HABER İNCELEME | YUSUF DERELİ
AKP rejimi, 19 yıllık tek başına iktidarının sonunda ülkede ‘yoksulluğu’ kalıcı hale getirmeyi başardı. Enflasyon rakamlarının yüzde 35’in bile üzerinde olduğu ülkede, özellikle gıda fiyatları son 1,5 yılda katlandı. Öyle ki ayçiçek yağı ve peynir gibi temel gıda ürünlerinin yanı sıra kuruyemiş, diş macunu ve çocuk mamalarına bile çalınmaya karşı önlem olarak kilit vurulmaya başlandı.
Türkiye ekonomisinin iki temel sorunu var. İktisatçılara göre söz konusu sorunların önceliği değişiyor. Kimisine göre en önemli sorun işsizlik. TÜİK’in geniş tanımlı işsizlik verilerine göre bile işsizlik oranı yüzde 30’larda. İşsiz sayısı ise 10 milyon civarı. İkincisi temel sorun ise enflasyon; yani TL’nin hızla değer kaybetmesi, ürünlerin sürekli zamlanması. Bazı ekonomistler için ise en önemli sorun fiyat istikrarsızlığı.
ALIM GÜCÜ AZALDIKÇA AZALDI
TÜİK’in resmi verilerine göre yıllık enflasyon oranı yüzde 15,6. Ancak söz konusu veriler gerçeklikten uzak. Yine TÜİK’in verilerine göre üretici fiyat endeksi yıllık bazda yüzde 27,09 arttı. Aslında başlı başına bu oran bile yüzde 15,6 olarak açıklanan TÜFE’nin çok gerçekçi olmadığını gösteriyor. Üretim maliyetleri yüzde 30’a yakın artarken, ürün fiyatları nasıl yüzde 15’lerde zamlanıyor?
G-20’DE ZİRVEDE!
Akademisyenlerden ve eski bürokratlardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu’na göre (ENAG), Türkiye’de 2020’de enflasyon oranı yüzde 36,7. Prof. Dr. Veysel Ulusoy’un açıklamasına göre, TÜİK 1 ayda mükerrer gidişle yaklaşık 550 bin fiyat verisine ulaşıyor ama ENAGrup iki günde o sayıyı tamamlıyor. Geri kalan 28-29 günde, her gün yaklaşık 260 bin datayla TÜİK’in bir ayda aldığı datanın 15 katı bir veri seti elde ediyor.
Türkiye 15,61 oranıyla G20 ülkeleri arasında en yüksek enflasyona sahip ikinci ülke. Türkiye’yi yüzde 5,7 ile Suudi Arabistan takip ediyor. Zirvede yüzde 38,5’le Arjantin yer alıyor.
HALK FAKİRLEŞTİĞİNİN FARKINDA DEĞİL!
Ekonomistlere göre tek başına enflasyonun yüksek olması da büyük bir sorun değil. Temel sorun, açıklanan enflasyonla hissedilen enflasyon arasında uçurum olması. Bu durum halkın alım gücünün her geçen gün daha da erimesi anlamına geliyor. Halk farkında olmadan fakirleşiyor. Bir yıl önce alışveriş sepetini 100 TL’ye dolduran vatandaş, aynı ürünler için bir yıl sonra 140-150 TL ödüyor. Ancak maaşına resmi enflasyon oranı kadar zam alırsa kendisini şanslı görüyor. Dolayısıyla iki oran arasındaki fark kadar fakirleşiyor.
HALK PAZAR ARTIKLARINI TOPLUYOR
Pazar artıklarını toplayan vatandaşların sayısı katlandı. Zira insanların alım gücü eridi. Zaten var olan ekonomik kriz, pandeminin de etkisiyle derinleşti. Vatandaş gelirden yoksun hale geldi. Bu arada enflasyona bağlı olarak gıda fiyatları tırmandı. TÜİK verilerine göre gıda fiyatları Şubat’ta aylık yüzde 2,57 arttı. Sadece bir aylık artış oranı bu! TÜRK-İŞ’in araştırmasına göre yıllık gıda enflasyonu yüzde 20’nin üzerinde.
GIDA ÜRÜNLERİ KİLİTLENİYOR
Artan fiyatlar ve azalan gelir marketlerde hırsızlık vakalarının da artmasına neden oldu. Marketler ise çareyi ürünleri kilit altına almakta buldu. 5 litrelik yağlar, çocuk mamaları, diş macunları, çikolatalar hatta kuruyemiş paketleri bile artık kilit altına alınıyor Türkiye’de… Zira 5 litrelik yağın fiyatı sadece 1 yılda 35 liradan 75 liraya yükseldi. Ayçiçek yağları bardağı 2 liradan satılıyor. 1 kg un 6 lira civarında. 1 kg beyaz peynir bile 40 TL’ye dayandı. Çayın kilosu 35 lira. Yumurtanın kolisi 25 TL. Orta kalitede siyah zeytinin kilosu ise 30 lira civarında. Küçük bir çikolatanın fiyatı 10 lira oldu. Kilosu 75 lirayı aşan tereyağları artık 100 gramlık paketlerde satılıyor. Geçtiğimiz yıl 3 TL olan toz şeker kilosu ise 5 lirayı aştı. 1 litre sütün fiyatı 7 lirayı aştı!