“O daha bir çocuk”

KONUK YAZAR | FATMA BETÜL MERİÇ

Bir resim vardır onca gürültülü görüntü arasında
hiç aklımdan çıkmayan
hani bunu mutlaka birine anlatmalı dedirten cinsten
nasıl olsa kaydedilmiş bir hayat parçası
orta yaşın hafif üstünde
düzgün bir kadın
düzgün bir yolun ortasında
düzgün bir binanın önünde bağırıyordu
ama yapmayın o daha bir çocuk
hala sırtına havlu koyasım var
vakitsiz terlemelerde üşütmesin diye
yapmayın o daha bir çocuk
ama yapmayın diyordu kadın
o daha bir çocuk
düzgün metallerle kaplanmış
ve hiç penceresi olmayan
bir cezaevi aracının içindeydi
onaltı yaşındaki çocuk
yüzü görünmüyordu çocukların
sadece bir tanesinin eli
ama yapmayın diyordu kadın
o daha bir çocuk
ama yapmayın diyordu tanrı
o daha bir çocuk…
– Bana Bir Şeyhler Oluyor / YILMAZ ERDOĞAN

Sevginin ve merhametin vücut bulmuş hali, adı konulmamış mucizelerdi her biri. Bunca kirine karşılık temizlemek istercesine yeryüzünü ve yürekleri. Ne de iyi gelmişlerdi. Masumiyet kelimesi, anlamını bulmuş. Gidip sevinçle lügate kurulmuştu. Güneş ışıyınca saçları parıldar, bir çocuk doğunca bir kadın dünyaya gözlerini sanki yeniden açar. Ilık meltem akşamlarında sonra güz gelip, soğuklar beliriverince üşümesin diye akla ilk gelen de o. Sımsıcak yaz günlerinde, buz gibi bir su içer de hasta olur diye endişe edilen de. Sarmak ister her anne evladını pamuklara. Saklamak ister kalbinin odacıklarında en tatlı hatıralarla. Sarılmak ister korkulu rüyalardan  yavrusu uyanınca. Ayağına taş, gözüne yaş değmesin ister hasılı. Gözünden bile sakındığını..

Dalgalı saçları, iri ela gözleri ile ürkek bakıyor etrafına Sümeyye

“O daha bir çocuk.” Mavi bir elbise isterdim diyor, hayattaki en büyük isteği sorulunca Lübnan’ın Bekaa vadisinden küçük Sümeyye. Hayallerini takıp uçmak istiyor güvercin kanatlarıyla. Henüz 8 yaşında. Annesi hasta. 6 kardeşi ile aynı yatağı paylaştığı, evsizliğe yurtsuzluğa alıştığı bir mülteci kampında. Her sabah değil çocukların büyüklerin bile uyanmakta güçlük çektiği vakitte biniyor okul servisi yerine işçi kamyonetine. Kamyonetin kasasında bir çocuk Sümeyye. Tek çocuk. Başında eski bir şapka, üzerinde neredeyse rengi griye dönmüş eski bir beyaz kazak. Dalgalı saçları, iri ela gözleri ile ürkek ürkek bakıyor etrafına. Her tür ekini topluyor günde yalnızca 2 dolara. O kadar küçük ki elleri, ellerine uygun eldiven olmadığından, çıplak elleri ile topluyor ekinleri. Gözleri bir hüzün ağına takılmış gibi bakıyor. “Evden buraya soğan toplamaya geliyorum, ama ben okula gitmek ve oyuncaklarımla oynamak isterdim” diyor usulca, gözyaşlarıyla.

İnsanlar, insanlığımız ölüyor Yemen’de

“O daha bir çocuk” Televizyonların ana haber bültenleri, çok satan gazetelerin manşetleri haber vermiyor olabilir ama Yemen’de insanlar ölüyor. İnsanlık ölüyor. Çocuklar ölüyor, çocuklarımız. Belki hatırladınız. 18 milyon kişi açlık sınırında. Ağaç yaprağı ile ayakta kalmaya çalışıyor 18 milyon insan. Bebekler, çocuklar hayatlarında hiçbir yiyeceği tadamadan gözlerini yumuyorlar bu dünyaya birer birer. Anneler ölüyor Yemen’de babalar, eşler, kardeşler. Ama en çok çocuklar ölüyor. Can dayanmaz çünkü böyle bir yokluğa. İnsanlar, insanlığımız ölüyor Yemen’de. Anımsadınız mı?

Bir vav gibi kıvrılmıştı soğuk beton zemine

“Ama yapmayın diyordu, o daha bir çocuk.” Bir kare fotoğraf düştü önüme birkaç gün önce. Fotoğrafla birlikte bir çocuk düştü gönül kuyularımın içine. Çırpındı durdu. Çırpınıp durdu. Kurtaramadım. İsmi Elif’ti.. 6 yaşlarında ya var ya yoktu. Ey zalim! Bilmez misin ki bu dünya bugün var, yarın yoktu. Elifti adı, ama benim gördüğüm resimde bir vav gibi kıvrılmıştı soğuk beton zemine. Kalk annem, üşüteceksin böyle kıvrılıp yatılmaz, dedim içimden. Boğazımda bir düğüm. Anneciği ve babacığını suçsuz yere ondan koparan kötülüğe dayanamayıp ağladığı için mahkeme salonundan dışarı atılıverince. Kendisini anne kucağı yerine bırakmıştı adliyenin soğuk karolarına. Bakışlarını bir yere sabitlemiş, sessizce duruyordu işte orada.

Elif, Elif’im, güzel kızım. Aylardır delilsiz, mesnetsiz haksız yere tutuklu bulunan  anneciğine sarılmana izin vermediler mi senin? Babanın başını okşamasını da mı çok gördü sizi paramparça edenler? Daha küçük bir çocuktun. Hasretle tanıştın. Çok özlemekten nasıl gözyaşı dökülürmüş, göz pınarları nasıl kururmuş biz öğrendik. Sen de mi öğrendin annem? Üzgünüm yavrum . Çok üzgünüm. Bütün annelerin yerine de üzgün, bütün annelerin adına hasretle doluyum. Karanlık gecelerin ışıklı sabahlarına uyanacağımız günü iple çekiyor, o kocaman yüreğinden şefkatle öpüyorum..

Haşiye: UNICEF’in hazırladığı rapora göre 2017 yılında dünyada 15 yaşın altında toplam 6 milyon 300 bin çocuk yaşamını yitirdi. Buna göre her beş saniyede bir çocuk yaşamını yitirdi, ölümlerin en çok yaşandığı ülke ise Afrika.

“Dağıldık topla bizi Allah’ım!”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin