HABER-YORUM | İSKENDER DERVİŞ
Geçtiğimiz günlerde ABD’nin en prestijli TV olaylarından Emmy Ödül Töreni vardı. Kendisi de geceyarısı programı yapan ve siyasî göndermeleriyle tanınan Stephen Colbert’in iğneleyici laflarıyla başladı gece. Elbette en önemli gündem Donald Trump. Amerikalı ‘celebrity’ler (medyada ünlü kişiler) Trump’la seçildiği günden bu yana dalga geçiyor. Evet, alenen dalga geçiyorlar. Yılların oyuncusu Alec Baldwin, Saturday Night Live (SNL) isimli komedi skeç programında Trump’ı canlandırıyor mesela. Her skeci sosyal medyada ses getiriyor.
O skeçlerden birinden (bence en başarılılarındandı) Donald Trump’ın eski basın sözcüsü Sean Spicer da payını almıştı. Beyaz Saray’da gazetecilerle basın toplantılarını yönettiği dönemde Spicer’ın sert tavrı ve doğru düzgün cevaplar verememesi, medyada ciddi eleştirilere yol açmıştı. Önündeki kürsüyü hareket ettirerek konuşması alay konusu olmuştu. Emmy gecesinin sürprizi de işte o Sean Spicer oldu. Trump’ın ekibinden istifa ettikten sonra bir anlamda günah çıkartan Spicer, ödül törenine ‘kürsüsüyle’ birlikte geldi ve izleyicilere neşeli dakikalar yaşattı.
GÜNAH ÇIKARTMA GECESİ Mİ?
Tabi bu durum bir tartışmayı da beraberinde getirdi: ‘Biz bu adamı ölümüne eleştirmiyor muyduk? Neden şimdi sempatiklik yaparak kendisini aklamasına izin verelim ki?’
Bu tartışmanın yanında bir de Alec Baldwin’in SNL’deki Trump skeçleriyle ödül alması konusu ele alındı. Trump’ın temsil ettiği radikal sağın (Cumhuriyetçi muhafazakârlarla aşırı sağcıların birleşimi denebilir) uzun yıllar hüküm sürmesi durumunda ABD’nin bir distopyaya sürükleneceği korkusu, The Handmaid’s Tale isimli TV dizisini de, benzeri bir muhafazakâr distopyayı anlattığı için, gündeme taşımıştı. O dizinin ödül alması da, Baldwin’in ödül almasıyla birlikte, ‘ucuz muhalefet ödülü’ olarak değerlendirildi bazı yorumcular tarafından.
TRUMP’IN ESKİ EKİBİ ARAYA MESAFE KOYUYOR
Amerika, siyasetin çok canlı bir şekilde tartışılabildiği, görüş ayrılıklarının Sera’dan Süreyya’ya uzandığı bir yer. Trump’ın seçimi kazanmasından hemen sonra Trump karşıtlarının sokağa çıkarak ‘ciddi olduklarını’ göstermeleri bunun bir deliliydi. Geçen sürede Trump yönetimine karşı çok etkili bir muhalefet yürütüldü. Muhalif gazete ve TV’ler yayınladıkları can alıcı haberlerle Trump’ın ‘sıradışı’ ekibinin Beyaz Saray’da tutunmasını engelledi. Türkiye’den aldığı ‘rüşvetle’ gündeme gelen emekli General Mike Flynn’le başlayan yaprak dökümü, Trump koalisyonunun ‘aşırı sağ’ kanadından Steve Bannon ve Sebastian Gorka gibi isimlerin de görevlerini bırakmasıyla devam etti.
Sean Spicer’ın gelip Emmy ödül töreninde boy göstermesi, kendini yeniden ‘kulübe’ kabul ettirme çabası olarak görülürken, diğer yandan Cumhuriyetçiler içinde de ciddi bir tartışmanın yürüdüğünün habercisi. Partinin önde gelen isimleri ve onlarla birlikte daha önce çalışmış bürokratlar, kendilerini Trump yönetiminden ayrı tutmak için ciddi çaba sarf ediyor. Öte yandan Cumhuriyetçi Parti, Trump’a kendi gündemlerini dayatırken, bazı meselelerde Trump’la Demokrat Parti’nin diyalog kurabilir hâle gelmesi de, Amerikan siyasetinde yeniden ‘ılımlıların’ öne çıktığını gösteriyor.
TRUMP, YİNE BİLDİĞİNİZ GİBİ
Elbette Trump, zaman zaman ‘kendinden beklenen hareketleri’ yaparak ‘sevenlerini’ tatmin ediyor. Son olarak Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’la ilgili olarak Trump’ın Elton John’un meşhur şarkısından mülhem ‘Rocket Man’ ifadesini kullanması, ciddi tartışmalara sebep oldu. Ancak neredeyse Trump’ın bu ‘lakap takma’ oyunu kanıksanmış durumda. Eski FBI Başkanı Comey’e ‘nut job’ (kafadan çatlak) ve yine Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’a ‘smart cookie’ (akıllı kurabiye) diye hitap etmişti. Gelgelelim, Kuzey Kore’nin füze denemeleri ve nükleer savaş başlatma tehdidi gerek Amerika, gerekse Asya ülkelerinin güvenlik bürokrasileri tarafından ciddiye alınıyor. Uzunca bir süre Çin’in ‘o gün geldiğinde’ Kuzey Kore’yi durduracağı tezi işlenmişti ancak son günlerde Çin’den gelen sinyaller, ‘o gün gelirse’ Kuzey Kore’nin durdurulamayacağı yönünde.
BİR MUHALİF MERKEZ OLARAK KOMEDİ ŞOVLARI
İç politikada ise Cumhuriyetçilerin en büyük gündemi Obamacare olarak bilinen sağlık reformunu tersine çevirecek yeni bir reform yasasının Meclis’ten geçirilmesi. Bu konuya en ciddi muhalefet bir komedi programından, Jimmy Kimmel’ın sunduğu TV şovundan geldi. ABD’li vekiller Bill Cassidy ve Lindsey Graham’ın imzasını taşıyan yeni yasayla ilgili olarak Kimmel, insanları Meclis’i arayarak rahatsızlıklarını bildirmeye çağırdı. Emmy Ödül Töreni’ndeki ‘siyasi hava’nın bütün ABD TV dünyasına sirayet ettiğini ve mizah programlarının en büyük meselelerinden birinin güncel siyaset olduğunu söylemeye gerek yok sanıyorum. Bu yıl Emmy alan programlardan komedyen John Oliver’in sunduğu Last Week Tonight isimli TV şovu, mizahi biçimde gazetecilik nasıl yapılır dersi veriyor birkaç sezondur.
Obama, Obamacare’i anlatmak için TV’lerde yayınlanan komedi programlarına çıkma yöntemini kullanmıştı. Ona sorduklarında ise, ‘Mesaj neredeyse benim oraya gitmem gerekir’ dedi. İnsanların en çok seyrettiği programlara çıkarak hayatlarını etkileyecek bu konuyu onlarla tartışma imkânı bulduğunu savunuyordu. İyi mi etti, kötü mü etti bilemem ancak Obama’dan bu yana komedi programları ABD siyasetinin en önemli aktörleri arasında. Daha önce de böyleydi ancak şimdilerde sayıları bir hayli arttı.