Yardım çağrılarına sen ses veriyor musun?

YORUM | NURULLAH ALBAYRAK

15 Temmuz’dan itibaren, aralarında 103 bin 517 kadın 2 bin 60 çocuğun olduğu 500 bin 650 kişi hakkında soruşturma açıldı, 100 bine yakın insan tutuklandı, halen 30 bin 679 kişi de cezaevlerinde.

Bu süreçte emniyet ve cezaevi aşamasında 72 kişi şüpheli şekilde vefat etti. 982 şirkete kayyım atandı, 127 bin 396 kişi KHK ile ihraç edildi, 50 bine yakın kişi çalıştıkları kurum kapatıldığı için işsiz kaldı. 50’den fazla hamile kadın gözaltına alındı veya tutuklandı. Halen cezaevlerinde 35 hamile kadın var. Ayrıca, 543’ü 0-3 yaş arasında olmak üzere 743 çocuk anneleriyle birlikte ceza çekmekte. Herkesin gözü önünde 10’larca insana ağır işkenceler yapılıyor, binlerce insan da işkenceye maruz bırakıldı. 6 kişi son 3 ay içerisinde olmak üzere 23 kişi Türkiye’de kaçırıldı, 19 ayrı ülkeden 60’ın üzerinde insan da yasadışı olarak bulundukları ülkeden kaçırılarak Türkiye’ye cezaevine götürüldü. Bunların dışında binlerce aile evlerinden yurtlarından sürgün edildi.

Rakamlarla anlatmaya çalıştığım bu olayların arkasında binlerce farklı hikâye var. Yaşanan mağduriyet o kadar fazla ki mağduriyetlerin sadece rakamdan ibaret olarak algılanması tehlikesiyle karşı karşıyayız. Mağduriyetin arkasında ki hikâyeyi, yaşanan gerçekleri ya göremiyor ya da görmek istemiyoruz. Cezaevinde doğum yapmak zorunda kalan 25 yaşında hayatının başında bir kadının, dışarıda çırpınan eşinin yaşadığını ya anlamıyor ya da anlamakta zorlanıyoruz. Anne babası tutuklu olduğu için perişan olan 100’lerce çocuğun neler yaşadığını artık hissedemiyoruz. Kaçırılan insanların eşlerinin çırpınışlarını fark edemiyoruz…

Şüphesiz hepimiz yaşanan mağduriyetten az ya da çok etkilendik. Halen yaşanan travmanın komplikasyonlarıyla mücadele ettiğimiz de bir gerçek.

Yaşanan bu trajediyi bir trafik kazası olarak değerlendirecek olursak, tüm mağdurlar aynı aracın içerisindeyken bulunduğumuz araç kaza yaptı ve araçtaki herkes bir tarafa savruldu. Kazazedelerin kimi aracın altında sıkıştı kaldı, kimisi uzağa savrularak bir yerleri kırıldı. Yapılması gereken, kazadan az yara alarak kurtulmuş olanların diğer kazazedelere yardım için harekete geçmeleri ve daha fazla kişiye yardım etmek için koşturmaları olmasıdır. Trafik kazasında yardım yapma sorumluluğu cezai zorunluluk olduğu gibi mağduriyet yaşamış herkesin diğer mağdurlara yardım etme sorumluluğu da hem vicdani hem insani hem ahlaki hem de kardeşliğin gereğidir.

Mağdurlara yardımcı olmak mağduriyetleri sonlandırmak için herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Farkındalık oluşturarak, ilgili tüm kişi ve kurumların duyarlılığını sağlayarak mağduriyeti durdurabilir miyiz diye çabalıyor. Kimsenin kimseye hesap sormaya hakkı elbette yok, ancak mağduriyet ortak paydasında buluşan insanların tavsiye mahiyetinde birbirlerine değerlendirmede bulunması da mazur görülmelidir.

Bu kapsamda, son günlerde yaşanan onlarca ayrı mağduriyet içerisinde iki mağduriyetten yola çıkılarak herkesi duyarlılık testi yapmaya davet ediyorum.

Birincisi, sosyal medyada eşinin cezaevinde doğum yapmak üzere olduğu feryadıyla yardım çağrısında bulunan genç bir eşin çağrısı. Ömer Faruk Gergerlioğlu tarafından da kamuoyuna duyurulan bu mağduriyetle ilgili herkesten yardım talebinde bulunuldu. Mağdur 25 yaşlarında bir kadın. Hayatının henüz başında, gözaltına alınmadan kısa bir süre önce evlenmiş ve bebeğini cezaevinde doğurma riskiyle karşı karşıya. Eşinin çırpınması, feryatları arasında ne yazık ki bu kadıncağız cezaevi şartlarında doğum yaptı ve şu an 1 haftalık bebeği ile 30 kişinin kaldığı bir koğuşta, haftada 3 gün 2 saat sıcak su imkânı olan, bebek için zaruri ihtiyaçların karşılanamadığı bir cezaevinde yaşamaya çalışıyor.

Bu mağduriyetin sonlandırılması için çeşitli kampanyalar yapıldı. Hukukçular tarafından da yaşanan hukuksuzlukların anlatıldığı, hamile ve yeni doğum yapmış kadınların tutuklanmasına son verilmesi için bir imza kampanyası başlatıldı. Basit bir faaliyet gibi düşünülen imza kampanyası uluslararası insan hakları kuruluşlarının acil olaylarda sıkça kullandıkları bir yöntem. Bu tür kampanyalarla hem yaşanan süreç hakkında herkesin bilgi sahibi olması hem karar vericilere kampanya sonucunda durum bildirilerek tepki gösterilmeye çalışılmaktadır.

Bu kadının kim olduğu, siyasi düşüncesi ve inancının ne olduğu önemli olmaksızın genç bir anne cezaevi şartlarında doğum yapmasın ve bebek dünyaya gözlerini cezaevinde açmasın çağrısıyla başlatılan kampanyaya imza atan sayısı 3.100 civarında. Aynı sayfada geyikler için yapılan çağrıya verilen imza sayısının 12.000’e ulaştığını görüyorsunuz. Sadece 3 dakikada gerçekleştirilebilecek, isim bilgilerinin gizli tutulabildiği ya da farklı bir isim kullanılabildiği bir çağrı için verilen desteğin bu derece düşük olması, mağduriyetlere karşı duyarlı olma seviyemizin çok düşük olduğunu ne yazık ki gösteriyor.    http://chng.it/SFnGnXcTbG

İkinci olay, Ankara’nın merkezinde emniyet müdürlüğü binasında eski diplomatlara, okunduğunda dehşete düşüren işkence yapıldığı haberleri. Ankara Barosu tarafından insanı sarsan derecede ağır işkence olayı raporlaştırarak kamuoyuna da duyuruldu. Bu şekilde bir hadise olduğunda, sorumluluk hisseden, kendisini de mağdur olarak tanımlayan herkes bana ne düşer, bu konuda ne yapabilirim diye düşünerek aksiyona geçmesi gerekirken, ne yazık ki herkesi ayağa kaldırması gereken bu olay bizi bile yerimizden kaldıramadı. Emniyette işkence altında kalan insanlar o şartlarda uğradıkları işkenceyi avukatlara anlattılar ve halen o işkence merkezinde çaresizce beklemeye devam ediyorlar.

http://www.ankarabarosu.org.tr/HaberDuyuru.aspx?BASIN_ACIKLAMASI&=3099

Bu olaylara verdiğimiz tepki bizim olaylara karşı duyarlılık seviyemizin ne olduğunu göstermektedir. Suriye’de, Yemen’de, Çin’de ya da dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan bir mağduriyet gördüğümüzde ya da duyduğumuzda verdiğimiz tepki neyse şu an Türkiye’de bizimle aynı nedenlerle mağduriyet yaşamış, arkadaşımız, kardeşimiz, akrabamız, can yoldaşımız, çalışma arkadaşımız, komşumuz, ev arkadaşımız ya da bir yakınımızın yaşadığı mağduriyeti gördüğümüzde ya da duyduğumuzda verdiğimiz tepki aynı seviyeye geldiyse mağduriyetlere karşı duyarlılığımızı yitirdiğimizi söyleyebiliriz.

Bu iki olay sonucunda kendimizi tekrar kontrol etmemiz ve insani, ahlaki, vicdani bir sorumluluk olarak yardım çağrılarına ses vermeliyiz…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin