Ramazan’da amellerin sevabı bire bindir!

YORUM | CEMİL TOKPINAR

Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki, inşallah mübarek Ramazan ayına girdik. Her bir rekâtı bin rekât yazılan ilk teravihi kılıp ilk sahuru yaptık ve her biri bin oruç yazılan Ramazan orucunu yarın tutmaya başladık inşallah.

Sahabe efendilerimizden Ubâde bin Sâmit (r.a.) Ramazan ayının başladığı bir günde Resûlullahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu anlatır:

“İşte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allah’ın rahmeti sizi kuşatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner, günahlar affedilir, dualar kabul edilir. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluğunuzla kendinizi Allah’a sevdiriniz. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah’ın rahmetinden nasibini alamayandır.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2: 99)

Ramazan her yönüyle ibadetin coştuğu bir mevsimdir. Her mümin namazı, orucu, infakı, himmeti, Kur’an’la münasebeti, hizmetleri ve duasıyla bu rahmet ve bereketten nasibini almaya çalışır. Geçmiş günahları için tövbe istiğfar eder, Rabbine dua ve niyazda bulunur.

Cenab-ı Hak da kulunun bu samimi dua ve niyazını karşılıksız bırakmaz, günahlarını affeder, rahmetine gark eder, yaptığı iyiliklere de kat kat sevaplar verir.

Bir oruç bin oruç yazılıyor

Ramazan ayının kudsiyet ve bereketini bildiren şu uzun hadis-i şerifin her bir cümlesi, bizlere ebediyetten müjdeler vermekte, Cennet nimetleri gibi gönlümüzü ferahlatmaktadır. Selmân-ı Fârisî (r.a.) anlatıyor:

Resul-i Ekrem Efendimiz  (s.a.v.) Şaban ayının son günlerinde bize verdiği bir hutbede şöyle buyurdu:

“Ey insanlar büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınızın üstüne düştü. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazı meşru kıldı. Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır. Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer.

“Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennettir.

“Bu ay yardımlaşma ayıdır. Bu ay müminlerin rızkını arttıracak aydır.

“Bu ayda her kim oruçlu bir mümine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.”

Ashâb-ı Kiramdan bazıları, “Ya Resûlallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz” dediler.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “Allah bu sevabı bir tek hurmayla, bir içim suyla, bir yudum sütle oruçlu mümine iftar ettirene de verir” buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler:

“Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.

“Bu ayda kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse, Allah da onu affeder ve Cehennemden uzak tutar.

“Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasleti fazlasıyla bulundurmaya çalışınız. Bu dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisinden ise hiçbir zaman ayrı kalamazsınız.

“Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, kelime-i şehadete devam etmeniz, diğeri de Allah’tan mağfiret dilemenizdir.

“Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri Allah’tan Cenneti istemek, diğeri de Cehennemden Allah’a sığınmaktır.

“Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir. (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2: 94)

Bu ayda yapılan iftar programları yardımlaşmaya ve tanışmaya vesile olduğu gibi, özellikle yurt dışında olanlar için diyalog fırsatıdır. Böylece bu ayın manevî ikliminde kendi dünyamızın güzelliğini nice gönüllere tanıtmak ve aktarmak mümkündür.

Ramazan’da sevaplar bire bindir

Bediüzzaman Hazretleri, Ramazan ve orucun faziletlerini anlattığı Ramazan Risalesinde, bu ayda yapılan ibadetlerin sevabı hakkında şöyle bir müjde vermektedir:

“Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mal (amellerin sevabı), bire bindir. Kur’an-ı Hakîm’in nass-ı hadîs ile her bir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-ı Şerifte her bir harfin, on değil bin ve Âyet-ül Kürsî gibi ayetlerin her bir harfi binler ve Ramazan-ı Şerifin Cum’alarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir’de otuz bin hasene sayılır. Evet her bir harfi otuz bin bâki meyveler veren Kur’an-ı Hakîm, öyle bir nuranî şecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki; milyonlarla o bâki meyveleri, Ramazan-ı Şerif’te mü’minlere kazandırır.” (Mektubat, 29. Mektub, 2. Kısım)

Demek ki, Ramazan ayında yapılan her ibadete bin kat sevap verilmektedir. Mesela, bir oruç bin oruç, bir Kur’an hatmi bin hatim, yirmi rekâtlık teravih yirmi bin rekât, bir kişiye iftar vermek bin iftar, bir Yasin okumak bin Yasin, bir istiğfar bin istiğfar, bir Cevşen okumak bin Cevşen okumuş gibi yazılmaktadır.

Böyle muhteşem bir fırsatı kaçırmamak için boş işleri, lüzumsuz sohbetleri, gaflet içinde yaşamayı terk etmek ve ibadete odaklanmak gerekir.

Ramazan’da dualar kabul olur

İbadetler içinde duanın özel bir yeri vardır. Dua hakkında, “Bana dua ediniz, size karşılık vereyim” (Mümin Suresi: 60) ve “De ki: Duanız olmazsa Rabbim size ne diye ehemmiyet versin” (Furkan Suresi: 77) buyuran Rabbimiz, bir başka ayette ise duayı şöyle emreder:

“Ey Habibim, kullarım Beni sana sorarlarsa haber ver ki: İşte Ben muhakkak yakınımdır. Onlardan biri dua edince, muhakkak duasına cevap veririm. O hâlde onlar da Benim davetime itaatle icabet ve Bana imanda devam etsinler. Ta ki, doğru yola ulaşmış olsunlar.” (Bakara Suresi: 186)

Dua her zaman önemli ve değerlidir. Ancak Ramazan ayında duanın kıymet ve ehemmiyeti kat kat artmaktadır.

Bir hadis-i şerifte bu manaya dikkat çeken Peygamber Efendimiz (s.a.v.) müminleri duaya teşvik eder:

“Ramazan’ın ilk gecesinde Cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu? Tevbe eden yok mu? Allah tevbesini kabul buyursun. Dua eden yok mu? Cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? İsteği hemen karşılansın.” (Müsned, 4: 22)

Bir hadis-i şeriflerinde oruçluyu, duası reddedilmeyecek üç kişi arasında zikreden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyururlar:

“Üç kişinin duası geri çevrilmez: Adaletle hükmeden hâkimin, iftar edinceye kadar oruçlunun ve mazlumun.” (İbn-i Mâce, Siyam: 48)

Demek ki, oruç tutan mümin, elini, dilini ve gözünü haram söz ve fiillerden koruyup dua ve zikirle meşgul olmalıdır ki, bu muhteşem imkânı değerlendirmiş olsun.

Tavsiye ve emir buyurduğu her türlü dinî konuda ümmetine örnek olup en güzel ibadet ve taatleri kendi mübarek hayatlarında yaşayan Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ayında her türlü ibadet ve dualarını arttırırlardı.

Baştan sona İlahî rahmet tecellilerine sahne olan Ramazan’da iftar vakitlerinin ayrı bir feyzi ve kıymeti vardır. Bu müstesna vaktin dualar açısından taşıdığı ehemmiyeti Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle ifade ederler:

“Oruçlunun iftar vaktindeki duası reddedilmez.” (Tirmizi, Daavât: 129)

Maalesef bu muazzam müjde iftar vakitlerinde unutuluyor, birkaç dakikayı, belki birkaç saniyeyi duaya ayırmak gerekirken, bu altın fırsat yeme içme telaşına kurban ediliyor. Oysa hem iftardan birkaç dakika veya birkaç saniye öncesini, hem de orucu açtıktan sonraki birkaç saniyeyi bu “reddedilmez duaları” okuyarak geçirmemiz gerekiyor. Duayı terk edip yemeğe koşmak, akşama kadar çalışan bir işçinin günlük parasını aldıktan sonra kendisine uzatılan mücevher dolu kutuyu terk edip evine koşması gibidir.

Abdullah bin Ömer’in (r.a.) rivayetine göre Resûlullah (s.a.v.) iftar vakitlerinde şu duayı sık sık tekrar ederlerdi:

“Ya Rabbi, her şeyi kuşatan rahmetinin hakkı için beni af ve mağfiret eyle.” (İbn-i Mâce, Sıyam: 48)

En az bir hatim okumalı veya dinlemeliyiz

Ramazan Kur’an’ın indirildiği aydır. Rabbimiz bu hakikati ifade ettiği ayette şöyle buyurur:

“O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile batılın arasını ayıran Kur’an o ayda indirilmiştir. Kim bu aya erişirse orucunu tutsun.” (Bakara Suresi: 185)

Bu ay Kur’an’ın en çok okunduğu ve anlaşılmaya çalışıldığı aydır. Her mümin hiç değilse günde bir cüz okuyarak ay içinde bir Kur’an hatmi yapmalıdır. Okumayı yeni öğrenenler ve yavaş okuyanlar ise camide, evde veya radyo ve televizyonlardan yayınlanan mukabeleleri dinleyerek hem ibadet etmiş, hem okumalarını geliştirmiş olurlar. Bazı âlimler kabul etmese de, bir cihazdan Kur’an dinleyerek hatim yapmanın canlı bir mukabele gibi olduğunu belirten âlimler de vardır. Hiç dinlememek yerine bu şekilde uygulamak, mümkünse Kur’an’dan takip etmek de inşallah hatim olarak kabul edilir diye Rabbimizin rahmetinden ümit ediyoruz.

Kur’an’ı baştan sona okuyan ve dinleyen müminler, mealini de okurlarsa hayat kitabımız olan Kur’an’ı anlama yolunda ilerlemiş olurlar. Ramazan’da ve sonraki aylarda Kur’an’ın tefsirlerini okuyarak iman ve İslâm hakikatlerini anlamadaki seviyemizi arttırmak ise ayrı bir kazançtır.

Bir rekat bin rekat yazılıyor

Namaz kılmayan müminler için Ramazan ayı namaza başlamak için güzel bir fırsattır. Zaten kılanlar, daha fazla önem verip cemaatle kılmak için gayret göstermelidirler.

Kuşluk, evvâbîn, teheccüd, hacet gibi bazı sünnet namazları her zaman kılmak iyidir. Ama her zaman kılmayanlar bile hiç değilse Ramazan ayında kılsalar büyük sevaplara nail olurlar. Çünkü her bir rekatı bin rekat olarak yazılmaktadır. Zaten sahura kalkan bir mümin nasıl olsa az sonra kılacağı sabah namazının abdestini alıp, imsaktan önce sekiz veya dört veya iki rekat da olsa teheccüd kılsa ahiretine büyük bir azık göndermiş olur.

Ramazan ayının özel bir namazı olan teravihi ise asla terk etmemek gerekir. Çünkü teravihin de her bir rekâtına bin rekât kılmış gibi sevap yazılmaktadır. Böylece Ramazan bizim gibi sıradan insanları, her gece bin rekat namaz kılan İmam-ı Azam ve Zeynelâbidin gibi büyüklerimizin ufkuyla tanıştırmakta, onların maneviyatlarını hissettirmektedir.

İnfak, himmet ve muavenetler coşmalı

Ramazan ayında yapılan her salih amele bin kat sevap verildiği için bu ayda Allah’ın bize ikram ettiği rızıkları, muhtaç müminlerle paylaşmak da güzel bir ibadettir. Başta fıtır sadakası olmak üzere zekât vermeye gücü yeten kardeşlerimiz yıllık zekâtlarını bu aya denk getirerek kat kat sevap alabilirler.

Herkes gücü neye yetiyorsa mutlaka paylaşarak, muhtaçlara dağıtarak kendini Cehennem ateşinden korumalıdır. Bir hadis-i şerifte, “Yarım hurma ile de olsa; kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz, o kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle bile olsa kendilerini korusunlar.” (Müslim, Zekât: 66-67) buyrulmuştur.

Tabii ki, gücü daha fazla olan kimseler daha çok sadaka, himmet ve muavenet vererek ahiretlerine yatırım yapmalıdırlar.

Bu ayda bilhassa Türkiye’deki mazlum ve mağdurları gözetmeli, her lokmada onları hatırlamalı, elimizden geldiği kadar değil, daha ötesini muavenete vermeliyiz.

Rabbim Ramazanı hakkıyla ihya etmeyi bizlere nasip eylesin.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin