AHMET KURUCAN | YORUM
Okumaya başladığınız yazı geçen hafta yayınlanan “15 Temmuz; öncesi bilinmeden sonrası anlaşılır mı?” başlıklı yazımın devamı. O yazıda 15 Temmuz esnasında çocuk veya bebek yaşta olan günümüz gençlerinin anne baba ve kendilerinin Hizmet Hareketi’ne aidiyet veya sempatisinden dolayı çekmiş olduğu sıkıntılara anlam arayışı içinde bulunduklarını ama bir noktayı atladıklarını yazmıştım.
O nokta meseleyi hep 15 Temmuz sonrası Erdoğan rejiminin yaptığı ve hala yapmaya devam ettiği zulümlerle anlamaya çalışmaları idi. Halbuki bunun bir de öncesi vardı. Öncesini 2004 Milli Güvenlik Kurulu toplantısına, 2010 referandumuna götürebileceğimiz gibi Milli Nizam Partisi’nin kuruluşuna kadar da götürebiliriz.
Pekala nedir bu öncesi dediğiniz zaman dilimlerinde yaşananlar? Çok şeyler söyleyebilirim ama bunlardan sadece beş tanesine işaret edeceğim. 15 Temmuz’a doğru giden yolda adeta işaret fişeği ya da kırılma noktaları diyebileceğim hususlar bunlar.
Birincisi: 2004 Milli Güvenlik Kurulu toplantısında konuşulanlar ki yıllar sonra, önce Taraf gazetesine “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” sonrasında ise “Gülen’i bitirme kararı 2004 MGK’sında alındı” başlıkları ile onlarca gazeteye detayları ile manşet oldu. Buna göre Cemaati bitirme planı 2004’te karara bağlanmıştı…
İkincisi: 2005 yılında Türk Ceza Kanunu’nun terör maddesinin tanımı üzerinde yapılmaya çalışılan değişiklikler. Başarısızlıkla sonuçlanan o maddede yapılmak istenen değişiklikler terörü “bireysel” ve “silahsız” bir faaliyet olarak tanımlamaya çalışıyordu. Yıllar sonra yaşananlar gösterdi ki maksat açıkmış; Cemaat fertlerini terörist ilan etme ve yaptıkları tüm hayır faaliyetlerini de terör kapsamı içine koymak. O zaman bunu başaramadılar ama 15 Temmuz kumpas askeri darbe kalkışması ile bunu hayata taşıdılar maalesef.
Üçüncüsü: Islak imzalı ‘Kaos Planı’… Cemaate mensup öğrencilerin kalmış oldukları evlere gizlice silah ve mühimmat yerleştirip Hizmeti “silahlı terör örgütü” kapsamında mütalaa etmek ve harekete mensup herkesi terörist diye tutuklamak. Arşivler ortada. İnsanlığa, Müslümanlığa ve ülkesine faydalı olmaktan başka hiçbir amacı olmayan ve ellerine çakı bile almamış olan nezaket abidesi insanları bu kapsama koymak için o kadar çok çaba gösterdiler ki ama planları o zaman için tutmadı.
Dördüncüsü: Dönemin Başbakanı Recep Erdoğan’ın söylediği şu cümle: “Bir savcı üç polisle Hizmet’i terör örgütü ve çete kapsamına sokarız, bitiririz!” Erdoğan bu cümleyi kapalı bir toplantıda, bürokratlarına söylemişti. Hiç bir zaman da yalanlanmadı. Bu beyan gizli olan niyetlerin açıkça ortaya döküldüğü bir beyandı ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Beşincisi: 17/25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları “seçilmiş hükümete darbe” söylemiyle püskürtüldü. Cemaat, PYD/Paralel Devlet Yapılanması olarak yaftalandı. Emniyet, yargı, istihbarat devlet bürokrasinin hallaç pamuğu gibi oradan orada sürüldü. Yetmedi, KHK’larla ihraç edildi, hapse atıldı. Sivil alanda da hem harekete ait okul, yurt, dernek ve vakıflara baskılar yapıldı hem de hareketi destekleyen iş adamlarının malları gasp edildi.
Bütün bu süreçlerde tedrici olarak dozu artacak şekilde Cemaat’in ve ona gönül veren fertlerinin şeytanlaştırılması özellikle not edilmesi gereken önemli bir köşe taşı. Öyle ki son 14 yıldan beri aleni olarak yapılan zulümler karşısında toplumun korkması ve susmasının altında yatan en önemli sebeplerden biridir bu.
Sözü daha fazla uzatmadan sadece son hususla alakalı Erdoğan’ın konuşmalarında cemaate yönelik yapmış olduğu hakaretlerden derlenen şu görseli sunmak istiyorum.
Şimdi bir de Erdoğan’ın kullandığı ve manşetlere taşınan hakaret ve tehditlerden bazılarını hatırlatayım;
“Paralel devlet, ihanet, uluslararası çete, örgüt, inlerine gireceğiz, alçak, piyon, taşeron, kirli oyun, hançer, Mavi Marmara intikamı, bölen in- gülen out, tabutlu protesto, vatan haini, casus, karanlık odaklar, millet ve milli iradeye komplo, kirli tezgah, medyadaki maşa, sermaye çevresindeki maşa, infazcı, faiz lobisi, kaos lobisi, kara ihanet, ihanet komploları, ihanet operasyonu, iç barışa tuzak, kara propaganda, rantçı, İsrail uşağı, CIA ajanı, MOSSAD ajanı, dualar bedduaları sandığa gömecek, ellerini kıracağız, külhanbeyi, ABD’deki esir, virüs, gözü dönmüş haşhaşiler, ananas cumhuriyeti, acırsanız acınacak hale gelirsiniz, haşhaşin, sahte şeyh, yalancı peygamber, içi boş kalbi boş zihni boş alim müsveddeleri, ilmi güç için şantaj için şebekeleşme örgütleşme için bir araç olarak kullanan, ajan, o elleri kırarız, kanla beslenen vampir, siyon-piyon ittifakı, adli tıp raporunu nerenize koyacaksınız, bögürte bögürte çıkaracağız, tuzluk, sülük, sülüğe hakaret olur ha!, yalancı, millete yutturuyor, yanar döner.”
Mideniz bulandı biliyorum. Burada kesiyorum. Yazık ettiler. Hem kendilerine, hem nur gibi insanlara hem de ülkemize. Son sözüm, öncesi bilinmeden 15 Temmuz ve sonrası anlaşılamaz.