FARUK AKSU | YORUM
Hatırlayın Antik Yunan’ı… Milattan Önce 5.yüzyıl. 2500 yıl öncesi… İnsanlar dünyanın en bilge kişisi kimdir, öğrenmek istediler.
Bunun için de Güneş Tanrısı Apollon’un Delphi’deki tapınağına gittiler. Tapınak rahibesi Pythia’ya en bilge kişinin kim olduğunu sordular. Pythia, o dönemde Apollon tapınaklarında görevli rahibelik yapan, meçhulden ve gelecekten ‘Apollon kanalıyla’ haber veren kadınlara denirdi.
Devlet işlerinde ve savaşlarda bile öncelikle Pythia’dan görüş alınır, ona göre hareket edilir, savaşa çıkılır veya çıkılmazdı. Kâhin kadın “Dünyanın en bilge kişisi Sokrates’tir” cevabını verdi.
O günden sonra herkes Sokrates’e düşman kesildi.
Sokrates bunu duyduğunda çok şaşırdı ve inanmakta zorlandı. Çünkü, “Bildiğim tek bir şey var, o da hiçbir şey bilmediğim!” diye düşünüyordu. Hayatı boyunca da Delphi Kahininin tespitinde yanıldığını göstermeye çalıştı.
Kendinden daha bilge birini bulma gayesiyle karşısına çıkan herkesi sorgudı. Ve yıllar sonra muhataplarının hepsinde de varsayımlara dayalı eksik bir idrak olduğunu fark etti. Oysa muhatapları eksiklik ve hatalarının farkında bile değildi.
Zor bir ömrün sonunda şu sonuca ulaşır Sokrates: “Benim üstünlüğüm, bilmediğimi bilmemden kaynaklanıyor!”
Evet, Sokrates bilmediğini biliyordu. Ve Atina demokrasisine kesif bir şüpheyle bakıyordu…
Sokrat’a göre Atina’da insanlar niteliksiz emekçi ve zanaatkarlara güvenmedikleri ve işlerini teslim etmedikleri halde, Meclis’te ve mahkemelerde en hayati meseleleri uzman ve layık olmayanlara bırakmakta sakınca görmüyorlardı.
Sokrates’e “at sineği” lakabı takıldı. Zira o da insanlara, yöneticilere, yargıçlara musallat olup rahatsız ediyordu. En zor zamanlarda ve en zor mekanlarda hakikati söylemekten ve yöneticilerin ayıplarını sayıp dökmekten zerrece çekinmiyordu. “Erdemler olmadan mutluluk olmaz.” diyordu.
İnsanların kötülükleri bilgi (episteme) eksikliğinden ve yokluğundan kaynaklanıyordu. Bilge insan erdemli insandı.
Hor görülür, alaya alınır, bazen yumruk yer, saçı başı yolunurdu. Ama hepsine sabırla katlanırdı.
Pazar yerlerinde gezerken, “Burada ihtiyacım olmayan ne kadar çok şey var!” derdi. Sade ve basit yaşam şekliyle övünürdü. Yalınayak dolaşır ve pek çok acı ve mahrumiyete dayanırdı.
Konuşma sanatında ustaydı ama ‘30 Tiran Rejimi’ onun konuşma sanatını öğretmesini yasaklamıştı.
Sokrates’in meşhur sorgulama yöntemi ‘Elenkhos’ metodudur. Muhatap kişi bir önerme-fikir serdeder ve Sokrates’in bir dizi sorusuyla, muhatabın savunduğu önermenin çöktüğü anlaşılır. Buna ‘Sokratik ironi’ de denir. Her defasında muhatabın önermesi yıkılır.
Çok tanrılı Atinalılar, Sokrat karşısında tutunamadılar ve kendilerini aşağılanmış hissettiler. Sokrates Atinalıların tanrılarına inanmıyordu.
Megaralı Öklid’in tartışma sanatı üzerine çalıştığını görünce ona, “Sofistlerle anlaşabilirsin ama insanlarla asla!” demişti.
İleri yaşlarında lir çalmasını öğrendi. Sıkça dans da ederdi.
Sokrates, içinde ona doğruyu gösteren, yanlış işlerden sakındıran ve gelecekten haber veren bir ses (daimonion) olduğunu söylüyor, onun telkinlerine göre hareket ettiğini ifade ediyordu.
Bu bir vahiy miydi, Sokrates bir peygamber miydi, bilmiyoruz…
Ve MÖ .399’da iki suçlamayla mahkemeye verildi. Sokrates’in içindeki ses (daimonion), “Atina’ya yeni tanrılar getirme” suçlamasına esas teşkil etti. Fikir ve konuşmaları da gençleri yoldan çıkarma suçlamasına.
500’ler Meclisi, Sokrat’ı 280’e karşı 220 oyla ölüme mahkûm etti. Yani halk kendi temsilcileri vasıtasıyla Sokrates’i idama mahkûm etti.
Sokrates ölünce Atinalılar çok geçmeden pişman oldular. Atinalıları Sokrat’a karşı kışkırtanları sürgüne gönderdiler, Sokrates’i mahkemeye şikâyet eden Meletos’u ölüme mahkûm ettiler. Sokrat’ın heykelini büyük Lysippos’a yaptırıp diktiler.
Ama yüzyıllar boyu “bilge insan” denince akla gelen primer isim Sokrat, ölmüştü, öldürülmüştü bir kere. Sokrates’i halk öldürmüştü.
O günün Atina’sında 280’e 220’yle ölüme mahkûm edilen Sokrat acaba bugünün Türkiye’sinde kaça kaç mahkûm edilirdi?
Orasını siz tahmin edin. Ama ölümcül hakikat şudur ki; erdemler ve insanın kıymeti halkın ve kalabalıkların yargısıyla ölçülmez.