15. yılında Danimarka’da ‘karikatür krizi’

YORUM | HASAN CÜCÜK

Danimarka yakın tarihinin en önemli krizlerinden biri 30 Eylül 2005’te Jyllands Posten gazetesinde yayınlanan Hz. Muhammed (sav) karikatürleri ve sonrasında başlayan olaylardı. Gazetedeki 12 karikatür, birkaç ay sonra küresel bir krize dönüşecekti. Danimarka, Müslüman ülkelerde nefretle anılacak, ürünleri boykot edilecekti. Bu krizle birlikte yaygınlaşan protestolarda 139 kişi hayatını kaybetti. Peki bu 15 yılda neler oldu, isterseniz o günlere dönelim…

Karikatür krizi tek başına bir olay değildi aslında. O yıl Londra’daki terör saldırılarından sonra Danimarka’daki Radyo Holger’in sahibi Kaj Vilhelmsen, “Bütün Müslümanların öldürülmesi gerektiği” açıklaması yaptı. Rencide edici tabirler kullanmaktan çekinmeyen Vilhelmsen, Müslüman yerine “Muhammedîler” kelimesini kullanıyordu. Açıklamasında, “Terörle mücadele edilmesi için Müslümanların Batı Avrupa’dan kovulması gerekiyor. Ancak o zaman çeşitli yerlere bomba koyamazlar. Aynı zamanda fanatik Muhammedilerin ortadan kaldırılması lazım. Bunun anlamı bazılarını öldürmektir,” dedi.

Bu konuşma Danimarka toplumunun her kesiminden büyük tepki aldı. Kopenhag Emniyeti yetkililerinden Per Larsen, Vilhelmsen’in konuşmasının “terbiyesi ve kaba” olduğunu söyledikten sonra gerekli işlemleri başlattıklarını duyurdu. Ülkedeki Radyo Televizyon Kurulu acil toplanarak Radyo Holger’in yayın iznini kaldırma kararı aldı. 

Daha sonra sahneye eski bir oryantalist olan Louise Frevert çıktı. Aşırı sağ Danimarka Halk Partisi (DF) milletvekili Frevert, yerel seçimlerde Kopenhag Büyükşehir Belediye başkanlığı için partisinin adayı olarak oylarını arttırmak maksadıyla Müslümanlara saldırma stratejisini tercih edecekti. Kendisine ait internet sitesinde yayınlanan “Kimsenin yayınlamaya cesaret edemeyeceği yazılar” köşesinde Danimarka’da yaşayan bazı Müslüman gençlerin beyinlerinin fanatikler tarafından yıkandığını, onlardan kurtulmak için Danimarka’da değil Rusya’daki hapishanelere, günlük 25 kron masrafla, gönderilmeleri gerektiğini savunan bir yazı kaleme aldı.

Ancak bu saldırı da gelen tepkilerle püskürtüldü. Frevert, hem kamuoyundan hem de partisinden gelen eleştirilerden sonra yazıyı siteden kaldırarak, haddi aştığını söyledi.

Bu tartışmalar sürerken, çocuk kitapları hazırlayan bir çizer Hz. Muhammed’in tasvirlerini çizmeye cesaret edemediğini, “otosansür” uyguladığını söyleyince, Jyllands Posten gazetesi ülkedeki 40 çizere, Hz. Muhammed tasvirleri çizme çağrısı yaptı. Bu isteğe Claus Siedel, Kurt Westergaard, Lars Refn, Jens Julius, Annette Carlsen, Bob Katzenelson, Füuchsel, Peder Bundgaard, Abild Sirensen, Poul Erik Poulsen, Arne Sörensen, Rasmus Sand Höyer isimli çizerler olumlu cevap vererek gazeteye gönderdi. Çizimlerin çoğu, hakaret ve alay maksatlıydı.

30 Eylül günü gazete bu çizimleri “Muhammed’in yüzleri” başlığı ile yayınladı. Daha ilk günden Danimarka’da yaşayan 120 bin kadar Müslüman sert tepki gösterdi ancak bunlar organize değil bireyseldi. Gazete çalışanlarını ölümle tehdit eden 17 yaşındaki bir genç gözaltına alınınca sessizce olayların yatışmasını bekleyen siyasiler, peş peşe demeç vererek basın özgürlüğüne atıfta bulundu. 

Olay soğumaya yüz tutmuştu ki, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 11 Müslüman ülkenin Danimarka büyükelçileri 19 Ekim’de dönemin başbakanı Anders Fogh Rasmussen’e Müslümanların rencide edildiğini ve özür dilenmesi gerektiğini anlatan bir mektup yollayınca olayların seyri değişecekti. Mektubun içeriği kamuoyuna açıklanması ancak Rasmussen’in verdiği cevap basına sızdırıldı. Büyükelçilerin mektubunu yazılı olarak cevaplayan Rasmussen, Danimarka’da basının özgür olduğunu, kimsenin müdahale edemeyeceğini söyledikten sonra şikayetler için yargıyı işaret etti. Kendi ülkesindeki tepkilerden bunalan Jyllands Posten, Müslüman ülkelerden gelen bu sansür talebiyle rahat nefes aldı ve diğer basın kuruluşlarından destek görmeye başladı. Hedef tahtasında Türkiye vardı. 

AB ile müzakerelere başlamış Türkiye’nin “basına yönelik baskı talep eden” bir metne imza atmasını anlamakta zorlanan Danimarka medyası, Türk Büyükelçi Fügen Ok’tan ve tabi Ankara’dan açıklama talep etmeye başladı. Olay, Jyllands Posten gazetesini çoktan aşmıştı. Berlingske Tidende gazetesi Büyükelçi Ok’a konuyla ilgili sorular yöneltti. Cevap gelmeyince, büyükelçinin fotoğrafını boş bir sütunun ortasında gazeteye basarak tepkisini gösterdi. Rasmussen’in kurmaylarından dönemin Eğitim ve Kilise Bakanı Bertel Haarder, “Diğer ülkelerin basına baskı için imza atmasını normal buluyorum. Ama Türkiye’nin attığı imzayı açıklaması lazım,” diyerek bahisleri yükseltti. Türkiye’nin Endonezya, Bosna-Hersek, İran, Pakistan ve Suudi Arabistan büyükelçileriyle aynı metne imza atmasını haftalık toplantısında değerlendiren Rasmussen, “Bu durumun AB üyeliği için geçerli olan kriterlerin hatırlatılması için uygun bir zemin oluşturduğuna inanıyorum,” diyecekti.

Müslüman ülkelerin Danimarka büyükelçileri kendi aralarında durum değerlendirmesi yapıp konuyu uluslararası çatı kuruluşlara atma yolunu seçti. O zamanki adıyla İslam Kalkınma Örgütü (İKÖ) ve Arap Ligi kastedilmişti. Bu konuda ilk harekete geçen ülke Mısır oldu. Kahire’de faaliyet gösteren Mısır-Danimarka Diyalog Merkezi’yle bütün ilişkilerini kesen Mısır hükümeti, araya Danimarka Dışişleri Bakanı Per Stig Möller’in girmesine rağmen geri adım atmadı. Pakistan, tepkisini dışişleri kanalıyla iletirken, en dikkat çeken ayrıntı Suudi Arabistan’ın bu konuda sessiz kalmasıydı.

Aralık ayında kerameti kendinden menkul “imamlar heyeti” Ortadoğu turuna çıkacaktı. Mısır, Suriye, Lübnan, Pakistan ve Libya gibi ülkeleri ziyaret eden heyet, karikatür meselesini tam anlamıyla krize dönüştürecek fitili ateşledi. O güne kadar protestolarda sessiz kalan Suudi Arabistan, 20 Ocak 2006 günü Danimarka ürünlerine karşı boykot başlattığını açıkladı. Bu kararın arkasında, Suud yönetiminin evinde yaşadığı bir olaydan dikkatleri başka yöne çevirme tavrı vardı aslında. 6 Ocak günü Mekke’deki bir otelde çıkan yangında 75 hacı hayatını kaybetmişti. Suud’un kararından bir hafta sonra Danimarka ürünleri raflardan indirildi. Büyükelçilikleri önünde protestolar arttı. Danimarka bayrakları yakıldı. Endonezya’dan Nijerya’ya, Suriye’den Pakistan’a geniş bir coğrafyada patlak veren gösterilerde çıkan olaylarda 139 kişi yaşamını yitirdi.

Danimarka tarafında devreye ülkedeki sanayici ve işadamlarının çatı örgütü olan Dansk Industri (DI) girdi. Kamuoyuna açık bir mektup yayınlayan DI, gazetedeki karikatürlerin bütün ülkeye zarar verdiğini söyledi. Bunun üzerine Jyllands Posten, yarım ağızla da olsa özür dileyecekti. “Müslümanları rencide ettiğimiz için üzgünüz,” demekle yetindi.

12 çizer arasında en çok tepki gösterilen isim Kurt Westergaard’dı. Peygamber Efendimiz’i (sav) başında bir bomba ile tasvir etmişti. Ölüm tehditleri alan Westergaard, polis korumasıyla yaşamaya başladı. 12 Şubat 2008’de Westergaard’ı öldürme planı yapan kişiler tutuklandı. Bir gün sonraysa Danimarka’daki 17 gazete, çizere destek amacıyla bu 12 karikatürü yayınlama kararı verdi. Bu gazeteler arasında ülkenin en saygın gazetesi olarak bilinen Politiken de vardı. Politiken, ilerleyen yıllarda bu kararından ötürü resmen özür dileyecekti.

Yıllar geçtikçe ortalık duruldu. Tam olarak atlattık diyebilmek 5 yıldan fazla bir zamanı aldı. Bugün pek üzerinde durulmasa da Danimarka yakın tarihinin en ciddi krizlerinden biriydi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin