HABER-İNCELEME | ERMAN YALAZ
Rus Büyükelçi Andrey Karlov suikastiyle ilgili 13’ü tutuklu 28 sanığın yargılaması geçen hafta başladı. Bu konuyu daha önce de yazdığım için konuya direk cinayetin işlendiği saatlerden gireceğim; üstelik bugün Karlov suikastını AKP hükümeti ve radikal İslamcı yapıların üstünden alıp, cemaate ya da Hizmet Hareketi’ne yamamaya çalışan Ankara Cumhuriyet Savcısı Adem Akıncı’nın iddianamesindeki gerçeklerden başlayarak. Sebebini izah edeyim. Bunun iki sebebi var; birincisi savcı Akıncı, Karlov suikastine dair açık delil ve bilgileri ne kadar örtmeye çalışsa da 600 küsur sayfalık iddianamesi iktidarın büyütüp beslediği bir çetenin cinayetini açık ediyor.
İkincisi, yargılamayı yapan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti de Savcı Akıncı’nın izinden giderek, profesyonelce işlenmiş bir suikastı soruşturmak yerine konuyu cemaat davasına çevirme gayreti içinde. Duruşmalar kimlik teşhisinden sonra polis okulu sorgularıyla başladı. Sanırsınız cinayet polis okulunda işlendi, suikast kurbanı da bir polis memuru. Büyükelçi Karlov’un neden hedef haline geldiği, getirildiği bile sorulmuyor. Savcının ayak izinden yürüyen mahkeme, bu aslında bir suikast değil, cemaatin polis yapılanması davası, kendi tabirleriyle F… davası olduğu teziyle hareket ediyor. Heyetin kararı aslında savcının yazdıklarıyla, savcı Akıncı’nın tezleri ve iddiaları da onu o makama atayan iradenin gücüyle ve istekleriyle sınırlı; sonu şimdiden belli bir dava görülüyor yani.
KRİPTO MU İSLAMCILARIN TETİKÇİSİ Mİ?
İddianame polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş’ın kripto cemaatçi olduğu varsayımları üzerine kurulu. ‘Talimatı cemaat verdi, kripto polis vurdu’ diyor savcı. Mahkeme de bunu ispatlamak dışında bir arayışta değil. Ancak bütün bu önyargılı ve kurgulu çalışmaya rağmen gerçekler sıralandığında suikastın adresi tek yere; başkent Ankara’daki radikal İslamcı yapılara çıkıyor. Hem de hiç gizlenemeyecek kadar açık şekilde.
Dava duruşmalarıyla ilgili haberler yoğun şekilde internet medyasında yer aldı. Yine de iktidar yanlısı medyanın attığı bir kaç ‘işte bulduk’ başlığı dışında hakettiği ilgiyi de basından görmedi. Dönelim yazacaklarımıza… Olay günüyle başlıyoruz.
OTELDEN ÇAĞDAŞ SANATLAR MERKEZİNE YÜRÜYOR, KORUMA GÖRÜNTÜSÜYLE GİRİYOR
19 Aralık 2016. Başkent Ankara. Atatürk Bulvarı üzerinde bir oda kiraladığı Best Hotel’den çıkış yapan sivil giyimli, siyah takım elbiseli bir polis John F. Kennedy Caddesi’ne döndü. Planladığı gibi bir dakika içinde ulaşmıştı hedefine. 18:31’de Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne girdi. Girişteki x-ray cihazından geçmeden yan tarafına yöneldi, cüzdanındaki polis kimliğini göstererek silahı ve şarjörlerinin yer aldığı poşetiyle binaya kolayca giriş yaptı. Bir üst kata çıktı. Hedefi henüz gelmemişti. Telefonunu kulağına dayadı. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Sergi salonunu gezmeye başladı. Bekleyişi uzun sürmeyecekti.
KENDİSİNİ SALONDA UNUTTURUYOR
Saat 18:44. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne giriş yaptı. Büyükelçi merdivenleri kullanarak sergi salonuna çıktı. Salona giren Karlov’u izliyordu Mevlüt Mert Altıntaş, önce girişe yaklaştı, sonra büyükelçiyi göz takibine aldı. Büyükelçinin konuşma yapacağı kürsünün tam sol tarafına geçti. Rolüne çok iyi çalışmıştı. Kürsünün yanında duran bir koruma görevlisiydi artık. Kalabalığa kendisini unutturdu.
Büyükelçi Karlov 19:02 sularında kürsüye yöneldi. Altıntaş, açık olan ceketinin düğmelerini kapatarak Karlov’u dinlemeye başladı. İki dakika sonra yer değiştirerek bu kez Büyükelçi’nin arka sağ çaprazına geçerek bekleme pozisyonu aldı. 19:05’te sol eliyle burnunu bir kaç kez kaşıdıktan sonra derin bir nefes aldı, elini silahına götürdü. Sol ayağıyla öne doğru adım atarak kendisini sağlama aldı. Büyükelçi Karlov’a arkadan yönelttiği silahının tetiğine ardı ardına bastı. 9 el ateş etmişti. Büyükelçi sırtüstü yere düştü.
9 EL ATEŞ EDİP EL NUSRA MARŞI SÖYLÜYOR
Salondakiler panik içinde kaçışırken flaşlar patlıyor, kameralar çalışıyordu. TRT canlı yayındaydı. Gazeteciler suikastın şahidiydi. Suikastçi Altıntaş, sağ elinde silah varken, sol el işaret parmağını havaya kaldırarak, “Allahuekber, Allahuekber, nahnülleziyne bayeuu muhammeden alal cihadi mea gayri neddahatan, Allahuekber!!!” diye bağırıyordu. Bu sözler, Suriye’de El Kaide ile birlikte hareket eden El Nusra’nın ‘neşid’i, yani radikal örgütlerin cihat marşıydı.
DIŞARI ÇIKMA GİRİŞİMİ BAŞARISIZ OLUYOR
Salonda yerde yatan Büyükelçinin başına gelerek eğildi, nabzını kontrol etti, sağa doğru biraz geri çekilip 19:08’te bir el daha ateş etti. Dakikalarca sergi alanında bağırarak dolaştı. Salon boşalmıştı. Elindeki silahla birlikte 19.19’da 2. kattaki salondan ayrılarak 3. kata çıktı. Alt katları ve çıkış yollarını kontrol etmek istiyordu. Kendini koruyarak defalarca etrafını kolacan etti. Çıkış arıyordu. Olay yerine gelen polislerle çatışma başladı. Ayağından vurulmuştu. Altı dakika sonra tekrar Karlov’un cansız yattığı kata ve salona girdi. 15 dakika sonra 19.40’a kadar süren çatışma sonunda tamamen etkisiz hale getirildi.
TETİKÇİ ALTINTAŞ 33 MERMİ İLE TEMİZLENİYOR!
Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya geleceği, dünyanın canlı yayında izlediği bir büyükelçi suikastinin en büyük tanığı ve bir numaralı ismi olmasına karşın, sağ ele geçirilmek istenmemişti Altıntaş. Büyükelçi 9’u ilk anda, biri daha sonra olmak üzere 10 mermi ile vurulmuştu. Peki tetikçi Mert Altıntaş’a kaç mermi isabet etmişti? İddianameye giren otopsi raporu verilerine göre; kafa, kalp, sağ ve sol göğüs bölgesinden öldürücü 13 mermi, vücudunun diğer bölgelerinden ise 20 mermi çıkmıştı Altıntaş’ın. Tam 33 mermi ile kanırta kanırta öldürülmüştü. Çatışmadaki polisler Altıntaş’ı kevgire çevirmişti. Vücudunda 57’den fazla mermi giriş çıkışı ve yara vardı. Tetikçinin temizlenmesi talimatı verilmişti. İddianamedeki bilgilere göre, Altıntaş’ın kevgire çevrilme gerekçesi olarak ise ‘üzerinde bomba olabilirdi’ dendi. Silahı, mermileri, siyah takım elbisesi, kıravat ve gömleği dışında birşeyi olmadığı gazetelerin internet sayfalarına düşen fotoğraflardan bile görülebiliyordu oysa….
SUİKAST PLANINDA DAVUTOĞLU DA VAR MI?
Savcı Adem Akıncı, olaya dair kronolojik bir şema yapmış iddianamede. Buna göre Mert Altıntaş’ın gerçekleştirdiği Karlov suikastinin kronolojisi; yani ilk planlanmaya başladığı tarih 24 Kasım 2015’ten başlıyor. Rus jetinin Türk savaş jetleri tarafından düşürüldüğü gün yani. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ‘Emri bizzat ben verdim’ dediği meşhur olay suikast kronolojisinin başlangıcı olarak alınmış. Hatırlayın Davutoğlu olayın ertesi sabahı AKP Grup Toplantısı’nda “Tüm uyarılarımıza rağmen, bunu dikkate almayan uçak hava kuvvetlerimiz tarafından düşürülmüştür” demişti. Davutoğlu, “Yaptığımız toplantılarda ne yapacağımızı bizzat TSK’ya benim tarafımdan verilmiştir” şeklinde konuşmuştu. Angajman kuralları bilindiği halde hava sahası ihlalinde bulunan uçağın tehdit olarak algılandığı ve vurulduğunu açıkça dile getirmişti. (https://www.youtube.com/watch?v=6sBi8F34Lbk)
15 Temmuz darbe girişiminden sonra o pilotlar ‘F..ö’cü ilan edildi malum. Uçağın düşürülmesi de cemaatin işi diye kamuoyuna yutturulmaya çalışılıyor. Savcı havuz medyasında yazan bu tezi iddianameye delil olarak koymuş. O zaman şu sorunun sorulması gerekiyor; suikast planı kronolojik olarak Rus jetinin düşürülmesiyle başladığına; uçağı düşürme talimatını da Davutoğlu bizzat verdiğine göre, o da planın içinde mi?
MİT KARLOV’U İZLEDİ Mİ, İZLEDİYSE NİÇİN GÜNDEMİNDEYDİ?
Büyükelçi cinayeti dosyasında savcı Adem Akıncı’nın gizli tanıkları da var: Garson, Ressam ve Bayrak. Bu üç ismin ifadelerinde de suikastçı Altıntaş’a dair doğrudan bilgi yok. Savcı ve mahkeme heyeti muhtemelen İzmir’deki polis okulu yıllarında temas kurduğu cemaat mensubu kişiler üzerinden ilişki inşa etmeye çalışıyor.
Savcı kronolojisine devam ederken, cemaatten bazı isimleri sıralayarak Rus uçağı olayından sonra Amerika’da toplantılar yapıldığını ileri sürüyor. Daha mühimi 2016 Şubatında MİT’in içinde Büyükelçi Andrey Karlov’un koruma kullanıp kullanmadığına dair istihbarat çalışması yapıldığını iddia ediyor. Savcının iddiasına göre bunu MİT’teki cemaatçi memurlar yapmış. Ancak bunun delili yok. Üstü örtülmeden belki bu konunun da iyice araştırılması gerekiyor. Suikastı cemate yıkmak için yazılan bu bilgi, polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş’tan önce Büyükelçi Karlov’un MİT’in araştırma ve istihbarat hedefi haline geldiğini gösteriyor.
SERGİ TALİMATLI TEZİ ÇÖKERKEN
İddianamede, Karlov’un katıldığı fotoğraf sergisinin organizatörü Mustafa Timur Özkan’ın 12 Şubat 2016 tarihinde Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçiliği yetkililerine sergi düzenleme teklifinde bulunması ile Amerika’da yapıldığı ileri sürülen toplantılar çakıştırılıyor. ‘Amerika’da örgüt toplantısı yapıldı. Talimat verildi, Özkan sergiyi organize etmek üzere Ruslarla temasa geçti’ deniliyor. Savcının suikasti cemaate bağlama amaçlı uydurduğu varsayımlarından biri olan bu yalan geçen haftaki duruşmalarda canhıraş haykırışlarını duyduğumuz Timur Özkan’ın ifadeleriyle tamamen çöktü. Suikastle bir ilgisinin bulunmadığını, sergi için kimseden talimat almadığını söyleyen Özkan, “Adım adeta dolgu malzemesi olarak iddianameye dahil edilmiştir” dedi ve devam etti: “Suikastı kimin yaptırdığını bilemem. Benim bildiğim sergiyi F…’nün yaptırmadığıdır. Sergiyi ben düzenledim. Bunu yaparken de hiçbir yerden talimat almadım. Serginin fikri ve konsepti tamamen bana ait. Örgüt talimatıyla yapılmış bir etkinlik değil. Emekli mimarım. Hobilerimin başında seyahat gelmektedir. Rusya üzerine yayımlanmış iki kitabım var. Vatanını, milletini seven, aydın, ilerici, sosyal demokrat bir insanım. Dini ve illegal bir örgütle işbirliği içinde olmakla suçlanıyorum. Bu, benim açımdan sadece kabul edilemez değil, aynı zamanda utançtır. Adım adeta dolgu malzemesi olarak iddianameye dahil edilmiştir.”
Davada ceza almamak için sarf edilen Özkan’ın bu sözleri, iddianamenin de bir dolgu malzemesi olarak nasıl kullanıldığının ilk kanıtlarından biri olarak tarihe geçti.
ALTINTAŞ’IN SON SÖZLERİ
EL NUSRA’NIN NEŞİD’İ
İddianameye göre, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin kameralarında ses kaydı alınamadığı için Altıntaş’ın saat 19:05 sıralarında Büyükelçi Andrey Karlov’a ateş ettikten sonra söyledikleri dışında kayda girmiş sözleri yok. Bu sözler de savcının suçladığı TRT’nin çekimlerinden deşifre edilmiş. Altıntaş’ın o günkü sözlerini savcı şöyle deşifre ettirmiş:
“Allahuekber, Allahuekber, Mahmullezine mahlehu muhammeden alel cihadi mahahi rızzaagat, allahuekber, (iddianamedeki deşifre yanlış: Altıntaş o sözleri şöyle söylüyor: “Allahuekber, Allahuekber, nahnülleziyne bayeuu muhammeden alal cihadi mea gayri neddahatan, Allahuekber!!!)”
El Nusra’nın Neşidi olarak cihad marşı listesinde yer alan sözleri Altıntaş da eksik söylüyor aslında. Allahuekber, Allahuekber, nahnülleziyne bayeuu muhammeden alal cihadi ma bakine ebeda… (Biz onlarız, Muhammede biat edenler, hayatının sonuna kadar cihadına devam edenler..) şeklinde çevrilen bu sözler El Nusra, El Kaide cephelerinin eli silahlı militanlarınca söylenmiş onlarca ayrı videoda görülebiliyor. (https://www.mynet.com/islam-devleti-hz-muhammede-sav-biat-edenler-nasheed-4229307-myvideo)
İddianamedeki çözümlere göre Altıntaş daha sonra mesajlarına Türkçe şöyle devam ediyor: “Halep’i unutmayın, Suriye’yi unutmayın, Halep’i unutmayın, Suriye’yi unutmayın, Gazzelerimiz güvende olmadıkça sizler güvenliği tadamayacaksınız, geri çekil, geri çekiill, beni burdan anca ölüm alır, bu zulümde payı olan kim varsa tek tek hesabını verecek, verecek, çekil çekil, sakinlik yok, (sayın Büyükelçiyi sol el işaret parmağıyla işaret ederek) çağırın bunun korumalarını, çağırın, çağırın bunun korumalarını, çağırın korumalarını, burdan ölmeden ben gitmem, gitmem, çekilin, çekiliinn, bizler sizin gibi beldelerimize tonlarca bomba atmıycaz, bizler sadece zulümde payı olanları cezalandırıcaz, bizler sivilleri ve kadınları hedef almıyoruz, hedef almıyoruz, bunu beyninize sokun, imkanınız olduğu halde beldelerimize tonlarca bombayla saldırdınız, çekil kardeşim çekil şurdan, çekil, bak canını seviyosan çekil, tamam yok biliyorum zaten ölmeden de çıkmıycam, ölmeden çıkmıycam, ben sivillere zarar vermiyorum, ben sivillere zarar vermiyorum, evet evet çok iyi biliyosunuz evet, evet, hayır, çağırın buraya, bunun korumalarını çağırın bana, siviller burdan tahliye olsun arkadaşlar, siviller tahliye olsun çabuk, tamam tahliye et herkesi zarar vermiycem, zarar vermiycem çıkın, sadece bunun korumaları gelsin buraya, sadece bunun korumaları gelsin buraya, çekil bak yaklaşırsan, yaklaşırsan, sende çekil, sende çekil, sende çekil, çekil, çekil, siviller tahliye olsun, yürüyün, yürüyün, çekil, çekil, siviller tahliye olsun, çekil, çekil, siviller tahli, fotoğraf çekmeyin, beni çekmeyin, çekme, çekil, siviller tahliye olsun arkadaşlar, çekilin, fotoğraf çekme, fotoğraf çekme, fotoğraf çekmeyin yürüyün, boşaltın tamam boşaltın, kimse kalmasın arkadaşlar, masumları sokmayın, masumların kanına girmeyin”
YARIN: ALTINTAŞ’IN EL KAİDE, İHH VE EL NUSRA İRTİBATLARI