Bugün 24 Kasım. Öğretmenler Günü…
Farklı dönemlerde farklı şeyler ifade etmiş olsa da bugünün artık tek bir anlamı var benim için: Gökhan öğretmen. Gökhan öğretmenler…
Ümraniye Endüstri Meslek Lisesi’nde görevliydi Gökhan Açıkkol Hoca. Tarih öğretmeniydi. 42 yaşındaydı. Evli ve iki çocuk babasıydı.
15 Temmuz gecesi herkes gibi evindeydi o da. 15 Temmuz gecesi sizin gibi o da ailesiyleydi. 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimini herkes gibi o da televizyondan öğrendi. Olanları sizin gibi o da haberlerden izledi.
Sonrası farklı oldu ama..
Yüzbinlerce insan gibi, Gökhan hoca da, belki tanıdığı, belki tanımadığı biri tarafından ihbar edildi. 23 Temmuz akşamı evinde gözaltına alındı. Hangi iddiaya binaen gerçekleşti bu gözaltı bilmiyoruz. Evet, ‘hala’ bilmiyoruz. Hakkındaki suçlama ne kendisine ne de avukatına hiçbir zaman açıklanmadı. İddiaların, sorgu esnasında yüzüne karşı okunacağı söylendi. Ona da Gökhan hocanın ömrü vefa etmedi.
23 Temmuz gecesi karga tulumba İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne götürüldü Gökhan öğretmen. Sonrası karanlık… Sonrası 13 gün süren bir karanlık.
Günlerce ne ailesi, ne de avukatı ulaşabildi kendisine.
İleri derecede şeker hastasıydı. Her gün mutlaka kullanması gereken ilaçları vardı. Bu ilaçlar 6 gün boyunca verilmedi Gökhan hocaya.
Gördüğü yoğun baskı, kötü muamele ve işkencenin de etkisiyle kriz geçirdi. Apar topar hastaneye kaldırdılar. Doktorlar ciddi bir şeyi olmadığını söyleyip geri gönderdi. Doktorlar, işkence nedeniyle vücudunda yaralar oluşmuş şeker hastası bir öğretmeni, o karanlık hücreye, işkenceye geri yolladı.
Gökhan Açıkkollu, Gökhan hoca, Gökhan öğretmen, bu yaşadıklarına ancak 13 gün dayanabildi. 5 Ağustos sabahı yine apar topar hastaneye kaldırıldı. Fakat artık çok geçti. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bu hayata gözlerini yumdu genç öğretmen.
Gökhan hoca yalnız değildi bu yaşadıklarında…
Recep Demirtaş, İstanbul’da bir devlet okulunda öğretmendi. 9 Ağustos sabahı erken saatlerde, polis olduklarını iddia eden 5 kişilik bir ekip tarafından evinde göz altına alındı. İki gün sonra aynı eve ‘gerçek polisler’ baskın yaptı. Aileye Recep öğretmenin nerede olduğunu sordular. Aile şaşkındı. Öğretmenin iki gün önce gelen başka bir ekip tarafından ‘gözaltına’ alındığını söylediler. Ama ne polislerin, ne de daha sonra başvurdukları altı farklı emniyet müdürlüğününün Recep öğretmeni evinden alıp götüren ekiple ilgili bir bilgisi yoktu.
‘Allah vergisi’ 15 Temmuz darbesi sonrası gemi azıya alan ‘cadı avı’nda, Türkiye’de onbinlerce öğretmen gözaltına alındı. Binlercesi hapsedildi. Bu öğretmenlerin pek çoğu halen neyle suçlandığını bilmiyor. Aradan dört ay geçmesine rağmen hemen hiç birine haklarındaki iddia açıklanmadı. Avukatlarıyla görüşme imkanları bulunmuyor. Ötesi, bu öğretmenlerin pek çoğunun bir avukat edinme hakkı da bulunmuyor. Cadı avının ilk günlerinde öğretmenlerin savunmasını üstlenen avukatların neredeyse tamamı sonradan gözaltına alındı. Geride kalan avukatlar, müvekkillerini savunmayı bırakması için yoğun baskı ve tehdite maruz bırakıldı. Kimisi bu baskılar sonucu davaları terk etti, kimisi de savunmaya devam etmek için, ay sonunu zor bulan bir öğretmen maaşından başka bir birikimi olmayan bu insanlardan normalin 10-15 katı ücret talep etti.
Bu öğretmenlerin pek çoğu aileleri kendilerini ziyaret edemesin diye memleketlerine en uzak cezaevlerinde tutuluyor şu an. 10 kişilik koğuşlarda 40 kişi kalıyorlar. Gözaltına alınmasının üstünden çok uzun bir süre geçmesine rağmen hala kendisinden haber alınamayan öğretmenler var. Yine pek çok öğretmenin maruz kaldığı işkenceler, belgeleriyle uluslararası insan hakları raporlarına girdi.
Böyle bir öğretmenler günü işte bu…
Binlerce öğretmeni hapis, dışarıdaki yüzbinlerce öğretmeni işsiz bırakan böyle bir dönem bu…
Yıllarını eğitime vermiş onbinlerce öğretmenin inşaatlarda işçilik, pazarlarda tezgahtarlık, evlerde temizlikçilik yaptığı böyle bir süreç.
Darbe girişimi sonrası okulu kapanınca çalışmaya başladığı inşaatın 7. katından düşüp komaya giren bir din kültürü öğretmeni yoğun bakımdan yeni çıktı.
İşinden atılan, diplaması iptal edilen, herhangi bir işte resmi olarak çalışmasına izin verilmeyen bu öğretmenlere bir şekilde kapısını açan tüm iş yeri sahipleri yoğun baskı ve tehditlere maruz kaldığı günler.
Aileleriyle birlikte açlığa, yokluğa mahkum ediliyor insanlar. Onbinlerce öğretmen ailesiyle birlikte intiharın sınırına itiliyor.
Seni eğiten, beni eğiten, bizi eğiten, daha iyi bir Türkiye için tüm hayatını çocuklarımıza adayan öğretmenler bunları yaşarken kutladığın bu Öğretmenler Günü sana, bana, bize armağan olsun.
Kapısına kilit vurulan binlerce öğrenci yurdu ve okulun, ismi pedofili ve çocuk tecavüzüyle özdeşleşmiş vakıflara teslim edildiği şu karanlık günlerde, Öğretmenler Günü, gününüzü ne kadar aydınlatabiliyorsa, o kadar kutlu olsun…