MİT TIR’ları ve dava açma süresi!

HABER-ANALİZ | ERHAN BAŞYURT

Kamuoyunda ‘MİT TIR’ları olarak bilinen, IŞİD’e yasadışı silah sevkiyatının görüntülerini yayınlayan Aydınlık ve Cumhuriyet hakkında verilen iki ayrı karar, hali hazırda hukuksuz şekilde hapiste tutulan birçok gazeteci arkadaşımızın daha tahliyesini gerektiriyor.

Her iki karar da emsal niteliğinde ve ‘iktidarın intikam kılıcı’ gibi davranan yargının basın davalarında hukuka dönüşünün sinyalini veriyor.

İlk karar Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel ve gazetenin İstihbarat Şefi Orhan Ceyhun Bozkurt hakkında verildi.

Yücel ve Bozkurt, MİT TIR’larına ait fotoğrafları 21 Ocak 2014’te yayınlamaktan dolayı hakim karşısına ‘sanık’ olarak çıktılar.

’’Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” ile suçlanan Yücel ve Bozkurt hakkında, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 21 Şubat 2019’da ‘’dava 4 aylık yasal süreden sonra açıldığı için düşürülmesine’’ karar verdi.

YOK YERE HAPİS YATTI, 4 YIL MAĞDUR OLDU

İkinci emsal karar 15 Mayıs’ta yine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yine ‘MİT TIR’ları nedeniyle yargılanan dönemin Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül için verildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT’in avukatlarının hazır bulunduğu davada mahkeme, Erdem Gül hakkındaki suçlamayı şu şekilde düşürdü:

‘’5187 sayılı Basın Kanunu’nun suç tarihinde yürürlükte olan 26/1 maddesinde öngörülen dört aylık süreden sonra açıldığının anlaşılması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/8’nci maddesi uyarınca iş bu davanın düşmesine…”

Erdem Gül, 93 gün hapis yatırıldı. 4 yıldır yurtdışı çıkış yasağı uygulanıyordu. ‘Vatan haini’ olmakla suçlanmıştı.

Oysa hakkında dava açılmasının bile mümkün olmadığı, kesinlik kazandı. Yani tüm bu mağduriyetleri, iktidarın ‘intikam hırsı’ ve ‘gözdağı verme’ çabası nedeniyle yaşadı…

MAHKEME KANUNU 4 YILDA HATIRLADI (!)

Çok daha vahimi, Can Dündar ve Erdem Gül ile avukatları daha ilk savunmalarında dava açmak için yasal sürenin aşıldığını belirterek beraatlerini istemişlerdi.

Basın davaları konusunda uzman Veysel Ok da 31 Ocak 2016’da yani Dündar ve Gül’e yönelik İddianame’nin mahkemeye sunulduğu tarihte P24’te kaleme aldığı ‘’Dündar ve Gül hakkındaki iddianameye altı temel itiraz’’ başlıklı yazıda şu tespitlere yer veriyordu;

‘’İddianame öylesine hukuksuz ki, aslında diğer savunmaların hiçbirine ihtiyaç yok.

İddianameyi hukuksuz kılan en önemli unsur, belki de en başta ifade etmemiz gereken temel itiraz şudur: İddianamede isnat edilen suçlamalar Basın Kanunu kapsamındadır. Ancak bu dava, Basın Kanunu’nun 26’ncı maddesinde belirtilen dört aylık süre zarfında açılmamıştır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, bir dava ilgili iddianamenin mahkeme tarafından kabulüyle açılmış sayılır. İddianame mahkeme tarafından henüz kabul edilmemiştir

Anayasa Mahkemesi’nin 28.04.2011 tarihli 2009/66 Esas, 2011/72 Karar sayılı iptal kararından sonra TBMM tarafından Basın Kanunu’nun 26’ncı maddesi yeniden düzenlenmiş ve günlük süreli yayınlarda dava açma süresi dört ay olarak belirlenmiştir.

02.07.2012 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Basın Kanunu’nun 26’ncı maddesindeki değişiklik gerekçesinde, TBMM gazetecilerin dava tehdidi altında kalmamaları amacıyla dört aylık sürenin “MUHAKEME” şartı olduğunu ifade etmiştir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2008/15913 Esas, 2010/12286 Karar sayılı kararında dört aylık dava açma süresinin hak düşürücü bir süre ve muhakeme şartı olduğunu açıkça belirtmiştir:

“Ceza davalarının açılmasına ilişkin günlük süreli yayınlar yönünden iki ve diğer basılmış eserler yönünden dört aylık hak düşürücü süre vardır.”

İddianamenin esasını teşkil eden “İşte Erdoğan’ın Yok Dediği Silahlar” başlıklı haber 29 Mayıs 2015 tarihinde yayınlanmış, köşe yazılarının tümünün tarihi de gün itibariyle dört aylık dava açma süresinin dışında kalmıştır.

Sonuç olarak, savcı İrfan Fidan hak düşürücü süre olan dört aylık dava açma süresi geçtikten sonra iddianameyi hazırlamış ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiştir… İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de yapması gereken delilsiz, dava açma sürelerini geçirmiş iddianameyi takipsizlik kararı vermek üzere iade etmektir.’’ 

Mahkeme, herkesin bildiği bir gerçeği maalesef 4 yıl sonra kabul etti veya söz konusu kanunu 4 yıl sonra fark edebildi (!)

İşte bu dört yıl, Türkiye’de basın hürriyetinin kara dönemi, basını yargı eliyle keyfi cezalandırmanın zirve yaptığı dönemdir.

Türkiye’nin en çok gazeteci tutuklayarak utanç listesinin zirvesine adını yazdırdığı dönemdir…

‘4 AY’ KANUNUNU 2012’DE AKP HAZIRLADI

Önce Aydınlık’a 3 ay sonra kısmen Cumhuriyet davasında hatırlanan ‘‘4 aylık hak düşürme süresi’’ tüm basın kuruluşları ve gazeteciler için ‘emsal karar’ hükmündedir.

Sözcü gazetesinde yazılar yazan Aytunç Erkin dün köşesinde, Aydınlık ve Cumhuriyet kararlarının, sürmekte olan Sözcü davası için de emsal olduğunu ve yazarlarına açılan davaların düşmesi gerektiğine haklı olarak vurgu yapıyordu.

Erkin, Sözcü’ye dava açıldığında basın hukuku konusunda uzman Turgut Kazan’ın 16 Ocak 2019’da kendilerine yaptığı değerlendirmeye yer verdi:

’Basın Yasası’nın sağladığı apaçık güvenceler bile göz ardı ediliyor.

Oysa, 5187 sayılı bu yasayı AKP iktidarı yaptı.

Cezai sorumlulukla ilgili 11’inci maddeyi, haber kaynağını açıklamama hakkını koruyan 12’nci maddeyi ve dava açılmasını belli sürelere bağlayan 26’ncı maddeyi birlikte çalışıp birlikte yazdık.

11’inci maddeye aykırı olarak, ‘yapılan yayından gazete sahibinin de cezai sorumluluğu vardır’ deniliyor.

12’nci maddeye aykırı olarak, gazeteci haber kaynağını açıklamaya zorlanıyor.

Hatta, 26’ncı maddeye rağmen, yasanın belirlediği süreler dolduktan sonra açılamayacak davalar açılıyor.

İşte, SÖZCÜ Gazetesi olayında da aynı durum yaşanıyor. Yöneltilen suçlama haberlere/köşe yazılarına dayanıyor. Bu durumda 26’ncı maddenin uygulanması gerekiyor.

Basın yoluyla işlendiği öne sürülen suçlarda, günlük gazeteler için dava açma süresi 4 aydır. Bu süre hak düşürücü süredir.

Dava eğer açılmışsa 223/8.maddesi uyarınca DÜŞME kararı verilmesi gerekir.

Yargıtay kararında açıklandığı gibi; Basılmış eserin yayınlandığı an, suçun işlendiği andır…’’

Kanunun hazırlanma sürecinde yer alan hukukçu Kazan’ın hatırlatmaları son derece önemli.

Veysel Ok’un MİT TIR’ları davasında yaptığı tespitler gibi umarım Kazan’ın da doğrulanması hukuksuz yıllar almaz…

EMSAL KARAR TÜM GAZETECİLERE UYGULANMAK ZORUNDA

Mahkemeler maden uzun bir aradan sonra da olsa hukuku hatırladılar ya da hukuka dönüş yaptılar, verilen bu kararlar emsaldir…

Tüm gazete ve gazetecilere yönelik açılan davalar için Basın Kananu 26’ncı madde bağlayıcıdır.

‘’Hukuk önünde eşitlik’’ ilkesi gereği tüm gazeteciler için uygulanmalıdır.

Mehmet Baransu’ya, Gültekin Avcı’ya, Nazlı Ilıcak’a, bir çok yazar ve muhabire haber veya köşe yazılarından dolayı yöneltilen suçlamalar 4 aylık hak düşürücü süre kapsamındadır.

Basın yoluyla işlenen suçlar Basın Kanunu’na tabi olduğuna göre, içeriklerinin ne olup olmadığı bir yana, bu haber ve yazılardan dolayı dava açılamaz.

Umarım 4 yıl sonra hukuku hatırlayan mahkemeler, bu kez de hukuk önünde eşitlik ilkesini unutmaz ve bir kez daha vicdanları kanatmazlar…

Hali hazırda özgürlüğünden mahrum bırakılıp hapis yatırılan veya yargılaması süren tüm gazeteciler bu iki emsal kararı savunmalarının olmazsa olmazı yapmalılar.

Türkiye’de siyasi talimatlar nedeniyle adil bir karara erişmeleri engellense bile, uluslararası hukuk mercilerinde, AİHM’de kesinlikle sonuç alacaklardır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin