“Ayna’daki Türkiye” hiç parlak değil

MİT’in adam kaçırma operasyonları dahil Türkiye’deki tüm hukuksuzluklar ABD İnsan Hakları Raporu’nda

HABER-ANALİZ  | ADEM YAVUZ ARSLAN – WASHINGTON

Avrupa Birliği’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını öneren raporunun 109’a karşı 370 oyla kabul edildiği saatlerde ABD Dışişleri Bakanlığı yıllık insan hakları değerlendirme raporunu açıkladı.  Tıpkı AB raporunda olduğu gibi ABD’nin raporunda da Türkiye’de yaşanan ağır insan hakları ihlallerine dikkat çekiliyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun açıkladığı rapor tüm ülkelerin insan hakları bakımından röntgenini çeken kapsamlı bir çalışma. Tüm ülkelerin analiz edildiği raporun en kapsamlı bölümlerinden birisi Türkiye ile ilgili. Son yıllarda raporun Türkiye bölümü savaş yaşanan ülkeleri bile geride bırakacak kadar uzun ve kapsamlı oldu.

Raporun Türkiye bölümünde 15 Temmuz sonrası uygulanan OHAL uygulamalarından Cemaat soruşturmalarına, TSK’nın Afrin Operasyonu’ndan, MİT’in yurt dışından Cemaat mensuplarını kaçırmasına kadar onlarca başlık yer aldı. Medya ve ifade özgürlüğü bölümünde ise tutuklanan gazeteciler, sansür ve tehditler kayda geçirildi.

FETHULLAH GÜLEN’E ‘DİN ADAMI’ TANIMLAMASI

Raporda 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen ve 2 yıl süren OHAL uygulamasının 19 Temmuz’da resmen sona erdiğini ancak OHAL uygulamalarının pratikte devam ettiği, ‘OHAL’in Türk toplumu ve kurumları üzerinde çok etkili olduğu, pek çok temel özgürlüğün kullanılmasını sınırladığı’ vurgulandı. Raporda 15 Temmuz sonrası KHK ile işlerinden atılan kamu çalışanlarına dair istatistikler paylaşılırken “130 binden fazla memurun görevden alındığı, tutuklandığı ya da cezaevine konulduğu, darbe girişiminden bu yana 1500’den fazla sivil toplum kuruluşunun terör bağlantılı gerekçelerle, özellikle hükümet tarafından darbe girişimini planlamakla suçlanan ve Türk hükümetinin (fetö) Fethullahçı Terör Örgütü olarak nitelediği din adamı Fethullah Gülen ve Hareketi ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle kapatıldığı” ifadesi yer aldı.

KEYFİ İNFAZ, ŞÜPHELİ ÖLÜM VE İŞKENCE…

Raporda, Türkiye’deki insan hakları sorunları arasında “keyfi infaz, gözaltında şüpheli ölümler, işkence, muhalefetteki milletvekilleri, avukatlar, gazeteciler, yabancı ülke vatandaşları, ABD’nin Türkiye misyonunda görevli 3 Türk çalışan dahil on binlerce kişinin terör gruplarıyla bağlantılı oldukları gerekçesiyle keyfi şekilde gözaltına alınması, seçimle göreve gelen yetkililerle akademisyenlerin gözaltına alınması, bazı medya kuruluşlarının kapatılması, hükümetin politikalarını ya da yetkilileri eleştiren kişilerin yargılanması, internet sitelerinin ve bazı içeriklerin engellenmesi, toplanma özgürlüğüne ciddi sınırlama getirilmesi, kadınlara ve LGBTI bireylerine ve diğer azınlık gruplarına yönelik şiddet” sayıldı. Raporda ayrıca PKK ile mücadele kapsamında yapılan operasyon sırasında yaşanan insan hakları ihlallerine yönelik iddialara da yer verildi.

ZEYTİN DALI OPERASYONU VE VURULAN HASTANE

ABD’nin yıllık insan hakları raporunda, Türkiye’nin Suriye topraklarında düzenlediği Zeytin Dalı Operasyonu da yer aldı. Geçtiğimiz yılın Ocak ayında TSK’nın Afrin’de başlattığı operasyon sırasında  “BM, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü dahil sahada olmasalar da uluslararası gözlemcilerin TSK’nın ve onun desteklediği silahlı muhalif grupların sivil can kaybına yol açtığı, hastanelerin vurulduğu, koruma altında olan kültürel anıtların hedef alındığını bildirdiği” belirtildi. “Bu kurumlar Türk birliklerinin operasyonun ilk günlerinde sivilleri korumak amacıyla bazı durumlarda gerekli önlemleri almamış olabileceğini bildirdi” denildi.

YAYGIN İŞKENCE VAR

ABD’nin insan hakları raporunda, Türkiye’deki işkence ve kötü muamele iddiaları da yer buldu. Türk Anayasasına göre işkencenin yasak olduğunun ancak güvenlik güçlerinin işkence yaptıklarına dair iddiaların olduğunun hatırlatıldığı bölümde, BM raportörü Nils Melzer’in raporuna atıf yapıldı. Melzer’in 27 Şubat’ta  “Gülen hareketiyle ya da PKK ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen çok sayıda kişinin zorla itirafta bulunmalarını ya da başkalarını suçlamalarını sağlamak amacıyla sert sorgu tekniklerine maruz kaldıkları ya da işkence gördüklerine ilişkin iddialardan kaygı duyduğu” sözleri hatırlatıldı. Raportörün sorgularda ağır darp, elektrik şoku, buzlu su, uykusuz bırakma, tehdit, hakaret ve cinsel saldırı gibi tekniklerin kullanıldığı tespitine vardığı belirtildi. “Raportör yetkililerin bu iddiaları soruşturmak ya da sorumlu kişilerin hesap vermesini sağlamak için ciddi önlem almamış gibi göründüğünü söylüyor” ifadesi kullanıldı.

MİT’İN HİZMET HAREKETİ MENSUPLARINI KAÇIRMA OPERASYONLARI

Raporda MİT’in yurt dışında yaşayan Hizmet Hareketi mensuplarına yönelik kaçırma operasyonlarına da yer verildi. Raporda Türk hükümetinin terör örgütü olarak tanımladığı grubun üyelerini yakalamak için dünya çapında operasyon başlattığına dikkat çekilirken, “Temmuz ayında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 18 ülkede 100’den fazla “fetö” üyesinin getirilmesini sağladığını doğruladı. Bazı durumlarda işbirliği yapan hükümetler aranan kişileri normal süreci işletmeden sınır dışı etti. Örneğin Turan ve Meydan Televizyonları iki Türk vatandaşının Şubat ayında gerekli süreçten geçmeden Azerbaycan’dan Türkiye’ye götürüldüğünü bildirdi. Kyivpost.com adlı internet sitesi 16 Temmuz’da yayınladığı haberde 12 ve 15 Temmuz’da MİT’in Ukrayna’dan ‘tetö’ üyesi olduğu iddia edilen iki kişinin getirildiğini ve bir Türk hükümet yetkilisinin Ukrayna güvenlik servisine yardımlarından dolayı teşekkür ettiğini bildirdi.” haberi kayda geçirildi.

Raporda Rahip Brunson olayı özetlenirken, NASA çalışanı Serkan Gölge için de başlık açıldı. 15 Temmuz sonrası cezaevlerinin kapasitesinin üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırdığına yer verilen raporda avukatlara yönelik baskılara dikkat çekildi.

MUĞLAK YASALAR İSTİSMAR EDİLİYOR

İnsan hakları raporunda Türkiye’deki mevcut terör ve ulusal güvenlik tehdidi kavramlarının tanımının geniş olduğu, istismar edildiği vurgulanırken, savcıların bu konularda geniş bir tanım kullandığı ifade edildi. HDP lideri Selahattin Demirtaş ile birlikte HDP’li 10 vekilin, 46 belediye başkanının cezaevinde olduğu hatırlatılırken, “Yetkililer terörle mücadele yasalarını insan hakları aktivistleri, medya kuruluşları, PKK sempatizanı olduğundan şüphelenilen kişiler, Gülen hareketi üyesi olduğu iddia edilen kişilere karşı geniş bir şekilde kullandı. İnsan hakları örgütleri gözaltında bulunan pek çok kişinin terörle doğrudan bağlantısının bulunmadığını, bu kişilerin eleştirel sesleri susturmak ya da siyasi muhalefeti zayıflatmak amacıyla gözaltına alındıklarını iddia ediyor.” denildi.

MEDYANIN YÜZDE 90’I HÜKÜMETİN KONTROLÜNDE

Raporun basın ve ifade özgürlüğü bölümünde ise Türk medyasının mevcut durumu özetleniyor. Bu bölümde Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Sınır Tanımayan  Gazeteciler örgütünün tutuklu ve sürgün gazetecilere dair istatistiklerine yer verildi. Türkiye’nin tutuklu gazeteciler bakımından ilk sırada yer aldığı hatırlatılarak, Aralık ayı itibariyle 73 gazetecinin cezaevinde olduğu, bilinmeyen sayıda gazetecinin de Türkiye dışında olduğu ve tutuklanma korkusuyla bu gazetecilerin ülkelerine dönemediği belirtildi. Türkiye’de bireylerin devleti ya da hükümeti kamuoyu önünde dava ya da soruşturma açılması riski olmadan eleştiremediği vurgulandı. Türkiye’de ana akımda yazılı ve görsel basının hükümet yanlısı medya şirketleri tarafından kontrol edildiğinin altı çizildi. “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre Mart ayında Doğan Medya Grubu’nun hükümet yanlısı Demirören Grubu’na satılmasıyla hükümet en çok izlenen televizyon kanalları ve en çok okunan gazetelerin yüzde 90’ının yönetiminde güç sahibi oldu.” tespiti yer aldı.

AYNAYA YANSIYAN TABLO İÇKARARTICI

Gerek AB raporu gerekse de ABD’nin Türkiye raporlarında öne çıkan başlıklar bunlar. Çok farklı konularda başlıkların olduğu raporların ortak özelliği şu: Türkiye’de ağır insan hakları ihlalleri var. Hukuk askıda ve Türkiye hızla otoriterleşiyor. Türkiye AB müzakereleri yaptığı için AB raporları bir nevi ülkenin röntgenini çekiyor. Bu bakımdan AB ülkelerinde referans kabul ediliyor. ABD raporları ise dünya sahnesinde bir nevi ayna işlevi görüyor. Tüm ülkeler ABD’nin yıllık insan hakları raporlarına önem gösteriyor. Ülkelerin uluslararası arenadaki yerini belirlemede bu raporların önemi büyük. Ancak her iki raporda da çok olumsuz bir tablo yansıdı. Bir başka ifadeyle aynaya yansıyan suret içkarartıcı. AKP kurmayları her zamanki gibi raporları ‘yok hükmünde’ sayacaklarını açıkladılar ama dünya söz konusu raporları ‘referans’ olarak görüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin