31 Mart’ta 1989 ruhu uyandı, Erdoğan stratejisini açıkladı

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Seçimler, bu ülkede geçmişte hep sürprizlerle gelirdi. Bir süreden bu yana bu kaybettiği bu vasfını 31 Mart seçimleriyle yeniden kazandı. Seçmen sandıkta, yeniden “Ben buradayım!” dedi. Seçmende 1989 ruhu yeniden canlandı. Seçimin asıl mağlubu olan Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan AK Parti lideri Tayyip Erdoğan ise yeni döneme ilişkin stratejisini balkon konuşmasıyla net ortaya koydu.

Yazacak o kadar çok şey var ki, önce yazının başlığa çıkan “1989 ruhu” ne idi kısaca onu hatırlatmakta yarar var. 6 Kasım 1983’te iktidara gelen Turgut Özal’ın ANAP’ı, 1987 seçimlerinde güven tazeledi. Ancak sandıktan aldığı güçle ANAP, kendini vazgeçilmez görüp (bugünle kıyaslandığında çok sade sayılırdı) şatafata girişti. Ekonominin de bazı alarmlar vermeye başladığı, eski siyasilerin yasaklarının kalktığı bir dönemin ardından 26 Mart 1989’da yerel seçimlere gidildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, medyanın yelkenine rüzgar üflemesiyle koltuğunu garanti gördü ve seçim için çalışmak yerine ikinci döneminde yapacaklarını anlatmaya koyuldu. Ne var ki halkın ANAP’a duyduğu öfke, Dalan dahil büyük şehirlerde iktidar partisini yerel yönetimlerden söküp attı.

Yapılan seçimlerde İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere pek çok önemli merkezde seçimleri Sosyal Demokrat Halkçı Parti’ye (SHP) kaptırdı. ANAP’ın güçlü isimlerinden Oltan Sungurlu, yaşanan tabloyu, “Üzerimizden silindir geçti!” diye özetlemişti.

O dönemi bilenler, “SHP belediyelerde kötü bir sınav verdi ve 1994’te yerini Refah Partili belediyelere bıraktı. Onun için 1989’a benzetmek doğru değil!” hatırlatmasını yapacaklar. Evet bir ölçüde doğru. 1989’da SHP’liler yerel iktidara ilk kez geldiler.

CHP, BAŞARISINI 2019’DA KAZANDIĞI BELEDİYELERDEKİ PERFORMANSIYLA KAZANDI

31 Mart seçimlerini bu yönüyle bakarsak 1995 seçimlerine benzetmek daha doğru olur. Çünkü, Refah Partisi 1994’te kazandığı az sayıdaki belediyede sergilediği performansla 24 Aralık 1995 seçimlerinde birinci parti olarak sandıktan çıktı ve yüzde 21,4 oyla 158 milletvekili çıkardı.

CHP de 31 Mart’ta il genel meclisi seçimlerinde yüzde 37,3 oranı ile birinci parti (AK Parti 35,8) çıkmasını, 2019’da İstanbul ve Ankara başta olmak üzere önemli büyük şehirlerde kazandığı belediyelerde sergilediği belediyecilikle elde etti.

AK Parti’ye oy veren seçmen başta pahalılık nedeniyle sandığa gitmeyerek iktidara sarı kart gösterdi. Katılım 2019’da yüzde 84 iken, bu seçimde yüzde 71’de kaldı. Erdoğan, 2024’ün Türkiye’de emekliler yılı olacağını açıklamıştı. Bu seçimler gerçekten 2024’ün “emekliler yılı” olduğunu göstermiş oldu.

 

Burada emekliler açısından kötü senaryoyu paylaşmam gerektiğini düşünüyorum. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kasada para olmadığı gerekçesiyle emekli maaşlarında düzeltme yapmaya karşı çıktı. Ne var ki emekliler her durumda kaybedecek bir seçmen kitlesi. AK Parti’nin kazanması halinde emekliye, “Oyunuzu verdiniz. 4 yıllık süre içinde durumunuzu düzelteceğiz!” denilecekti. Beştepe Sarayı, hezimetin sorumluluğunu emeklilere yüklerse bu defa da “Allah belalarını versin. Bizi mağlup ettirdiler!” diyecek.

1 NİSAN’LA BİRLİKTE DEĞİŞİCEKLER

  • Erdoğan, istediği sonucu alabilmiş olsaydı, Türkiye’nin gündemi bu haftadan itibaren hilafet olacaktı. “100 yıllık ara!” denilerek işe koyulacaklardı. Türkiye’nin gündeminden hilafet düşmüş oldu.
  • İsmailağa ve Menzil gibi cemaatler, yeni dönemin kazananlarından olamayacaklar. Nur Cemaati’nin Erdoğan’a açık destek veren kolları da kaybedenler arasında olacak. Siyasallaşanlar, kazananlardan olmayacak. 7 Mart tarihli yazımda, “Seçim sonrası operasyon Menzil’e mi, Çarşamba’ya mı? diye sormuştum. Soru bütün güncelliğiyle orta yerde duruyor.
  • Seçimin bir diğer kaybedeni, 3 Mart’ta masayı devirip kalkan, bu seçimde de “Özü başına seçime giren” İYİ Parti ve onun lideri Meral Akşener olacak. Millet İttifakı’na sıcak bakan seçmen, bugünkü tablodan sonra “Yalpalamalar olmasaydı Erdoğan dönemi 14-28 Mayıs’ta bitmiş olacaktı” yorumunu yapıyor. İYİ Parti’nin Ekonomi Politikaları Başkanlığını yürüten Bilge Yılmaz, Akşener’i istifaya davet ederek görevinden ayrıldı. Devamı da geleceği konuşuluyor.
  • Yalnız İYİ Parti değil, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Zafer Partisi ve Saadet Partisini de sıkıntılı bir süreç bekliyor. Bunların içinde kendini yenileyebilen bir tek DEVA var. Onun durumu da İYİ Parti’den yapacağı transferler ve kuracağı gruptan sonra sergileyeceği politikalara bağlı.
  • MHP’nin durumunu ise oy kullanmaya giden Devlet Bahçeli sergilemiş oldu.

SEÇİMİN KAYBEDENİ ERDOĞAN 

Erdoğan, devletin bütün imkanlarını ve öteki partilere oy gitmemesi için her türlü caydırıcı yöntemleri kullanarak Genel Başkanı olduğu partinin adaylarını kazandırmaya çalıştı. Kendisinin açıklamasına göre 52 ayrı ilde seçim faaliyetlerine katıldı.

CHP’yi terörle işbirliği yapmakla suçlayarak partisinin adaylarına oy istedi. Bu kadar sorumsuzca bir seçim kampanyası yürüttükten sonra partisi, yüzde 50’lerden CHP’nin gerisine düşüp ikinci parti oluyorsa, balkona çıkıp da “Ben 5 yıllık süre için seçildim. Önümde 4 yıl daha var” dese de önümüzdeki günler, tablonun öyle olmadığını gösterecek.

Önünde 4 yıldan fazla süre olduğunu hatırlatan Erdoğan, bir sonraki seçimlere kadar hatalarını telafi edeceklerini duyurdu. Hatalarının neler olduğuna iliştin tek bir cümle söz etmedi.

Yurt dışı yatırımcıların merak ettiği bir açıklama vardı. Erdoğan, yaşanan hezimetten sonra ekonomi politikalarından vazgeçme yoluna gidecek miydi? Erdoğan balkon konuşmasında sermayeyi sükunete davet eden mesajlar verdi. Orta Vadeli Program’dan (OVP) dönülmeyeceğini ve acil meselelere daha fazla odaklanacaklarını açıkladı.

17/25 GÜNLERİNDEKİ GİBİ HAREKET EDECEK

AK Parti Genel Merkezi’nin önü, dün gece terk edilmişliği yaşadı. Gece 23.30’a kadar bomboştu. Sonra çağrı yapılıp insan toplandı. Tayyip Erdoğan, balkon konuşması için çıktığında bir türlü istediği heyecanı yakalayamadı. Konuşmasına sık sık ara verip, slogan atan küçük bir grubun heyecanının meydandaki öteki insanlara da yayılmasını istedi. Bir türlü olmadı. En son kendi neler yapmaları gerektiğini söyleyerek kalabalığı yönlendirdi.

Seçimin üzerinden silindir gibi geçtiği ilk isim olan Erdoğan, pes etmek yerine direnmeyi seçmesi kadar Türk siyaseti açısından doğal bir şey yok. Ama hezimetin izleri yüzüne her şeyiyle oturmuştu. 17-25 Aralık sürecindeki gibi karşı hamle yapmayı seçti. Erdoğan’ı tanıyanlar için bu sürpriz değildi. Ama bu direnmeye seçmen kitlesinin takati kalmamış durumdaydı.

Seçimin galibinin milli irade olduğunu söylemesi yanlış bir cümle sayılmazdı. Ancak bu sözler CHP’nin seçim zaferini gölgelemek için hazırlanmış bir kılıftan başka bir şey değildi. “31 Mart bir bitiş değil, dönüm noktasıdır.” ifadesi, balkondan söylense de esas itibariyle iki muhatabı vardı. Biri kendi dışındaki AK Parti yönetimi, diğeri de bürokrasi. Parti yönetimine nasıl bir tırpan sallanacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz.

Erdoğan’ın bürokrasiye mesajı ise “Kimse benim gideceğimi falan sanmasın. Ben yerindeyim ve durmaya devam edeceğim.” şeklinde idi. Kendini dış politikaya verdi. İçeride yapacak gözle görünür bir şey olmadığı için dış politik temaslara yöneldi. İran Cumhurbaşkanı Reisi ve NATO Genel Sekreterliği için adı geçen Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile birer telefon görüşmesi yaptı.

TÜRKİYE İÇİN UMUDUN YENİDEN YEŞERMEYE BAŞLADIĞI GÜN

31 Mart tarihi, doğru adımlar atması halinde CHP’nin önünün açıldığı bir gün olarak kayıtlara geçti. 1977’den bu yana geçen 46 yılda CHP ilk kez sandıktan birinci parti olarak çıktı. CHP’nin yönetim takımı, bu sonucu kendi yaptıkları kadar, iktidarın yanlışlarından da elde etmiş oldu.

31 Mart’ta doğan umut ışığı, parlayan Güneş olabilmesi CHP’nin omuzlarına bindirilmiş bir yük ve sorumluluk olarak duruyor.

GELECEK SEÇİMDE TÜRKİYE’NİN İKİ CUMHURBAŞKANI ADAYI BELLİ 

Yapılacak ilk genel seçimde aday olacağını çok önceden belli eden Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını yeniden kazanmasıyla iddiasını daha net ortaya koymuş oldu. İmamoğlu, yol haritasını aslında 2012’de Beylikdüzü adaylığına soyunduğu sırada, “Beylikdüzü’nde iktidar olmadan bize uyku yok. Bilin ki ardından İstanbul da, Türkiye’de iktidarız!” diyerek ortaya koymuştu.

Ancak akşam Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı binasından toplanan halka konuşma yapan bir isim daha vardı. “Az laf çok iş!” sloganını kullanarak kampanyasını sürdüren Başkan Mansur Yavaş, rakibine yüzde 25 fark atarak Ankaralının yüzde 60 oyunu almak suretiyle “Cumhurbaşkanlığı seçiminde ben de varım!” dedi.

Seçmen, atanmış bakanların, bürokrasinin ve askerlerin seçime bu kadar sokulmasına razı olmadığını ortaya koydu. Bir devlet partisi istemediğini gösterdi.

Türkiye’de siyasi iklim artık değişmeye başlayacak. Bu görev de esas itibariyle CHP’nin yönetim kadrosunun sırtına yüklenmiş oldu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin