HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ
ABD Başkanı Donald Trump ile yardımcısı Mike Pence’in peşi sıra attığı tweetlerde yer alan, “Din adamı Richard Brunson’ı derhal serbest bırakın, yoksa Türkiye’ye malî müeyyide uygulayacağız.” sözlerinin hafife alınacak bir tarafı yok.
Muhatap ABD ise bu kadar sert beyanların rastgele söylenmeyeceği hatırdan uzak tutulmamalı.
ARKASI GELECEK
Zaten Beyaz Saray şaka yapmadığını göstermeye başladı.
O tehditvari sözlerin mürekkebi kurumadan Türkiye’ye kredi verilmesini yasaklayan, F-35 savaş uçaklarının teslimatını askıya alan düzenlemeler Senato’dan geçti.
ABD’nin Brunson ve diğer ABD vatandaşlarının keyfi gerekçelerle gözaltına alınmasına ya da hapse atılmasına son verilmesini istemesi artık okyanus ötesinde tahammülün tükendiğini gösteriyor.
BRUNSON BAHANE Mİ?
Tek sebep Brunson’ın ev hapsine alınması olabilir mi? Zannetmem.
Zira Rahip Brunson iki seneye yakındır mahpus. Üstelik Saray gazeteleri tarafından en azılı terörist olduğu iddia edilecek kadar iftiralara maruz bırakıldı, linç edildi.
Eşi, ailesi ve anavatanı tahkir edilirken ABD’nin cevapları, “endişeliyiz” tekrarının ötesine geçmedi.
Ne oldu da bu sefer en üst seviyeden tehditvari beyanlar sarfedildi? Bu suâlin cevabını en iyi iki taraftaki liderler bilir.
Biz sadece belli başlı verileri tahlil ederek bir neticeye varabiliriz. Bu muvacehede 22 Temmuz tarihli “Venezuela altınları” başlıklı makaleyi (http://www.tr724.com/irandan-sonra-simdi-de-venezuela-altinlari/) yeniden hatırlatıyorum.
VENEZUELA ALTINLARI VE ABD
O makalede Venezuela altınlarının Türkiye’de külçe haline getirilmesine dair anlaşmadan bahsetmiştim. ABD’nin müeyyide kararına rağmen böyle bir adımın Türkiye’yi zor duruma düşürebileceğini belirtmiştim.
ABD, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun otoriter uygulamaları sebebiyle bazı müeyyide kararları almışken Türkiye’nin, “Beni ilgilendirmez.” pervasızlığı ile hareket etmesinin makul bir tarafı var mı?
İsviçre’nin daha evvel yaptığı işlemden vazgeçmesi arka planda nasıl bir baskı olduğunu ele verdiği halde Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatlığını anlamak mümkün değil.
ABD yasaklamış, herkes mesajı almış.
Maduro’yu Ankara’da bin küsur odalı Saray’da ağırlamak ABD’ye nispet için yapılıyorsa çok yazık.
MADURO’NUN OTORİTERLİĞİ
ABD, Venezuela’nın dışarıda rafine ettirdiği altınları rezerv olarak kullanmasına mani olmak istediğini ilan etti ve bu minvalde bir tarz-ı siyaset takip ediyor.
Kararın doğruluğunu müzakere etmiyoruz. Ortada bir reel-politik var. Ya ABD’nin ya da Venezuela’nın yanında yer alacağız. Üçüncü bir ihtimal daha var o da tarafsız kalmak.
Birinci ya da üçüncü şıkkı tercih etmek yerine halkı fakr u zaruret içinde perişan olan ve otoriter uygulamaları yüzünden tenkit edilen Maduro ile yan yana durmak da bir tercih.
Erdoğan bunda beis görmüyor. Hatta 17/25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması’ndan bu yana ittifak kurduğu Doğu Perinçek bayram havasında karşıladı bu netameli anlaşmayı.
“ALTINIMIZ İSVİÇRE’DE KALABİLİRDİ”
Madencilik Bakanı Victor Cano’nun, “Bu işlem iki müttefik ülke arasında yapılıyor. Çünkü düşünün; eğer altınımızı İsviçre’ye gönderirsek, bize yaptırımlar sebebiyle altınımızın orada kalacağını söyleyebilirler.” beyanatı ile ABD’nin son çıkışı arasında sebep-netice ilişkisi olma ihtimali hiç de az değil.
Erdoğan Türkiye’yi aile şirketi gibi idare ederken beynel-milel münasebetleri de dilediği gibi tanzim etmek istiyor. Onun için herşey vasıta.
Brunson’ın tahliye edilmesi ile biraz mesafe alacaksa alenen tahliye talimatı verecek kadar muhteris bir siyasetçi. Bu sefer farklı bir kanaate sahipse kontra bir hamle de yapabilir.
Brunson’ı tekrar hapse atarak bütün kozlarını masaya sürmesi için ABD’yi tahrik etmek de isteyebilir. Türkiye’yi dünyadan tecrit etmesi halinde tek adam rejiminin ömrünün uzayacağına inanıyor.
İNATLAŞMANIN BEDELİNİ TÜRKİYE’YE ÖDETİRLER
Kapıları kapatıp odada ışıkları söndürünce değmeyin keyfine. Brunson’ın tahliye edilip edilmeyeceği henüz belli değil.
ABD o kadar sözden geri adım atmayacağına göre tansiyon yükselecek.
Brunson dosyası suhuletle çözülürse ABD, Venezuela ve İran müeyyidelerinden Rusya yakınlaşmasına kadar hassas başlıkları masada tane tane anlatacaktır.
İnatlaşma yoluna gidilirse siyasî ve iktisadî neticeleri ağır olur. Almanya ile inatlaşan Erdoğan hal-i hazırda aynı Almanya’nın 20 Temmuz 2017’de verdiği ev ödevlerini eksik gedik yerine getirmekle meşgul.
Devlet bu kadar hissi idare edilemez. ABD, Brunson üzerinden mesajını verdi. Kale alınmaması halinde bundan en fazla zararı siyaseten bizzat Erdoğan görecektir.
ERDOĞAN ROTAYI DEĞİŞTİRMEK İSTERSE
Gemileri yakıp Moskova, Tahran ve Pekin taraflarına yol almaya karar verdiyse bu Erdoğan’ın zannettiği kadar kolay olmayacaktır.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkma kararını her fırsatta misal veren Saray müşavirleri İngilizlerin pişmanlığından haberdar olmayabilir. AB kabul etse hemen kalıyoruz diyecekler.
İngiltere gibi siyasî ve iktisadî açıdan zirvedeki bir devletin üye olduğu kulüpten ayrılmasının en az 75 milyar dolar faturası olacağından bahsediliyor.
NATO’dan ayrılması halinde Türkiye’nin sırtına binecek maliyet keşke sadece para pulla mahdut kalsaydı.
NATO’DAN AYRILMAK O KADAR KOLAY DEĞİL
İran, Rusya, Çin, Venezuela… Ticaretin de ötesine geçen yakınlaşmaların maddi karşılığı yok.
Türkiye Osmanlı’dan bu yana yönünü batıya çevirmiş ve sistemini buna uyumlu hale getirmiş. 1952’den beri de NATO üyesi. Hal böyle iken akşamdan sabaha ben kuzey doğuya gidiyorum demenin makul bir tarafı yok.
Türkiye tehlikeli sularda yüzüyor.