YORUM | VEYSEL AYHAN
Çok sık hatırlamamız gereken bir hadis-i şerif var. Çok kapsamlı. Yaratıcının “insan”dan ne beklediğini net olarak biz ifade ediyor:
“Kıyamet günü Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyuracak:
-Ey âdemoğlu! Ben hasta oldum beni ziyaret etmedin! Kul:
-Ey Rabb’im, Sen Rabbü’l-âlemîn iken ben Seni nasıl ziyaret ederim?
Cenab-ı Hakk:
-Bilmedin mi, falan kulum hastalandı, fakat sen onu ziyaret etmedin, bilmiyor musun?
Eğer onu etseydin, yanında beni bulacaktın!
Cenab-ı Hakk:
-Ey âdemoğlu, ben senden yiyecek istedim ama sen Beni doyurmadın! Kul:
-Ey Rabb’im, ben Seni nasıl doyururum! Sen ki âlemlerin Rabb’isin.
Cenab-ı Hakk:
-Benim falan kulum senden yiyecek istedi. Sen onu doyurmadın. Bilmez misin ki, eğer sen ona yiyecek verseydin, onu yanımda bulacaktın.
Cenab-ı Hak:
-Ey âdemoğlu! Ben senden su istedim Bana su vermedin!
Kul:
-Ey Rabb’im, ben Sana nasıl su içirebilirim, Sen ki âlemlerin Rabb’isin!
Cenab-ı Hakk:
– Falan kulum senden su istedi. Sen ona su vermedin. Bilmiyor musun, eğer ona su vermiş olsaydın, bunu benim yanımda bulacaktın!” (Müslim, Birr 43)
EN KRİTİK SORU
Yeryüzündeki tüm eksiklikler, ihtiyaçlar; yardıma muhtaç insanlar, hastalar, yetimler… İnsanın önüne sunulmuş birer imtihan sorusudur. Allah bana onlara yardım edebilecek ekonomik güç verdiyse ve ben zaruri ihtiyaçlarım dışında bu maddî imkânları saklıyor, biriktiriyor, neler olacağını bilemediğim bir istikbal için sigorta olarak istifliyorsam ilk soruda takılırım.
Ahirete gittiğimde yukarıdaki hadisteki soruların benzerleri önüme çıkar ve acı bir mahcubiyet yaşayabilirim.
Mesela;
-Kulum ben binbir müşkilatla hicret ettim. İlk durakta takıldım kaldım. Şu yabancı diyarda yalnız ve kimsesizdim. Bana yardım etmedin!
-Kulum ben hapse düştüm. Ne aradın ne sordun. El uzatmadın, yakınlarıma sahip çıkmadın.
-Kulum ben muhacir olarak senin ülkene geldim, bana samimi bir ensar olmadın.
-Kulum ben en zor şartlarda ayakta durmaya çalıştım, çevremde bir teselli aradım. Ziyarete gelmedin.
-Kulum ben terkedilmiş halde kendimi kenarda buldum. Beni hatırlamadın…
Allah göstermesin, bu ve benzeri sorularla utanç içinde hesap vermek var. İhtiyaç sahipleri bir yanda dururken, benim istikbal endişeleriyle biriktirdiğim para bereketini yitirir hatta tümöre dönüşür. Zamanla beni de çürütür. Çünkü onlar Allah’a aittir ve her bir kuruşu ihtiyaç sahiplerine verip vermeyeceğimin sınav sorularıdır.
Bildiğim, duyduğum ve elimin yetişebileceği her fakirlik, çözebileceğim her problem benim önümde bir ahiret suali olarak bekler. Aslında o ihtiyaç sahipleri ve ihtiyaçlar benim için birer nimettir. Her bir soruyla cevapla ebediyeti yakalayabilirim.
Allah, âdil-i mutlaktır. İnsan vücuduna kurduğu sistemle vücuttaki milyarlarca hücre adil olarak beslenir. ‘Ayaklar’ aşağıda diye gıdasız kalmaz. ‘Göze’ ayrıcalık tanınmaz. ‘Beyin’ önemli diye iltimas görmez. En iyi vitaminleri kendine saklamaz. ‘Kalp’ niye ben çalışıyorum siz oturuyorsunuz, demez. İşini bir an aksatmaz.
Dünya, iç içe geçmiş daireler halinde insanın ‘adalet’inin sınandığı bir imtihan dünyasıdır.
Hz Ebu Bekir’in (ra) akıl ve zekasını havsalamız almaz. Hz.Ömer(ra) kuşkusuz bir dâhiydi. Onlar ve emsalleri Allah nazarındaki ‘kadir’lerini cömertlikleriyle artırdılar. Ne, verdiklerinden dolayı pişman oldular ne de fakirliğe düştüler. Çünkü verilen sadaka Allah’ın teminatı altında.
En doğru sözlü insan Efendimiz’dir (sas). Bir de söylediğinin doğruluğuna yemin ediyorsa… Efendimiz (sas): “…yemin ederim ki sadaka vermek malı eksiltmez. Uğradığı haksızlığa sabredenin Allah şerefini artırır.” (Müslim, Birr, 69)
VEFA TESTİ
On soruluk bir test yazdım. Önce kendime uyguladım ve sınıfta kaldım. İnşaAllah kendimi düzeltirim. Her biri Allah’ın Vâfî (vefalı) ismine birer davetiye. Umarım sizin puanınız düşük çıkmaz.
1- Hapis yatmakta olan arkadaşınız veya bir tanıdığınız var mı?
Varsa;
Onlara -sakıncalı ise müstear isimle- mektup yazmaya çalışıyor musunuz?
2- Onlara bayram tebriği, kandil tebriği, doğum günü tebriği atıyor musunuz?
3- Onlara selam göndermeye çalıştınız mı? (Bazen bir selam oradaki mağdurları günlerce sevindiriyor.)
4- Tutuklu yakınları veya eşlerine telefon açıyor musunuz? Bazen azar işitmeyi de göze alarak?
5- Yurt içinde iseniz; yakınları hapiste olanlara -imkânınız nispetinde- periyodik olarak hediyelerle ve oyuncaklar ziyarete gidiyor musunuz?
6- ‘Süreç’in ağırlığından dolayı bir kenara çekilmiş veya küsmüş arkadaşlarınızı her şeye rağmen ziyaret ediyor musunuz? (İçeride veya dışarıda.)
7- Hayatının -velev ki kısa da olsa- bir bölümünde Hizmet’i sırtlamış ama şimdi emekli olmuş, hicret etmiş veya kenara çekilmiş insanlara, bilhassa yaşlı olanlarına -sırtınızda taşırcasına- sahip çıkıyor musunuz?
Onları ziyaret edip ihtiyaçlarını tedarik etmeye uğraşıyor musunuz?
Yoksa insanlarla ilgilenmeniz onların zenginlikleriyle mi orantılı?
8- Serbest dolaşım hakkına sahipseniz mağdurları bulundukları ülkelerde ziyarete gittiniz mi? Mülteci kamplarına hediyelerle, oyuncaklarla veya ihtiyaçları olan şeylerle uğruyor musunuz?
Sadece tanıdıklarınız değil, diğer mağdurlara da yardım götürüyor musunuz?
9- Muhacirler, mülteci kamplarında yaşayanlar veya bir yerde sıkışmış kalmış olanların fakru zaruret içinde en fazla bir hafta yetecek iaşeleri hatta birikimleri varken, siz elinizde ne varsa onunla onlara “muavenet” eli uzatıyor musunuz?
Yoksa “ne olur ne olmaz, gelecekte lazım olur” diye kenara ihtiyat akçesi mi ayırıyorsunuz? ‘Onlar o haldeyken ben bu kenara ayırdığım para ile ölürsem nasıl hesap veririm’ diye korktuğunuz oluyor mu?
10- Güzel bir sofranın başına oturduğunuzda aklınıza tutuklu arkadaşlarınız ve mağdur aileler geliyor mu? Sıcacık yatağınıza girdiğinizde üç kişinin nöbetleşe paylaştıkları soğuk ve nemli yatakları hayal ediyor musunuz?
11- Her gece -veya gündüz- bir kuytuya çekilip onlar için dua ediyor musunuz? Fetih okuyor musunuz? “Allah’ım gerekirse canımız al ama arkadaşlarımızı kurtar” diyebiliyor musunuz?
Bu on bir soruluk testten yüksek bir puan alıyorsanız, cenazenizi meleklerin teşyi edeceğinden, meleklerin size ev sahipliği yapacağından emin olabilirsiniz.
Çünkü Allah, Vâfî’dir. İnsanlara olan vefamız, Allah’ın vefasına reddedilmez bir davetiyedir.
Başyazı ile bitireyim:
“Ah vefa, nerede kaldın! Bıktık şu her gün birkaç defa yeminini bozup ahdinden dönenlerden; her sözü mübalâğa, her davranışı sun’î nâmertlerden ve vefa duygusundan mahrum uğursuz gönüllerden!..
Ve neredesiniz, ey bir vefa düşüncesiyle sözleştiği yerde günlerce kıpırdamadan bekleyen vefalı dostlar!.. Neredesiniz, ruhuyla bütünleşmiş vefa timsali yiğitler!..
Neredesiniz, bir vefa uğruna harâb olup türâb olup gidenler ve çok bereketli bir devrin pâk alınlı insanları!..
Kalkın, girin ruhlarımıza. Kamçılayın hayallerimizi ve boşaltın vefa adına ne taşıyorsanız hepsini sinelerimize; mertliği, yiğitliği, vefayı bütün bütün unutmuş sinelerimize!..
Bizleri bu yeniden diriliş yolunda Hızır çeşmesine ulaştırın!
Gelin, gelin de şurada burada dolaşıp duran şu üç-beş vefalı insanı, ümitsizlik ve inkisardan kurtarın!..
Vefaya susamış neslimizin vefa düşüncesinin korunması dileğiyle…”
(Sızıntı Eylül-1982)
Yaziniz cok guzel, onemli bir yaraya deginmissiniz.
Ama test sorularinin ozellikle ilk bolumleri bana cok hafif gibi geldi.
Dogum gunu kutlamak, selam gondermek, hal-hatir sormak..vb seyler mutlaka faydali seyler ama ailesi disarda kira odeme derdindeki birisi icin bunlar 2.planda olan seyler.Aci ve ihtiyac cok buyuk cunku.
Ayrica bir suru ihtiyaci oldugu kesin olan birisine `Bir ihtiyacin var mi?` diye sormak aslinda ona hakaret etmek gibi birsey.
Ben ne yapabilirim ki? Ne tur ihtiyaclar var ki? …gibi sorular ile kimse kendisini kandirmasin.
Yapilacak yuzlerce sey var. Hala 1 tanesini aramaya calisanlar kendilerini kandiriyorlar.
Demek istedigim o ki: Zordaki bir kisiyi herhafta hatta hergun arayip hal-hatir soruyor olsak bile bu kesinlikle yeterli degil. Mutlaka bir yarasina merhem olmaya calismak gerekiyor. Cogu kisinin ilk asamada soylemekten cekindikleri bir cok ihtiyaclari var, siz uzerine giderseniz, sadece sorarak degil isin icine de girerseniz, samimi iseniz.. mutlaka yardim edecek bir yol bulursunuz.
Yardim etmenin onunde bircok engel var:
– Hemen hemen herkesin kendi sikintisi da oldugu icin bazen kendi dertleriyle ugrasmaktan digerlerine cok kafa yorulamayabiliniyor ama bu dogru bir durum degil.
– Cevremizdekilerin bazen rahat tavirlari da bizi aldatabiliyor.
– Birilerinin ozellikle sosyal medyada kafa karisikligina sebep olmalari, zihinleri yasanan magduriyetler ve yapilmasi gerekenlere degil de gereksiz seylere yonlendirmeleri de ayri bir neden.
Bu sekilde insani gaflete salacak, hamle yapmasini engelleyecek bir suru bahane-engel var aslinda. Bircok kisi bu engellere takiliyor malesef.
Nefis ve seytani saymiyorum bile.
Tabiki bu engelleri asabilen bircok babayigit de var. Onlar kardesligin hakkini veriyorlar. Allah onlardan razi olsun. Bizlere de onlar gibi olmamizi nasip eylesin ins.
Sa muhterem kardeşim,
Bu dedikleriniz beni ağlattı. Hem kendime bakmama hem de kardeşlerime bakmama vesile oldu. İstifade ettim Allah razı olsun.
Hepsi için demiyorum ama zengin insanlarla ilgilenme bir illet gibi bazılarının yakasına yapıştı. Garipler bir yönüyle kenarda kaldı. Niyete birşey demiyorum ama uygulama çoğu zaman bu malesef..
Yazılarınız için çok teşekkür ederim. Alllah yardımcınız olsun. Dua edin inş.
Kulum ben binbir müşkilatla hicret ettim. İlk durakta takıldım kaldım. Şu yabancı diyarda yalnız ve kimsesizdim. Bana yardım etmedin!….. Neden etmedin???çünkü hicret niyetimi istikamet üzere tutamadım veya o niyetle hicret etmedim, hicret ettim ama türkiye de halen taş üstüne taş koyma derdindeyim. Kalan paramla birine yardım edebilirdim ama bunun yerine türkiye de eve, arabaya yatırım yapmalıyım çünkü türkiye ye döndüğüm zaman lazım olacak ,dostlarım dediğim insanlara yardım ederim lakin verdiğim paranın FAİZİNİ DE alırım vs vs MAALESEF üzülerek diyorum bunları duydum,yaşadım, gördüm…M.Akif in dediğini demezmisin “Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile…”
Değerli Veysel bey,
Bu konuda benim kafam karışık. Dediklerinizin bir kısmını yapıyorum, bir kısmını da yapamadım. Şuradan başlayayım:
1-18 ay Medrese-i Yusufiyede kaldım.
2-Ailecek hicret ettik,
3-Malımızın bir kısmını sattık, elimizde epeyce bir para var.
4-Mesleğim ve çevrem itibariyle, öyle bir lokma bir hırka yaşayan bir kimseye henüz rastlamadım.
5-Şu anda bir mülteci kampında yaşıyorum. 15 Temmuzdan beri bilerek ve isteyerek, keyif için bir lokantaya gitmedim. Evimde zeytinyağdan başka yağ yenmezdi. O da, özel sıkma pahalı yağ olurdu.
6-Geçen gün kamp arkadaşlarımdan birisi, markette, “abi, hangi zeytinyağından alıyorsun” diye sorunca çok şaşırdım. “Ben ayçiçek yağı kullanıyorum, zeytinyağı almıyorum” dedim. Ayçiçek 1.2 lira, zeytinyağı 5 lira.
7-Ben et yemiyorum, biraz da başka amaçlarım var ama bakıyorum, yardım paralarıyla da olsa, insanlar et yemeden duramıyor.
8-Yemesek de yedirmek esas olmalı. Ama İçerdeyken de, 4-5 koğuş değiştirdim, 100-150 değişik arkadaşla kaldım, ama yemeyi azaltan, iştahı kaçan pek kimse görmedim.
9-Bütün bu ifadelerimden, hizmetten ve arkadaşlardan soğuduğum, onların üstünde fazilet furuşluk yaptığım sonucu çıkarılabilir. Biraz da öyle. Ama herşey rağmen arkadaş çevremi değiştirmedim. Herkesi seviyorum, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Ama şeytan da bırakmıyor.
10-Yaklaşık iki buçuk yıldır olayların içindeyim, içeriyi de dışarıyı da gördüm. Hep şu soruyu kendime sordum: “Bizi, diğer müslüman kişi, grup veya cemaatlerden ayıran bir fark var mı?”
Beğenmediğimiz o AKP’lileri de hapse koysanız, onlar da bizim kadar, belki de daha fazla ibadet ederler. Edecekler inşaallah. Hele, mesela Süleymancıları koyun, dini bilgileriyle, ibadetin alasını yaparlar.
Bunca yaşananlara rağmen, ben kendim de dahil, öyle dinini yaşamaya can atan, ibadete ibadet katmaya, her halini düzeltmeye yüksek dereceden gayret eden çok az insana rastladım.
Kamplara ziyarete geliniyor, bir nevi istişare oluyor. Kış günleri kısa, namaz namaza değiyor adeta. Vakit çıktı çıkacak, ikaz edince de adeta fırçalanıyoruz. Bakın, size şunu söyleyeyim: “Bu cemaatin fertlerinin farz namaza karşı tutumu bile, bütün bu musibetleri hak etmeleri için ve bu sürecin devamı için yeter de artar bile” desem, acaba çok terbiyesizlik olur mu?
Bu süreci tabii ki Allah Teala yarattı ama sonuçta birileri idare ediyor, süreci yönetiyor. Bu cemaatte hiç mi “kriz yönetimi” bilen yok?
Ben, kendime göre elimden gelen yardımı yapmaya çalışıyorum ama, bu durumları görünce de yardım edesim gelmiyor. Doğru düzgün namaz bile kılmayan bir arkadaşın, “kaçış parasını” vermek ona iyilik midir, bilemiyorum. Belki M. yususfiyede olsa, daha güzel namaz kılacak.
Daha söylenecek çok şeyim var. Ancak, asıl amacım, bunları yorum olarak yazınızın altına eklemniz değil, asıl amacım, öyle veya böyle, “Hizmet” adına birşyler karalayan siz ve sizin gibilere, gerçek düşüncelerimi söyleyebilmek. Bir kısmını söylemiş oldum.
Bir soruyla bitireyim: “Gerçekten bizler, cemaat olarak, Nam-ı Celil-i Muhammediyeyi güneşin doğup battığı her yere götürmeye çalışan ve her anı, O’nun (sav) sünnetine uyma gayretiyle geçen ve Allah Tealaya ibadet etme aşk ve şevkiyle dolu insanlar topluluğu muyuz?”
Abi çok patavatsızsınız kusura bakmayın diyeceğim ama sizin ifadenizle birazda bakın….
Merhaba
Öncelikle her yazınızı faydalı, öğretici ,yol gösterici buluyorum. Mutlaka okuyor ve okutuyorum. Depremin merkez üssündeyim. Yıkıntı altında kalmış,yaralanmış,Allah ‘ın yardımıyla şu anda iyi durumdayım. Bu sıkıntıları yaşamış biri olarak “kimse yokmu” çığlıklarına koşmayı vazife edindik. Tabii ki yalnız değilim. Çok sayıda dertli arkadaşla beraber. Yazıdaki 8.ve 9. Madde hariç hepsi yapılıyor ve biz en az on madde daha ilave edebiliriz şükür olsun. Bir küçük oyuncak hediyenin ne kapılar açtığını gördük, bir çocuğa doğum günü yapmanın ne kadar bereketli olduğuna şahit olduk. Allah için yapılan hiçbir iş küçük değildir. Her iyiliğin kendine göre açtığı kapı ve kapılar vardır. “Durağanlık zehirdir “diyor. Kimse yokmu diyene ben-biz varız dedikçe işlerin çok kolaylaştığına şahit oluyoruz.Yapanın biz olmadığını iliklerimize kadar hissediyoruz. iştişare ile yapılan her işin sonucunun hayır olduğu yaşayarak görüyoruz. Dört kişinin 4444 olduğuna tam iman ettik. Mağdur ve mazlum olan kardeşlerimizin sadece maddi değil her her sıkıntılarında yanında olmak gerekiyor. Bu insanlar size dertlerini size kolay kolay açmazlar. Candan gönülden dost olmalı önce. Siz yaralarını sardıkça açılıyor herşey. Yapılan ve yapılacak o kadar çok şey varki. Bu zamanda ne yapabilirim diyenlerin kulakları çınlasın. Selametle kalın dualarınızı eksik etmeyin.
Merhaba
Öncelikle her yazınızı faydalı, öğretici ,yol gösterici buluyorum. Mutlaka okuyor ve okutuyorum. Depremin merkez üssündeyim. Yıkıntı altında kalmış,yaralanmış,Allah ‘ın yardımıyla şu anda iyi durumdayım. Bu sıkıntıları yaşamış biri olarak “kimse yokmu” çığlıklarına koşmayı vazife edindik. Tabii ki yalnız değilim. Çok sayıda dertli arkadaşla beraber. Yazıdaki 8.ve 9. Madde hariç hepsi yapılıyor ve biz en az on madde daha ilave edebiliriz şükür olsun. Bir küçük oyuncak hediyenin ne kapılar açtığını gördük, bir çocuğa doğum günü yapmanın ne kadar bereketli olduğuna şahit olduk. Allah için yapılan hiçbir iş küçük değildir. Her iyiliğin kendine göre açtığı kapı ve kapılar vardır. “Durağanlık zehirdir “diyor. Kimse yokmu diyene ben-biz varız dedikçe işlerin çok kolaylaştığına şahit oluyoruz.Yapanın biz olmadığını iliklerimize kadar hissediyoruz. iştişare ile yapılan her işin sonucunun hayır olduğu yaşayarak görüyoruz. Dört kişinin 4444 olduğuna tam iman ettik. Mağdur ve mazlum olan kardeşlerimizin sadece maddi değil her her sıkıntılarında yanında olmak gerekiyor. Bu insanlar size dertlerini size kolay kolay açmazlar. Candan gönülden dost olmalı önce. Siz yaralarını sardıkça açılıyor herşey. Yapılan ve yapılacak o kadar çok şey varki. Bu zamanda ne yapabilirim diyenlerin kulakları çınlasın. Selametle kalın dualarınızı eksik etmeyin.
Hatirlatmanin her an kıymeti var..ama ozellikle 9ncu madde ile ilgili yazmak istiyorum. Var olan aktif hizmet omrumce hic bir zaman kenara bir ihtiyat akcesi koyayim lazim olur ev aliriz vs dusuncesiyle hareket etmemeye calistim..calistik ailecek..Bir burs miktari zarf alip yine o zarftan da hep bursumuzu verdik..Ama zaman geldi hic birimizin kabusuna girmeyen bu gunleri yasadik. Turkiyeden cikmak zorunda kaldigimizda o zamanin parasi turk lirasi 5bin kusur kendi paramiz vardi yoktu..Bu ise gittigimiz ulkede 1 aylik gecinmemize bile yetmiyordu..Ve de gittigimiz diyarda ne var ki Turkiye de coluk cocuk dokulmus gelmissiniz buralara muamelesi gorduk..Cunku o zamanlar darbenin sarsintilari yurt disini vurmamisti.. Muhacir Ensar turkuleriyle buyuyen insanlar olarak buna sahit olmak icimde bir cok seyi yikti gecti..Sukur Rabbim yine elimizden tuttu bir sekilde hayatimizi idare ettirdik ama keske dedim azcik dipte kosede paramiz olsaymis da kimseye muhtac olmasaymisiz..Cunku herkes az cok kendi derdinde..Simdi de yine gun olur yalniz kaliriz diye biraz kenara ayirdigimiz bir miktar var ..Hz Suleymanin elinde kalan kutudaki karincanin tum rizkini yememesi gibi..Eskisi gibi herseyi ya hep ya hic olarak degerlendiremiyorum.Rabbim herkesi kendi durumuna gore hesaba ceksin..Onun haricinde saniyorum kendini bu dairede sayan herkes birbirine yardimci olmanin pesindedir.
Selam
Buralarda anladım ki bazı kavramların içini boşaltmakda üstümüze yok.
Kutsala ait kavramlar ile tabanı dizayn etmekten vazgeçelim artık.
Öncelikle Ensar Muhacir.
Ne Avrupa ya gelenler tam muhacir ( belki aralarında o sıfatı hak edenler vardır) ne de burada ki hizmetten arkadaşlar Ensar.
Herkesin öncelikli derdi kendisi normal olarak.
Sistemi idare eden arkadaşların da öncelikleri sistemin devamı ne olursa olsun.
Sistem her şeyden önemli hatta insanlardan da.
Ensar Muhacir Muavenet vb kavramlar ancak sistemin devamına izin verdiği ve ona yaradığı ölçüde teşvik edilen unsurlar.
Ensar lafını bir hak eden varsa bize burada kucak açan bu ülkeler ve sistemleri.
Rol çalmaya kimse kalkmasın.
Lütfen bu kavramları daha fazla iğdiş etmeyelim.
Herkes durumdan vazife çıkarmalı.
Yapılacak iş varsa kimseden direktif veya tavsiye almayı beklememeli bence.
Yine de faydalı bir yazı.
teşekkürler
Herkes Avrupa ya gitmedi bu surecte.Avrupa sahip cikip herkesin gecinmesini idame edecek yardimi siginacagi evi de veriyor. Ensarligi yapiyor dediginize gore..Heryer boyle degil. 2 gun sonra kapiya konulacagimiz gunleri yasadik biz .Oyle olunca insan en azindan kendi muhacir olmasa da ensar olacak birilerini ariyor hic olmadi..Ne de olsa bu surec oncesi yurt disina gidenlere muhacir gozuyle bakar bizi de anlarlar diye ummustuk..Ama dediginize gore muhacir de degilmisiz anladik. Toptanci dusunceler hep.
Samimi niyetinizi ve ince düşünce tarzınızı takdir ediyorum. Yazıdaki bir husus hakkındaki mulahazamı belirtmek istiyorum
Muavenet için zaruri olan hariç hemen hemen herşeyin verilmesi salık veriliyor.
Öte yandan bazı tasavvuf büyüklerine göre birkaç günlük iaşe harici birşeyler bulundurmak vebal gibi ifade edilmektedir.
Malının hepsini bu yolda herkes veremez ve bu yönde istekte bulunulamaz. Bu husus insanları duygusallığa sevk edebilir.
Ancak hayatta bir denge ve rasyonel hareketin olması da hikmet gereğidir. Bazıları sermaye için birikime ihtiyaç duyar. Bazıları da ihtiyaçları için sarfiyat amacıyla kısmen bekletebilir.
Hissiyatınıza saygı duyuyorum. Selam ve hürmetlerimle.
Selamlar yazı güzel. Ellerinize blve hislerinize sağlık. Yalnız ben şunu ilave edeyim. Bazı ülkelerde insanlar hâlâ Türkiye’de yaşanan olayın vehametini hissetmiyorlar. Zira başındakileri onlara ısmarlama dua saati vesaire koyuyor ama insanlar hisstemiyorum uzulemedikleri bir olaya nasıl dua etsinler. ne olur bırakın ogrtemen de çalışanlar da dünyadan haberdar olsunlar. Tweter mevitur bilmem ben diyen adamin abilik(!)yaptığı yerde zaten kimse de doğru düzgün bir şey hissedemez. Et partilerinin herhafta birbirini kovaladığı bir ortamda kimse bir şey hissedemez. Insanlara seminer verilmeli konuşmalar yapılmalı . Insanlar geziye değil moral için, dert için kamplara götürülmeli. Herkes en aZindan bir burukluk hissetmeli içinden. Belki O zman bir şeyler olur . Vefa da ardından gelir.
Yaziya yapilan bazi yorumlar insani uzuyor malesef.
Bu yorumlar, nefsin- seytanin insanin aklini nasil karistirdigini gosteriyor bana gore.
Halbuki Hz. Yusuf bile `ben nefsimi temize cikarmiyorum` diyor. Biz niye avukatligini yapiyoruz ki.
Madem elimizden cok birsey gelmiyor, bu duruma uzulecegimize neden sucu baska seylerde ariyoruz ki?
Yok bunlar gercek muhacir degillermis, bazilarinin gozu geri donup keyif yapmakmis, Allah ile irtibatlari problemliymis.. daha neler neler.
Bahsedilenlerin bir kismi gercek olsa ne yazar. Bize ahirette yapmamiz gerekip de yapmadiklarimiz sorulmayacak mi? Kaldi ki binlerce insanin oldugu yerde bazi kisilerde eksiklik olmus, bir ehemmiyeti var mi? Cekilen acilari biz tam hissedemiyorsak neden baskalarini sucluyoruz? Hala acidan, dertten anlamayana, bahaneler ileri surene baska ne anlatilabilir ki? Dert cekmek de nasip isi demek ki. Allah herkese nasip etmiyor.
Kurani Kerimde sadaka ile ilgili bircok ayet var: “Sadakalar hususunda gönüllü bağışta bulunan mü’minlerle, güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” `sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın`..vb.
Yani iyilik yapma, yardim etme.. elimizden geliyorsa yapmaliyiz. Bu zaten insani ve dini bir durum. Yapip yapmama kisinin tercihi. Ama ne olur kimse (ister yardim eden, ister etmeyen olsun) bahaneler ileri surmesin, yaptiklarini basa kakmasin. Bundan Allah razi degil.
Kim nasil dusunurse ve ne yaparsa kendisine yapar.
Bu soguk gunlerde hapiste usuyen binlerce insan var, dogalgaz faturasindan dolayi dogal gazi acamayanlar var… daha neler neler…
Keske her magdura sahip cikabilseydim.
Keske hicbir gece bile rahat uyumayabilseydim.
Keske hicbir lokmayi bile istahli yemeyebilseydim.
..
Ama yapamadim, yapamiyorum.Hicbir mazeretim, bahanem yok.
Tek bir sebebim var: O da bedenimi, cismaniyetimi, nefsimi, arzularimi.. bir turlu asamadim. Rabbim beni affetsin. Tek bir umidim var: Perisan halimin farkindayim, bundan izdirap duyuyor ve bu durumdan kurtulmaya calisiyorum. Bu durumdan kurtulamayacaksam cok defa Rabbimden canimi almasini diliyorum. Sizlerden de bu duama amin demenizi istirham ediyorum. Cunku eger degismeyeceksem, bu sekilde daha fazla yasayarak Allahin huzuruna cikmaktan utanc duyuyorum.
Vesselam…
”Güzel bir sofranın başına oturduğunuzda aklınıza tutuklu arkadaşlarınız ve mağdur aileler geliyor mu? Sıcacık yatağınıza girdiğinizde üç kişinin nöbetleşe paylaştıkları soğuk ve nemli yatakları hayal ediyor musunuz?”
15 temmuzdan sonra hayatin tadi mi kaldi yazar abicim. icerde de disarda da hep hicran yasiyoruz. insanlara sevk olsun moralleri bozulmasin diye yaziyorum, 20-30 bin dolar kazanip yarisini 2/3 unu magdurlara gonderenler duydum. magdur kardeslerimizin acisini derinden yasayip birseyler yapma proje uretme gayretinde candaslari oldugunu bilsinler. onlara bakmak hepmizin boynumuzun borcu.