HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ
Türkiye’nin sermaye ihtiyacı had safhada. Cari açık ve vadesi gelen döviz borcu ödemeleri dahil edildiğinde her sene ortalama 100 milyar dolar bulmak mecburiyetindeyiz. İhracat yaparken bile 71 milyar dolar açık veriyoruz.
Döviz açığını kapatmak için dünyada yapılan sabit sermaye yatırımlarından daha fazla pay almalıyız. Dahildeki sermaye de halinden memnun, istikbalinden emin olacak ki kazandığını yine Türkiye’de yeni yatırımlara harcasın. Sıhhatli kalkınmanın da motoru haline gelecek böyle bir yatırım ikliminde para parayı cezbedecektir.
YABANCI DA YERLİ DE GİDİYOR
Hukuk teminatının ortadan kalktığı, idarenin keyfî kararları ile şirketlerin el değiştirdiği bir memlekette hariçten yatırım çekmek bir tarafa yerli sermayenin göç etmesine mani olmak bile mümkün değildir. Mahkeme kararı dahi olmadan şahısların mallarının ve banka hesaplarının bloke edildiği bir ekonomide ne serbest piyasadan ne de hür teşebbüsten bahsedilebilir.
MURAT ÜLKER YALNIZ DEĞİL
Murat Ülker’in şirketlerinin ekser hissesini İngiltere’nin Londra şehrinde kurduğu Pladis AŞ’ye devretmesi ‘Ülker ile mahdut münferit bir temayül’ gibi tasvir ediliyor.
Hakikat hiç de öyle değil. Ülker’den Koç’a, Sabancı’dan Süzer’e nice büyük grup ya da aile yeni yatırımlarında Türkiye’den ziyade farklı devletleri tercih ediyor. Yabancılar da Türkiye’yi terk ediyor. Fransız Total, Avusturyalı OMV, İskandinav TeliaSonera, Citibank akla ilk gelenleri… Gitmelerinin sebebi malum.
İŞKENCECİYE AF KHK’SI VE DİĞER HUKUKSUZLUKLAR…
Türkiye’de siyasî, iktisadî ve malî riskler günden güne artıyor. Batıdan, demokrasiden hızla uzaklaşılması, tarz-ı hayata müdahalenin teamül haline gelmesi, işkencecilerin, ‘darbeci’ diye askerlerin kafasını kesenlerin anayasa ve kanunları hiçe sayan idarî kararlarla layüsel hale getirilmesi herkesi dehşete düşürüyor.
İnsanların son senelerde ne kadar ürktüğü sermaye hareketlerinde birebir müşahede ediliyor. Senede 15-20 milyar dolar doğrudan yabancı sermeye çeken Türkiye’de aynı yatırımlar 6-7 milyar dolara geriledi.
BİR SENEDE 6,5 MİLYAR DOLAR GİTTİ
İlaveten yerlilerin çıkışı da hızlandı. Sadece 2016’da 6,5 milyar dolar (24,5 milyar lira) farklı memleketlere uçtu. Sıcak para değil giden paralar. 6,5 milyar dolar Türkiye’de kalsaydı istihdam sağlayacak, işsizliği azaltacak, ihracat ve vergi gelirlerini artıracaktı.
Bütün bunlardan mahrum olmanın sebebiyet verdiği doğrudan ve dolaylı kayıplar dahil edildiğinde bir senede 40-50 milyar liralık kaynağı başkalarına kaptırdığımızı söylenebilir. Meseleye kayıp kazanç zaviyesinden bakılmasında mahsur yok.
DİLEYEN DİLEDİĞİ YERDE YATIRIM YAPAR
Amma velakin yurt dışında yatırım yapanlar hıyanet-i vataniye ile itham edilemez. Türkiye’de sermaye hareketlerine tahdit konulmadığına, ‘nereden buldun?’ kanunu cari olmadığına göre dileyen parası hakkında dilediği şekilde tasarrufta bulunabilir.
İster harcar, ister İngiltere’de veya Almanya’da şirket kurar, isterse tamamını X vakfına bağışlar. Vehim ve ithamlarla vakit kaybetmek yerine sermaye için cazip ve emniyetli bir ekonomi inşa etmek daha faydalı olacaktır. Tıpkı 2003 ila 2010 seneleri arasında yapıldığı gibi her sahada ıslahat (reform) hareketleri başlatılmalı, Türkiye temel hak ve hürriyetlerde ileri demokrasilerle yarışır hale getirilmeli.
MESELENİN ÖZÜ BAŞKA
Hangi saikle olursa olsun Ülker ya da diğer işadamları yatırım tercihlerinde de hürdür. Bunun için kimsenin rıza ve tensibine ihtiyaçları yok. Murat Ülker’i hedef tahtasına koyan iktidar taraftarlarının çıkardığı gürültü mevzunun özünü dikkatimizden kaçırmasın. İşadamları vergi kaçırmışsa, kara paraya bulaşmışsa devlet hukuk zemininde hesabını sorabilir. Ötesi serbest piyasa ekonomisinde kimseyi alakadar etmez.
Yeri gelmişken ifade edeyim: Sermayedarın temiz kalmasını isteyen siyasetçilerin de ellerine kir-pas bulaşmamalı. Şaibenin tozu bile değmemeli siyasetçiye. Milyonlarca doları Man’da, Malta’da veya Panama’da gizli hesaplardan çıkan zevatın, “Paraları dışarı çıkaranlara müsaade edilmesin.” sözleri tutarlılıktan, inandırıcılıktan mahrum kalacaktır.
SERMAYE GÖÇÜNÜN TELAFİSİ YOK
Sermaye göçü, en az entelektüel sermaye göçü kadar büyük bir kayıptır. Bir memleket göçen sermayenin yerine başkasını kolay kolay ikame edemez.
Maalesef karanlık bir koridorda çıkışı bulmaya çalışan Türkiye’nin sermaye ile imtihanı Olağanüstü Hal (OHAL) rejiminde çetin hale geliyor. Batıdan doğuya, kuzeyden güneye göç haritasında kollardan birini maalesef sermaye teşkil ediyor.
Sermaye kıtlığına maruz bir ekonominin başına bundan daha beter ne gelebilir ki!
DÜNYA DEVLERİ TÜRKİYE’Yİ TERK EDİYOR:
-2005’te Türkiye pazarına giren Kanadalı iç giyim markası La Senza 20 civarında mağazayı kapattı.
-İngiliz devi Top Shop beklenen ciroya ulaşamadığı için alışveriş merkezlerindeki 10 mağazasını kapattı ve Türkiye’den çıktı.
-2007’den beri Türkiye’de 24 mağaza açan Hollandalı hazır giyim markası C&A 2016 senesinde bütün mağazaları kapattı.
-Alman kozmetik zinciri (cirosu 2,6 milyar Euro) Douglas ilk mağazasını Mayıs 2006’da açtığı Türkiye’den 10 yıl sonra çıkış kararı aldı.
-Türkiye’den çıkan markalar kervanına son olarak İngiliz Debenhams dahil oldu.
-Fransız Total, akaryakıt sektöründeki yatırımlarını durdurdu ve bayileri Demirören Grubu’na devretti.
-Avusturyalı OMV, Aydın Doğan’dan devraldığı Petrolofisi bayilerini ‘umduğumuzu bulamadık’ diyerek Hollandalı Vitol Group’a sattı.
-Turkcell’in en büyük ortağı TeliaSonera, Hilmi Güler ve Atilla Işık gibi eski AKP’li bakanların yönetim kuruluna girmesinden duyduğu rahatsızlığı elindeki hisseleri satarak ortaya koydu.
-Meşhur Japon markası Muji, Türkiye pazarından çıkma kararı aldı. Bürokratik işlemlerin aylarca sürmesi sebebiyle Muji yönetiminin böyle bir kara aldığı belirtiliyor.
-EP Center, Best Buy, Electro World ve Darty gibi elektronik market devleri Türkiye pazarından çekilmişti.
-Alman yapı marketleri zinciri Praktiker de Türkiye’ye veda etti.
-İpekyol’un İtalyan ortağı hazır giyim devi Miroglio’nun 2009’da Türkiye’ye getirdiği amiral markası Motivi de Türkiye’ye erken veda eden markalardan oldu.
-Chevrolet, global stratejisi paralelinde Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa pazarından çıkacağını açıkladı.
-Zara’nın sahibi İspanyol Inditex Grubu’nun ‘demokratikleşmiş lüks’ vurgusuyla 2008’de tesis ettiği Uterqüe markası, 2010’da adım attığı Türkiye’de 3 yıl dayanabildi.
-Alman perakende şirketi Metro, Real Türkiye’yi Beğendik AŞ’ye sattı. Beğendik geçen aylarda iflas etti.
-300 mağazaya sahip Levi’s, Türkiye pazarından çıktı, fabrika dahil bütün işleri bir distribütöre devretti.
-Beşi Avrupa’dan (Air France, Iberia, Swiss, Alitalia, Austrian) ve ikisi Amerika’dan (Air Canada, Delta) olmak üzere 5 ‘bayrak taşıyıcı’ havayolu son bir yılda Türkiye uçuşlarını durdurdu.