Karanlığa yağan kar!

Yorum | M. Nedim Hazar

 

Öyle olur hep.

Biz fanilerin sabırsızlık ve nankörlüğündendir ekseriyetle ama nedense öyle gelmez bize. Sıcaktır hava, güneş bonkörlüğünün en cömert günlerini yaşar. Panik ve bıkkınlıkla serinliği özler, arar ve çarelere bakarız. ‘Ah’ deriz hep, ‘ah şu sonbahar bir geleydi!’

Dünyayı kirleten, bozan, yıkan, dağıtan bizizdir. Haşarılık da yine biz şuur sahibi ölümlülere aittir. Hem dağıtır, toplamaz; hem yıkar, yapmaz; hem kirletir, yıkamayız.

Bazen ilimin, bilimin, fennin açıklayıcılığıyla gelir ikazlar. ‘Küresel ısınma’ deriz misal olarak, ‘bu cehennemi sıcakların sebebi küresel ısınma.’ Kuraklık, susuzluk, sıcaklık bunaltır bizi. Klimalı odalarda dünyanın dengesinin bozulduğundan dem vururuz. Dengesini yitiren insanlığı konuşmaz pek kimse. Oysa herkes bilir ki, bir denge vardır kâinatta ve onu bozup duran tek canlı insandır.

Bizzat kendisi söylüyor kutsal kitabında: ‘Göğü Allah yükseltti ve dengeyi o koydu.’ Ve hemen akabinde ekliyor: “Sakın ola ki dengeyi bozmayınız…” (Rahman 6/7)

Her zaman illa sebep gerekmez, gerekmemiştir de. Kimi zaman, anlamını çözemediğimiz bir hikmet ile gelmez beklenilen. Öyle böyle değil, epey beklettiği zamanlar olmuştur hem de. Sıcaktan şikâyet eder, soğukları özleriz… Bekleriz, bin bir serzeniş ile.


Kar yağınca her şeyin yerli yerine oturacağına inanırız belki de. ‘Gelmez’ dediğimiz, ‘gelmiyor’ dediğimiz, ümidimizi kestiğimiz gelecek ve değişecek her şey, zehabına kapılırız anlamsız şekilde. Hayatın hep o eksik olan parçası, yitik olan azası, kaybedilen hülasasını indirecektir sanki kar taneleri.


Yağmurları bekleriz olmadık kılıklara bürünerek. Ağıtlar yakar, özlem dolu yakarışlarda bulunuruz yağmura dair. Sabırsızlık insanoğlunun kadim yarası. “O, insanlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır.” (Şûra 28)

Zannederiz ki, yağarsa yağmur, tüm sıkıntılar hafifleyecek, tüm dertler bitecek, hayat bambaşka olacaktır.

Yanılırız elbette. Değişmez bir şey zira.

Yağmursuzluktan şikâyet ettiğimizden çok daha fazla şikâyet etmeye başlarız yağmurlardan.

Sıcaktan şikâyet ettiğimiz kadar soğuktan da dert yanarız.

Susuzluk kadar sudan da…

Ve nihayet kar…

Nicedir kar yağmadı diye İstanbul’a ne çok dokunmuştur içimize. “Hele İzmir” deriz bazen, “Hiç yağmaz mı kardeşim İzmir’e kar?”

İzmir kar açısından en bahtsızlardan biri. Şöyle lapa lapaya hasrettir Egeliler. Ağaçların tepesine biraz Hindistan cevizi rendelenmiş gibi oldu mu, o bile yeter kısa süren mutluluklara.

Ankara belki en şanslı bilemiyorum…

Bekleyen olduk hep. Şöyle lapa lapa yağsa da, yüreğimizi soğutsa diye bir bekleyişle hem de.

Kar yağınca her şeyin yerli yerine oturacağına inanırız belki de. ‘Gelmez’ dediğimiz, ‘gelmiyor’ dediğimiz, ümidimizi kestiğimiz gelecek ve değişecek her şey, zehabına kapılırız anlamsız şekilde. Hayatın hep o eksik olan parçası, yitik olan azası, kaybedilen hulasasını indirecektir sanki kar taneleri.

Biz; zalim olanlar merhamete gark olacak, vicdanlarımızın üzerindeki paslar dökülecek, tozlar uçuşacaktır sanki.

Ve yağacaktır kar…

Dünya kuruldu kurulalı nasıl yağdıysa öyle; rüzgârlar bulutları hareket ettirecek, bulutlar soğuk rahmete gebe kalacak ve Rabbanî rahimden rahmet sökün edecektir.

Biz sevinecek, mutlu olacak ve memnuniyet ifade edeceğiz tabii!

Hayır!

Yeni gelen de bir şeyi değiştirmeyecek. Memnuniyetsizlik sadece makas değiştirecek, şikâyetler, dırdırlar başka formda devam edecektir.

Kar yağdı işte İstanbul’a. Ankara’ya ve daha pek çok yere.

Ve biz sevindik çocuklar gibi. Eksik bir yanımız tamamlanmış gibi mutlu olduk.

Sanki bir eksiğimiz vardı ve kar yağınca tamamlayacaktı onu. Yapamadıklarımızı yapacak, yitirdiklerimizi bulacak, yırtıklarımızı dikecek, kırdıklarımızı onaracaktık sanki.

Gelmişti beklenen ama biz bekleyen gibi beklemiyorduk sanırım onu. Yitirdiğimiz aynaların eksikliğiyle yine şikâyet ediyor, yine memnun olmuyorduk. Ya, ‘az yağdı’ diyecektik, ya da ‘Bu nasıl bir kar, son bilmem kaç yıldır böyle yağmamış’ diye mızmızlanacaktık.

Mevsimlerin normali var, bulup adını koymuşuz bir şekilde de, insanın normaline dair kimse bir standart belirlememiş ne yazık ki…

Kâinat bir şekilde fabrika ayarlarına dönebilirdi belki ama ya biz; insanlar?

Sözün özü şu;

Bu kadar dengesizliğimize bu kar çok bile!


Kar-alama…

Toprağa ulaşamadan eriyen kar taneleri gibiyim.

İnce bir sessizlik kaplıyor sokakları şehre kar yağınca, beyaz bir tül örtülüyor hatıraların üzerine.

Yağmur gevezedir, kar suskun. Küskünlüktür kar, yağmur hüzün.

Gizleyemez duygularını yağmur, vakur bir sessizlik vardır yağan karda.

Bilir misin; iki yağmur arasına girer mutlaka kar.  Kar mesafedir, hasrettir bahardan bahara.

Kar yağarken üşümezsin, erirken titretir iliklerini.

Bilirim; üşümek özlemektir aslında. En çok özleyenler üşür.

Yağmurda gidilir, karda özlenir.

Bu ne nedenle sevdalılar en az kuşlar kadar kızgındır karlara…

Karın kaderi rüzgârın insafındadır, kâh savurup derbeder eder, kâh bir saçağın ucunda tutundurur.

Ve ben, yazgısını rüzgârın merhametine teslim etmiş munis bir kar tanesi gibiyim, duamdan başka pusulam yok!

Rengi beyazdır ama kışı kara eder kar.

Hırsız gibidir üstelik, en çok geceleri sızar hayata. Sesini çıkarmadıkça gece, uzattıkça uzatır indikçe.

Bakmayın beyaz olduğuna, karanlığın kadim dostudur kar. Buldu mu upuzun geceyi, değmeyin keyfine.

Sokaklara yağdıkça şakakları ağartır aslında. Yağmur ise gözlerin sevdalısıdır, ıslatır kirpikleri.

Yağmur düşer, kar uçuşur…

Yağmur anlatıcıdır, kar dinleyici. Bir bilge sessizliğiyle çöker pencerelere.

Biz büyürüz kar erir… Bize umut dolu bir bahar verir… Olgunlaşmışızdır artık.

Yağmur anlayışlıdır, gizler gözyaşlarını. Karda iz bırakır hüzünler.

Toprağa buluttan tohum saçar gibi…

Yağmur ilk özlenilendir, kar ilk gizlenilen…

Yağmur dışa vurur, kar içine atar söylenmesi gerekenleri.

(…)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bir an için normal hissetmek. Gerçek acıların kavurucu hüznüyle geçen günler değil de, var olmanın insan olmanın tatlı-acı üzüntüsü var, daha genç daha umutlu olduğumuz günler. Şimdi aylar geçiyor, mevsimler değişiyor, umut tükendi, acılar katmerleşti, kar yağsa da bir şey değişmiyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin