Kürtlerin konumunu yeniden düşünmek

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Barometresi Kürtlerdir Türkiye’nin, Ermenilerden sonra. Ermeniler artık sayıca yok kadar az Anadolu’da. Radikal ve ırkçı bir millet konseptinin sonucudur bu. Ve Osmanlı’nın 20. yüzyılında peydahlanan, buram-buram Osmanlı dışı Türkîlerin etkisi altında gelişen bu hastalıklı millet konsepti cumhuriyet Türkiye’si tarafından da devralınmıştır. Osmanlı ve İslami ümmet kimliklerinin iflasını gören Osmanlı elitleri, dört elle sarıldılar ırk temelli Türklük konseptine. Arnavutları, Boşnakları, bakiyede mevcut ne kadar asimile olmaya müsait potansiyel etnisite, halk, grup varsa, Türkleştirmeyi, bir beka meselesi addettiler. Sadece ocuların veya bucuların kullandığı bir strateji değildi nasyonalizm. Yani ulusalcı Kemalistler, Atatürk milliyetçiliği altında bir taraftan “ne mutlu Türküm diyene” üzerinden sözde kapsayıcı ve birleştirici anayasal milliyetçilik yaptıklarını söylerlerken, diğer taraftan “dış Türkler” diye bir şey her zaman var olmaya devam etti. Bu cumhuriyet, Uygurları, Bulgaristan Türklerini, Kıbrıs Türklerini, Irak Türkmenlerini, Suriye Türkmenlerini, Azerileri, Orta Asya Türkî toplumlarını külliyen Türk saydı, Türkiyelilerle eş tuttu. Türkiye’de Boşnak, Çerkez, Arnavut, Arap, Süryani, kalan az sayıda Ermeni ile Rum, Laz, Yahudi, ne kadar kültür varsa ya dil-kültür alanını daralttıkça daraltmak zorunda kaldı, ya da eridi gitti. Direnene kapı gösterildi. Ya sev ya terk et dendi. Tek Kürtler direndi, direnmeye devam ediyor. Hazmı zordu sayıları çok olduğundan. İşin tuhafı, gerçek rakamını bile bilemiyoruz Türkiye’deki Kürt nüfusun.

Kürtler azınlıktır Türkiye’de. Uzun yıllar varlığı bile reddedilen, hatta dili yok sayılan, 12 Eylül’de “karda yürürken çıkan kart-kurt seslerinden çıkmış” bir terim diye aşağılanan, 1980’lere dek Türkiye’nin batısında yaşayanların varlığını bile bilmediği milyonluk bir halktır. İsmail Beşikçi’nin “devletlerarası sömürge” olarak gördüğü, 4 ülke arasında paylaştırılmış olan Kürdistan coğrafyası, Osmanlı dönemindeki kullanıldığı şekliyle coğrafi manada bile Kemalist elitleri öyle korkutmuştur ki, Kürt ve Kürtçe dilinden öcü gibi korkan bu zihniyetin temel fobisi Kürtler olmuştur. Türkiye Kürtlerin hakkını hukukunu gasp etmiştir sistematik olarak. Elbette burada “rahat mı battı kardeşim, ne eksiği vardı Kürtlerin benden” diyen Türk çoğunluk mensuplarının sesini duyar gibiyim. İş bulabilmek, çocuğunu okula gönderebilmek, ev sahibi olabilmek, var olmak kısaca bu topraklarda, bir lütuf değildir, bir hak değildir ama! Gasp edilen kimlik olunca empati yapmakta zorlanıyor bazıları. Şöyle söyleyeyim o zaman. Bulgaristan oradaki etnik Türklere 1980’lerde asimilasyon politikası uygularken, Komünist Parti Genel Sekreteri Todor Jivkov Türklerin adlarını, yerleşim birimlerinin, köylerinin kasabalarının yüzlerce yıllık isimlerini bile zorla değiştirtirken, Türk aydınları ve elitleri haklı olarak bu asimilasyon politikasını yüksek sesle eleştirmişler, hatta Türkiye Özal döneminde sınırlarını açmış, kitlesel olarak Bulgaristan Türklerine sığınma hakkı vermiştir. Bulgaristan Türklerinin haklarını savunmada şampiyonluk yapan Türkiye, Jivkov’un asimilasyon politikalarının beterini Kürtlere yapmıştır oysa. Hatta trajikomiktir, Bulgaristan Türkleri Türkiye’ye kaçarken, Türkiye’de Kürtler çocuklarına istedikleri isimleri verememekteydi! Yerleşim birimlerinin adları ise çoktan Türkçeleştirilmişti bile! Jivkov Bulgaristan Türklerine b.k yedirdi mi bilmiyorum da, Türkiye Kürtlere b.k yedirdi birader! Onu biliyorum net olarak! Hatta Türkiye’den “profesör unvanlı” tipler çıkıp b.k yedirmenin çok da kötü bir şey olmadığını söylemeye cesaret edebildi!

Kürtlerin başına gelenler korkunçtur! Ermenilere “kılıç artığı” diyen kafatasçı zihniyet, dünyadan çekinmese Kürtlere de Ermenilere yaptığının aynını yapacaktı herhalde. Ancak sosyal soykırım manasında, soykırımcı politikalar 1920’lerdeki erken dönem cumhuriyet yönetimlerinden beri uygulanmakta! Milyonlarca Kürt ekonomik gerekçelerle Batı’ya göçmüş, orada dilini konuşmak ve dilinde eğitim gibi temel azınlık haklarından mahrum olduğundan, bir nesil sonra linguistik manada (dillerinin ölmesi bakımından) tümüyle asimile olmuştur. Bu sosyal soykırımdır. İsteyen BM soykırım tanımına bakabilir. Rahatsız edici evet, değil mi? Ama gerçekler acıdır. Korkunç olanı, ülkede hakim olan faşizan iklim ve ırkçı endoktrinizasyon nedeniyle, çoğu Türk kökenli Kürtlerin yaşamak durumunda kaldıkları dramı kavrayamamış, onları “yerinde rahat duramayan” bir halk olarak algılamıştır. Dahası, Osmanlı’nın bölünüp yok olması travması, haşin ve hunhar radikal milliyetçi politikaları meşrulaştırıyor, haklı çıkartıyor gibi bir algı, en “sol” elitlerde bile belirgin bir savunma refleksi ola gelmiştir. Bu durum, bugünün “seküler-Kemalistlerinde” çok yaygındır.

Yüzlerce belediye başkanı zindanda

Kürtler devamlı günah keçisiydiler! 1980’lerde eylemlere başlayan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) adlı illegal yapılanmaya kadar Türk ve dünya kamuoyunun da Kürtlerle pek bir alakası yoktu açıkçası. Elbette terörizmi metot olarak benimsemiş Marksist-Leninist silahlı bir örgütün kanlı saldırıları Türkiye toplumunda haklı tepkilere yol açmıştır. Bu satırların yazarı da dâhil, terörizmin yol olmadığı, her türlü yasa dışı eylemin kınanması gerektiği açıktır. Ama bir de dürüst olmakta yarar var: Kürtlerin 1980’lerde haklarını savunabilecekleri meşru kanalları var mıydı? Bugüne bakarak o günleri daha iyi anlayabiliriz. 2019 yılındayız! Kürtlerin meşru seçilmiş temsilcileri, Selahattin Demirtaş ve onlarca Kürt milletvekili bugün haksız olarak hapisteler! Yüzlerce belediye başkanı (bazıları %70’lerin üzerinde oyla seçilmiştir) keza zindandalar. Sayısız HDP’li zulüm görüyor. Kürt siyasetinin üzerindeki baskı, Türk siyasi tarihinde hiçbir parti üzerinde kurulmamış korkunç bir seviyededir! Kürtlerden “uslu durmaları” isteniyor. Ama düdüklü tenceredeki basıncı dışarı tahliye edebilecek bir ventilasyon imkânı yok! Kürtlerden sessizce asimile olmaları bekleniyor. Çocukları Kürtçe öğrenmesin, Kürtçe okumasın, Kürtçe müzik dinlemesin! Kürtlerin edebiyatı, folklorü olmasın! Bugünkü politikalar bunu dayatıyor! Kürtler yerel seviyede dahi öz yönetim olanaklarına kavuşmasın, Kürtçe eğitim verilmesin – ne ala memleket! Bunun adı bal gibi asimilasyondur! Ben Kürt olsam, bundan büyük rahatsızlık duyardım! Kürt olmadan bile rahatsızlık duyduğuma göre, kim bilir ortalama bir Kürt insanı neler hissediyordur!

Bu asimilasyon politikası faşizandır ve ırkçıdır! Bu durum, tüm etnik Türklerin alnında bir lekedir! Dahası, terörün sebebi bu bataklıktır! 19. yüzyılın ilkel ırkçılığını yansıtan, insanların etnik kökeninin reddini dayayan, kaderlerine razı olmalarını bekleyen, ana-babaların çocuklarına verecekleri isme kadar baskı ve zulüm yapan bir sistem, terör bataklığının ortamından başka bir şey değil ki!

Kürt olsaydınız ne yapardınız?

Kürt olsaydınız ne yapardınız bu durumda? Sorun kendinize bu soruyu! Yıllar önce Ahmet Altan “Atakürt” başlıklı bir yazı yazmıştı. Bu yazıda, cumhuriyeti kuran hâkim unsurun Türkler değil de Kürtler olduğu bir senaryoyla yüzleştirmişti okuru ve sormuştu; biz olsak ne yapardık Kürtlerin yerinde! Atatürk’ün adı Atakürt olsaydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin adı Kürdistan Cumhuriyeti olsaydı, “ne mutlu Kürdüm diyene” dense ve bu Batı’da dağa taşa yazılsa, çocukların beyni böyle yıkansaydı? Türk ailelerin çocuklarına Kürtçe isimler vermeleri dayatılsa, Türk isimleri yasaklansa, Ege’de ve Karadeniz’de yerleşim birimlerinin adları Kürtçe isimlerle değiştirilse! Türk tarihi, Türk dili, hatta Türk kelimesi reddedilse, varlığından bahsetmek bile yasaklansa? Bu politikalara reddedenlere b.k yedirilse? Aynadaki aksinizle yer değiştirin, tahlil edin ve gerçekleri görün diyordu Ahmet Altan! Bugün, on yıllarca sonra o yazıdan, yine aynı tas aynı hamam! Selam olsun Ahmet Altan’a ve tüm aydınlara, kala-kala bir avuç eleştirel insan kaldı zaten – o da ayrı mesele, ayrı kanayan yara!

FOTO | AFP

Bugün gelinen nokta itibarıyla Kürlerin haklarını meşru bir zeminde savunmalarının imkânı kalmış mıdır? Meral Akşener, Iğdır’da seçimlere sokmayacakmış partisini! Sebebi de, HDP’nin seçimi kazanmasına nazaran, orada AKP-MHP ittifakının adayının seçimi kazanması daha ehvenmiş, Hanımefendi böyle buyuruyor. Esasında bunu buyuran Akşener değil, bir zihniyettir! Yüz yıl öncesinin kafatasçı, retçi, faşist geçmişini kusmuş Akşener’in ağzı! Yani yeter ki seçimi Kürt kimliğini reddetmeyen, cesurca mertçe “Kürdüm lan, ne var!” diyen biri kazanmasın, bir “Türk” kazansın! Sonra da kalkıp PKK’yı bölücülükle suçlar bu kafa! Bu sadece Akşener’le sınırlı değil! Bugün Kürt olmak değil ama, Kürdüm demek, kimliğini reddetmeden, dilini unutmadan, çocuğuna Kürt kültürünü aktarmak isteyen kim varsa, potansiyel olarak bu kafa, bu zihniyet tarafından bir kaşık suda boğulmaya çalışılıyor! Hiçbir yaşam hakkı yok Kürt kimliğinin. Asimile ol, Türkçe konuş, Türkçe müzik dinle – otur oturduğun yerde! Ben bu tutumu, bu ırkçı asimilasyoncu kafayı, bu dinozor diskuru ve onun hunhar politik sonuçlarını reddediyorum.

Bu şartlarda Türkiye üniter yapısının, aşırı merkeziyetçi ırkçı/etnik milliyetçi mirasın üzerine inşa edilen bugünün faşizan rejiminin, rejim mümessilleri ve muhalefeti ile beraber külliyen sorunun ta kendisi olduklarını söylüyorum! Gelecekte varsa bir umut, hukuk devletine ve insan hak-özgürlüklerinin garanti altına alındığı bir demokrasiye dair, bu umudun üniter değil federal bir Türkiye doğurmak zorunda olduğunu görüyorum. Merkeziyetçi değil, ademi merkeziyetçi, üniter değil, federal bir Türkiye! Merkezin değil, yerelin ön planda olduğu, yerinden yönetimin demokrasinin sigortalarından biri olacağı, eğitim, sağlık, kültürel politikalar gibi alanların yerelle merkez arasında paylaştırılacağı bir Türkiye’nin “eşitlikte birlik” manasında, ülkenin gerçek bölünmez bütünlüğüne götüreceğine inanıyorum. Her türlü ırkçılığa, etnik milliyetçiliğe, dışlayıcı ve asimilasyoncu politikaya karşı olmak, bugünkü rejimin gitmesi, anayasal hukuk devletinin (yeniden) inşası bakımından yaşamsal önemdedir. Bir toplumun geçmişiyle hesaplaşmadan geleceğe yelken açması olanaksız!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Bu enfes yazıdan dolayı satırların sahibine içtenlikle teşekkür ediyorum. Kürt olmanın zorluklarını, TC devletinin ve Türk halkının çifte standartını çok güzel anlatmış.

  2. Hocam, degerli fikirleriniz icin tesekkur ederim. Ben bir Turk olarak Kurt kimligine yapilan zulmu ve haksizligi kiniyorum, bir gun gelecegini umit ettigim demokratik ve hukuki bir zeminde Kurtlerin de siyasal ve kulturel haklarini alacaklarini inaniyorum. Bu anti-demokratik sistem sadece Kurtlerin degil, kendini resmi ideolojinin disinda konumlandiran Turkleri de ve her turlu bagimsiz fikri de, soyle mi de haksizlik yapmis, inim inim inletmistir, ve inletmektedir. Hak arayanlar bu hakki herkes icin aramadikca istedikleri hakki elde edemezler. Zira hak talep etmek samimiyet ister, ozveri iater. Selamlar…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin