Saunadaki ‘mücahid’

HABER-YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON

Washington’daki Georgetown Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Anne Speckhard IŞİD uzmanlığı ile bilinen bir akademisyen.

Bugüne kadar sayısız makale ve çok sayıda kitaba imza attı.

Son kitabında (ISIS Defectors) mülakat yaptığı IŞİD militanlarının çok çarpıcı hikâyelerine yer verdi. İki yıldır IŞİD’e katılmış, savaşmış, geri dönmüş ya da tutuklu olarak çeşitli ülkelerde bulunan militanlarla röportajlar yapıyor.

Şu ana kadar 600’ün üzerinde IŞİD mensubu, ailesi yada destekçisi ile görüştü. Özetle IŞİD söz konusu olunca ‘ne diyor’ diye dönüp bakılan isimlerden.

Son makalesi bu hafta başında yayınlandı ve hemen dikkat çekti.

Ardian Shajkovci ile birlikte kaleme aldıkları çalışmada IŞİD saflarına katılmış isimlerden Fas’lı Abu Mansur ile yapılan görüşmeden alıntılar var. Meraklısı için makale burada.

Halen Irak’ta bir cezaevinde olan Abu Mansur’un özellikle IŞİD ile Türk hükümeti arasındaki ilişkilere dair çok çarpıcı detaylar veriyor. Anlattıklarının yarısı bile doğru olsa büyük skandal. Çünkü Abu Mansur görevinin IŞİD’in Türk istihbaratıyla ilişkilerini yönetmek olduğunu anlatıyor. Kendisinin ‘IŞİD’in Türkiye elçisi’ olarak tanımlandığını söylüyor.

Prof. Speckhard Abu Mansur’un verdiği rakamların diğer çalışmalar ve ‘resmi istihbarat verileri’ ile uyumlu olduğu notunu düşmüş. Verdiği detaylar, yerler, tarihler hayli dikkat çekici; “Türk istihbaratı ile IŞİD emniyet güçleri arasında yaralanan milislerin sınırdan geçişi konusunda bazı anlaşmalar ve tolerans vardı. Türk istihbarat teşkilatı MİT ile çok sayıda yüz yüze toplantı yaptım.”

Abu Mansur, Speckhard’ın “Türk hükümetinden tam olarak kimlerle görüştüğü” yönündeki sorusuna şöyle cevap vermis; “Ekipler vardı. Bazıları MİT, bazıları ordudan, 3-5 farklı grubu temsil eden ekipler vardı. Toplantıların çoğu konuşulacak konuya göre ya Türk askeri tesislerinde ya da onlara ait ofislerde oldu. Bazı dönemler her hafta görüşüyorduk. Toplantıların çoğu sınıra yakın yerlerde, özellikle Gaziantep’te olurken, Ankara’da da toplantılar yapıldı.”

Yazımın konusu Abu Mansur’un hikayesi olmadığı için meraklısına yazıyı refere edip sadede geleyim; Batı Avrupa ve Kuzey Afrika orijinli binlerce kişi IŞİD saflarına katılmak için Türkiye üzerinden Suriye’ye gitti. Bir kısmı hayatını kaybetti bir kısmı halen cezaevinde. Bir bölümü ise geriye dönüşün yollarını arıyor.

Hatırı sayılır miktarda IŞİD’li koalisyon güçlerinin eline geçti. Hepsi sorgulandı, ifadeleri alındı ve yargılanıyorlar. Anlatımlarının, paylaştıkları bilgi ve belgelerin Batılı başkentlere taşındığı sır değil. Yakalanan IŞİD militanlarının ne anlattığı, ne gibi bilgi ve belgeler paylaştığından şimdilik kamuoyunun bilgisi yok.

Ama Prof. Speckhard’ın son makalesi bu konuda önemli ipuçları içeriyor. Bu açıdan Erdoğan’ın ABD ile ilişkiler bağlamında endişelenmesi gereken tek şey Reza Zarrab ve Halkbankası değil.

Erdoğan rejiminin ABD ve Batı ile ilişkileri açısından başını ağrıtacak çok şey var.

‘SAUNADAKİ MÜCAHİD’ IŞİD SAFLARINDA!

Eğer eldeki tek veri IŞİD militanlarının anlatımları olsaydı ciddi bir objektiflik sorunu yaşanabilirdi.

Ancak Speckhard’ın makalede ifade ettiği gibi IŞİD militanlarının anlatımlarını destekleyen resmi raporlar var. Üstelik bu veriler-bilgiler çok gizli ya da kozmik değil.

Özelde Türk hükümetinin IŞİD ile olan ilişkilerine, genelde de Türk derin devletine dair eşi bulunmaz bir örnek var önümüzde; Urfa’da yakalanan patlayıcı yüklü TIR/Ergenekon/MİT/Sauna çetesi ve Ankara katliamı.

İsimler, tarihler, olaylar ve ifadeler arasında boğulmamak için en basit haliyle ve kronolojik olarak ilerlemeye çalışacağım.

Ankara polisi 2005 yılının son günlerinde bir şantaj ihbarı aldı.

İddiaya göre aralarında asker ve polislerin olduğu bir çete, başkentin bilinen saunalarından birini gasp edip buraya yerleştirdikleri gizli kameralarla siyasetçi ve bürokratlara şantaj yapıyordu.

İddialara göre çetenin lideri Kasım Zengin’di ve üyeleri arasında Emniyet Genel Müdür vekili Ertuğrul Çakır, Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan ihraç edilen Yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır ile İbrahim Tatlıses´in de bulunduğu 18 kişi vardı.

Operasyon kapsamında mühimmat, ‘Kırmızı Kitap’ olarak bilinen ‘Siyaset Belgesi’ ve siyasilere şantaj için hazırlanmış kasetler bulunmuştu. Operasyon basit bir şantaj ihbarı üzerine başlamıştı fakat soruşturma safhasında ‘yeni Susurluk’ olarak adlandırıldı.

Zira sanıklar arasında askerler, polisler, ünlü simalar ve yeraltı dünyasından isimler vardı. Üstelik ele geçirilen belgeler ve bilgiler arasında daha sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın olaya dahil olmasına neden olacak ‘çok gizli’ kozmik bilgiler vardı.

Çete lideri olan Kasım Zengin’de sahte MİT kimliği ve içlerinde siyasetçilere mahrem bilgiler, önemli avmlere dair keşif notları, krokiler ve askeri bilgilerin olduğu cd’ler ele geçirildi. Soruşturma derinleştirildikçe patlayıcılara ve suikast eğitimlerine dair ipuçları yakalandı.

İbrahim Tatlıses mahkeme ifadesinde “Zengin ve adamlarını ‘devlet görevlisi’ olarak tanıdığını” anlatmıştı.

Araştırma derinleştirildikçe görüldü ki ‘Saunanın bir ucu devlete çıkıyor’.

Kasım Zengin askerlik sırasında Özel Kuvvetler’ce devşirilmiş bir ‘siyah personel’di. İddianame eklerinde bu grubun yaptığı şantajlar ve tuzaklara dair kayıtlar da vardı.

Özetle ‘yeni Susurluk’ benzetmesi boşuna değildi.

Ancak 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu sonrası Erdoğan’ın müdahalesi ile dosya ‘FETÖ çuvalı’na atılarak kapatıldı ve tüm sanıklar beraat etti.

TÜM YOLLAR ÖZEL KUVVETLERE ÇIKTI

Sauna Çetesi ile birlikte Atabeyler ve Ergenekon Operasyonları sırasında yakalanan emekli ya da muvazzaf birçok asker ÖKK personeli çıktı. Çeşitli rütbelerdeki bu isimlerle birlikte çok sayıda patlayıcı madde ve silahlarla kaos oluşturmaya yönelik planlar, krokiler, fişleme dosyaları ve şantaj görüntüleri ele geçirilmişti.

Türkiye tarihinde ilk kez ‘derin devlet’ ile yüzleşme, hesap sorma fırsatını yakalamışken Erdoğan’ın müdahaleleri ile tüm dosyalar kapatıldı. Ancak adına Sauna Çetesi’nde rastladığımız ÖKK’cı yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır kısa süre sonra yeniden kamuoyunun gündemine geldi.

2015 yılı Eylül ayında Şanlıurfa Akçakale’de yakalanan bir TIR herkesi şok etti.

Görünürde soğan taşıyan TIR’ın içinde aslında 6.5 ton patlayıcı madde vardı. 9 şüpheli hakkında “IŞİD’e silah sağlama” iddiasıyla işlem yapıldı. Olayı daha da ilginç hale getiren iki boyutu oldu; birincisi sanıklardan birisi adını Sauna Çetesi’nden duyduğumuz TSK’dan ihraç Özel  Kuvvetler’ci Nuri Gökhan Bozkır’dı. Bozkır kendini ‘ÖKK’cı binbaşı’ olarak tanıtmıştı. Patlayıcılarla birlikte bir de üsteğmen yakalanmıştı.

İkincisi patlayıcı maddeler Afyon’da bir depodan çıkmıştı ve depoda olması gereken 20 ton patlayıcının 13.5 tonu kayıptı. 6.5 tonu yakalanmıştı ama geri kalan miktardan iz yoktu. Bozkır silah ticareti işini uluslararası boyutta sürdürüyordu ve Kırgızistan’da bulunan, uluslararası düzeyde silah, patlayıcı ve bomba satışı yapan DNS Defence şirketinin sahibi gözüküyordu.

Savcılar soğanların altına saklanmış 6.5 ton patlayıcıyı yakalamıştı ama 13.5 tondan iz yoktu.

ORTAKLARI BÜLBÜL GİBİ ŞAKIYOR

Kayıp patlayıcıların akıbeti halen bilinmiyor.

Ancak net olarak bilinen bir şey var; Bozkır aktif olarak sahada. Çünkü Sauna Çetesi soruşturmasından kurtulan Bozkır bir süre sonra Suriye kırsalında ortaya çıktı. Güvenlik birimlerinin edindiği bilgiye göre Suriye’de Esad rejimine karşı savaşacak birliklerin eğitiminde görev aldı.

Konuya hakim kaynakların anlatımlarına göre çok sayıda kimlikle dolaşıyor ve Suriye’de girişilen operasyonlarda aktif rol alıyor. Bozkır’ın Ankara’da da güçlü bağlantıları olduğu, Erdoğan rejiminin bir takım kirli operasyonlarında görev aldığı da yaygın olarak konuşulan iddialar arasında.

Görünürde Nuri Bozkır adı Sauna Çetesi’ne karıştıktan sonra YAŞ kararı ile ordudan atılmıştı. Ancak gerek Urfa’da yakalanan patlayıcı yüklü TIR ve gerekse de Suriye’deki yabancı savaşçıların eğitimi sürecinde karşımıza çıkması ihracın gerçek olup olmadığını sorgulatıyor.

Dahası henüz Sauna davasından beraat etmeden ‘devlet adına’ ziyaretler de bulunuyordu. Nitekim 2012-2013 yıllarında beraberinde ÖSÖ komutanları ile birlikte Hatay’da emniyeti ve valiliği ziyaret ettiği sır değil.

Bozkır şu anda nerede ne yapıyor bilinmiyor.

Ancak Nuri Gökhan Bozkır örneğinin ‘derin devlet’, Özel Kuvvetler ve örtülü operasyonlar kapsamında özel olarak incelenmesi şart. Dün ‘Saunacı’ olarak tanınan bir asker bugün Suriye’de ‘mücahid’ olarak karşımıza çıkabiliyor.

Bu isimler kim adına Suriye’ye patlayıcı taşıma ve savaşçıları eğitme işine giriştiler, IŞİD militanları ile içli dışlı oldular bilmiyoruz. Ama net olarak görünen bir şey var; bir dönem iş tuttukları kişiler şimdi bülbül gibi şakıyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin