Terör sarmalından bir türlü kurtulamayan Türkiye, yılbaşı gecesi İstanbul’da eğlence mekânı Reina’yı hedef alan saldırının şokuyla 2017’ye adım attı. 200-300 metre mesafede Ortaköy Polis Evi’nin bulunduğu bir adreste kalaşnikofla 39 kişiyi katleden, 65 kişiyi yaralayan teröristin elini kolunu sallayarak kaçması endişeleri daha da artırdı.
6 aydır Olağanüstü Hal (OHAL) yetkileri ile kafasını kaldıranı gözaltına alan Emniyet’in terör saldırılarında içine düştüğü ya da düşürüldüğü acziyeti kabul etmek mümkün değil. Sosyal medyada İstanbul’u karanlığa gark eden elektrik kesintisini eleştirenleri derdest edenlerin eli silahlı canileri yakalayamaması Türkiye’yi Afganistan ve Irak ile yan yana getiriyor. Acı üstüne acı yaşanırken ekonomide günden güne derinleşen krizi de konuşamıyoruz.
KRİZ DERİNLEŞİYOR
İktisadî kriz günden güne derinleşiyor ve krizin üstesinden gelebilmek için evvela terörün kökünü hakikaten kazımak şart. İnsanların kendisini güvende hissetmediği bir iklimde üretim, yeni yatırım veya kalkınma beklenemez. 2017’de ekonominin nasıl seyredeceğini biraz da 2016’da yaptıklarımız, yapamadıklarımız tayin edecek.
2016 ekonominin 2009’dan sonra ilk defa küçüldüğü bir sene oldu. Dolar 60 kuruşa yakın arttı. Faizler yeniden tırmanışa geçti. TÜİK’in açıkladığı haliyle bile işsiz sayısı 3,5 milyonu aştı. Bu sayı kriz dönemlerinin rakamlarına yakın. Kapanan fabrikalar, iş yerleri ve piyasayı kasıp kavuran nakit sıkışıklığı… 2016’da dolar bazında yüzde 20 daha fakirleştik.
FORMÜLÜ DEĞİŞTİR YÜZDE 20 ZENGİNLEŞ!
TÜİK, 12 Aralık 2016’da formülü değiştirerek 700 milyar doların altına gerilemesi beklenen millî gelire (GSYH) makyaj yapmış oldu. Amma velakin yatırımcıların akıl hocaları gece yarısı operasyonuna kanmadı. Alman Commerzbank’ın dikkat çektiği gibi küçülme yüzde 1,8 değil, yüzde 4,4.
Bank of America Merrill Lynch’in en riskli üç ekonomiden biri olarak gösterdiği Türkiye için 2017 senesi ekonomide Lale Devri’nin sonu olabilir. Lale Devri teşbihim sebepsiz değil.
Osmanlı devrinde sistem çatırdarken Saray’a yakın mutlu bir zümre köşklerde, saltanat kayıklarında, Kısıklı’da, Sadabat’ta safa sürüyordu. Rüşvet, iltimas, irtikap devleti esir almıştı. Ahbabı olmayan fakr u zaruret içindeydi.
YANDAŞTAN VERGİ ALMA, ASGARÎ ÜCRETLİDEN AL
3,5 milyon işsizinden hallice olan bir kesim var ki, AKP o kesime verdiği sözleri senelerdir tutmadı. Hal-i hazırda 6 milyon hane, TÜİK’in açıkladığı açlık sınırının altında kalan 1.404 lira ile ay sonunu getirmeye çalışıyor. İhale rekortmenlerinden vergi almadığı gibi dolar kuru farkını bile yandaş müteahite otomatik olarak aktaran AKP hükümeti 1.404 lira alan asgarî ücretliden ortalama 200 lira vergi kesiyor.
Bu yetmezmiş gibi 100 TL de bireysel emeklilik kesintisi yapılacak. Dolara vurulduğunda asgarî ücretlinin eline 2016 başına göre 50 dolar daha az geçiyor. Çok kullanılan köprülere, otoyollara yüzde 15 ila yüzde 48 arasında zam yapılırken, 40 bin araba garantisi verilen Osman Gazi Köprüsü’nden sadece 13 bin araba geçince tarife yüzde 26 indirildi. İndirimli hali tek yönde otomobiller için 65 TL. Otogaz, benzin, motorin, muayene fark ücreti, ÖTV başta olmak üzere bilumum vergi, harç ve para cezaları zamlandı.
Korkudan kimse sesini çıkaramasa da Türkiye en ağır iktisadî buhranla karşı karşıya. 2017 buhranın derinleştiği bir dönem olacak. Amerika’nın faizleri artırmaya devam edeceğini de hesaba katarsak Türkiye yüksek enflasyon, yüksek faiz ve durgunluk (stagflasyon) ile tanışacak. Risk primi 350’nin üzerine çıkarsa Borsa 60 bine doğru geriler.
BÜYÜME: 2016 büyüme rakamı yüzde 3’ün altında kalacak. Her şey güllük gülistanlık gitse bile 2017’de yüzde 2 büyüme sürpriz olur. İlk iki çeyrekte eksi büyüme beklentisi ağır basıyor. Sanayinin milli gelir içindeki payı yüzde 18’in altına inecek. Fert başına gelir (TÜİK kabul etmek istemese de) 8 bin doların altına gerileyecek. Ekonomik güven endeksi yerle bir. İşsizliğin artacağı bir dönemde borçlanarak tüketmeye dayalı büyüme modeli sürdürülemez. Birkaç senedir bu yavaşlamanın emareleri vardı. 2017’de iliklerimize kadar hissedeceğiz denizin tükendiğini.
İŞSİZLİK: Döviz borcu yüksek sanayi şirketleri ciddi zarar yazacak. Sanayide binlerle ifade edilen işten çıkarmalar başladı. Maalesef devamı gelecek. En fazla kayıp turizm, sağlık ve inşaat gibi hizmetler kategorisinde görülecek. Turizmdeki kayıp 2017’de 15 milyar doları bulabilir. İnşaatta stokların eritilmesi en önemli mesele. İstanbul’da fiyatlar serbest düşüşe geçti bile. Sanayideki istihdam kayıplarını sırtlayan bu sektörle kriz etkisi ile bu kez işsizliği tırmandıran sektörler olacak.
ENFLASYON: Merkez Bankası yüzde 7 civarında bir tahmin yaptı. Ancak doların yanı sıra petrol gibi emtiaların fiyatında ciddi artışlar bekleniyor. Bu yüzden hem kur geçişkenliği hem de ithalat üzerinden yüksek enflasyon ithal edilecek. Tüketici Fiyatları’nda (TÜFE) çift haneyi görebiliriz. Kamu zamları yüzünden enflasyon en az yüzde 2 puan yukarı çıkacak.
MERKEZ BANKASI: İlk toplantısını 24 Ocak’ta yapacak. Son toplantıda tribüne çıksa da doların artışını yavaşlatmak için libero olarak sahaya inmek mecburiyetinde kalacak. Faiz artışı yapmadan sermaye göçünü engelleyemediğini itiraf edecek. Saray’a rağmen bunları yapmazsa piyasa tamamen kontrolden çıkacak. Net rezervleri 35 milyar doların altına gerilediğinden döviz satması felaketin başlangıcı olur.
DOLAR: ABD Merkez Bankası FED faizleri artırmaya devam edeceği için bütün dünyada yükselişini sürdürecek. Küresel fonlar, Türkiye gibi döviz açığı yüksek piyasalardan ABD’ye göç ediyor. ‘Bedava çorba’ kampanyasından daha rasyonel müdahaleler yapılmadığı takdirde TL mum gibi erimeye devam edecek. Dolar borcu olan şirketleri daha zor bir sene bekliyor. Dolarda her geri gidiş satın alma fırsatı olarak değerlendirilmeli. Yükseldiği seviyeler (ortalama 10 kuruş civarında fark) satış yapılarak daha evvelki zararlar asgarîye indirilebilir.
EURO: İngiltere’nin Brexit kararı Euro bölgesine dâir beklentileri düşürdü. Dolar karşısında 1 seviyesinin altına gerileyebilir. Parite etkisi sebebiyle TL’nin Euro karşısındaki kaybı dolara nazaran daha az olacak. Döviz borçlanmasında Euro tavsiye edilebilir.
ALTIN: Donald Trump 20 Ocak’ta Obama’dan başkanlık koltuğunu devraldığında kamu harcamaları için gaza basacak. Yüzde 3’ün üzerine çıkabilir, ABD’de GSYH artışı. Enflasyon ve faiz artışından kaçan yatırımcı 2017’nin ikinci yarısında altına yönelebilir. Çin’de büyümenin yüzde 5’e gerilemesi, Çin ile ABD arasında ticarî savaş çıkması halinde altın tırmanır. Dolar arttığı için Türkiye’de altın TL olarak mevcut seviyelerin altına gerilemez. ONS fiyatı ise Trump’ın siyasetine bağlı olarak yükselişe geçecek.
ELEKTRİK: İthal doğalgaz ve kömüre bağımlılığı daha da artacak. Kesintiler sürecek. Buna rağmen fiyatlar artacak. Hükümet, referanduma kadar ötelese bile sonrasında elektrik ve doğalgaza çift haneli zamlarla açığı kapatmaya çalışacak. Döviz kredisi ile kurulan enerji santrallerinin ekseriyeti doların 3,50 TL’yi aşmasından ötürü fiilen iflas etti. Borçları ödemek için kredi bulamıyorlar. 2017’de bu iflaslar yüzünden enerji üretiminde belirsizlikler artacak.
İHRACAT: Kaç senedir 140 milyar dolara demir atan ihracat gemisi AB ile ilişkilerde kopma yaşanması halinde ağır yara alır. Mevcut halin devamında elde edilen gelir 2016 ile hemen hemen aynı olur. İthalat dövizin yükselmesi sebebiyle ihracata göre daha sert düşecek. Ancak enerji ithalatına ödenecek fatura bütçeyi zorlayacak.
Moody’s gibi önde gelen kuruluşlar, 2017’de Türkiye’yi takip etme lüzumu bile duymadığını ilan etti. “Değmez” demenin nazik dille yüzümüze vurulması hâlâ hükümet cenahında gülümsemeyle karşılanıyor. Bu rahatlığı anlamak ne mümkün!
SURİYE VE IRAK’A DİKKAT
Suriye’de iç savaşın sona erip ermeyeceği, sona erecekse hangi şartlarda anlaşmaya varılacağı Türkiye’yi dolayısı ile ekonomiyi yakından ilgilendiren en önemli faktör. Irak, İran ve Rusya ile ilişkilerin inişli çıkışlı seyri de istikrarlı bir dış ticaret vaat etmiyor. ‘Partili cumhurbaşkanlığı’ dayatmasının hem AKP hem muhalefet açısından çok bilinmeyenli denkleme dönüştüğü aşikâr.
Giderek tırmanan gerilim ve ötekileştirme temayülü, içtimaî bir kırılmanın başlangıcı olursa ne ekonomi kalır ne Türkiye.
Belirsizlikten, şiddetten, hukuksuzluktan, güvensizlikten, tahammülsüzlükten, velhasıl bugüne dek ektiklerimizden payımıza düşen ne ise hepsini alacağız.
El kesesinden Lale Devri biterken trajedimiz başladı bile.