HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
- Eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı: “17 Aralık operasyonunun sonuçları ise şahsım için öngörülebilirdi. Ankara’nın iradesi ile 2 saat içinde görevden alınacağımı düşünmüştüm. Yanıldım. 24 saat sonra görevden alındım. Adli bir görevin yerine getirilmemesi düşüncesi, benim aldığım eğitimler, hukuk ve demokrasi anlayışıma uygun değildir. Bizim durumumuzda adli bir emir yerine getirileceği için herhangi bir korkum yoktu. Hala da yok. Çünkü baştan sona hukuki bir işlemdir. 25 Aralık günü görevde olsaydım, o emir bana verilmiş olsaydı ve bütün bu olayların olacağını bilseydim yine de o savcılık talimatları ve mahkeme kararlarını uygulardım. Bir polis veya polis müdürü, kendisini savcının veya yargıcın yerine koyamaz.”
- Başkomiser İsmail Arpacı: “14 Aralık 2013 Cumartesi günü maaşımızı almadan bir gün önce Yakup Saygılı müdürümüzün odasında ben, büro amirim, devrem Arif İbiş, operasyonla ilgili değerlendirme yapılırken Yakup müdürüm şöyle bir şey sordu: ‘Arkadaşlar cebinizde kaç para var?’ Yakup müdürüm 15 lirayı masaya koydu. Büro amirim para olmadığını söyledi. Ben 25 lira koydum. Arif devrem 20 lira koydu. Yakup müdürüm şu sözü söyledi: ‘Biz her ay ayın 15’inin gelmesini dört gözle bekleyip iple çekerken birileri bu devletin malını çalıp götürüp sefa sürüyorlarsa biz bu operasyonu yapmalıyız arkadaşlar’ dedi. İşte bu bir yolsuzluk soruşturmasıydı.”
- Başkomiser Mehmet Akif Üner: “Rıza Sarraf soytarısına darbe yapan büro amiriyim. Başkomiser Mehmet Akif Üner. Suçlama, darbe. Mağdur da Rıza Sarraf soytarısı. Biz bu devletin namusunu kurtardık. Neden diyecekseniz, İranlı bir şarlatan kimini iki ayakkabı kutusuyla, kimisini beş ayakkabı kutusuyla, kimini birkaç tane çikolata kutusuyla satın alıyor arkadaşlar. Bunu görüyoruz operasyon yapıyoruz. Bunun adı darbe oluyor. Bu kadar açık ve net. Kimsenin başını öne eğdirecek bir şey yapmadım. Yine olsa yine yaparız.”
- Emniyet Amiri Kadri Cemil Yiğit: “Polisim ben polis. Hırsız, terörist gördüm mü bulur yakalarım. Müslüman Türk aile terbiyesi aldım. Polis akademisinden devlet geleneği aldım. Devletim çağırdı. Geldim hesap vermeye. Hesap veremeyeceğim hiçbir şey yapmadım. Ebleh çocukları için hesap sormasınlar diye çocuklarına hesap sormasınlar diye, memleketin çocuklarını yakanların Allah belalarını versin.”
- Eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç: “Hüseyin Çapkın müdürüm (17 Aralık) dosyanın detayını gördükten sonra ‘Bu çok kapsamlı bir soruşturma. Ben sizi tanıyorum, siz hakkaniyetli doğru iş yaparsınız’ dedi. ‘Bedel ödemeye hazır olmak ilkeli bir duruştur. Önce sizi görevden alacaklar sonra da beni ama olsun! Bu da bizim için şerefli bir son olur’ ifadesini kullandı.”
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın haklı çıktı. Önce 17/25 Aralık asrın yolsuzluk soruşturmasını yürüten polisler görevden alındı, sonra yargı mensupları, ardından da Hüseyin Çapkın. Yetmedi hepsi tutuklandı. Yüzyılın en kapsamlı yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüten emniyet ve yargı mensupları cesaretlerinin bedelini esaretle ödüyorlar…
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının 8. yıl dönümü. Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, AKP iktidarının 4 bakanının da adının karıştığı operasyonda, mahkeme kararlarıyla rüşvet adım adım görüntülenmiş ve kayda alınmıştı. Soruşturmayı büyük bir titizlikle yürüten polisler, rüşveti tespit için adım adım takip etmeyi yeterli görmemiş ve çapraz kontrol için harita baz analizi bile yapmıştı. Ancak söz konusu soruşturma hukuk katledilerek, ‘darbe’ çığırtkanlığıyla kapatıldı.
AKLANAN PARANIN MİKTARI 87 MİLYAR EURO
Soruşturma MASAK raporuyla 13 Eylül 2012’de başlamıştı. 17 Aralık soruşturmasında adı geçen bakanlar, ambargo nedeniyle zor günler geçiren İran’ın parasının Türkiye’den çıkarılması için rüşvet almakla suçlanıyordu. ‘Tezgah’ın başındaki Reza Zarrab’ın dönemin bakanları Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve dönemin Halk Bankası Müdürü Süleyman Aslan’la irtibatı tespit edildi.
AYAKKABI KUTUSUNDA MİLYON DOLARLAR!
17 Aralık sabahı aralarında bakan çocukları ve Zarrab ile adamlarının da bulunduğu çok sayıda isim gözaltına alındı. Emniyetin hazırladığı fezlekede bakanlar ve oğulları, İran’ın parasının binde 4-5 komisyon karşılığında aklanmasını sağlıyordu. Bunu da yukarıda belirttiğimiz gibi, sahte belgelere yol vererek yapıyorlardı.
Fezlekeye göre Çağlayan 28 kez ve toplam 52 milyon dolar, Muammer Güler ise 10 kez ve toplamda 10 milyon dolar, Egemen Bağış ise 3 kez ve toplamda 1,5 milyon dolar rüşvet almıştı. Bağış’ın ayakkabı kutusunda aldığı rüşvet saniye saniye görüntülenmişti.
KURYE: ANKARA’YA ÇOK PARA TAŞIDIM
Zarrab’ın kuryesi de Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadesinde rüşveti itiraf etti. Yapılan teknik ve fiziki takibe göre söz konusu paralar Çağlayan’ın oğlu Kaan’a teslim edilmişti… Baz istasyonu kayıtları da bunu net olarak ispat ediyordu. Egemen Bağış da aldığı kutuları kabul etmiş ve ‘hediye’ olduğunu söylemişti.
SAVCI KARA: BİR NUMARA ERDOĞAN’DI
17 Aralık dosyası operasyondan 40 gün sonra Savcı Celal Kara’dan alındı. Savcı, 25-29 Ocak 2015 tarihleri arasında Cumhuriyet’ten Can Dündar’a verdiği röportajda, şüphelilerin konuşmalarında geçen ‘bir numara’nın Erdoğan olduğunu söyledi.
KARA PARA TRAFİĞİNİ İLK YENİ ŞAFAK YAZDI
İran’ın kara para trafiğini ilk deşifre eden gazete Yeni Şafak’tı. 17 Aralık’tan iki ay önce 13 Ekim 2013’te söz konusu kara para trafiğini, ‘Türk Leaks’ manşetiyle sayfalarına taşımıştı.
Önce operasyonu yürüten polisler, sonra savcılar ve hakimler görevden alındı. Ardından da ihraç edildiler. Yetmedi bir çoğu tutuklandı, bir kısmı ise can güvenliği endişesiyle vatanını terk etmek zorunda kaldı.
VE BEKLENEN SON: TAKİPSİZLİK!
Soruşturma yeni savcıya, Ekrem Aydıner’e teslim edildi. Ve beklenen oldu; Aydıner, 11 ay süren incelemenin ardından, 17 Ekim 2014’te dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi. Önce polislerin koyduğu iddia edilen milyon dolarlar ise ‘takipsizlik’ kararının ardından sahiplerine teslim edildi!
ZARRAB: BAŞBAKAN ONAY VERDİ
17 Aralık soruşturması Türkiye’de ‘talimatla’ kapatıldı ancak Zarrab’ın ABD’ye gitmesi ve orada tutuklanması yolsuzluk soruşturmasını bütün dünyanın öğrenmesine neden oldu. Savcıyla anlaşan Zarrab, bütün yasadışı eylemlerini tek tek itiraf etti. Her şeyin Erdoğan’ın onayıyla yapıldığını anlatan Zarrab, “Sayın Başbakan bu ticaretin başlatılması için onay ve talimat verdi. Demek istediğim, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Babacan bu ticareti yapmaya karar vermişti.” diyecekti.
ÇAĞLAYAN’A 50 MİLYON EURO RÜŞVET VERDİM
Zarrab, Halkbank ile çalışmaya başladığı süreci ve bu iş birliğindeki rolü karşılığı Zafer Çağlayan’a verdiği rüşveti ise “Halkbank ile ilişkim 2012 yılında başladı fakat bağlantılarım daha eskiye dayanıyordu. (…) Çağlayan, yüzde 50-50 ortak olmak koşuluyla bu ticarete aracılık edebileceğini söyledi. Çağlayan’a 45 ila 50 milyon avro arasında bir rüşvet ödedim.” sözleriyle anlattı.
ERDOĞAN: KRİPTOLU TELEFONLARI DİNLEMİŞLER
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bile kendisiyle ilgili tapeleri itiraf etmişti. Aslında oğluna telefonla verdiği ‘sıfırlama’ talimatları yüzde 100 doğruydu. 25 Şubat 2014’teki grup toplantısında partisinin grup toplantısında gündemdeki tapelerle ilgili şunları söylemişti: “Çok enteresan devletin kriptolu telefonlarını bile dinliyorlar, bu kadar bunlar alçak.”
CHP 7 YIL SONRA DUYURDU: TAPELER GERÇEK
AKP’nin geçtiğimiz yılki ‘İş Bankası’ çıkışına, CHP’den ‘sıfırlama’ tapesiyle cevap geldi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, 24 Şubat 2020’de Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen ‘sıfırlama’ tapelerinin yüzde 100 gerçek olduğunu açıkladı. Çelik, “17-25 Aralık ses kayıtları tamamen doğru. Bilirkişi raporu aldık.” ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN BAYRAKTAR: DOSYADAKİ HEPSİ DOĞRU
Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 30 Ağustos 2021’de yaptığı açıklamada, 17/25 Aralık’ta kendisine yönelik oluşturulan dosyada yer alan bilgilerin tamamının ‘A’dan Z’ye doğru olduğunu itiraf etti. Bayraktar, “Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur. Tapeler, teknik takip, telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur. Onlarınkiler yanlış olabilir, benimkiler doğru.” dedi. Söz konusu açıklamayla iktidarın bugüne kadar dillendirdiği bütün argümanlar da çökmüş oldu!
ERDAL AKSÜNGER: DEVLETİN KİRLİ İLİŞKİLER AĞINDAN HABERİ VARDI
CHP’li Veli Ağbaba, “Erdoğan Bayraktar her şeyi itiraf etmiş! Yani 17-25; AKP’ye bir darbe girişimi! değil, düpedüz yolsuzluk ve hırsızlık operasyonuymuş.” ifadelerini kullandı.
CHP’nin 24. Milletvekili Erdal Aksünger ise 17/25 Aralık operasyonlarından önce yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili MASAK ve MİT tarafından raporlar hazırlandığını açıkladı. Yolsuzluk Araştırma Komisyonu’nda da göre yapan Aksünger, devletin 17/25 Aralık operasyonundan önce kirli ilişkiler ağından haberinin olduğunu söyledi.
Dahası, Erdoğan’ın Hakan Atilla için ABD’ye gönderdiği avukatlar bile Türkiye’de siyasilerin ‘ahlaksızca’ rüşvet aldığını itiraf etti! Hakan Atilla’yı kurtarmak isteyen avukatlar, rüşveti resmen doğrulamıştı.
SÜLEYMAN SOYLU’DAN 17 ARALIK ÇIKIŞI!
17 Aralık’ı itiraf edenlerden biri de halen İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu’ydu. Soylu, geçtiğimiz mayıs ayında katıldığı bir televizyon programında, “Benden önceki içişleri bakanlarının oğluyla ilgili bir takım şeyler var, para sayma makineleri filan. Oradan bir algı alıp getirip…” ifadelerini kullanmıştı. Kendisinin oğlunun evinden ‘para sayma makinesi çıkmadığını’ söylüyordu. Muammer Güler’in oğlunun evinden çıkan para sayma makinesini doğruluyordu.
İKİ YÜZLÜ MUHALEFET
Asrın yolsuzluk soruşturması, Türkiye’de muhalefetin ‘ikiyüzlülüğünü’ göstermesi açısından da önemli. İşine geldiği zaman 17/25 Aralık soruşturmalarını AKP’lilerin yüzüne vuran muhalefet, o operasyona imza attığı için tutuklanan polisler söz konusu olduğunda lal kesiliyor. İranlı Zarrab’ın önüne yatanlara karşılık devletin namusunu kurtaran polisler 7,5 yıldır tutuklu. Bazıları yıllardır tek kişilik hücrede tutuluyor.
ZAMAN, POLİSLERİ HAKLI ÇIKARDI
17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarına ilişkin yıllar sonra yapılan her açıklama, dönemin emniyet mensuplarını aklarken, AKP rejiminin ‘darbe çığırtkanlığıyla’ örtbas ettiği yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve talan suçlarını gün yüzüne çıkarıyor. Zaman polisleri aklıyor. ‘Milletin malına çökülmesini’ içine sindiremeyen polisler, cesaretlerinin bedelini 8 yıla dayanan esaretle ödüyorlar…
Efsane tape: Paraları sıfırlayın!
17 Aralık yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili çok sayıda tape internete düştü. Bunlardan biri de Erdoğan’la oğlu Bilal arasında geçtiği ileri sürülen konuşmaydı. Söz konusu görüşme sırasında miting için Konya’da bulunan Erdoğan, operasyonu haber alır almaz İstanbul’daki oğlunu arayarak, ‘evdeki paraları sıfırlaması’ talimatını veriyordu. Bilal Erdoğan meleseyi tam anlayamayınca, “Sümeyye’yi yanına gönderiyorum.” diyordu. Ve Sümeyye Erdoğan, TK2123 sefer sayılı THY uçağı ile yanındaki kadın koruma polisi ile birlikte sabah 09.00’da İstanbul’a uçmuştu.
TAMAMINI SIFIRLAYAMADIK!
Bilal Erdoğan, aynı gün 23.15’de yaptıkları dördüncü görüşmede ise babasına paraları henüz sıfırlayamadıklarını, ellerinde 30 milyon Euro gibi bir miktar kaldığını ve onunla da ‘Şehrizar Konakları’ndan daire alabileceklerini söylüyordu. Ve o daire de alındı! Konuşmadaki her şey bir bir hayata geçirilmişti.
Bu topluma şunu demek istiyorum, kendi rızasıyla ve inatla zarara girene merhamet edilmez.
[…] 8. yıl dönümünde 17 Aralık; Cesaretin bedeli esaret! […]