Tanıdığım isimler ve bir tartışma…

YORUM | VEYSEL AYHAN

Yazının konusu bizim Tr724’teki makaleleri de seslendiren Zeynep Kaya Hanımefendi’nin İlahiyatçı Hüseyin Kara Hoca ile VideonTr’deki programı. Bu platformda Zeynep Hanım çok iyi sorular sorarak başarılı programlar yapıyor. Konumuz tartışma çıkaran son programı.

Bülent Keneş’i çok severim. Mesleğine böylesine kilitlenmiş az insan vardır. Bir müddet beraber çalıştık. Kendisinden çok istifade ettim. Gazetecilik ilkelerine sadakati ve insani refleksleri fevkalede imrendiricidir.

Yazarken çok rasyonel ve makuldür. Oturup konuştuğunuzda çok şeker bir insandır. Candan arkadaştır. Ama twitter’a girince anında elinde kılıç bir şövalye olur. Ömerî bir fıtrat takınır. Şimdi böyle bir insana “Siz gazeteci değilsiniz” dediğinizde ondan işiteceğiniz lafı hesaplamanız lazım. Keneş, o sözü alır, görünen ve görünmeyen siyak ve sibakını hesaplar, hapisteki meslektaşlarını düşünür, sözün yapacağı etkileri hesaplar, haklı olarak öfkelenir. Bazen ‘keşke demeseydi’ dediğim ithamlarda da bulduğu olur.

Aynı sözleri ben işittiğimde benzer tepkiyi vermem. Söyleyenin konumunu, yaşını, içinde olduğu atmosferi, muhtemel önyargılarını düşünür, çoğu zaman avukatlığına soyunurum. Ama bu, hakkı ketmetmeyi gerektirmez. Binlerce gazetecinin “mesleki” hakkı görmezden gelinemez. Siz kan ter içinde mesleğini yapan binlerce cerraha, doktora ‘bunlar doktor değil bahçıvan deseniz’ onların mesleki emeklerini yok kabul etmiş olursunuz. Hakkı ikrar etmek gerekir. Ama bunu bazen sıcağı sıcağına değil de tartışma sakinleşince yapmayı doğru bulurum. Tartışma; gürültü, patırtı içinde yapıldığında ondan bir fayda elde etmek mümkün olmaz.

Takdir ettiğim, sevdiğim bir gazeteci olan Ahmet Dönmez, bu konuda hem yazılı hem de sözlü olarak cevap verdi. Onda da ‘keşke şu birkaç kelimeyi demeseydi’ dediğim sözler oldu. Ama tek derdi var: Arkadaşlarının mesleki hukukunu savunmak. ”Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar.” Bizi rahatsız etse de buna açık olmak lazım. Herkes konuşmalı. Kimsenin lafı ağzına tıkılmamalı.

Tartışmanın odağındaki isim Hüseyin Kara Hoca. 60 yıl aktif hizmet gönüllülüğü yapmış bir insan. Başka bir derdi veya işi olmamış. Aşkın gözü kördür. Hiçbir âşık objektif kalamaz. “Gazeteci” kimdir, bilmiyor gibi. Bu insanı birkaç cümlesi üzerinden “infaz” etmeyi doğru bulmam. Hoca, muhtemelen karşılaştığı bir iki kötü örnekten genelleme yapıyor. Zannımca karıncayı incitmekten sakınan bu insan, programdan sonra “ben nasıl maksadımı aştım böyle bir söz ettim” diye bin defa pişman olmuştur. Niyet okumaya gerek yok. Kendisi asıl niyetini ifade edecektir, eminim nezaketi gereği, kırdığı insanlardan özür dileyecektir.

RENCİDE YERİNE TEBRİK

Bilhassa bu süreçte gazetecilerin hakkını yememek lazım. Yakından tanıdıklarım var. Pek çoğu ağır ve zor şartlar altında mesleklerini devam ettiriyor. Kimisi pizza dağıtıyor, bunun yanında mesleğini devam ettiriyor. Kimileri bulaşık yıkıyor, ardından analiz yazıyor. İçlerinde vaktiyle büyük medya kuruluşlarında Genel yayın yönetmenliği yapmışlar var. Şimdi Über yapıyorlar. Bazısı gece işten dönüp bilgisayarın başına oturup haber yazıyor. Bir başkası, bulunduğu ülkede kadri bilinmeyince her gün ortalama 3-4 ayrı apartmanın merdivenlerini temizliyor, o yorgunluğun üstüne oturup yazısını yazıyor. Böyle örnekler çok. Bu çilekeş gazeteciler, sadece doğruyu arama gayreti ve mesleklerini yapmak kaygısı taşıyor. İşini Allah rızası için yapmak bundan farklı bir kapıya çıkmaz. Bu arkadaşların hakkını teslim etmemek, yapılan emekleri tahfif etmek en hafif ifadesiyle “ayıp” olur.

Sadece yazılı medya, haber siteleri değil, MoonStar’da çok üst düzey başarı yakalayan, Bold’da milyonlara ulaşan gazeteci arkadaşlarımız var. Büyük bir başarı ile politik mizah ve komedyenlik yapan, bağımsız patreon hesaplarda ve daha pekçok medya platformunda araştırmacı gazeteciliklerini sürdüren mesleğin yüz akı isimler var. Bu arkadaşların hakkını yememek lazım. Bilakis hepsine destek olmak, patreon’la ayakta durmaya çalışanlara imkan ölçüsünde destek olmak insani bir vecibe.

Bu arkadaşları rencide etmek yerine el üstünde tutmak, zor şartlara rağmen mesleklerini yaptıkları için tebrik etmek gerek. Bunu da en iyi “vefa”yı hayatlarına şiar edinen Hizmet gönüllüleri ve saffı evveli teşkil edenler bilecektir.

Netice olarak…

Zor günlerden geçiyoruz. Herkes belli bir ölçüde yaralı. Herkesin canı dudağında. Ruhumuzda travmatik izler oluştu. Sık sık nüksedebiliyor. Herkesin bardağı taşmak üzere. Bazen bir rahmet damlası bazen istemsiz sıçratılan bir damla su, bardağı taşırabiliyor. Bu zor günleri insanları kırıp dökmeden atlatabilmek, ettiğimiz sözlerde, yazdığımız kelimelerde âdil olmayı başarmak büyük maharet. Daha ötesi ise insanların ürettiği şimşek ve elektriklere paratoner olabilmek. Gerisi Allah Kerim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Ben kendi adıma bu süreçte hiçbir arkadaşıma gönül koymuyor koyamıyorum. Savcılarda, mahkemelerde ismimi verenler dahil. Evet yazıda dendiği gibi herkes biraz yaralı ve ölçü kaçıyor zaman zaman. Gün gelip bu günler geçtiğinde pişman olmamaya çalışıyorum söylediklerimden…

  2. Yerinde bir yazi keshke buyuklerimiz boyle oturup biri birini kirmadan anlasabilseler,ama herkes de yarali gecer bu gunler Allahin izniyle
    Tesekkur ederiz yazi icin

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin