Türkiye “tek adam” rejiminin faturasını ödeyecek
HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ
Krizin sebepleri ortadan kalkmadığı halde kriz bitti mi? Türkiye ağustos ayında döviz şokuna niye maruz kaldı?
Şirketler ve bankalar 221 milyar dolar borcu ağustosta mı aldı? O güne dek her gösterge mükemmel miydi?
O KRİZDEN ÇIKARILACAK DERS
50 milyar dolar vari açık ilk defa ağustosta verilmediğine göre ne oldu da Türk Lirası dolara mukabil yüzde 33 eridi. Enflasyon, faiz ve kur sarmalında beklentiler bozuldu.
Tansiyonu düşürmek maksadıyla Merkez Bankası (TCMB) haftalık repo faizini bir günde yüzde 17,75’ten yüzde 24’e çıkarmak mecburiyetinde kalmıştı.
Mayıs-haziran aylarında ıslık çalan Merkez Bankası’nın aklı başına geldiğinde atı alan üsküdar’ı geçmişti.
TCMB sene başında yüzde 7,10 enflasyon tahmininde bulunmuştu. Eylül sonu TÜFE yüzde 24,52.
Liyakatin yerini ahbap-çavuş münasebeti alınca Merkez Bankası da olsa içi böyle boşaltılıyor.
Sene başında açıkladığı rakamlar 10 ay sonraki tablo arasında uzaktan yakından irtibat yok.
Krizin temelinde yatan sebeplerden biri de devlet mekanizmasının sıhhatli bir şekilde işleyemiyor olmasıdır.
OTOMOTİV SATIŞLARI YÜZDE 77 AZALDI
Enflasyon, faiz uçuşa geçti, otomobil, beyaz eşya ve mobilya satışları çakıldı.
Otomotiv Distribütörleri Derneği verisine göre ekim ayında otomobil ve hafif ticari satışları yüzde 77 azaldı. 2001 krizinde bile bu kadar vahim değildi daralma.
Habertürk gazetesi gibi Vatan da kapandı. 2001 krizinde tek gazete kapanmamıştı. Krizin tahrip kuvvetini buradan hesap edin…
BANKALAR BATIK KREDİLERİ ÜÇ KURUŞA SATIYOR
Bankaların takipteki alacak tutarı 90 milyar TL’ye yükseldi. İki gün evvel Koç Holding’e ait Yapı Kredi Bankası 600 milyon TL’ye yakın alacağını 31 milyon TL’ye sattı. ING Bank da ona yakın tutarda batık krediyi 11 milyon liraya devretti.
Halkbank 77 milyon TL batık krediyi 4 milyon TL’ye elinden çıkardı ki işler kötüye giderken bu yükle uğraşmak istemedi.
Kapanan fabrikalar, işsiz kalan yüz binlerce kişi, yüzde 30’u bulan enflasyon…
Türkiye’nin risk primi ağustosa göre iki kat arttığı için Akbank ve Yapı Kredi gibi en büyük özel bankadan ikisi yüzde 110 faiz artışına razı olarak dışarıdan borç temin edebildi.
FAİZ YÜKSEKSE SICAK PARA GELİR
Kur geri geliyor. Zira sıcak para Türkiye’de vur-kaç yapıyor. Dünyanın en yüksek reel faizi varken döviz bozdurup TL’ye geçmeleri iktidar adına günü kurtarıyor.
Amma velakin yüksek faizin bedelini çok ağır ödeyeceğiz. Hükûmet 2019 bütçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın toplam tahsisatına denk parayı faiz için ayırdı. 114 milyar TL doğrudan faiz lobilerine aktarılacak.
2020 bütçesinde faiz ödemeleri 140 milyar TL’ye çıkacak. Faiz giderleri geçen sene 50 milyar TL idi. Böyle bir faiz artışı yatırımların azalması demek. Bir senede kamunun yatırım bütçesi yüzde 40 artsa piyasa cıvıl cıvıl olurdu.
ABD BOYUMUZUN ÖLÇÜSÜNÜ ALDI
Yüksek faiz döviz girişini hızlandırdı. Buna ilaveten piyasaların gözünün içine baktığı ABD ile tutuşulan manasız bilek güreşinden vazgeçilmesi de TL üzerindeki baskıyı azalttı.
Beyaz Saray, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü “müeyyide” listesinden 2 Ekim itibarıyla çıkardı.
12 Ekim’de pastör Andrew Brunson tamamen serbest bırakılmıştı. 2 Ağustos’ta iki bakanın kara listeye alınması ile başlayan krizin sebebi ABD’nin Brunson’ın tahliye edilmesi talebinin kale alınmamasıydı.
Piyasaların hükümetlere nasıl diz çöktürdüğünü merak edenlerin son 3 ayda Türkiye’de piyasalarda olup bitenlere bakması kâfi.
TEK ADAM BATAKLIĞI KURUTULMADAN
Bir maceraperestin elinde aile şirketi gibi idare olunun Türkiye’nin ödediği bedelin ne kadar ağır olduğu vakit geçtikçe daha iyi anlaşılacak.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın memleketi sürüklediği tek adam bataklığı kurutulmadan konjonktürel hamlelerin iktisadî ve siyasî krize çare olmayacağı hatırdan çıkarılıyor.
Türkiye, Erdoğan’ın elinde kâh oraya kâh buraya savrulduğu için bu krizlere düçar oluyor.
Ağustosta Atlantik Paktı’ndan Moskova-Tahran-Pekin hattına savrulan Erdoğan boyunun ölçüsünü alınca bu defa taviz üstünü tavizler vererek batıdan para talep ediyor.
MODERN DİLENCİLİK
Erdoğan’ın beynelmilel siyasetin kaldıramayacağı kıvraklıktaki manevraları farklı başşehirlerde “iki yüzlülük” “tutarsızlık” ve “itimat edilmez” diye not ediliyor.
Modern dilenciliğin inceliklerini ise attığı her adımda cümle âleme teşhir ediyor. Literatürde düstur, prensip, ilke ve değer namına ne varsa Erdoğan’ın değirmeninde öğütülüyor.
Almanya krizinde de daha evvelki Rusya krizinde de benzer bir tarz-ı siyaset takip eden Erdoğan’ın resmi başkanlıkta 100 günlük maliyeti çıkarılsa 24 Haziran’da “evet” diyenlerden bazıları bir kere daha düşünecektir.
BORCU BORÇLA ÇEVİRİYORUZ
Dolar düştü, kriz bitti, öyle mi? Keşke bu kadar basit olsaydı. Türkiye’nin devasa şirketleri ve bankaları borçlarını nasıl ödeyecekleri bilmiyor.
Hazine 2019 senesinde 160 milyar TL borçlanacak. Bunun 80 milyar TL’si faiz ödemesi için kullanılacak. Borçlanma ihtiyacı ne kadar artarsa vatandaşın cebine giren para o kadar azalır.
Kur şoku krizin sadece başlangıç düdüğüdür. O düdük ağustosta çaldı. İlk şok ilanihaye sürmez. Bir noktadan sonra “yeni normal” denilen denge seviyesine kadar herkes düşer, küçülür, bedel öder.
O düşüş ne yazık ki bitmedi, bitmeyecek. Türkiye yüksek faiz vermeye devam ettikçe borcunu borçla çevirecek. Sonraki nesiller öder nasıl olsa?
VATANDAŞ BANKALARA 2,1 TRİLYON BORÇLU
2001 krizinde 135 milyar dolar toplam borcumuz vardı. O kadar büyüme, reform ve tantanaya rağmen net dış borcumuz 310 milyar dolara çıktı.
Şirketlerin ve şahısların Türkiye’de bankalara olan 2,4 trilyon TL borcu da ilave edilirse “16 senede 3 trilyon TL’ye yakın vergi, gelen yabancı sermaye nereye gitti?” suâli cevapsız kalıyor.
75 milyar dolar özelleştirme geliri hariç! Dedelerimizin inşâ ettiği tesisleri satmakla kalmayıp istikbalden de yemişiz. Özelleştirme mirastan yemek, borçlanma ise geleceği bugünden tüketmektir.
FIRSATLARI DEĞERLENDİRİN
Velhasıl Türkiye’nin büyük krizi kronikleşiyor. Acı da olsa hakikat böyle.
Piyasada önünüze çıkan küçük fırsatları dikkatle takip edin. Nakitin ne kadar büyük bir hazine olduğunu hiç unutmayın.
Ağustos ayına kadar benzer ikazlara gülüp geçenlerin ya da “uçuyoruz” diyenlerin şimdi nerede olduğuna bakın, onların ahvalinden ibret alın.
Erdoğan’ın elinde oradan oraya savrulan Türkiye’nin bitmeyen krizlerinde ayakta kalabiliyorsanız ötesiyle fazla vakit kaybetmeyin.
Hakikatin hükmünün geçmediği o sahada emek, vakit ve sermaye kaybetmeye değmez.