Zaman’a dair notlar.. (2)

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Bir önceki yazımızdan devam edelim. Hiç tereddütsüz olarak iddia ediyorum ki Zaman Gazetesi Türkiye’nin en çok okunan gazetesiydi. En yüksek tirajlı gazetesiydi o ayrı, bir de en çok okunan gazetesiydi. Bir milyon abonenin hepsi çok sıkı okuyucusu olmayabilir, ama bu gazeteyi her gün didik didik okuyan birkaç yüz bin okuyucusu vardı ki, bu sayı diğer bütün gazetelerden daha çok okuyucu anlamına geliyordu.

Bir milyonu aşan tirajına burun kıvıran bir takım ahmak rakipleri vardı kuşkusuz. ‘Ama siz abone ile satıyorsunuz’ gibi garip bir ifade kullanırlar, kendilerini böyle mutlu ederlerdi. Oysa Zaman’ın en büyük başarılarından birisi de hiç kuşkusuz dağıtımıydı. Diğer gazetelerin ve rakiplerinin burun kıvırmaları sizi kesinlikle yanıltmasın. Bu dağıtım sistemi diğer gazetelerin içten içe haset ettikleri, gıptayla baktıkları bir konuydu. Aynısını yapabilmek için gizliden gizliye çok ciddi çaba sarf ettiler. Hürriyet’ten, Sabah’a, Yeni Şafak’tan Akit’e kadar istisnasız bütün gazeteler abone ile dağıtmayı denemiş, bu konuyla ilgili çok büyük yatırımlar yapıp uğraşmış ama başarılı olamamıştı.

Hiç unutmuyorum Mısır’dan bir grup gelmişti gazeteyi ziyarete. Gazete binasını, yayın katlarını, matbaayı dolaştıktan sonra gazetenin okuyucuya nasıl ulaştırıldığı konuşulmaya başlanmıştı. Bir milyonun üzerindeki gazetenin okuyuculara nasıl ulaştığını duyduklarında, Mısırlılar bunu inanılmaz buldular. Heyeti dehşete düşüren şey her gün bir milyon adrese bu gazetenin düzenli ve sistematik olarak ulaştırılıyor olmasıydı. İslam dünyasının herhangi bir yerinde bu kadar sistemli çalışan bir yapının olması onları çok heyecanlandırmıştı. Müslümanların böyle bir sistemini kurmuş ve bunu da başarıyla çalıştırıyor olmaları onları heyecana sevk etmişti.

Dünyanın en etkili gazetelerinin olduğu ABD ve Japonya gibi ülkelerde başarıyla yürütülen bu sistem Türkiye’de Zaman aracılığıyla başarıyla gerçekleştirmişti.

Aradan tam üç yıl geçti. Zaman Gazetesi’ni gasp etmelerinin üzerinden tam üç kocaman yıl geçti. Onu satın alacak para henüz icat edilmediği için satın alamayınca ortadan kaldırmaya giriştiler. Bir akşam vakti gaz bombalarıyla saldıranlar 30 yılın emeğini, birikimini, çabasını çalmakla kalmadı, Türk Gazeteciliğini de idam ettiler. Türk medya tarihine kara bir gün olarak geçen 4 Mart darbesi, hiç kuşkusuz demokratik direniş olarak da tarihin altın sayfalarındaki yerini aldı. Binlerce okuyucu, bütün dünyanın gözü önünde gazetelerine el konulmaması için demokratik haklarını sonuna kadar kullanıp direndiler.

4 Mart 2016 tarihi sadece Zaman’ı gasp ettikleri gün değildi, O gün bağımsız gazeteciliğin Türkiye’de öldürüldüğü ve hükümetin kontrolünde olmayan gazeteleri tamamen bitirildiği gündü. Aslında sadece bağımsız gazeteleri değil, gazeteciliği ortadan kaldırdılar. Anayasaya rağmen hükümetin Zaman Gazetesi’ne en koymasına gizli gizli el ovuşturanlar bunun aslında kendi ölümleri olduğunu ilk başta fark etmediler.

Türk Gazeteciliğin iki temel kolonundan birisi yıkılınca diğer kolonunun ayakta kalması düşünülemezdi. Çok geçmeden Hürriyet Gazetesi kamulaştırıldı, havuzun içine dahil edildi, yani yok edildi.

Bugün, Havuz medyası propaganda için bile işe yaramadığı için bulundukları yapılar için büyük bir yük haline geldi. Zaman gibi bağımsız gazetecilik yapıp, abone usulü ile dağıtım yapmayı becerebilselerdi bugün hala Türk gazeteciliğinden söz etmek mümkündü. Haramiler Zaman’a el koydular ama diğer gazetelerden geriye paçavra olarak bile bir şey kalmadı.

Bundan sonra birer birer o gazetelerden kurtulacaklar, çünkü okuyucusu ve hiçbir etkinliği olmayan hepsi kocaman birer yük.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin