Reza Zarrab, İran asıllı bir işadamı…
Kamuoyu ismini, sanatçı Ebru Gündeş’le evlendikten sonra duydu.
Magazin ve sosyete haberlerinin adeta vazgeçilmeziydi çift…
Genç, yakışıklı ve zengin bir jön ile başarılı ses sanatçısının evliliği gazeteciler için muazzam bir haber kaynağıydı.
Nitekim Zarrab-Gündeş çifti de onların bu ilgisine bigâne kalmadı.
Mesut ve mutlu bir aile portresi çizdiler sürekli.
Reza Zarrab ve eşi Ebru Gündeş, zaman içinde gazetelerin siyasi sayfalarında da boy göstermeye başladı
SİYASİLERLE AYNI KAREDE
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Hanım’la birlikte poz verdiler mesela…
Fotoğraf karelerinde zaman zaman hükümet üyeleri de yer aldı.
Dikkatli gözlerden kaçmadı bu samimiyet.
Genç bir İran asıllı işadamı ile Türkiye’yi yöneten üst düzey kadroların ne işi olabilirdi?
Tuhaf bir durumdu ama izahı da yoktu yani…
Girift ilişkiler ağı varmış meğer…
Bu ağın bir kısmı 17 Aralık 2013 tarihinde ortaya çıktı.
Devasa bir yolsuzluk ve rüşvet çarkının kilit ismiydi Reza Zarrab…
AKP hükümetinde görev yapan dört bakana rüşvet vermekle suçlanıyordu.
Gözaltına alındı.
Ama dönemin Başbakanı Erdoğan, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını kendine karşı yapılmış bir darbe olarak nitelendirdi.
O tarihten itibaren de hiçbir şey eskisi olmadı zaten.
Operasyonları yapan polisler, savcılar ve hakimler önce görevden uzaklaştırıldı.
Ardından hapse atıldı.
Zarrab ise serbest bırakıldı.
Artık o Türkiye’nin cari açığını kapatan “hayırsever” bir işadamıydı.
Erdoğan ve AKP kurmayları için raydan çıkan işler tekrar yoluna girmişti.
MIAMI’DE HORTLAYAN KÂBUS
Ta ki Zarrab Mart 2016’da ABD’de yakayı ele verinceye kadar…
Film tekrar başa sarılmıştı.
Hemen Amerikan yönetimiyle temasa geçildi.
Nihayetinde Zarrab bir Türk vatandaşı idi.
Erdoğan’ın tabiriyle ona sahip çıkmaktan daha doğal ne olabilirdi ki…
AKP hükümeti, Zarrab’ı kurtarmak için her yolu denedi.
Hatta Adalet Bakanı Bozdağ sırf bu iş için Washington’a gitti.
Erdoğan, eski Başkan Obama ve yardımcısı Biden’la masaya oturdu.
Ama istediklerini alamadılar.
Zarrab, Amerikan hapishanesinde gün saymaya devam etti.
Beyaz Saray, hemen her görüşmede ülkelerinde yargının bağımsız olduğunu, buna siyasi olarak müdahale etme yetkilerinin olmadığını söylediler Türk tarafına…
Ama nafile…
Türk usulü çözelim diyen bir siyasi kadro vardı karşılarında…
TRUMP’LA UMUDA YOLCULUK
Kibarca talepleri reddettiler.
Erdoğan ve kurmayları pes etti mi peki?
Hayır…
Obama’nın gitmesini beklediler.
Donald Trump seçilince umutlandılar.
Yeni Başkan’la bu konuyu win-win pazarlığı ile çözebileceklerini düşündüler.
Baş başa görüşme için randevu almaya çalıştılar.
Fakat alamadılar.
Mahkeme süreci yaklaşırken karamsar bir tablo vardı karşılarında.
İmdada yine Trump yetişti!
12 Mart’ta, daha önce görüşüp görevini sürdürmesini istediği New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara’yı görevden aldı.
Zarrab ve Türkiye’de onunla iş yapanlar için iyi bir haberdi bu…
Ardından Zarrab kritik bir hamle yaptı.
Savunma ekibine, eski New York Belediye Başkanı Rudolph Giuliani ve eski başsavcı Michael Mukasey’i ekledi.
ANKARA’DA SIR GÖRÜŞME
Yeni avukatların en önemli özelliği ABD Başkanı Donald Trump’a yakın isimler olmasıydı.
Diğer bir ayrıntı ise daha ilginçti.
Avukat Michael Mukasey, Başsavcı Bharara’nın yerine atanması beklenen Marc Mukasey’in babasıydı.
Türk film gibi değil mi?
Ancak oyunu Bharara’nın yerine bakan savcı bozdu.
Çıkar çatışması var diye Zarrab’ın atadığı iki avukata itiraz etti.
Sonuç nisan başında belli olacak.
Bu arada çok tuhaf bir iddia gündeme geldi.
Avukat Giuliani’nin, Zarrab’ın savunmasını üstlendikten sonra Ankara’da Erdoğan’la görüştüğü öne sürüldü.
Garip bir durum değil mi?
Erdoğan niye görüşür ki?
KÖTÜ BİR RÜYA
Herkes bu haberin gizemini çözmeye çalışırken salı günü bomba bir haber düştü ajanslara…
“Halkbank’ın Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, New York’ta JFK Havalimanı’nda gözaltına alındı” deniliyordu haberde…
Sebep?
İran’a yönelik ambargoyu ihlal etmekle suçlanan Reza Zarrab dosyasında ismi geçiyor Mehmet Hakan Atilla’nın…
Suçu ne peki?
İki suçlama yöneltiliyor:
1) ABD’nin İran yaptırımlarını sahte faturalarla delmek…
2) Bankacılık dolandırıcılığı yapmak…
Birinci suçlamadan 20 yıl, ikinci suçlamadan da 30 yıla kadar ceza alabilir.
Gördüğünüz gibi kâbus geri döndü.
ABD’YE GİDEN YANAR
17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları’nda suçlanan bakanlar Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar gibi siyasiler için zor günlerin habercisi bu tutuklama.
Tabii dönemin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve diğerleri için de…
Neden?
Çünkü ilk kez bir bürokrat ABD’de ağır suçlamalarla gözaltına alınıyor.
İddianamede yer alan bilgiler soruşturmanın başka isimlere de uzanabileceğini gösteriyor.
Peki ne olur bundan sonra?
Uzun yıllar ABD’de yaşayan Egemen Bağış gibi Zarrab’la teması olanlar bu ülkeye adımını atmaz artık…
Zarrab’ı Türkiye’de aklayan, onca ağır suçlamayı görmezden gelen bürokratlar için de alarm niteliğinde bu haber…
Savcılar, hakimler, polisler…
Bunlara talimat veren sıralı amirler…
Siyasiler, bakanlar, müsteşarlar…
Hepsi için ABD seyahati bir risk haline gelmiş durumda…
Sanırım Türkiye’de üstü örtülen ama ABD’de sürpriz boyutları ortaya çıkan Zarrab davası, siyasilerin ve bürokratların rahatını kaçıracak cinsten…
Kâbus dolu rüyalar görebilirler bundan sonra…
Hem ABD’de hem de Türkiye’de…