TSK’da kontr-NATO operasyonu

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Gün geçmiyor ki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeline operasyon haberi gelmesin! 15 Temmuz kontrollü darbe girişimi ertesinde binlerce muvazzaf subay TSK’dan ihraç edildi. Ağustos 2018 itibarıyla ihraç edilen personelin rakamının 40.000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu rakama general ve amiraller, kurmay üst, orta ve alt rütbeli subaylar, astsubaylar, askeri öğrenciler ve diğer personel de dâhil. En yüksek tasfiye oranı, 150 civarı general ve amiral ile en üst komuta kademesinde gerçekleşti. Toplam general-amiral kadrosunun yüzde elliye (yüzde 50) yakın kısmı TSK’dan atıldı. Bu rakamın önemini birçokları anlayamıyor. Bunun sıradan bir uygulama olduğu yönünde bir genel kabul var. Başka bir ifadeyle, dünyanın herhangi bir ordusunda bu rakamın beşte biri oranında bile bir tasfiyenin çok ciddi bir rejim sorununa dönüşeceği gerçeği göz ardı edilmekte. Her iki generalinden/amiralinden birini “terörist” ve “darbeci” olduğu iddiasıyla ordudan atan ve tutuklayan bir ülkede ciddi bir rejim değişikliği olduğunu görmemek olanaksızdır. Bu oran hayatın olağan akışına terstir.

Bu kadar general-amiral 300.000’den fazla askere, 100 civarı savaş donanma varlığına (firkateyn, korvet, denizaltı vs.), 250’ye yakın sayıda uçağa (100’ü taarruz tipi), 1.900 civarı tanka komuta ediyordu. 15 Temmuz’da toplam rakamlarıyla 24 uçak, 74 tank, 3 gemi kullanılmış (bu rakamlar da ne kadar doğrudur, tartışılır; zira Ankara üzerinde uçan 4-5 F-16 ve metropollerde sokağa indirilen 10-15 tank dışında faal olarak darbeye katılan uçak ve tank olmadığı yönünde genel bir kanaat var). Kontrollü darbe kalkışmasına katıldığı iddia edilen gemiler konusuna hiç girmiyorum bile! Yani soru şu: TSK’daki komuta kademesinin 15 Temmuz’a yüzde 50 oranıyla katıldığı iddia ediliyor. İyi de, bu komutanlar ellerindeki tüm askeri imkânları neden seferber etmediler 15 Temmuz’da? Niçin 100 uçakla ve 1.900 tankı kullanmadılar da, ellerindeki uçak sayısının yalnızca yüzde 10’unu, ellerindeki toplam tank sayısının ise yüzde 4’ünden azını sahaya sürdüler? Bunlar beyinsiz mi ki, kariyerlerinden öte hayatlarını riske atarak darbe yapmaya kalkıyorlar, ama ellerindeki askeri unsurların çok ama çok ufak bir oranını darbe girişiminde kullanıyorlar! Neden diye sormayalım mı? Bu tümüyle kurmay düşünce sistemine ve stratejik planlama yetisine aykırı bir durumdur. Tanklarla Boğaziçi Köprüsü’nde sadece yek yönü trafiğe kapatmanın (o da üç tankla!) mantalitesi nedir diye sormayalım mı?

12 Eylül 1980 Bayrak Harekâtı adlı darbesinde kullanılan tank oranı neydi biliyor musunuz? Evet, doğru tahmin: yüzde yüz! Darbede kullanılan er oranı? Yüzde yüz! Her bankanın önüne aynı saatte iki asker diken, tüm stratejik tesislere, kurumlara, dairelere eşzamanlı ve o yerdeki işi-prosedürü bilen asker yollayan, askerin kumanyasından kullanacağı tuvalete kadar ince ayrıntı planlayan bir TSK vardı, 12 Eylül’de. Ben 12 Eylül’de 9 yaşında bir ilkokul öğrencisiydim. 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece, halamın yarımca PETKİM lojmanlarındaki evinde gece yatısında misafirdik. Eniştem o tesiste çalışan bir başmühendisti. Gece yarısı normalden farklı (kesintisiz alarm olarak) çalan telefon sonrasında, hemen çıkıp fabrikaya gitti. Sabaha kadar dönmedi. Yani onu gece yarısı göreve çağıracak planlama yapılmıştı! O derece detaylı bir kurmay plan! Darbe girişiminde bulunan bir subay, sizce işini laçka mı yapar? Elindeki kuvveti sahaya yüce 4 oranında mı sürer? Şaka mı yapıyorsunuz!

15 Temmuz başarısızlığa programlanmış bir girişimdi. Aklı başında hiçbir analizci 15 Temmuz’un hayatın olağan akışına uygun bir darbe girişimi olduğunu söyleyemez. İki ihtimal var:

1) ya bu girişimi yapan askerler zekâ-eğitim-yetenek konusunda sıkıntılıydılar ve gerçekten böyle berbat planlanmış bir darbe girişimi üzerine cidden yönetime el koyacaklarına inanıyorlardı.

2) ya da ortada bir kumpas vardı, birkaç asker önceden planlanmış şekilde sokağa çıkartıldı, kitlesel tasfiye için görsel gerekçe üretildi. 15 Temmuz’da Kılıçdaroğlu tarafından “kontrollü darbe” denmesinin nedeni bu zaten. Sokaklarda vatandaşlar askerle karşı karşıya getirildiler ve maalesef bu kumpasta 248 kişi yaşamını yitirdi. Dahası, onlarca asker ve askeri okul öğrencisi, sokaklarda kol gezen ve ne idüğü hala belirlenemeyen bazı İslamcı militanlar tarafından hunharca katledildi. 

Darbeden bir gün önce Putin’in danışmanlarından Avrasyacı stratejist Alexandr Dugin’in Ankara’da olması tesadüf müydü? Neden Dugin darbe konusunda Türk yetkililere bilgi verdiğini açıkladı? Rusya’nın 15 Temmuz’da bir rolü var mıydı? 15 Temmuz sonrasında neden bir anda Avrasyacı ekibe dâhil olan ve Ergenekon sürecinde mahkûmiyet alan yüzlerce muvazzaf subay TSK’da kilit pozisyonlara atandı? Kontrollü darbe sonrasında TSK’dan tasfiye edilen askerlerin listesini kimler hazırladı? Fişlemeleri önceden kim yapmıştı? TSK’da yaşları 55 ve üzeri olan general ve amirallerin Gülen Cemaati’nden oldukları iddiası tutarlı mıdır? Bir-iki kişi değil, 150’den fazla general ve amiralden bahsediyoruz. Bu general ve amiraller hayatlarında kaç kez Yüksek Askeri Şura ve diğer güvenlik prosedürlerinden geçtiler, haberiniz var mı? Yani AKP öncesinde ve sonrasında, bu subayların “temiz” oldukları onlarca defa devletin istihbarat birimlerince tescil edilmişken, bunlar nasıl bir anda “FETÖ’cü” ilan ediliverdiler? Bu general-amirallerin Batı yanlısı, AB entegrasyonunu destekleyen, Türkiye’nin NATO içinde bir oyuncu olarak varlığını sürdürmesi gerektiğine inanan kanattan olmaları düşündürücü değil midir? Tüm Batı yanlısı subaylar “FETÖ’cü” müydü? Bu inandırıcı mıdır?

Toparlayalım: Bir darbe girişimi iddiası var. Darbe girişimine katıldığı iddia edilen general ve amirallerin oranı ordudaki askeri varlığın yüzde ellisini kontrol ediyor, ama nedense darbeye çok düşük yüzdede askeri unsur kullanılıyor. Hâlbuki general ve amirallerin oranı yüzde elli – her iki general-amiralden biri! 15 Temmuz’da daha il saatlerde hükümet bu girişimin “fetö” tarafından gerçekleştirildiğini söylüyor! Sonradan ortaya çıkan belgeler bu girişimin önceden planlanmış olduğuna dair ciddi kanıtlar içeriyor! Bu arada darbe gecesi Rusya’nın önemli görevlileri Ankara’dalar. Darbe öncesi TSK ve MİT’te enteresandan öte hareketlilik var. Dahası darbeyi ihbar eden bir binbaşı var ki bir daha kendisinden haber alınamadı! Erdoğan’ın o gece nerede olduğu ve konumu ile saatleri arasındaki mevzu, son derece kafa karıştırıcı. Darbeye kalkışan askerler neden anlamsız hedeflerle uğraştılar da, mesela kilit konumlardaki siyasi karar alıcılara yönelik önlem almadılar? Köprüde, havaalanında vs. stratejik yerlerde çok küçük timlerle müdahalede bulunmalarının nedeni neydi? TRT ve diğer kanallarda neden eş güdümlü operasyon yerine cılız, dağınık ve baştan savma, adeta şov türü bir müdahale yapıldı? TBMM’deki havadan bombalama iddialarının aksine, neden blast etkisi dıştan içe değil de içten dışaydı? Neden bombalanan yerlerde iç mekânlarda yanma hasarı oluşmadı? Niçin uçaklar Saray’da hedef tutturamadı? Neden darbenin komuta hiyerarşisi hala ortada yok? Niçin 15 Temmuz sonrası elleriyle koymuş gibi yüz binler – fişlemelerin önceden yapılmış olduğunu gözümüze sokarcasına! – ihraç edildi ve tutuklandı? Peki, madem bu “temizlik” dedikleri takibat yapıldı, niçin bu “FETÖ’cü” askerler hala bitirilemedi? Neden her gün tutuklanan subay haberlerine uyanıyoruz? Bu askerler madem suçluydular, o halde niçin 15 Temmuz sonrası görevlerini yaptılar? Neden kaçmadılar? Niçin tutuklanan her asker söz birliği etmişçesine Cemaat ile uzaktan yakından hiçbir bağlantısı olmadığını söylüyor? Niçin rejimin kurgulu mahkemeleri bu subaylar aleyhinde ankesörlü telefon zırvası dışında tek bir kanıt ortaya koyamıyor?

Türkiye’nin Reichstag yangını

Türkiye’nin Reichstag yangını (Hitler döneminde Alman parlamento binasının rejim tarafından yakılması ve bunun muhaliflere yönelik cadı avının gerekçesi için kullanılması) olan 15 Temmuz kimlere “Allah’ın bir lütfu” idi, gelin bakalım: Erdoğan ve yakın çevresi, bu olayla beraber istedikleri rejim tipini kurdular ve konsolide ettiler. Avrasyacı Ergenekoncu derin devlet, kendi hizbini TSK’da kontrol pozisyonuna getirmeyi başardı. Rusya Türkiye’yi NATO ve Batı kulübünden uzaklaştırdı, kendisine bağımlı bir uydu haline getirdi. Erdoğan, Ergenekon ve Rusya üçgeni, 15 Temmuz’un kazananlar üçlüsüdür. Yani Tanrısal bir lütuf varsa, bu sadece Erdoğan’a değil, Avrasyacı ekibe ve Rusya’ya da yapılmıştır.

Peki, 15 Temmuz’un kaybedeni kimlerdir?

Tasfiye edilen TSK’daki NATO’cu kanat elbette oyunun büyük kaybedenidir. NATO-ABD-AB (Batı) Türkiye’nin Rusya yörüngesine girmesiyle beraber Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemin en önemli jeopolitik kaybını yaşamıştır. Türkiye içindeki insan hakları, demokrasi ve Batı yönelimli dış-güvenlik siyaseti savunucuları 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan Nasyonalist İslamofaşist ideolojiye yenik düşmüş, parçalara ayrışarak yok olmanın eşiğine gelmiştir. Kürtler, 15 Temmuz sonrası, daha önceden kazanım olarak elde ettikleri tüm özgürlüklerini yitirmişlerdir. 15 Temmuz ciddi bir jeopolitik güç kayması, bir heyelan, bir tür yıkıcı tektonik hareket meydana getirmiş, Avrupa-Karadeniz-Doğu Akdeniz- Ortadoğu-Kafkasya geometrisinde dikkate değer bir kuvvet değişimi oluşturmuştur. Buna göre, oyunun ana kazananı Rusya, ana kaybedeni ise NATO’dur. 15 Temmuz, bu çerçevede, içinde Türkiye içi ve dışı odakların rol oynadığı bir güç çekişmesinin hesaplaşması olarak tasvir edilebilir. TSK içinde bugün itibarıyla Avrasyacı (Rusya yanlısı) bir hizip, Türk iç siyasetinin görünmez eli, en güçlü belirleyicisi durumundadır. Suriye’deki politikalardaki değişmeden Rus S-400 silah sistemlerine, kamuoyundaki anti ABD, anti NATO ve anti AB söylemlerinden memleketin Ortadoğululaşması sürecine dek tüm gelişmelerin kritik momentumu 15 Temmuz!

Bu veriler ışığında, her ne kadar tüm büyük resmi göremesek de, yapbozda görünen parçalar itibarıyla 15 Temmuz bir anti-NATO operasyonudur. Bu operasyonda görüldüğü kadarıyla, Erdoğan da Avrasyacı derin yapı da ciddi roller üstlendiler. Rusya’nın rolü konusunda sadece emareler var ve spekülatif bir hipotez olmakla beraber, Rusların 15 Temmuz’daki etkisi konusuna odaklanmak ve eldeki verileri bu eksende yorumlamak, sanırım yanlış olmayacaktır. 15 Temmuz adlandırılırken, bu operasyonun bir anti-NATO operasyonu olduğuna yönelik göstergeler mutlaka hesaba katılmalıdır!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. NATO, neyin ne oldugunu anladiginda cok gec olacak.
    Planlarini degistirmeye baslasa iyi eder.
    Karargahlarinda dolasan “Rus ajanlari” ile mutlu mu acaba?

  2. Merhaba,
    Yazılarınızı ciddiyetle takip ediyorum. Ama sorularim dönüp dolaşıp bir noktada toplanıyor.
    Avrupa ve ABD Türkiye gibi kırılgan ve cılız bir ekonomiye, yönetimin bunca hatalarına ve dış dünyaya efelenmesine rağmen atı alan Üsküdar’ı geçmesine rağmen neden Armut topluyor/toplamaya devam ediyor? Bu kadar geniş bir batı blokuna bu kadar önemli bir konuda armut toplatan bir güç mü var? Eger varsa sizin bu tesbitleriniz o gücü varsaymasan nasıl isabetli olacak? Lütfen cevap verin de biz de bilelim gerçeği..
    Selametle..

  3. Aslinda bir anlamda iyiler kotuler cephelesmesi oluyor, hersey iki cepheye donusuyor, ayranin calkalanip ayran ve tereyaginin ayrismasi gibi, bir zaman sonra hangi tarafin iyiligi hangi tarafin kotulugu temsil ettigi anlasilinca milletin kimden kurtulmasi gerektigi hemen belli olmus olacak…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin