Yorum | Veysel Ayhan
“Son 30 yıla bakın ne zaman huzur umudu, kardeşlik iklimi pekiştiyse, ne zaman hükümet hak ve özgürlükler alanını genişletmeye çalıştıysa bu tür olaylar başladı. Silah tüccarları, savaş baronları çözüme karşı direniyor. Şehit cenazeleri üzerinden siyasi rant peşinde koşanlar çözüme karşı direniyor. Sessiz kalanlar cinayete ortaktır.”
Erdoğan’ın 2010 Haziran’ında çözüm süreci masasını kurarken ettiği bu sözleri bir kenara koyup yazıya geçelim.
DIŞ DÜŞMANA KARŞI KENETLENME
Dış düşmanlara karşı savaş açmak, halkı peşine takmak, makamı tehlikede olan her diktatörün en emin sığınağıdır.
Bu, ilk değil. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP tek başına iktidar olamayınca Erdoğan, çözüm süreci masasını devirmişti. Ülke kan gölüne dönmüş, binlerce sivil, asker ve polis ölmüştü. Sonrasında, “Tek partiyi iktidar yapın terör bitsin” diye propaganda yapılmış ve sonuç vermişti. Halk ‘korku belası’ tekrar AKP’ye sığınmıştı.
Halk desteği kendi kontrolündeki kamuoyu araştırma şirketlerinde bile ‘düşük’ çıkan Erdoğan, ‘7 Haziran’ filmini tekrar vizyona soktu.
Kuzey Kore Lideri Kim Jong-Un’in bile ülkesini bu kadar rahat savaşa sokacağını sanmam. Yasama-yürütme-yargı ve de medya tamamen Saray’ın kontrolünde. Einstein’ın “Propagandayla zehirlenmedikleri sürece, kitleler asla savaş düşkünü değildir” sözü doğrulandı. Medya ve propaganda gücü öylesine etkili oldu ki başta CHP olmak üzere ne kadar ‘muhalif’ varsa savaş tamtamcısı oldu.
‘Barış’ diyen soluğu karakolda alıyor. Yüzlerce kişi sadece ‘barış’ dediği için göz altına alındı. Savaşa hayır diyen 170 akademisyen ve aydın “adiler, hainler, alçaklar” diye hedefe kondu.
Medya yalanlarına inanırsanız Afrin’de Türkiye’ye saldırmak için mevzilenmiş ve saldırmak için saatine bakan düşmanlar vardı ve şimdi bu düşmanlar eziliyor.
Oysa her şey yalan.
(Afrin saldırısının içyüzünü öğrenmek isteyenler Mehmet Efe Çaman ve Bülent Keneş’in art arda yazdıkları önemli analizlere mutlaka bakmalı.)
Bu bölgeden bu güne kadar Türkiye’ye yapılmış bir saldırı yok. Olsa bugünlerde Erdoğan medyasında çarşaf çarşaf gündeme taşınırdı. O saldırıların gazileriyle röportajlar yapılır, şehitlerin aileleri ve kabirler ziyaret edilirdi. “Kanı yerde kalmadı!” falan denirdi.
Daha bir kaç yıl önce binlerce silahlı , üniformalı YPG’li “bando ve trampet” eşliğinde müttefik askeri olarak sınır geçiyordu. Süleyman Şah türbesi YPG desteğiyle taşınmıştı. YPG lideri Saray’da ağırlanıyordu. Bunlar yanlış değildi. Peki bunlar o zaman doğru idiyse ya şimdiki tavır?
KONUŞULMASI YASAK OLAN ÇELİŞKİLER…
Bir savaşa girmek için önce düşmanınız olmalı. YPG ne zaman dostluktan düşmanlığa düştü? Düşman kim? Düşman YPG ise ve YPG, PKK demek ise niye Kandil’den başlamadınız? Niye metropollere silah yığılırken sustunuz?
Peki, 3 saatte gireceğiz dediğiniz Afrin’e henüz yaklaşamadınız bile.
Diyelim Afrin’i YPG’den temizlediniz. Orayı kime bırakacaksınız?
Esat’a bırakacaksanız niye baştan beri ÖSO’ya destek oldunuz.
ÖSO’ya destek için girdiyseniz niye vaktiyle uçaklarla, tanklarla böyle açıktan desteklemediniz?
Bir gün tarih kitapları “Gazi Erdoğan”ın Afrin taarruzunun bir seçim yatırımı olduğunu yazacak ama iş işten geçmiş olacak. Türkiye’de medyaya düşmüyor ama TRT spikerinin sehven doğruladığı sivil ölümleri maalesef gerçek. Siviller, kadınlar ve çocuklar vahşi bir ölümle hayatını kaybediyor.
Geçenlerde Independent‘ın kıdemli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, Afrin bölgesinden izlenimlerini yazdı. Haber başlığı şuydu: “Afrin’in içinde: Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini işgalinin gerçek kurbanları ortaya çıktı: Mülteciler, bebekler, kadınlar ve çocuklar”.
Haberde Afrin hastanesindeki 34 sivil cesedinden bahsediliyor. Farklı kaynaklarda 86 sivilin öldüğü, 198 sivilin yaralandığı bilgisi var.
TSK verilerine göre 12 günde 400’e yakın hava saldırısı düzenlemiş. Bu saldırılarla binlerce defa bombalanan bir coğrafyada sivillerin kurtulması veya ayrıştırılması mümkün mü?
MEHMETÇİK KANIYLA ŞOV
Senaryo halen Erdoğan’ın istediği gibi sürüyor.
“Kötü adamlar yüzer yüzer ölüyor.”, “İyiler 7-8’er şehit oluyor.”
Erdoğan, şehit tabutuna dayanıp “kahramanca” konuşma yapıyor.
Ve “Halkımız artık korkmadan başını yastığa koyacak.” diye manşetler atılıyor.
“YÂŞÂ GAZİ ERDOĞAN!”
Erdoğan ne diyordu geçen hafta Çorum “mitinginde”:
“Afrin’de şu anda ÖSO ve Mehmetçiklerimiz olmak üzere 20 şehidimiz var. Tüm şehitlerimizin ruhları için El Fatiha.”
Bir kaç dakikalık “şehit yası”ndan sonra asıl mevzuya geliyor:
“Milli iradeye sahip çıkan tüm Çorumlu kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. 2019 seçimlerinde Çorum’dan daha iyi bir tablo bekliyoruz. Çorumlu kardeşlerim inşallah başkaları ile değil, kendisi ile yarışacak.”
Erdoğan’ın 2019 dediğine bakmayın. Savaşın sisleri dağılmadan seçim yapacaktır. Yoksa bu savaşa 2019 Ocak’ında girerdi.
Yani o kadar bekleyemez. Ve Türkiye 2018 seçimlerine “Yâşâ Gazi Erdoğan!” marşlarıyla girer.
Halkımız bunu yer mi? Cenap Şahabettin, “Cahil halk, koyun ruhuyla kaplan huyundan yapılmıştır” der.
Bu sebeple niye tekrar yemesin ki?
Vaktiyle afiyetle yemişti.
TÜRKİYE’NİN AKİBETİ?
Poker masasında 4 oyuncu var: ABD, Rusya, Suriye ve YPG.
ÖSO’yu koluna takmış Türkiye masanın neresinde? Hiç bir yerinde.
Türkiye, dahil olamadığı bir poker masasının kenarında beyhude kan döküyor!
Rusya’nın yancısı olarak kendince “savaşçılık” oynuyor.
Bu oyun bitince Afrin kime bırakılacak?
Süleyman Soylu’nun kaymakamlarına mı?
Tabii ki hayır!
Fırat Kalkanıyla temizlenen Cerablus, Çobanbey ve El Bab’ta şimdi kimler hakim ise Afrin’de de yarın onlar hakim olacak.
67 Fırat Kalkanı şehidi ne uğruna verildiyse Afrin şehitleri de o uğurda verilecek!
Ve işin sonunda bu “seçim savaşı”na; amasız, fakatsız olarak kimler karşı çıkmıyorsa eline kan bulaşacak.
Elimin hamırı ile katmer yapmaya çalıştım olmadı.Yufkalar hazırmış iki taktak bir şak şak ile her türlü katmeri hazır yufkla ile yapılabildiğimi görünce artık bundan sonra bütün katmerleri hazır yu’ka ile yapıyorum.
Peygamber ocağı diye adlandırılan yerleride siyasete ortak etmek olsa olsa muz cumhuriyetinde olur değil mi!