Kobani davası kapsamında iki aydır Silivri Cezaevi’nde tek kişilik hücrede tutulan HDP eski milletvekili Hüda Kaya, ”Kimseye hakaret etmemiş, kötü söz söylememiş, karınca bile incitmemiş, incitemez en vicdanlı insanlarımızla dolu hapishaneler. Karşımızda tabelaları farklı olsa da aynı sistemci devletçi zalim iktidarcı saltanatçı zihniyet var. Dün irticacı dediler bugün terörist diyorlar. Biz onlara her zaman zalimler diyeceğiz” dedi.
”BİR YOLUNU BULUP TUTUKLAYACAKLARINI BİLİYORDUM”
Tutuklanmasını “savcının yeni bir taktiği” olarak nitelendiren Hüda Kaya şu ifadeleri kullandı:
”Artık her ne kadar bu ülkede yaşananlara şaşıramıyor olsak da tutuklanma sürecim yeni bir garabet olarak karşımıza çıktı ve bizi şaşırtmayı başardı diyebilirim.
Tutuklayabilmek için hiçbir gerekçe üretemedikleri için yeni bir yola başvurdular. Ben ana Kobanî Davası ile ilgili zaten yıllar önce soruşturma kapsamında ifade vermiştim.
Yıllardır hakkımda yürütülen tüm soruşturmalarla ilgili zaten ifadelerimi savunmalarımı veriyorum. Milletvekilliği sonrası da bir yolunu bulup tutuklayacaklarını da elbette tahmin ediyorduk. Ben yine de gidip döndüm defalarca.
Tutuklanmamdan bir hafta önce daha Çağlayan Adliyesi’ne İstanbul Savcılığı’na ifade vermeye gittim diğer soruşturmalarla ilgili.
Ancak bu Kobanî soruşturması kapsamında ifademi alacak savcılık ben başka savcılıklara diğer dosyalarla ilgili ifade verdiğim halde tamamen dayanaksız şekilde hakkımda firari kararı verdiği ortaya çıkıyor. Biz bunu öğrenir öğrenmez avukatım Zilan Leventoğlu bu kaçak kararına itiraz ediyor.
Defalarca hem avukatımız hem kendim bizzat savcılığı arayıp hem yazılı hem sözlü ne zaman nerede istenirse ifade verebileceğimizi ilettik.
Bu kararın kaldırılması gerektiğini dayanaksız olduğunu, hangi nedenle ne amaçla böyle bir karar alındığını sorduk. Kaçak kararı varken benim İstanbul Savcılığında verdiğim ifadeler ortada belgeleriyle.
Yeni bir taktik uyguladılar beni tutuklayabilmek için. Bu yeni yöntem savcının kaçması taktiği. Savcılık kafasına göre kaçak kararı veriyor haftalarca kaçak kararını kaldırın buradayız, adresim bu ne zaman istenirse ifadeye hazırım diyoruz.
Savcılık haftalarca bizden kaçtı. Bakın bir ay sonra yurt dışı programım var, ya ifadeyi alın ya da en azından kaçak kararını kaldırın.
Hakkında kaçak kararı olan biri nasıl başka bir savcılıkta ifade verebiliyor? Onlarca kez aradık, dilekçe gönderdik hepsi kayıtlı. Yani anladık ki tutuklamak için hiçbir gerekçe üretemiyorlarsa yeni başvurdukları yol bu. Savcılık kaçak kararı verip kendisi kaçıyor.
Dolayısıyla ilk fırsatta çok basit bir soruşturma olsa bile ‘kaçma şüphesi’ bahanesiyle tutuklanmaya karar veriliyor. Bu yeni taktikle tutuklandım.
Elbette ortada tek bir gerekçe yok. Her tür hukuk ve ahlak ayaklar altına alınarak, kendi yaptıkları yasaları dahi çiğneyen, zorba bir rejim tarafından rehin tutulan siyasetçi bir kadınım diğer arkadaşlarımız gibi.
Kin, intikam ve nefret siyasetine karşı yargılanan değil hak ve halk adına yargılayan tarafta olacağız sonuna kadar.”
”BİLİNDİK KEYFİ UYGULAMALAR”
Bianet’ten Evrim Kepenek’e konuşan Hüda Kaya, Silivri Cezaevi’nde bir gününün nasıl geçtiğine ilişkin sorusuna şöyle cevap verdi:
”İki ayı geçti, Silivri’de hala tek başıma tutuluyorum” yanıtını veren Kaya, “Elbette üç hafta çorap verilmemesinden, mektupların teslim edilmemesine kadar birçok sorunlar sıkıntılar oldu, olmaya devam ediyor. Bilindik keyfi uygulamalar. Betonlar ve demir kapılar arasında 8-10 adımlık da olsa yürüyüşlerimi egzersizlerimi aksatmamaya çalışıyorum.
”BU MÜCADELE EZENİN VE EZİLENİN KİMLİĞİNE BAKMAZ”
Okuyarak, düşünerek geçiriyorum vaktin çoğunu. Tabii evimde hiç açılmayan televizyon ve sınırlı yayınlar olsa da gazeteler burada dünya ile en önemli bağlantım durumunda” ifadeleriyle sürdüren Kaya, hak, adalet ve barış mücadelesini evrensel, tarihsel, dinler, partiler, iktidarlar, dengeler, diller ve renkler üstü bir mücadele diye tarif etti: “Bu mücadele ezenin ve ezilenin kimliğine bakmaz.”
”BAŞÖRTÜSÜ OY KULLANARAK ÖZGÜRLEŞMEDİ”
”Darbecilerle, küresel sistemle ve derin devletle uzlaşanlar baş üstüne, iktidara direnenler ise ayaklar altına alındı.’’ diyen Kaya 28 Şubat süreciyle ile bugünkü şartları şu sözlerle karşılaştırdı:
”Dün 28 Şubatçı darbecilere karşı, yasaklara, baskılara karşı direndik. Başörtüsü yasağı bu uluslararası darbenin ve müdahalenin bir yansımasıydı… Başörtüsüne özgürlük mücadelesi hak mücadelesi ve yasakçı rejime karşı bir karşı duruşla beraber aynı zamanda güçlü bir kadın özgürlük mücadelesiydi.
Başörtüsü oy kullanarak özgürleşmedi, masa başlarında özgürleşmedi. Zenginleşenler, saraylara, saltanatlara bel bağlayanlarla, sistemle, darbecilerle uzlaşınlarla özgürleşmedi başörtüsü. Sokaklarda, meydanlarda direnerek, bedeller ödenerek özgürleşti.
Bizler direndik ve bedel ödedik. Başörtüsü için sokağa çıktığımızda da ‘anayasal düzeni yıkmak’ suçlamasıyla idamla yargılandık üç kızımla beraber, yıllarca tutsak edildik.”
”BİZ ONLARA HEP ZALİMLER DİYECEĞİZ”
‘Ailenizde neredeyse baskı görmemiş tek bir kişi yok diyebilir miyiz?’ şeklindeki soruya Hüda Kaya şu sözlerle cevap verdi:
”Oğlum 13 yaşında DGM’de yargılandı. En küçük oğlum 10 yaşında iken henüz polis şiddetine maruz kaldı. Sadece başörtülü okumak hakkımız dediğimiz için. Dün başörtülü okumak hakkı ile anadilde eğitim hakkı kardeşti.
Bugün de ben milletvekili olmadan önce de oğlum Cihad 2011’de tutuklanmıştı Filistin’deki çalışmaları, fotoğrafları bahane edilerek 6 ay tutuklu kaldı ve beraat etti. Milletvekilliğim sürecinde yine iki kere alındı. İşkence gördü, omuriliği kırıldı.
Geçtiğimiz yıl yine alındı, cezaevindeydi. Beraat etti tüm bu davalarda. Biz onu ziyarete gidiyorduk şimdi yine onlar beni ziyarete geliyor.
Aile buluşmalarımızı cezaevlerinde ya da sürgünde yaptık hep yıllarca. Bizim gibi nice aileler var bu ülkede.
Karşımızda tabelaları farklı olsa da aynı sistemci devletçi zalim iktidarcı saltanatçı zihniyet var. Dün irticacı dediler bugün terörist diyorlar. Biz onlara her zaman zalimler diyeceğiz.”