2019’da Avrupa Parlamentosu’nu bekleyen tehlike

HABER-YORUM | EBUBEKİR IŞIK

Avrupa merkez sağ ve merkez sol partilerinin, son birkaç on yıldır Avrupa Parlamentosu’nun gündemini işgal eden en önemli konularla alakalı yön tayin etme, siyaset tarzı ortaya koyma ve nihai olarak karar alma yetkinlikleri sallantıda… Çünkü, AB’nin en önemli kurumlarında sayısal çoğunluğa sahip bu partiler 2019 yılı ve sonrasında ayrıcalıklı konumlarını önemli ölçüde kaybetme ihtimali ile karşı karşıyalar.

751 sandalyeli Avrupa Parlamentosu’nda hali hazırda Avrupa merkez sağ partisi olan EPP’nin 219 vekili, Avrupa merkez sol partisi olan S&D’nin ise 189 vekili var. Küçük merkez partiler olan Avrupa Muhfazakar partisi (ECR) 71 vekile, Avrupa Liberaller partisi (ALDE) 68, Avrupa Birleşik Kuzey Sol partisi (GUE/NGL) 52 ve son olarak Avrupa Yeşiller partisi ise 51 vekile sahip. Diğer tarafta, AB projesine en katı eleştirileri getirmekle bilinen diğer iki grup ise 45 vekille EFDD ve 35 vekille ENF olarak karşımıza çıkıyor.

Yukarıda ismi geçen merkez partilerin Avrupa Parlamentosu’ndaki sandalye sayısı biraz düşecek olmasına rağmen, parlamento çoğunluğuna sahip olacaklarına dair bir tereddüt yok. Fakat, 2019 Mayıs ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerine bugünden baktığımızda üç faktörün bu on yıllara baliğ siyasal geleneği kısmen sarsacağı ve bu durumun yalnızca Avrupa Parlamentosu için değil, AB’nin diğer tüm organları ve aldıkları kararlar üzerinde son derece büyük etkilere sahip olabileceğini iddia etmek mümkün.

Bu üç faktörü sırasıyla ifade etmek gerekirse: Merkez partilere verilen geleneksel desteğin giderek azalması, gerek radikal sol spektrumda gerekse de radikal sağda AB karşıtı partilerin Avrupa seçmeninden giderek daha fazla destek görmesi ve son olarak Avrupa siyaset sahnesine çıkan yeni partiler olarak ifade edebiliriz.

Yukarıda ki bu üç siyasal gelişmeyi dikkate aldığımızda, bu faktörlerle ilintili olarak karşımıza Avrupa Parlamentosunu son derece yakından ilgilendiren muhtemel bir riskin oluşabileceğinin altını çizebiliriz.

Avrupa Parlamentosu’nun by-pass edilme riski

Şayet son birkaç on yıldır Avrupa Parlamentosu’nda devam eden merkez partilerin hakimiyeti 2019 yılında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kısmi ya da tamamen sona ererse, karşımıza biri Avrupa Parlamentosu’nu direkt ilgilendiren diğeri ise AP’nin ötesinde tüm Avrupa Birliği kurumları üzerinde negatif etkilere sahip olabilecek iki muhtemel gelişmeden bahsedebiliriz.

İlkinden başlayalım. 2019’da yapılacak AB seçimleri sonrası oluşacak yeni siyasal atmosfer, AB karşıtı partilerin merkez partilere karşı mücadelesini her zamankinden daha güçlü ve meşru yapma şansı tanıyacak. Bu bağlamdan hareketle, Macaristan’dan İtalya’ya, Danimarka’dan Almanya’ya kadar birçok üye ülkeden gelip AP’de temsil edilme hakkı yakalayan AB karşıtı bu partiler, Avrupa Parlamentosu’nda geleneksel partiler arası ittifakların ötesinde, kısa vadeli ve özel amaçlara mahsus (ad hoc) yeni koalisyonlar kurarak AP’nin karar alma süreçlerini kendi lehlerine çevirmeyi deneyeceklerdir. Bununla birlikte, merkez partiler tarafından desteklenen bazı karar süreçlerini bloke etme noktasında birlikte hareket etmeye çalışacaklarını da şimdiden öngörmek son derece mümkün. Böylesi bir senaryo söz konusu olduğunda, Avrupa Parlamentosu bir yönü ile Avrupa Birliği projesine karşı var gücüyle çalışan hareketlere ve partilere de her zamankinden daha fazla ev sahipliği yapmış olacak.

İkinci muhtemel tehdide gelirsek…Yukarıda resmedilen durum Avrupa Parlamentosu’nun işlevselliğini derinden sarsarak kaotik bir durumun oluşmasına sebep olabileceği gibi, bu durumun etrafından dolaşmak isteyen bazı üye ülkelerin elini de güçlendirecektir.

Kamu gelirlerinin nasıl harcandığı, AB’nin en önemli kurumlarını denetleme yetkisi ve ortak pazarın nasıl idare edileceği gibi hayati yetki ve sorumlulukları olan AP’nin son derece önemli konularla alakalı bölünmüş bir resim vermesi ve alınması gereken kararları içinde barındırdığı siyasal parçalanmışlıktan ötürü alamaması, AB’nin bazı üye ülkelerinin AP’yi bypass ederek ikili anlaşmalarla yollarına devam etmesi sonucunu doğurabilir. Böylesi bir ihtimal yalnıza Avrupa Parlamentosu’nun değil, bir bütün olarak AB’nin etkinliğini ve işlevselliğini derinden sarsacaktır. Böylece, üye ülkeler istedikleri zaman Avrupa Parlamentosu dahil AB’nin önemli kurumlarının etrafından dolanarak istedikleri kararları kendi meclislerinde alacak ve belki de bu durumun oluşmasını Avrupa Parlamentosu’nun bölünmüşlüğüne ve yeknesaklığına fatura edeceklerdir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin