Yorum | Naci Karadağ
Başta Ruşen Çakır gibi, kinini mesleğinin altına gizlemekte profesyonel olan kadim Cemaat düşmanlarının iddiası şuydu: “Cemaatin üst düzeyindeki insanlar yurt dışına kaçtı oralarda himmet paralarını iç ediyorlar, garibanlar da burada hapishanede sürünüyor!”
Gerçi kendileri de öyle olmadığını biliyor. Yani istiyorlar ki, yeni doğmuş bebekten 90 yaşındaki adama kadar, kim varsa Cemaat’ten Erdoğan eli ve Ergenekon yargısı ile hepsi zindana atılsın, hapislerde çürüsün.
Hatırlayın, “Çoluk çocuk acımayacağız” diye intikam yemini eden cuntacıları.
Şimdi kucaklarına oturttukları hırsız siyasal dinciler aracılığıyla hedeflerine ulaşıyorlar.
Adım adım…
Hırsızlar akıl almaz bir iştahla devleti yağmalarken, çaldıklarını yiyemeyeceklerinin farkında bile değil. Ülke, son sürat bir Siyasal dinci ile Ergenekon cuntacı çarpışmasına doğru ilerliyor… Hırsızlarla darbecilerin hesaplaşmasının çok sert, hatta kanlı geçeceğini her iki kesimin de psikopatları açık açık yazıp çiziyor.
HANİ BİR ELİ YAĞDA, BİR ELİ BALDAYDI?
Neyse gelelim iddiaya…
Yakın zaman önce sosyal medyada bir aklı evvel, kendince ‘aferin’ almak için video yayınladı.
Amerika’da dondurmacılık yapan bir Türk’ü taciz eden birkaç AKP fanatiği, kendisine yapılan tacize ‘gık’ı bile çıkmayan dondurmacıya, “Siyonist köpeği” de dahil etmedik hakaret ve tehdit bırakmıyor.
Reislerinden öğrendiklerini uyguluyorlar, şaşırtıcı değil.
Şaşırtıcı olan, bu eylemi yapan çakalların havuz medyasında “gurbetçi genç” olarak lanse edilmesi.
Üstelik onlar tehdit eden değil, edilen gençlermiş meğerse. Dondurmacı ise ‘Kaliforniya imamı’ imiş!
Eee, hani bunlar yurtdışında bir eli yağda bir eli balda himmet paralarını eziyorlardı?
İşin bir yönü bu ama daha mühim bir yönü var, daha vahim hem de!
Adının Vakkas Doğantekin olduğunu öğrendiğimiz ve ilk etapta ekmeğini AKP yalakalığından kazandığını düşündüren bu şahsın kimliğini biraz kurcaladığımızda ortaya çok enteresan bir tablo çıkıyor.
Saldırı olayını gerçekleştirene kadar sosyal medya ‘bio’sunda kendini yazar olarak, üstelik havuzun Amerika kolu olan Daily Sabah Yazarı olarak sunan Vakkas, saldırıdan sonra ani bir kararla künyesinden Sabah ismini çıkarıyor.
Artık nereden, ne tür bir talimat aldığı bilinmez.
Ama AKP aklı bir yere kadar malum.
BASIN VE NGO PARAVANI…
Vakkas’ın Daily Sabah’taki her satırı düşmanlık, nefret ve yalan dolu yazılarını silmeyi unutuyor havuzun yöneticileri.
Havuz medyasını artık hiç kimse takip etmiyor. Bizzat kendileri bile. Saray’ın bunları nasıl fırçaladığını herkes biliyor. Beş kuruşluk ehemmiyetleri yok kendi nazarlarında bile!
O yüzden Vakkas’ı kimse tanımıyor uluslararası bir medyada yazmasına rağmen trollük yaparak ses getirmeye, sahiplerine yaranmaya çabalıyor.
Daily Sabah sayfalarında gezinince öğreniyoruz ki, Vakkas iktidarın ABD’deki pek çok organizasyonunda baş aktör.
Mesela Gülen’in ikamet ettiği mekânı basan beş on kişiyi yönlendiriyor, ardından oturup bunun yazısını kaleme alıyor.
Her satırı yalan, dolan, nefret ve ajitasyon dolu bir gazete yazısından ziyade istihbarat eylem metni. (buyurun buradan okuyun: https://www.dailysabah.com/op-ed/2017/07/24/how-to-battle-feto-in-the-us)
Bu nedenle Vakkas önemli bir vaka.
Ülke dışındaki her Türk vatandaşının nasıl bir potansiyel istihbarat elamanına dönüştürüldüğünün çarpıcı örneğidir Vakkas Doğantekin. İstihbarat teşkilatı organizasyonlarında aktif görev almaları, şiddete varan eylemlerde hep başı çekmeleri ve daha sonra kendilerine verilen ‘gazeteci’ kimliğiyle itibar kazanmaya çalışmaları.
Doğru düzgün, lise bir seviyesinde bile dil bilgisi, yazım yeteneği yok Vakkas’ın.
Ama havuzun Amerikan gazetesinde köşe veriyorlar elemana.
Çünkü başka işlerde kullanırken işe yarayacak basın kimliği.
MİT’in yolladığı bültenlere isim koyarak yayınlamaktan başka görevi yok aslında. (Buyrun örneğine bakalım: https://www.dailysabah.com/op-ed/2017/09/08/should-muslims-in-europe-support-communist-parties) Bu ‘titr’e bir de uyduruk bir NGO titri ekleyince istihbaratçı kimliğinin gizlenebileceğini düşünüyor sanırım istihbarat birimleri.
Örneğin Amerika’daki medar-ı iftiharımız Dr. Mehmet Öz’ün linç girişiminde başı çekiyor ve aklı sıra ironiyle karışık hedef gösteriyor. Yazısının başlığı şu. “Dr. Öz şaşırma sabrımızı taşırma!”
YENİ NESİL LEŞKERLER
Vakkas ve onun gibi onlarca isim MİT tarafından benzer şekilde kullanılırken, işe yaramaz bir portalda kin, nefret ve ayrımcılık kusuyor.
Vakkas üstlendiği vazifeyi daha ne kadar götürür, kendisine verilen görevi ne zamana kadar yapar, eylemlerini ne zaman tamamen şiddete dönüştürür bilemiyorum; AKP iktidarında istihbarat teşkilatımızın gurbetteki pek çok Türk’ü benzer şekilde devşirip istihbarat eylem elemanı yaptığını artık çok net olarak görüyoruz.
Test etmek çok basit, iktidarın herhangi bir yurt dışı gezisinde organizasyonlardaki tiplere bakın, hepsinin ortak yönlerini göreceksiniz.
Hasılı; Vaka-yı Vakkas istisna değil!
Yurt dışında AKP adına maraza çıkaranlara bakın, hepsinde birer Vakkas tipolojisi göreceksiniz. Onları kimi zaman doğrudan istihbaratçı gibi (https://istihbaratsahasi.wordpress.com/tag/vakkas-dogantekin/) kimi zaman devletin yemlediği kültür sanat festivalcisi gibi (http://www.tafcouncil.org/about/our-team/) kimi zaman da “öfkeli Türk genci” (!) gibi (http://www.aksam.com.tr/guncel/fetocu-hainler-turk-genci-hedef-aldi/haber-677242) göreceksiniz. Şaşırmayın, bunlar MİT’in son dönem devşirme modelinin piyasaya sürdükleri yeni nesil leşkerlerdir.
Sayın Karadağ. Bunlar artık kantarın topuzunu öyle bir kaçırdılar ki yaptıklarının suç olduğunu bile bilmiyorlar. Cehalet ve nankörlük eğer bir arada olamaz diyenler varsa şu yaşadığımız son 4 yıla baksınlar. Mallarına el konulanlar,cezaevlerinde ilahi adaleti beklerken dışarıdaki vatandaşı hergün şarj etmeye çalışan saraydaki şahıs;acı akıbetini görüyor olmalı ki muhtarlar toplantısına varana dek herkesi cemaate düşman etmeye çalışıyor. Diğer taraftan 27 Kasım’daki baş çalan hırsız elemanı Reza soytarısı itirafçı olmasın ve Türkiye’dekiler bu davayı duymasın diye olmadık konuları açarak polemikler yapıyor.
Ehl-i vicdan eğer ülkem Türkiye’de kalmadıysa dünyada çok var. Yapılan bunca çirkeflikleri görüyor ve onlara anlayacakları dilerle hitap ediyorlar. Türkiye’dekileri karıştırdığı yetmezmiş gibi dünyanın netesinde Türkler varsa onları da huzursuz ederek kendini haklı mı göstereceklerini zannediyorlar? En acısı da alnı secdeli dediğimiz bu kişiler ne Allah’tan korkuyorlar,ne de kuldan utanıyorlar.
Kendi havuz medyalarında başta Küçük ve Gülerce gibi hilkat garibesi ucubeler,Sözcü gazetesinin F….cü diye hem köşelerinde,hem tvlerinde yazıp-söyledikleri halde sayın Ulu’nun tahliyesinden sonraki hallerini Avrupa’da ve dünyanın değişik yetlerinde yaşayan soydaşlarımızı ne duruma düşürdüklerinin farkında bile değiller. Elin gâvuru dedikleri Almanı,Fransızı,İtalyanı yanında çalışan,rızıklarını onların aracılığıyla kazanan Türkleri ya bu soytarıların aklına uyup da ülkelerinden çıkarsalar ve bu yüzden savaş çıksa sorumlusu cemaat mi olacak,yoksa ne dediğini ve istediğini bilemeyen cahil yobaz gurubu mu? Allah doğru yolu göstersin,milletimize de basiret versin,bir an önce şu üzerimize zoraki geçirilen deli gömleklerden kurtulalım inşallah!!!!