Sorularla “Türk solunu” tanıyalım

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Soru: Türkiye’deki merkez sol aslında nedir?

Türkiye’deki merkez sol aslında sol değildir. Bu yanıt kafa karıştırıcı olsa da, işin özü böyledir. Demokratik sol (Avrupa tipi sosyal demokrat ya da demokratik sosyalist olan siyasal akım) ekonomi-politik olarak Marksiyan, siyasi olarak liberal-demokratik düzeni benimsemiş olmalıdır. Yani ekonomi politik alanda sosyal piyasa ekonomisinden, devlet yönetimi olarak çok partili, çoğulcu, rekabetçi bir hukuk devletinden yana olmalıdır. Marksiyan tanımı ekonomi politiğin sol partilerin ana siyaset alanı olmasından kaynaklanır. Ama Marksiyan olmak Marksist olmaktan farklıdır. Marksist sol akımlar devrimci ve sınıf farklılıklarını reddeden, proletarya (işçi) sınıfının diğer sınıfları tahakkümü altına alması gerektiğine inanan, yöntem olarak zorlayıcı ve yasa dışı şiddet yolunu seçen hareketleri betimler. Oysa sosyal demokrat ya da demokratik sosyalist olan siyasi akımlar, devrimi değil, devletin demokratikleşerek dönüşümünü benimser. Her iki yönelim de, sınıflar arası eşitsizliklerin ortadan kaldırılması ya da mümkün olduğunca azaltılmasını hedefler. Sol partilerin ve hareketlerin ekonomi-politiği ideolojik merkezlerine almamaları düşünülemez. Bu açıdan değerlendirildiğinde CHP sol bir parti değildir. CHP’nin ekonomi-politiği programının merkezine yerleştirmiş olduğunu kim iddia edebilir? Bugünkü CHP’de merkezde olan önemli siyasi konuların arasında ekonomi-politik ilk sıralarda yer almaz. Oysa laik devlet, devlet merkezci bakış, Kemalist 1920’lere ve 1930’lara öykünen ve bu dönemlerdeki rejimi idealize eden bir yaklaşım, CHP’nin birincil varlık nedenleridir. Sol partiler dönüşümü hedefler ve var olan sosyoekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldırma hedefine yönelir. Oysa CHP bir müteahhit partisidir. Her ne kadar seküler toplum hedefi ve cinsiyetler arası eşitsizliğin azaltılması gibi konular ilerici (progresif) sol politikalar alanına da girse, dediğim gibi bunlar ana merkez değil, ekonomi-politiğin tamamlayıcısı yan politika alanlarıdır.

Soru: Merkez solun dünya görüşü nedir?

Türkiye’de merkez sol olarak tanımlanan siyasal hareketler kendilerini geleneksel-modern ayrımında tanımlar. Buna göre Merkez sol ve CHP modernleşmeci dinamikler içerir. CHP çizgisi, tüm Türk modernleşmeci dinamikler gibi modernleşmeyi Avrupalılaşmak-Batılılaşmak olarak algılamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda Fransız ve Alman hayranlığı olarak başlayan erken dönem modernleşmeciler, Fransızca konuşarak, Avrupa tipi eğitim alarak, Avrupa’da meydana gelen ilerlemeleri ve yenilikleri Osmanlı ülkesinde uygulayarak modernleşmeci yönlerini ortaya koymuşlardır. 1920’lerde ve 30’larda Türkiye Cumhuriyeti’nde de modernleşme ile Batılılaşma aynı anlamda kullanıldı. Daha çok şeklen Batı’ya benzemek olarak uygulanırken, içerikte modern insanın davranışlarını topluma öğretecek stratejilerden uzak duruldu. Örneğin kılık-kıyafetin Batılılaşması, müzik kültürünün Batılılaşması, balolar ve güzellik yarışmaları düzenlenmesi gibi yüzeyde kalan alanlar ön plana çıkarken, mesela eşit vatandaşlık gibi, düşünce özgürlüğü ve din-vicdan özgürlüğü gibi alanların kabul gördüğü bir tolum oluşturacak ideallere odaklanılmadı. Modernleşmenin karşısına modernleşmek (şeklen Batılılaşmak) istemeyen “takunyalı” “gerici”, “yobaz”, “irticai” ötekiler kondu. Böylece modern olanla modern olmayan arasındaki farklar görünümün yanında dine ve geleneklere bakışla da ilintilendirildi. Elbette diğer toplumlarda da modernin karşısında geleneksel olan vardır. Ancak bu modern-geleneksel olan dinamiği, içerikle ilintili alanlarda ortaya çıkar. Yüzeyde değil! Mesela CHP ağalık sisteminin ortadan kaldırılması, toprak reformu vs. ekonomi-politik alanlarla – retorik dışında – çok ilgilenmedi. Kürt sorununa bile “feodalite” kavramı açısından bakmasına rağmen, bu “feodaliteyi nasıl ortadan kaldıracağına” yönelik bir çözüm önerisi getiremedi. Aksine, ağalık düzenini kullanarak bu sistemin varlık gösterdiği bölgelerdeki sosyal düzeni kendi lehine kullanmaya çalıştı. Bu bakımdan “sağ” partilerden çok da başka bir strateji izlemedi.

Öte yandan, CHP ve “Türk solu” olarak nitelenen siyasi hareketlerin esas ilgi alanı devlet oldu. İdeolojisi kutsanan devletin değişimden korunması politik hedefi öncelendi. Bu devleti dönüştürmek isteyen sağ partilerin engellenmesi üzerine bir strateji benimsendi. Enteresan şekilde sağ partiler, Kemalist düzenin hariçte bıraktığı toplumsal kesimlerin yöneldiği siyasi hareketler oldu. Çünkü CHP’de kapı onlara kapalıydı. Bu nedenle bu kesimlerin talepleri ekonomi-politik (alt yapısal) beklentiler olarak siyasete tercüme edilemedi. Bu kesimler, bunun yerine, içinde görece sosyoekonomik dönüşüm vaat eden dini motif ve diskurların kendilerine yer bulduğu merkez sağ partilere yöneldiler. Merkez sol yüzeysel modernleşmeye karşı duran – veya yaşadıkları bölgeler bakımından Kemalist reformların görece daha az etkin olduğu bölgelerden gelen – bu vatandaşların taleplerini, devleti merkeze alarak okudu ve onları tehlikeli olarak sınıflandırdı. Dolayısıyla CHP, var olan sistemin korunması bakımından esas “muhafaza etmek isteyen” siyasi hareket oldu. Başka bir değişle, statükocu ve dönüşüme karşı olan, tutucu bir siyasi gelenek olarak tezahür etti. Hem ekonomi-politik eşitsizlikleri ilgi alanına eklemleyememesi, hem de var olan siyasi nizamın bekçisi olma özelliği nedeniyle, Türkiye’de merkez sol ideolojisi tümüyle devletin muhafazası olan bir siyasi hareket oldu.

Soru: Merkez solun idealindeki Türkiye nasıl bir Türkiye’dir?

Merkez solun idealindeki Türkiye, tümüyle Kemalist modernizasyonun benimsendiği, Homo Respublicus (cumhuriyetin ideal insan prototipi) olmayı, Kemalo-seküler bir devleti talep veya en azından kabul eden vatandaşlardan oluşan bir Türkiye’dir.

Soru: Türkiye’de merkez sol kimlerden oluşur?

Dünyada sol, sosyo-ekonomik eşitliklerin arttırılmasını savunan, mevcut sistemin bu eşitliklerin yeterince sağlanmasına imkân vermediğine inanan, bu nedenle de sistemi dönüştürmeye çalışan ideolojilere ve hareketlere denir. Bu nedenle işçi sınıfı ve tüm çalışan kesimlerden bu tür hareket ve partilere katılım ve destek gelir. Türkiye’de “sol” ise toplumsal sınıflar veya kesimler değil, askeri-bürokratik “devletlû” kesimler tarafından savunulan bir değerdir. Çünkü savunulan şey sol değildir! Buna göre subaylar, yüksek bürokratlar, diplomatlar, memurlar gibi devletten beslenen ve devlete sadakat ölçüsünde değerli kabul edilen kesimler, solun ana profilini oluşturur. Bunun dışında, sekülerler, ateistler, azınlıklar, Aleviler gibi hâkim ya da ana-akım Sünni-İslami sağ kesime karşı olan gruplar da bir tür öz savunma refleksiyle “sol” siyasi hareketlere yönelirler. Yine merkez-periferi ayrımına göre büyük kentlerde yaşayan ve yerlileşen kesimler, var olan ayrıcalıklarını kaybetmemek için CHP türevi partilere yönelirler. Solun Türkiye’de sağın otoriterleştiği oranda özgürlükçü söylemleri benimsediği bir vakadır. Örneğin 1960’larda Menderes’in DP’sinin otoriterleşme eğilimi esnasında olduğu gibi, CHP sistemi yitiren sistemin esas sahibi parti kimliği ile, “eski günlerin güzelliği” üzerinden bir eleştirel kimlik edinmiş, böylece sol değerlere (sendikalar gibi) yönelik açılımlarda bulunmuştur. Sol da, onun öğrencisi sağ da, devleti ele geçirmek üzerinden siyaset kaptıkları için, liberal değerlere, insan hak ve özgürlüklerine içten bağlı olan kimlikler geliştirememişlerdir. Buna göre, her kesim kendi kimliğine yakın olan insanların hak ve özgürlüklerini talep ederken, kendilerinden farklı idealleri benimseyen insanların vatandaşlık haklarını bilerek gündeme taşımamışlar, görmezden gelmişlerdir. Mesela Kürtlerin hakları her iki ana akım siyasi yönelim için de önemli olmamış, dolayısıyla dikkate alınmamıştır. “Sol” akımlar eğitimli-memur kesimlere, sağ akımlar ise kırsal kesimsen gelen görece daha eğitimsiz kesimlere ilginç gelmiştir.

Soru: Türkiye’deki merkez sol kimlerden oluşmaz?

Türkiye’deki merkez sol işçilerden, Kürtlerden, liberal demokratik insan haklarını talep eden kesimlerden oluşmaz.

Soru: Türkiye’deki merkez sol kimlere karşıdır?

Gülen Cemaatine (İslamcı grup olarak tasnif edildiği ve devleti içeriden ele geçirecekleri evhamı nedeniyle), tüm diğer Sünni-İslamcı cemaat ve tarikatlara, İslamcı partilere, Kürt haklarını savunan parti ve gruplara karşıdır. Kırsal bölgelerdeki siyasi kültüre karşıdır. Ama onu nasıl dönüştürebileceği konusuna kafa yormaz.

Soru: Türkiye’deki merkez sol kimlerle işbirliği yapar?

Kendisini iktidara (evine!) taşıyacak herkesle gayet pragmatik olarak işbirliği yapar. Şu anda örneğin Erdoğan ve ekibiyle işbirliği yaparak Cemaat’in tasfiyesini yapan İslamcıları desteklemektedir. Dahası Avrasyacı-Ergenekoncu çevreleri de doğal müttefikleri olarak görmektedir. İYİ Parti gibi Ülkücü gelenekle bağlantılı siyasi gruplarla işbirliğinde beis görmemektedir. Bu işbirliklerinde ekonomi-politik herhangi bir uzun veya orta vadeli stratejik plan yoktur. Mesele devleti kontrolüne almaktır.

Yukarıdaki nedenlerden dolayı Türk solunun a) sosyoekonomik eşitliklerle ve b) temel insan hakları ve özgürlükleriyle alakalı bir ilgi alanı bulunmamaktadır. Elbette bahsettiğim CHP içindeki ana akım “soldur”. Yüzde beşin altında olmakla beraber CHP içinde ve dışında, taban da dâhil evrensel sola yakın görüşlerde olan insanlar elbette ki vardır. Önemli olan Türkiye’nin bu mevcut trajedisi içinde tüm demokratlarla olduğu gibi, demokratik solcularla da işbirliği yolları ve kanalları aranmalıdır. Bu gerçekler ekseninde “sol” kesimden olan insanlarla diyalog kurulmalı, onların bu gerçeklerle yüzleşmeleri sağlanmalıdır. Dünyadaki çeşitli sol akımlar hakkında okumalar yapılmalı, Türk “soluyla” aralarındaki farklar daha iyi anlaşılmalıdır.

Son söz: Sosyal demokrat olmak için önce demokrat olmak, sonra sol olmak lazımdır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin