İyi ki doğdun Yakup Saygılı

YORUM | OSMAN ERTÜRK

Bundan 46 yıl önce, 17 Nisan’da Berlin’de güzel bir bahar günü. Gurbetçi bir ailenin nur topu gibi bir erkek çocuğu Dünya’ya gelir. Ezan okurlar kulağına, dua ile de adını Yakup koyarlar. Ay gibi güzel ve yüce gönüllü manasına gelir Yakup. Hiç şüphesiz tamda ona yakışan bir isim.

Bunun yanında birde İbranice manası var bu ismin. Takip eden, izleyen anlamlarına geliyor. Ne tevafuk ki, yıllar sonra bu isim, anlamının hakkını verecek bir hüviyet kazanacaktı. Hırsızı, yolsuzu takip etmede bir milat isim oldu Yakup. İsminden mülhem profesyonel takip uzmanı ve bu alanda uluslararası eğitici olan Yakup Saygılı, Türkiye’de polislikte müstesna bir çağın akla ilk gelen isimlerden hiç şüphesiz.

Yakup Saygılı 1987 yılında Polis Koleji’ne girdi. Yani 14 yaşında bir çocukken suçlu yakalamanın ne demek olduğunu öğrenmeye başladı. Dört yıl sonra, 1991’de Polis Akademisi’nde öğrenimine devam etti. Çocukluk bitmiş artık karakter şekillenmesi daha bir belirginleşmektedir. Akademiyi dört yılda bitirir. 1995’te Ankara’da Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde göreve başlamasıyla teori bilgileri artık pratiğe evrilecektir. Gözleri hep ufuklarda olan, hevesli ve meraklı dimağ işbaşı yapmıştır artık.

Ankara, Diyarbakır, İstanbul, Avrupa, Amerika gibi değişik şehirler, ülkeler hatta kıtalarda geçen maceralı, aynı zamanda hareketli hayat, sıra dışı bir adamın karakterini olgunlaştırmaktadır. Ne istediğinden emin, istikrarlı bir karakter Saygılı. O mu polisliği peşinden sürüklüyor, yoksa polislikte her yeni serüven ona başka bir kapı mı açıyor bilemiyoruz. Ama “Başarı nedir, başardıkça nasıl mutlu olunur.” u yaşayarak göstermektedir.  Amerika’da, Avrupa’da meslektaşlarına ders vermenin hazzı Saygılı’yı alıp uçurmuş, 39 yaşında İstanbul gibi bir şehrin sayılı polislerinden biri haline getirmiştir. Bu yükselme kulağımıza, inanç ve azmin zaferini fısıldamaktadır.

Yakup Saygılı aslında bir sembol isim. Onlarca diğer meslektaşını da tanıdığım için rahat söyleyebilirim. Hepsi birbirinden değerli, bir o kadar cesur, Allah’tan gayrı kimseden korkmayan, rüşvete ve yolsuzluğa bulaşmamış, dünyevi bir varlıkları olmayan nadide adamlar. Müvekkilim olan Mahir Çakallı, Hamza Tosun, Nazmi Ardıç gibi polisleri yakinen tanıdım. Yurt Atayün, Ömer Köse vs çok yetenekli ve donanımlı polislerle uzun diyaloglarım oldu. İsmini tek tek sayamasam da, İstanbul’da tanıştığımız onlarcası ve ülke çapında yüzlercesi bu kapsamdadır. Hepsi ayrı değerli, hepsi minnettar bir nazarla bakılmayı hak ediyor.

Benim Yakup Saygılı’m…

17 Aralık 2013 günü rutin bir iş günümdü. O gün mahkemede duruşmam olmadığı için kalktıktan sonra hafif bir kahvaltı yapıp işe gidecektim. Klasik avukat günü yani;  dilekçe yazımı, bazı dilekçelerde son düzeltmeler, müvekkil toplantıları gibi rutin bir gündü anlayacağınız. Televizyonu açtığımda sersemlediğimi hatırlıyorum. Ülkede yer yerinden oynamıştı. Kendime gelmem 10 dakikayı almıştır muhtemelen. Tekrar tekrar başka kanallara bakıp ne olduğunu tam anlamaya çalıştım. Büyük bir yolsuzluk operasyonu yapıldığı, bakanlar ve ülkenin birçok tanınmış insanının bu yolsuzlukların bir tarafında bulunduğunu ilk anlarda aklımda yer eden detaylardı. Kişilerden de en çok, dönemin Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’i hatırlıyorum. Yüzü yerde, yaptıklarının mahcupluğu tüm zerrelerine sinmiş hali ekranlara yansımıştı. Ülkenin büyük çoğunluğu gibi bende ciddi bir şok yaşadım. Hızlıca kahvaltımı yapıp, doğruca ofisime gittim. Tüm işleri bir yana bırakıp ülkenin geleceğine ayrı bir parantez açan bu hadiseyi saniye saniye takip etmeye başladım. Saatlerce haber seyredip, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Tarihi anlar yaşanıyordu.

Emniyet müdürü Hüseyin Çapkın ismini biliyordum ama alt rütbedeki isimleri duymaya başlamam 17 Aralık tarihine rastlar. Yakup Saygılı ve diğer polis isimlerini de ilk defa duydum. Saatler ilerledikçe, İstanbul Emniyeti’nde deprem olmuş ve operasyon ile alakalı alakasız onlarca müdür ve rütbeli polis görevden alınmıştı. Görünen o ki bu sefer hırsız polisi yakalamaya niyetliydi. Polisler açısından, alınan bu hukuksuz kararların yürütmesinin durdurulması ve iptali için idare mahkemesine başvurulması gerekiyordu. İdare mahkemeleri de o zamanlar Şirinevler’deki eski yerinde faaliyetteydi. Bağcılar’a taşınmamıştı. Benim avukatlık ofisimde idare mahkemelerine en yakın noktadaydı. Bu yakınlık sebebiyle derdi olan birçok insan kapımızı çalardı. Ama polislerin beni bulacağını hiç düşünmemiştim. Yüzlerce polis haksız olarak, birkaç gün içinde görevden alınıp, başka yerlere atanınca dosyalarını takip ve danışma niyetiyle kapımı çalmaya başlamışlardı.

17 Aralık’tan iki gün sonra telefonum çaldı. Karşıdaki ses, Yakup Saygılı olduğunu söylüyordu. Telefonumu bir arkadaşından aldığını, idare hukukuyla ilgili danışmanlık talep ediyordu. Şaşırmıştım tabii ki. Ülkenin kaderine yön veren adam benden randevu istiyordu. Olur dedim kendisine. Yarın sabah 10da müsaittim. Bekliyorum dedim ve telefonu kapattık.

Sabah 10’da sözleştiğimiz gibi geldi. Kapıda karşıladım kendisini. Boyu 1.90 civarı olan dağ gibi bir adam. Boyuyla kilosu dengeli. Omuzları geniş, sportif bir yapıda. Kendinden emin, saygın bir duruş. Kahverengi gözleri çakmak çakmak bakarken hafif bir tebessüm vardı yanaklarında. Biraz heyecanlı, soyadı gibi saygılı bir duruş. Hoş geldiniz dedim. Toplantı salonuna buyur ettim. Yaklaşık bir buçuk saat konuştuk. Görevden alındığı, buna itiraz etmenin koşulları, dava süreci ve yürütmenin durdurulması gibi detayları değerlendirdiğimizi hatırlıyorum. Birkaç gün sonrası için tekrar randevulaşıp ayrıldık. Birkaç kere daha hukuki danışmanlık için görüştük. Sonrasında da, ceza davalarında, polislere yapılan o intikam operasyonlarında sık sık gördüm kendisini. Silivri’de müvekkil ziyaretleri ve dosya incelemelerinde de denk geldiğimizde ayak üstü muhabbet ettik.

Etrafında hoş bir atmosfer oluşturan, coşkun bir adam Saygılı. Kendine güvenen, bakışı sağlam bir karakter. Konuşurken de bu güveni üst seviyede muhatabına aktaran bir mizaç. Bildiği konularda iddialı, yeri geldiğinde alçakgönüllü, derin şakacı, doğru bildiğinde inatçı, ahlaken bir zirve birisi.  Hukuk bilgisi çarpıcı bir seviyede olan Saygılı aslında bir avukat için büyük bir nimet. Diğer bir efsane Yurt Atayün’de bana bu izlenimi vermişti. Hukuku içselleştirdikleri hemen muhataba yansıyordu. Detaylara hâkimiyetleri, işlerini hukukun çizdiği sınırlar içerisinde bir dantela gibi örgülemeleri takdire şayan. Teoriğe hakimiyetlerini görünce, “Yok yani; o kadar da değil!” diyesiniz geliyor. Neslinin son örneklerinden olan bu polisler görevlerinden alınınca yeni gelenlerin derin bilgisizliği ve onlarla muhatap olduğumuzda yaşadığımız büyük şoku hala hatırlarım.

Yakup Saygılı, derin entellektüel birikimi ve kültürüyle öne çıkan bir karakter. Ama genelde bu polislerde gördüğüm işlerine aşk seviyesinde bağlılık, derin duyuş ve düşünüşleri, kendilerini suçlu yakalamaya heveslendirmiş, böylece fevkalade operasyonlar yapmaları mümkün olmuştur. “Devleti, aynı anda milleti iğfal eden” suçluları yakalamak bir hayat tarzı olmuş, mesai anlayışını rafa kaldırmış bir nesilden söz ediyorum.

Yıllarca gece gündüz demeden vatanı için çalışan, şehit olmaktan korkmayan, tüm vesayet makamlarının önüne göğsünü siper eden polisler. Hani bazı insanlar vardır ya, bulunduğu çevreyi, bundan ilhamla coğrafyasının zihinsel kodlarını değiştirecek önemli işler yaparlar. İşte Yakup Saygılı hiç kuşkusuz bu isimlerden biridir. Duruşuyla bir marka isimdir artık. Hayatından ders alınabilecek, başkasının vizyonunu ve hayata bakış açısını değiştirecek, hayran kalınmaması gerçekten elde olmayan bir kişilik dersek abartı olmaz. Dün doğum günüydü onun. İyi ki doğdun yiğit insan.  Mesleğinizin onurunu, diğer taraftan milletin namusunu korudunuz. Bugün tam anlaşılmasa da yarın çok değerli iş yaptığınız anlaşılacak. Sen ve yüzlerce arkadaşının itibarı tekrar iade edilecek. O güne kadar doğum gününü hatırlamak ve hatırlatmak çok önemli bizler için. Sen bir sembolsün artık. Seninle tanışmak, sohbet etmek çok değerliydi. Ömrün uzun olsun. En kısa zamanda eşine ve çocuklarına kavuşman ümidiyle…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Sayın Ertürk
    Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık. Bu kahramanları her daim hatırlamamız gerekiyor.
    “Bugün tam anlaşılmasa da yarın çok değerli iş yaptığınız anlaşılacak” bu sözünüze kısmen katılmıyorum. Çok küçük bir azınlık haricinde gerek Türkiye gerekse de Dünyada bu işin kıymetini bilmeyen yok. Ancak çıkarları doğrultusunda görmezden gelenler var. Bence gelecek te bu yapılan işlerin kıymeti çok daha iyi anlaşılacaktır.
    Saygılarımla

  2. Aslinda o gunleri tekrar hatirlamak lazim. Ulkenin basindaki insanlarin sorusturmalar sebebi ile nasil titrek titrek konusmalar yaptiklarini tekrar hatirlamak lazim. Kendileri dahi işlerinin bittigini her kelimelerinde bihassa internete dusmus konusmalarinda cok anlasilir sekilde hissettiriyorlardi. Ama ne oldu koca bir millet hep bir agizdan montaj dedi. Sanki bir bahane bekliyorlarmisda iclerindekini haykirmak icin. Bir duduk calinmasiyla uçuşdular cemaatin basina -hainler cia ajanlari vs naralariyla. Her ailede her meclisde durum buydu. Adamlar şasirdi dediler basin gaza millet bizden ilerde ondan sonra yalanin oyunun binbir turlusu. Iste yakup saygili ve onun kahraman arkadaslari sadece hirsizlari degil, koca bir milletide yakaladi icini disina cikardi. Ne oldugunu gosterdi dunyaya. Umarim bu garip millet tez zamanda aklini basina alirda bizde dertten ölmeyiz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin