İDRİS GÜRSOY | YORUM
Yıl 1954… Yunanistan, Kıbrıs sorununu BM’ye taşımıştı. İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ı üçlü bir konferans için Londra’ya davet etti. 29 Ağustos’ta zirve gerçekleşecekti. Ankara’da gündem Kıbrıs’tı.
5 Eylül’de, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Londra’dan Başbakan Adnan Menderes’e bir telgraf gönderdi. Zorlu, görüşmelerde zor durumda kaldığını anlatıyor ve ‘orada artık ‘dizginlenemeyen’ bir Türk kamuoyundan söz etmeyi arzuladığını’ yazıyordu.
Mesaj alınmıştı…
Basında Rumlar’ı hedef alan haberlerin sayısında olağanüstü bir artış kaydedildi. Patrikhane, Kıbrıslı Rumlar’ın lideri Makarios’u desteklemekle’ suçlanıyordu. Bu arada adı ilk defa duyulan ve sonradan kaybolan bazı dernekler ortaya çıktı!
Kim kurdurmuştu bu dernekleri?
Kıbrıs Türktür Cemiyeti (KTC) ve Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) başı çekiyordu. Bildiriler basılıyor, protesto gösterileri düzenleniyordu. Talebe Birliği, Yunan pasaportlu Rumlar’ın mallarının müsadere edilip, yurtdışına çıkarılmalarını talep ediyordu!
6 Eylül 1955 günü, saat 13.00’de TRT, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bombalı saldırı yapıldığı haberini verdi. 30 bin trajlı İstanbul Ekspres gazetesi o gün, “Atatürk’ün evine bombalı saldırı” manşeti ile yıldırım baskı yaptı. 300 bin gazete basıldı ve dağıtıldı.
O kadar kağıdı nereden temin etmişlerdi? Haber doğru muydu?
Kamuoyunda büyük infial uyandı. Öğleden sonra, İstiklal Caddesi’nde gruplar toplanmaya başladı. İstanbul’un en ücra semtlerinden kamyonlarla göstericiler Beyoğlu’na taşınıyordu.
Kamyonlar nereden bulundu?
Gayrimüslimlere ait ve iş yerleri taşlanıyordu.
Bu ev ve işyerlerini kalabalıklar nereden biliyordu? Ev ve işyerlerini önceden kim işaretlemişti?
Daha sonra tanıklar, 20-30 kişilik grupların başında Kıbrıs Türklerindir Cemiyeti’nden öğrencilerin bulunduğunu, yağmacıların kullandığı sopaların aynı büyüklükte olduğunu, Rumlara ait ev-işyerlerinin önceden tespit edildiğini ve olayları önlemekle görevli polislerin de saldırganları izlemekle yetindiğini anlatacaklardı!
6 Eylül’de İstanbul, Ankara ve İzmir’de ‘örfi idare’ ilan edildi. Ancak saldırılar 7 Eylül’de de aynı hızla devam etti; İskenderun, İzmir, Çanakkale’de de masum insanlar saldırıya uğradı.
Bilanço ağırdı. Türk basınına göre 11 kişi ölmüştü. Bazı Yunan kaynaklarına göre ise 15 ölü vardı. Yaralı sayısı resmî rakamlara göre 30, gayri resmî rakamlara göre 300’dü. Sadece Balıklı Hastanesi’nde 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştü. Yine resmî rakamlara göre 5 bin 300’ü aşkın, gayri resmî rakamlara göre 7 bine yakın bina yağma edilmişti.
Atatürk’ün evine bombayı kim atmıştı?
Yunan makamlarının soruşturmasında çok ilginç gerçekler ortaya çıktı. Selanik’teki Türk konsolosluğunun bahçesinde bulunan Atatürk’ün doğduğu eve atılan bombanın diplomatik çanta içinde Başkonsolos Yardımcısı Mehmet Ali Tekinalp tarafından Türkiye’den getirildiği ve Türk Başkonsolosluğu’nun bekçisi Hasan Uçar tarafından bahçeye atıldığı belirlendi.
Hasan Uçar’ı azmettiren kişi Selanik Hukuk Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi ve MAH elemanı olduğu iddia edilen Oktay Engin’di. Konsolos yardımcısı dokunulmazlık zırhıyla kurtuldu, Oktay Engin’e 3 yıl 6 ay, Hasan Uçar’a ise 2 yıl hapis cezası verildi. 9 ay Selanik Cezaevi’nde yatan Oktay Engin, tahliye edildikten sonra Gümilcine Konsolosluğu tarafından Türkiye’ye getirildi. Uzun yıllar Emniyet teşkilatında önemli görevlerde çalıştı.
6-7 Eylül ile ilgili en önemli itiraf ise (1991) emekli orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’ndan geldi. Tuğgenerallik rütbesinde Özel Harp Dairesi (ÖHD) başkanlığı yapmış, Genelkurmay İstihbarat başkanlığı ve Milli güvenlik kurulunda üst düzey görevlerde bulunmuş Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoglu’na şunları anlattı:
“Bak ben sana bir örnek daha vereyim. 1974’teki Kıbrıs Harekâtı. Eğer Özel Harekat Dairesi olmasaydı, o harekât, yani iki harekât da o kadar başarılı olabilir miydi? (…) Adaya, bankacı, gazeteci, memur görüntüsü altında Özel Harp Dairesi elemanları gönderildi ve bu arkadaşlarımız, adadaki sivil direnişi örgütlediler, halkı bilinçlendirdiler. Silahları 10 tonluk küçük teknelerle adaya soktular. Sonra 6-7 Eylül olaylarını ele al…
-Pardon Paşam anlamadım, 6-7 Eylül olayları mı?
-Tabii. 6-7 Eylül de, bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi? (“Türk Gladio’su İçin Bazı İpuçları,”Tempo Dergisi, S. 24, 9-15 Haziran 1991)
Özel Harp Daiesi kime bagli?
Bunun 1.000 kati Gazzede oluyor suan. Hep ayni senaryo. 11 Eylül 2001, 15 Temmuz, 7 Ekim Hamas, ihtiyaca göre Batidaki ISID saldirilari, Kimyasal bomba var, El-Kaideyi (Üsame Bin Laden) barindiriyo … bin tane daha anlatiriim. Bunlarin herbiri Ajanlar, ortaklari, istihbarat örgütleri …. olmadan olmaz!
Konusmaya gelince ama yarisini konusursunuz, Yari dogrucusunuz!!!
Ayrica birde bunlardan bagimsiz Ermeniler, Rumlar Türklere, Kürtlere Müslümanlara ne yapmis onu anlatin. Biri öbürünü silmiyor.
….
Özel Harp dairesini Kim Kurdu?
Birde nerye varmak istiyorsunuz? Türk Milleti bakin bizim Devlet Adi, serefsiz, Barbar bir devlet mi demek istiyorsunuz? Yoksa Millete mi bunlari diyorsunuz? Bagimsiz olmayan Türkiye Devletinin icindeki bu unsurlar kimler? Sabataycimi, Masonmu, Siyonist Yahudi mi, Bati Ajanimi, Lawrencelermi … yoksa Yozgattan cikmis Anadolu cocugumu?
Amaciniz Hakperestlikse bu secmece olmaz! Arka planinda kimler var ve karsi taraf ne yapmis, figüranlar degil Patronlar kimler. Yoksa 11 Eylül üde Muhammed ATA … lar yapmis …
Sizde Hizmet Hareketine kim yapmis bu 2010 dan sonra olsun, 1980 lerde 90 larda olsun bu zülmü? Bati Hizmet Hareketi gelissede Almanyada 50 degil 5.000 okul mu acilmasini istemis? Kim Esas Patronlar?