Tetikçi Mevlüt Mert Altıntaş, Cemaat’ten mi? [KARLOV SUİKASTİ GERÇEKLERİ-5]

HABER-İNCELEME | ERMAN YALAZ

19 Ocak 2014. Ankara’dan yola çıkan ve Hatay üzerinden Suriye sınırına giden 3 tır, savcılık emriyle durduruldu. Sevkiyat büyüktü. Tırlardaki silah ve mühimmatlar Suriye’deki radikal islamcı; El Nusra ve El Kaide gibi yapılara gidiyordu. Tırlar Ankara’dan çıkarken, ihbar alınmıştı. Savcı harekete geçti. Jandarma ve polis, ortak bir operasyonla tırları Hatay’ın Kırıkhan ilçesinden geçerken durdurdu. Şoförler araçlarından inmiyor, sevkiyatı yöneten MİT mensupları direniyordu. Savcı ‘arayın’ talimatı verdi. Arama başladı. Manzara ürkütücüydü; 1000 havan topu, 1000 top mermisi, 50 bin makineli tüfek mermisi, 30 bin ağır makineli tüfek mermisi vardı konteynerlarda. Tırlar ağzına kadar silah doluydu…

Yüksekler devreye girdi. MİT, HSYK, Adalet Bakanı, Başbakan… Büyük bir kriz yaşanıyordu. Suriye iç savaşını kanunsuz taşınan silahlara, belki de terör faaliyetlerine giden mühimmatlara ilaç deniyordu. İktidar savaş açtı. Savcılar, jandarmalar ve polislerin tutuklanmasına kadar uzanan yeni bir süreç başlatıldı. Erdoğan ve AKP aylarca ‘silah değil, ilaç var’ propagandası yaptı. Savcılık tespitleri ve görüntüleri Cumhuriyet’te Can Dündar imzasıyla manşet olunca Türkiye ve dünya kamuoyu ayağa kalktı. BM raporları, Rusya Genelkurmayından Amerika’dan gleen açıklamalar, AKP hükümetinin sadece 3 değil, binlerce tırla Suriye iç savaşına, üstelik radikal çetelere silah ve mühimmat taşıdığını tescil etmiş oldu.

DİZİLERDEN ÖRGÜT ÇIKARTMA TAKTİĞİ

Yaşananlar film değildi. Ancak AKP’nin güdümlü yargıçları Hizmet Hareketi ve cemaat davalarında olayları ya Samanyolu dizilerine ya Zaman gazetesi yazarlarının köşe yazılarına bağladı. Dizilerdeki senaryolar, örgüt eylemi diye lanse edildi. Köşe yazılarından, dizilerden darbe çıkarıldı. Selam Tevhid Davası, Zaman Gazetesi’ne el konulma kararları, MİT tırları gibi birçok cemaat davasında ve operasyonlarında  diziler üzerinden örgüt kurma taktiğine başvurdu savcı ve hakimler. İddianamelere halka satmak daha kolay oluyordu; ‘bak bunlar yapmış, filmini de çekmiş’ demek için propaganda makinesinin bu yalanlara ihtiyacı vardı.

SAVCININ AKLINA GÖRE 2016’DAKİ KARLOV SUİKASTI 2014’TE SAMANYOLU TV’DEYMİŞ!

Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti iddianamesinde de savcı Adem Akıncı aynı tekniği kullandı.  İki dizi üzerinden suç üretmeye çalıştı savcı. İlki MİT tırlarıyla ilgiliydi. İddianameye göre, Samanyolu Televizyonu’nda ‘Şefkattepe’ dizisinde karar kurulu sahnesi oynanmış, Türkiye’nin teröre destek veren ülkeler arasına sokulacağı, El Kaide ve radikal terör örgütlerine yardım ediyor algısı oluşturulup yalnızlaştırılacağı diyaloglar şeklinde senaryo olarak gösterilmişti. Savcıya göre, cemaat hükümete darbeyi dizi mesajlarıyla veriyordu!

Adem Akıncı, Karlov suikastını da bir başka diziye bağladı. Savcının iddiasına göre, Samanyolu’nda yayınlanan Nizama Adanmış Ruhlar isimli dizinin 89. bölümünde bir büyükelçinin ölümü canlandırılmıştı. Dizideki sahnelerde, eşiyle resim sergisini gezen bir büyükelçinin bardağına zehir atılıyor, sonra silahlı saldırı yapılıyordu. Dizideki suikast engelleniyordu. Garson ve daha sonra elçiyi vurmak isteyen bir başka kişi polis tarafından etkisiz hale getiriliyordu. Dizi 30 Aralık 2014’te yayınlanmıştı.

Güdümlü yargıçları Hizmet Hareketi ve cemaat davalarında olayları ya Samanyolu dizilerine ya Zaman gazetesi yazarlarının köşe yazılarına bağladı. Dizilerdeki senaryolar, örgüt eylemi diye lanse edildi. Savcı Adem Akıncı da, Samanyolu’nda yayınlanan Nizama Adanmış Ruhlar isimli dizinin 89. bölümündeki sahneleri suikast kararının o dönemlerde alındığını iddianameye yazdı.

NİZAMA ADANMIŞ RUHLAR’DAKİ SAHNE

Karlov suikastini cemaatle irtibatlandırmak isteyen savcı bunu iddianamesine şöyle taşıdı: “19/12/2016 tarihinde meydana gelene somut olayla ilgili olarak F…/PDY silahlı terör örgütünün yayın organı olan Samanyolu TV isimli televizyon kanalında yayınlanan Nizama Adanmış Ruhlar isimli dizinin 89. Bölümünde soruşturma konusu olayın canlandırıldığı, sergi salonunda bir Büyükelçinin öldürülmesi planına burada açıkça yer verildiği, 19/12/2016 tarihinde meydana gelen silahlı saldırı eylemi ile ilgili dizinin 30 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan 89. Bölümünde işlenen suikast olayının benzerlikler gösterdiği tespit edilmiştir. Söz konusu dizinin ilgili bölümünün incelenmesi neticesinde F…/PDY silahlı terör örgütünün elinde 2014 yılı Aralık ayı itibariyle hazır halde bulunan bir Büyükelçiye yönelik suikast planının bulunduğu anlaşılmıştır.”

Evet, yanlış okumadınız. Büyükelçi suikastının 2014 yılında planlandığını, hazır bekletildiğinini yazmıştı savcı.

SAVCI ÇARK EDİYOR: DİZİ DEĞİL, AMERİKA’DAKİ TOPLANTIDA KARAR ALDILAR!

Suikast kronolojisi bu kez Aralık 2014’e kadar götürülüyordu. Ancak iddianamenin ilerleyen pragraflarında Karlov suikastı kararının cemaatin Amerika’da Ocak 2016’da yaptığı otel toplantılarında alındığı ileri sürüldü. Savcı iddianamenin ‘saldırı planı’ başlığı altında şunları yazdı: “…… numaralı bylock kullanıcılarına “konu: Notlar 3 Ocak” başlıklı “Amerika genelinde yapılan otel programlarının genel olarak iyi geçtiği anlatıldı H.E.ye. Şerif Ali Tekalan abi söz aldı…” şeklinde mesaj göndermiş olduğu belirlenmiştir.”

“… 2016 yılının Ocak ayında ABD ülkesinde bulunan otellerde örgütsel toplantılar gerçekleştirmesi hususu C.Başsavcılığımız tarafından oldukça dikkat çekici görülmüştür” denip olay Prof.Dr. Şerif Ali Tekalan üzerinden Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen’e bağlanmak isteniyordu.

Şerif Ali Tekalan, 2015 yılından itibaren yurtdışında yaşıyordu. Ancak savcı Karlov’un suikaste uğradığı fotoğraf sergisinin organizatörü Timur Özkan ile Tekalan’ın tanışıklığı olduğu teziyle kendince ‘emir komuta’ zincirini (!) tamamlıyordu. İddianamedeki bu akıl almaz senaryoya göre; 2014’te Samanyolu dizisinde mesaj verilmiş, 15 Temmuz darbe girişiminden 6-7 ay önce Karlov suikastı Amerika’da kararlaştırılmış, cemaatin kripto polisi Mevlüt Mert Altıntaş suikastı icra etmişti.

POLİS OKULUNDAKİ CEMAATÇİ ÖĞRENCİLER VE TOPLANTILARI

Peki Sosyal Doku Vakfı başta olmak üzere El Nusra, El Kaide gibi yapılarla yoğun teması gün gün iddianameye yansıyan Mevlüt Mert Altıntaş ne kadar cemaatçiydi? Hizmet Hareketi ve cemaatle tanışıklığı neydi? Akrabaları, banka hesap numaraları, dersane, yurt bağlantıları neydi? Polis Meslek Yüksek okulundaki arkadaşlarıyla nasıl tanışmıştı, neler yapmıştı?

Savcı Adem Akıncı’nın  Altıntaş’ın ailesi, arkadaşları üzerinden sorguladığı bilgiler açık şekilde polis okulu öncesinde ve mezun olup Ankara’ya yerleştikten sonra Mevlüt Mert Altıntaş’ın cemaat irtibatının olmadığını gösteriyor. Buna karşın savcı iddianamede Altıntaş’ın ‘kripto bir cemaat polisi’ olduğu iddiasıyla varsayımlar üzerinden bir örgüt kuruyor. Akıncı, bunun için ilk yol olarak Ocak 2017’de aynı okuldan mezun polis meslektaşlarını sorguya aldı. Bir kısmı halen tutuklu olan suikastçi Altıntaş’ın İzmir Polis Meslek Yüksek Okulu’ndan arkadaşları olan isimler ilk kurbanlar oldu. Suikastle hiçbir ilişkileri olmadığı halde şüpheli olarak iddianameye dahil edildiler. Nurettin Yıldız ve Sosyal Doku ekibini, İHH, El Nusra, El Kaide görüşmelerini ve somut delilleri görmezden gelen savcı, kafasındaki örgütü böyle kurgulamaya başladı.

BANKASYA, BYLOCK, DERSHANE YOK….

Mevlüt Mert Altıntaş, Hizmet Hareketi ile irtibatlı yurtlarda kalmamış, cemaatin okullarına, dersanelerini gitmemişti. Bankasya’da hesabı, ByLock listelerinde adı yoktu. Karlov suikasten sonra olayı cemaate bağlamak için yandaş medyanın attığı ‘cemaat dersaneleri gitti’ iddiasını bizzat ailesi yalanlamıştı. Ortaokul sürecinde Söke’de Konaklı Dershanesi’ne gitmişti. Polis olmak hayaliyle 2012 yılında İzmir Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksek Okulu’nda okumaya başladı. Polis okulundaki en yakın arkadaşı Sercan Başar idi. İçine kapalı sessiz bir tipti Altıntaş. Sınıftaki arkadaş çevresi Kadir Şamlı, Kaan Bülbül, Cem Yıldız, Ufuk Gül, Bilal Dereli, Doğukan Söylemez, Cüneyt Saatçi gibi isimlerden oluşmuştu. Onlarla ilişkisi mesafeliydi. Çoğu sadece polis okulundaki arkadaşlıklarından dolayı Karlov Suikastı davasında yargılanan bu isimler 2014 yılında mezun oldu. Her biri farklı görevlere gitmişti. Sercan Başar ve Altıntaş; Ankara’ya Çevik Kuvvet Polisi olarak tayin olmuşlardı.

Mevlüt Mert Altıntaş, Hizmet Hareketi ile irtibatlı yurtlarda kalmamış, cemaatin okullarına, dersanelerini gitmemişti. Tetikçi polis Altıntaş’ın en yakın arkadaşı Sercan Başar, kendilerini İzmir’de sohbete ilk Kaan Bülbül’ün götürdüğünü, 2013 sonunda bu sohbetlerin bittiğini, Ankara’ya geldikten sonra Nurettin Yıldız’ın sohbetlerine gitmeye başladıklarını aktardı. Savcı, polis okulundan örgüt çıkartmak istiyordu. Bu nedenle iki ismin son iki yılında Sosyal Doku ve İslamcı yapılar üzerinden nasıl radikalleştiklerini, El Nusra ve El Kaide’ye kadar savruluşlarını ısrarla kaçırdı ve soruşturma dışı tuttu.

17 ARALIK SÜRECİNCE TÜM İRTİBATINI DA KESTİ

Polis okulundaki arkadaşlarının ifadelerine göre Mevlüt Mert Altıntaş, Sercan Başar ile birlikte cemaatin İzmir’deki evlerinde bazı sohbetlere katılmıştı. Savcılıktaki ifadelere göre arkadaşları, sabah kahvaltıları, Risale ve Kur’an dersleri, sohbetler ve Fethullah Gülen’in vaazlarından bir kısmını dinlediklerini, buluşmalarının hep bu eksenli olduğunu anlattı. Örgüt faaliyeti diye yazılıp çizilenler, iddianamedeki ifadelerde böyle diyordu. 17-25 Aralık süreci olarak anılan ‘Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturmaları’nın ardından ‘iktidarın baskısı olur’ çekincesiyle bu öğrencilerin birliktelikleri bitti. Öğrenciler Hizmet Hareketi ile irtibatlı gözükmek istemiyordu. Bazıları ise keskin şekilde kopmuş, sohbetlerden de Hizmetle irtibatlı kişilerden de uzak kalmayı seçti. Altıntaş bunlardan biriydi. İddianamede onu 2012’den sonra İzmir’de, 2014’ten sonra Ankara’da tanıyan her tanık ve şahidin ortak noktası buydu. Mevlüt Mert Altıntaş; cemaat, Hizmet Hareketine mesafe koymanın ötesinde, onları düşman olarak gördüğünü defalarca beyan etti.  Polis okulundaki üç beş sohbetin yerini Sosyal Doku’nun etkinlikleri aldı.

Tetikçi polis Altıntaş’ın en yakın arkadaşı Sercan Başar, kendilerini İzmir’de sohbete ilk Kaan Bülbül’ün götürdüğünü, 2013 sonunda bu sohbetlerin bittiğini, Ankara’ya geldikten sonra Nurettin Yıldız’ın sohbetlerine gitmeye başladıklarını aktardı. Başar o süreci  özetle şöyle anlatmıştı: “Mevlüt Mert Altıntaş’ı polis okulundan tanıyorum. Aynı sınıfta okuduk. Okulu bittikten sonra Ankara’ya tayinimiz çıktı. Demetevler’de birlikte bekar evinde kaldık. İzmir ilinde bulunduğumuz süre içerisinde bir kaç kez F… cülere ait olduğunu bildiğimiz bir eve Kaan Bülbül’ün götürmesi üzerine gittik. Bir kaç kez sohbete katıldık. Bu evde Hamza (Bazı isimler ‘üniversite öğrencisi Burak’ diyor) isimli  bir şahıs vardı. Sohbetleri o yapıyordu. Risale-i Nur okuyordu. Mevlüt ve benim dışımda Kaan Bülbül, Ufuk Gül, Kadir Şamlı gibi arkadaşlarda buraya geldi, Cüneyt Saatçi’yi ise bir kez gördüm. Benim de Mevlüt’ün de bir kod ismi yoktu. Bahsettiğim sohbet olayları 2013 yılında oldu. Ankara’ya tayinimiz çıktıktan sonra hiçbir şekilde bu evlere gitmedik. İrtibatımızı kopardık. Kimseyle görüşmedik.”

İZMİR’DEN ANKARA’YA RADİKAL ÖRGÜTLERİN KUCAĞINA

Ankara’ya geldikten sonra iki isim de Sosyal Doku Vakfı’nın sohbetlerine gitmeye başlamıştı. Polis okulundaki Hizmet Hareketi ile ilişkileri daha öteye gitmemişti. Sercan Başar ve Mevlüt Mert Altıntaş’ın Ankara’ya geldikten sonra istikametleri Nurettin Yıldız ve ekibine, radikal İslamcı örgüt ve derneklere dönmüştü.

Sercan Başar evlendikten sonra Mevlüt Mert Altıntaş, Keçirön’e taşındı. Artık Avukat Serkan Özkan ile aynı evde kalmaya başlamıştı. Odasına çekilip dışa kapalı bir hayat yaşıyordu. İlk tanıştıklarında Mevlüt Mert ile konuştuklarını Özkan da savcıya anlattı. İddianameye yansıyan ifadesinde Özkan, Altıntaş’ı Nurettin Yıldız grubundan tanıdığını söylüyordu. Altıntaş’ın yeni ev arkadaşı olan Özkan, ‘beş vakit namazını kılan biriydi’ dediği Altıntaş’a ‘FETÖ’ ile alakasının olup olmadığını sorduğunu ve ‘Kesinlikle hayır’ yanıtı aldığını ifade ediyordu.


Altıntaş’ın son ev arkadaşı Avukat Serkan Özkan’ın AKP ile yakın ilişkileri vardı. Evde birlikte oturmaya başlamadan önce Mevlüt Mert ile yaptığı konuşmayı ifadesinde anlatan Özkan, onun cemaatçi olmadığını, kendisine yöneltilen soruları kesin dille reddettiğini anlattı. Avukatın AKP ile ilişkileri, olay günü neden İstanbul’da olduğu ile ilgili tetkikler yapılmadı.

ÇEVİK KUVVETTEKİ ARKADAŞINA ‘SELEFELİK’ TARİFİ

Altıntaş suikasten 2 hafta önce telefon ederek Çevik Kuvvet’ten Hasan Tunç ile görüşmüştü. Kendisini Menzil Cemaati aidiyetiyle tanıtan Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü polislerinden Hasan Tunç, tayinler sürecinde Altıntaş’ı tanımıştı. O da Karlov’u vuran Altıntaş’ı namaz kılan, içine kapalı, kadın görünce başını başka yöne çeviren birisi olarak anlattı. Tunç’un anlatımına göre tetikçi polis Altıntaş, eski ev arkadaşı Sercan ile birlikte birgün kendisine, “sende namaz kılıyorsun, hangi gruba gidiyorsun, kimdensin” diye sormuştu. Menzil cevabı veriponların hangi gruba bağlı olduğunu sorduğunda Mevlüt Mert Altıntaş, ise hiçbir gruba dahil olmadığını, sadece Allah ve Kur’an yolunda yürüdüğünü, onlara tabi olduğunu söylemişti. Altıntaş, ‘Selefelik’ dememişti, ancak meslektaşına yeni yolunu tarif ediyordu.

Mevlüt Altıntaş ve Sercan Başar’ın Sosyal Doku Ankara Grubundaki hocası İbrahim Yılmazoğlu, 2 yıl boyunca neredeyse her hafta bu polislerle görüştü. Yılmazoğlu’nun, Mert Altıntaş’ın cemaat aidiyeti olup olmadığına dair verdiği bilgiler aynen şu şekilde iddianameye girmişti: “Sohbetlere Mevlüt ve Sercan’ın katılmaya başladığı dönemde kendilerinin polis olduklarını beyan ettiklerini, yine başka bir gün Sercan’ın kendisine “Polis okulu döneminde F… yapılanması içerisinde olduklarını ancak 17 – 25 Aralık’tan sonra onlardan kurtulduğunu” söylediğini, … F…’nün dini olarak doğru bir yapılanma olmadığı şeklinde sözler sarf ettiğini hatırladığını…”

Altıntaş’ın sıkça Nurettin Yıldız’a bağlı kişilerin oluşturduğu Sosyal Doku Vakfı toplantılarına katılıyordu. Yılmazoğlu, sohbet hocası olmasına karşın Altıntaş’ın arkasında namaz dahi kıldığını söylemişti.

BABASI ESRAFİL: GÜLEN DEĞİL, NURETTİN YILDIZ’IN KİTAPLARINI OKUYORDU

Ailesi de savcılık ifadelerinde benzer şeyleri anlatmıştı. Çocukları ‘cemaatçi’ değildi. Altıntaş’ın annesi Hamdiye, babası Esrafil ve üvey kızkardeşi Seher, failin Fethullah Gülen’den ve cemaatten söz ettiklerini hiç duymadıklarını ama Nurettin Yıldız kitapları okuduğunu gördüklerini aktarmıştı. Babası Esrafil Altıntaş’ın oğlunun Ankara’daki evini ziyaretini anlattığı ifadelerinde  her ikisinin namazlarını birlikte kıldıklarını, evde Kuran okuduklarını, Nurettin Yıldız’ın kitaplarını okuduklarını gördüğünü, ayrıca evlerine hergün Akit gazetesinin geldiğini, bunun dışında Fethullah Gülen’e ait herhangi bir kitap görmediğini söyledi.


 

Babası Esrafil Altıntaş’ın ifadesiyle saldırgan Mevlüt Mert Altıntaş, suikast günü 16.00 sularında kendisini ve annesini aradı. Annesi ile telefonda helalleşmişti. Aile polis ve savcılık sorgularında oğullarının cemaatle irtibatı olmadığını Nurettin Yıldız’ın kitaplarını okuduğunu en yakın arkadaşının Sercan Başar olduğunu anlattı. Ancak bütün açık delilleri görmezden gelen savcı, Altıntaş’ın kripto cemaatçi olduğu tezi üzerinden farazi bir örgüt kurdu.

ADIM ADIM RADİKALLEŞMEYE: FOTOĞRAF ÇEKTİRMİYOR; TV İZLEMİYOR

Tetikçi polisle ilgili ailesinden basına yansıyan bilgiler de oldu. Onlardan biri Hürriyet’in Nurettin Kurt imzasıyla olayın sıcak günlerinde yapılan haberdi. Habere göre Hürriyet’in ulaştığı yakın bir akrabası, Andrey Karlov’u vuran Mevlüt Mert Altıntaş’la ilgili detayları anlatmıştı. Bu isim Altıntaş’ın son zamanlardaki değişiminin ailenin de dikkatini çekmeye başladığını söyleyerek, “Fotoğraf çektirmeyi, sosyal medyayı, televizyonu açmayı dahi sevmeyen bu çocuk nasıl oldu da bu kadar kamera, fotoğraf makinesi, televizyon önünde gözünü kırpmadan bu suikastı yaptı bize çok tuhaf geldi” ifadelerini kullandı.

AİLESİ ÇIKIŞIYOR: AMMA DEĞİŞTİN!

Hürriyet’in haberi şöyle devam ediyordu:

“Akrabası, küçüklüğünden bu yana Altıntaş’ı yakından tanıdığını ifade ederek şöyle devam etti: “Hatta Kuşadası’na denize girmeye gittiğimizde bizimle fotoğraf bile çektirmezdi. Ama son geldiğinde denize bile girmemiş. Hatta artık televizyon dahi açtırmıyormuş evde. Bu değişimi biraz evdekilerin tuhafına gitmiş. ‘Amma değiştin’ diye de çıkışmışlar. 6-7 aylık bir süreç olduğunu sanmıyorum. Son 2-2.5 yılında yani mesleğe girdikten sonra böyle değiştiğini düşünüyoruz. Bizim bildiğimiz kadarıyla bir kız arkadaşı yoktu.”

İTİKAFTA GELEN İKNA VE POLİSLİĞE DEVAM KARARI

Altıntaş’ın cemaatle irtibatının olmadığının Ankara’ya geldikten sonra hızlı bir değişim yaşadığının, tek şahitleri ailesi ve akrabaları değildi. 2016’nın Ramazan ayında birlikte itikafa girdikleri, Sosyal Doku Vakfı Ankara Grubu hocası Süleyman Vatansever başka bir ayrıntıyı daha paylaşıyordu. Mehmet Akif Ersoy Camii’nde itikafa girdikleri dönemde Altıntaş, Sosyal Doku Hocası Vatansever’e polisliği bırakmamak üzere ikna edilmek üzere bilgilendirilmişti. Altıntaş’ın mesleği bırakma isteğini Vatansever’e ileten haftalık sohbet hocası İbrahim Yılmazoğlu idi. Süleyman Vatansever’e Mevlüt Mert Altıntaş’a nasihat ve ikna görevi verilmişti. Altıntaş, polisliği bırakmak istiyordu. Suriye’ye gitmek gibi radikal fikirleri vardı.

O bilgiler iddianameye şöyle girdi: “….Mevlüt Mert Altıntaş’ın İbrahim Yılmazoğlu’nun aracılığıyla itikafa katıldığını, Mevlüt’ün mesleği bırakacağı yönünde söylemlerde bulunması nedeniyle İbrahim Yılmazoğlu’nun nasihat etmesi amacıyla Mevlüt Mert Altıntaş’ı gönderdiğini, bu nedenle camide kaldıkları süre içerisinde kendisine işi bırakmaması için nasihatlerde bulunduğunu, kendisinin mesleği bırakmaktan vazgeçtiğini, itikafta kaldıkları süre içerisinde çok sessiz, konuşmayan bir tip olduğunu gördüğünü….”

Sosyal Doku sohbet imamı Vatansever’in anlatımıyla Mevlüt Altıntaş, aylardır yakın çevresiyle paylaştığı polisliği bırakmak fikrinden itikaftan sonra vazgeçmişti. Peki Altıntaş, neye ikna olmuştu da? Müslümanları kurtarmak, cihat fikirleri, biran da sönmüş müydü? Yoksa ustaca yönmü değiştirilmişti?

Bu ilişkiler takip edilmedi. Polis okulu arkadaşlıkları ve baz istasyonu ortaklıkları üzerinden Karlov suikastının bir numarasını cemaate bağlamaya çalışan savcı Adem Akıncı, polis Altıntaş’ın Ankara’da radikal yapıların kucağında büyüyen isteklerini ve ilişkilerini çözmek istemiyordu.


Tetikçi Polis Altıntaş ile 10 gün itikafta kalan Sosyal Doku Vakfı Ankara Grubu hocası Süleyman Vatansever, onu mesleği bırakmaktan vazgeçirdiğini ifadesinde anlattı. Polisliği bırakıp Suriye’ye gitmek isteyen Altıntaş’ın neye ikna edildiği ise hiç sorgulanmadı.

‘MÜSLÜMANLARA ZULME KARŞI BİR ŞEYLER YAPMAMIZ LAZIM!’

Altıntaş’ın polisliği bırakma fikrini açtığı ve kapalı kişiliğine rağmen dertlerini paylaştığı bir isim daha vardı. O  kişi Fadime Kara idi. Kırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencisi olan Fadime Kara 2014 yıl Haziran ayında Sercan Başar ve eşinin aracılığıyla Mevlüt Mert Altıntaş ile tanıştı. Ankara’da Armada Alışverişmerkezi’nde buluştular. Mert evlilik teklif ediyordu.Masada o konuştu, Fadime Kara dinledi. 4-5 gün sonra mesajlaşmaya başladılar. İlk görüşmeleri başarısız olmuştu. Ancak ilişki bitmedi. Altıntaş, Fadime Kara’yı 2016 Nisan Mayıs aylarında yine mesaj yağmuruna tutmuştu. Evlilik konusudan ciddi olduğunu söyleyen Mevlüt Mert’e Fadime Kara, konuyu ailene aç demişti. Gerçekleşmedi.

Ekim-Kasım aylarında aramalar tekrar sıklaştı. Altıntaş, izinde ailesinin yanındaydı. Fadime Kara’nın ailesi kızlarının bir polisle evlenmesini istemiyordu. 18 ya da 19 Kasımda irtibatları koptu. Fadime Kara ile yaşanan ilişkinin kronolojisi buydu. Ancak Kara, Altıntaş’ın gelecek planları, psikolojisi ve yaşadığı değişimi yakından takip etmişti. Savcıya bunları da anlattı. Gel gitleri olan, çok karamsar, mutlu olmayı beceremeyen, ailesi ile ilişkisi iyi olmayan; kendisinin muhafazakar bir yapısının olduğunu ancak bunu ailesininin anlamadığından şikayet eden, a-sosyal, telefonde uzun ve medebi mesajlar yazan biriydi Altıntaş. Mesajlarında, Amerika’nın dünya üzerindeki etkisi, Müslüman ülkelerdeki zulümlerinden bahsetmişti. Dünya Müslümanlarının yaşadığı zulümler ile ilgili olarak bir şeyler yapmaları gerektiğini, sessiz kalmaları durumunda kendilerinin de sorumlu olacağını yazmıştı.

İzmir’de Polis Okulu sohbetleri ile Cemaat irtibatı kurulan, ancak son 2 yılında Ankara’da Sosyal Doku Vakfı üzerinden radikal İslamcıların kucağına savrulan polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş, keskin ve katı bir cihatçıya dönüşmüştü. Nurettin Yıldız’dan El Kaideci Abdülkadir Şen’e, İHH’dan El Nusra’ya ve Suriye’deki cihatçılara uzanan ilişkiler zinciri böyle kurulmuştu. Polis okulu sohbetlerindeki Mert gitmiş, yerine Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’ı kameraların önünde 10 mermi ile katleden, ve  El Nusra neşidi okuyan İslamcı radikallerin devşirdiği Mevlüt Mert Altıntaş gelmişti….

YARIN: MİT’İN GÖLGESİ KARLOV SUİKASTINDA; SAVCININ SORAMADIĞI SORULAR NELER?

İlişkileri deşifre olan Bakan’ın aklına 5 gün sonra cemaat geldi! [KARLOV SUİKASTİ GERÇEKLERİ-4]

Suikastın konuşulmayan delilleri ve gizemli Ruslar [KARLOV SUİKASTİ GERÇEKLERİ-3]

Tetikçi, Nurettin Yıldız, El Kaide, İHH ve El Nusra ile nasıl irtibat kurdu? [KARLOV SUİKASTİ GERÇEKLERİ-2]

Radikal İslamcıların devşirdiği tetikçi polis [KARLOV SUİKASTİ GERÇEKLERİ-1]

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin