Gülen Cemaati’ne yönelik 3 yıldır operasyon her gün operasyon yapılıyor. Hukuk gözardı edilerek okullara el konuldu. Tek bir Cemaat mensubu mukavemet etmedi.
Kadınlı erkekli 40 bin insan önce gözaltına alındı sonra tutuklandı. Tek bir insan direnmedi. Binlerce iş yerine ve şirkete hukuksuzca el konuldu. Tek bir insan el kaldırmadı.
Yüzlerce kayyım gelip şirketlere kuruldu. Tek bir çalışan ses etmedi.
Hayatı boyunca tek bir adli suça karışmamış insanların evleri terör yuvası gibi basıldı. Hoyratça aramalar yapıldı. Evler alt üst edildi. Tek bir kişi olanlara ses etmedi.
80’lik dedelere, hamile kadınlara ters kelepçe takıldı. Kimse asayişi bozmadı.
Terörist dedikçe karşılarında dünyanın en olgun insanlarını buldular. Terör örgütü dedikçe karşılarında şiddete değil sadece hukuka inanan kitleler buldular.
Cemaat mensuplarının kaldıkları cezaevlerinde bugüne kadar en ufak bir kalkışma, aşırı kalabalıktan kaynaklanan anlaşmazlıklar veya yapılan muamelelere karsı isyan görülmedi. Bilakis pek çok sanık yakını sosyal medyada gardiyanların mahkûmlardan etkilendiğini, hayretle “bunlar asla terörist olamaz” dediklerini ve hatta bazılarının bu vesileyle namaza başladıklarını aktardı.
Bu sükûnet kendilerine terör yaftası yapıştırmaya kalkan zümrenin iftiralarını havada bırakmış olmalı ki Adalet Bakanlığı veya MİT yeni bir tür haberlerle karanlık operasyonlara zemin hazırlıyor.
ŞAHENK’İN NTV’Sİ OPERASYON MERKEZİ
NTV’nin dünkü ‘özel haberi’ şuydu: “5 bin 544 tutuklunun kaldığı Sincan Cezaevi’nde firar planı son anda deşifre oldu. Koğuşlarda yapılan aramada; cezaevinin detaylı krokisi, şifreli notlar ve kaçış planları bulundu.”
Haber çok kıymetli(!) olmalıydı ki resim üstlerine logo da koymuşlardı.
Peki, haberin kanıtı neydi? NTV’nin delili Reza’nın peçetesini andırıyordu. Hatırlarsınız, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın, Reza Zarrab’ın Cenevre’den getirttiği 300 bin franklık saate karşılık ödeme yaptığına dair belgenin bir otel kâğıdına yazılmış yazı olduğu ortaya çıkmıştı.
Haberde “DETAYLI KROKİLER” başlığı ile verilenler:
“Sincan Cezaevi Tabur Komutanlığı’nın FETÖ zanlılarının koğuşlarına yaptığı ani baskınlarda; cezaevinin şeması, şifreli notlar, koğuş ve havalandırma planları, cezaevini koruyan hava savunma sistemlerinin yerlerini gösteren planlar ele geçirildi.”
Bu müthiş(!) delillerin asılsız olduğunun anlaşılması saatler almadı. Kaçış krokisi diye verilen beyaz kâğıt çizimlerin okullarda ders olarak gösterilen elektrik devresi çizimleri olduğu anlaşıldı.
Gezi olayları sırasında penguen belgeseli yayınlayanlar arasında yer alan NTV, zaten bir süredir havuz medyasının içindeydi. Bu haberiyle de havuzun derinliklerinden bildiriyordu. Haber sosyal medyada alay konusu oldu.
YALAN DA OLSA MANŞET
Ama yalan haberi bugün iki gazete manşet yaptı.
İlki “Fetö” manşetleriyle kendisine el konulmasını önleyeceğini düşünen Sözcü. 5 bin 500 kişinin cezaevinden elini kolunu sallayarak çıkabileceğini düşünmüş olmalılar… Ve ikincisi, İhlas Finans’tan kalma borçlar yüzünden kendini sürekli devlete borçlu hisseden ve Saray’ın iki dudağı arasından çıkabilecek bir ‘kayyım’ lafından korkan Mücahit Ören’in Türkiye gazetesi. Bu haberleri manşet yaparak efendilerine yaranacaklarını düşünüyorlar…
BU HABERLERİN AMACI NE OLABİLİR?
1996’da ülkeyi yöneten Refah-Yol Hükümetinde bugünlerin flaş ismi Mehmet Ağar Adalet Bakanı idi. Ulucanlar cezaevinde sol görüşlü siyasi tutuklulara açlık grevleri ve ölüm oruçları bahane edilerek katliam yapılmış ve 10 mahkûm öldürülmüştü. Günlerce süren müzakere arayışlarına aldırmayan yönetim, polis şiddetiyle içeri girmiş ve önüne gelene ateş açmıştı.
Yani 1990’lardaki ‘devlet’in böyle bir cezaevi pratiği var. Bugünlerde de o günlere döndüğümüz için şu soruları sormamız gerekiyor.
1- Mehmet Ağar’ın en muteber dönemini yaşadığı bugünlerde AKP, cezaevlerinde yeni bir Ulucanlar katliamı mı planlıyor?
2- Bu haberler bahane edilerek cezaevlerinde iletişimi kesmek, tutukluların ziyaret ve telefon hakları engellemek mi isteniyor?
3- Her türlü işkence ve hukuksuzluğun rahatça yapılabilmesi için cezaevleri güvenliği SADAT türü direkt Saray’a bağlı bir oluşuma mı devredilmek isteniyor?
4- Hukuken geriye yürümeyecek olan idam cezasını uygulayabilmek için suni bir isyanla katliama girişmek, bir kısım mahkûmu bu yolla katletmek kalanları da isyanla yargılayıp idama mahkûm etmek mi amaçlanıyor?
Daha önce Twitter’daki ‘silahşörlerin’ duyurduğu bu ‘cezaevinde isyan çıkarma’ haberlerinin, korkunç bir planın parçası olduğu açık. Belli ki hırsı, kini benliğini ele geçirmiş birilerini sadece hapse atmak kesmiyor…