkiye’yi yeniden ayağa kaldıracak kısa, orta ve uzun vadeli hedefler tanzim edilir ve bir noktadan başlanılır.
OHAL KALKSA DOLAR 4 TL’YE GERİLER
İlk adım olarak 20 Temmuz 2016 tarihli sivil darbenin eseri uygulamalar lağvedilmeli.
Olağanüstü Hal (OHAL) kaldırılmalı, hatta genel bir af çıkarılmalıdır.
Bu teklif kulağa garip gelebilir. Hatta Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin ‘genel af’ ısrarı ile aynı telakki edilebilir. Mahsuru yok.
Bozuk saat bile günde iki kere doğru vakti gösterirken Türkiye’nin geldiği noktadan çıkışı için olmazsa olmaz hale gelmiş ‘genel af’ teklifini sırf Bahçeli telaffuz etti diye reddetmek bana makul gelmiyor.
İktidarların işlediği suçların yarasını sarmak için devletlerin elinde maalesef affın haricinde ikinci bir güzergâh yok. Arada azılı katiller de çıkacakmış.
Af çıkmasın ve binlerce masum mahpus kalsın, öyle mi? Adalet bunun neresinde.
Masumları canilerle beraber hapishanede tutmakla adalet tecelli etmiş mi oluyor?
HUKUK İHLALLERİ EKONOMİYİ YERLE BİR ETTİ
Son iki senede Türkiye’yi açık bir hapishaneye çeviren üstünlerin hukuku en fazla ekonomiye zarar verdi.
Mahkemelere kimse itimat etmiyor. Yatırımcıdan vatandaşa herkeste mülkiyet hakkının her an devlet tarafından gasp edilebileceği endişesi hâkim.
Gazeteci ve yazarların tevkif edilmesi, binden fazla şirkete el konulması, kamudan 110 bin kişinin ihraç edilmesi, talimatla faiz indirterek piyasa dinamikleri ile oynanması Türkiye’nin en fazla tenkit edildiği konuların başında geliyor.
Mübalağadan imtina ederim. Mamafih seçimden önce bu minvalde atılacak adım bile doları 40-50 kuruş düşürecektir.
GEMİYİ DEMOKRASİ LİMANINA BAĞLAYALIM
Ekonominin içine düştüğü girdap Erdoğan kadar rakipleri Muharrem İnce, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Selahattin Demirtaş ve Doğu Perinçek’e de aynı mesajı veriyor: Gemiyi yeniden hukuk ve demokrasi limanına bağlamadan ne yapsanız nafile!
Sadece Merkez Bankası’nın faiz artırarak altından kalkabileceği bir enkazdan bahsetmiyoruz.
‘Ne olacak bu TL’nin hali’ artık ’ne olacak bu Türkiye’nin hali’ suâline eşdeğerdir.
“Genel af ilan edelim ve OHAL’i kaldıralım.” çağrılarına kulak tıkayan Erdoğan ilk turda ya da ikinci tur neticesinde seçimi kazansa da mevcut siyasette ısrar etmesi halinde ekonominin toparlanma ihtimali yok.
Erdoğan’ın ‘seçimi nasıl olsa kazandım’ diyerek mevcut baskı rejiminde ısrar etmesi halinde iki-üç ay geçmeden bütün yapı çökecektir.
2019 YILI MART AYINDA BELEDİYE SEÇİMLERİ VAR
2019 yılı Mart ayında belediye seçimleri olduğu dikkate alındığında Erdoğan veya yerine gelecek diğer bir isim ekonomik krizin derinleşmesini düşünmek dahi istemez.
Doların artışı sadece bir işaret. Hafife alınmayacak kadar kuvvetli bir işaret. Köprüden evvel son çıkış. Dolayısı ile kalıcı tedbir almak için hâlâ vakit var.
Evvela herkes peşin hükümlerinden ve sırtında taşıdığı öfke heybesinden kurtulmalı.
Bilvesile ifade edeyim: “Dolar 7 TL, euro 10 TL olacak.Türkiye yerle bir olacak.” nevinden sathi tahlillere itibar etmeyin. Türkiye’nin herşeye rağmen düştüğü yerden çıkmasına imkân verecek potansiyeli var.
TÜRKİYE’Yİ FEDA ETMEZLER
Merak etmeyin tablo o kadar berbat hale gelecekse Türkiye’yi gözden çıkarmazlar. Nihayetinde cebren de olsa IMF’nin nezaretinde ev ödevlerini yazarlar.
Ay sonunda ne kadar ödev yapmışsak Merkez Bankası’nda açılan hesaba o kadar krediyi yatırırlar. Neticede 440 milyar dolar alacağı kimse kimseye hibe etmez.
Başta oturan kimsenin meşrebini de hangi sistemin cari olduğunu da zerre kadar kale almazlar. Paşa paşa tatbik ettirirler kurallarını…
Elbette risk vardır ve her geçen gün artmaktadır. Paranın, ticaretin maliyeti artmıştır.
TÜRKİYE 2001 KRİZİNDEN NASIL ÇIKTI?
Hukuk geri geldiği anda bütün bu riskler süratle azalacak, kırmızı göstergeler yeşile dönecektir.
2001 krizinin üzerinden birkaç sene geçmeden Türkiye’nin yakaladığı siyasî ve iktisadî toparlanma hepimizi irşat edecek kadar parlak bir numunedir.
Siyaset üstü bir bakış ile hazırlanmış, beyne’l-milel (uluslarası) camianın desteğini celbedecek bir reform takvimi ile bu badireyi pekâlâ atlatabiliriz.
Kimse içine düştüğümüz bu kuyudan tek başına çıkamayacak.
Hâdiselerin lisan-ı hali bize ‘hatada ısrar etmeyin, kendinize gelin’ diyor.