İsrail ve Rusya açılımları nasıl okunmalı?

Haluk Özdalga

AKP’nin içerde ve dışarda uyguladığı politikalar sonunda Türkiye, ürkütücü bir uluslararası tecrit durumuna düştü. Cumhuriyet tarihi boyunca, seçilmiş veya seçilmemiş, sivil veya askeri, başka hiçbir iktidar zamanında Ankara böyle yoğun bir tecrit yaşamadı. Buna İkinci Dünya Savaşı dönemi ve pek çok ülkenin karşı çıktığı 1974 Kıbrıs Askerî Harekâtı’nı izleyen yıllar da dâhil.
AKP kötü gidişin farkında ki, son günlerde bu tecridi kırmaya dönük girişimler başladı. İsrail ve Rusya ile ilişkileri tamir etmeye dönük adımlar atıldı. Başbakan’ın açıklamaları benzer bir girişimin Mısır’a dönük yapılacağını gösteriyor.
İsrail, Rusya, Mısır dâhil dış ilişkilerin düzelmesine dönük bu girişimler tamamen isabetli tercihler. Türkiye’nin çıkarları ilişkilerimizin iyileşmesini, hatta eski düzeyin üstüne çıkmasını gerektiriyor.
Bu noktada iki önemli tespit yapılabilir. Birincisi, son girişimler gösteriyor ki Ankara, yaptığı yanlışları kabul ediyor. Ama bu yanlış uygulamaların siyasi hedeflerinden hiçbirine ulaşılamadı. Uğranan zararlar karşısında hiçbir siyasi sonuç elde edilemedi. Mavi Marmara’nın hedefi Gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılmasıydı. Bu mümkün olmadı. Şimdi sadece İsrail’in izin verdiği ölçüde bir İsrail limanına malzeme gönderilecek. Ama bunun aynısı, hatta daha fazlası Mavi Marmara’dan önce de mümkündü. İlaveten Türkiye şimdi, kaldırmak istediği İsrail ablukasını tanımış oldu.
Ankara en üst düzeyde açıklamıştı ki, Ruslar Suriye’ye askeri müdahalenin bir bedeli olacağını görmeliydi. Yani Rusları Suriye’de yıldırmak istediler. Küçük bir ihlal durumunda dahi uçağın vurulması için TSK’ya talimat verildi. Ama beklenenin tam tersi oldu. Rusya daha önce Suriye’ye getirmediği S-400 dâhil en gelişmiş askeri sistemleri konuşlandırdı. Türkiye’yi alanda kilitledi.
Mısır’da Ankara’nın siyaseti, seçilmiş bir iktidarın darbeyle devrilmesine karşı durmak değildi. Yoksa yine darbeyle işbaşına gelmiş Albay Ömer Beşir’in Sudan’da en yakın destekçisi olmazlardı. Amaç, ideolojik yakınlık hissettikleri Müslüman Kardeşler’i desteklemek ve iktidara geri gelmelerini sağlamaktı. O amaç da tutmadı. Hâlbuki pek çok ülkenin yaptığı gibi, hem darbeye karşı tavır almak hem Mısır’la ilişkiyi sürdürmek mümkündü.
İkinci önemli tespit, bazı iyileşmeler sağlansa da, komşularımızla ilişkilerin eski düzeye veya daha ileriye taşınma ihtimalinin çok yüksek olmadığı. Bütün dünyanın gördüğü basit gerçek, Ankara’da dış politika kararları büyük ölçüde afaki, ayaküstü ve günlük duruma göre alınıyor. Önemli kararların alınmasında kurumsal işleyiş zayıf. Ülke çıkarlarının en önde tutulduğu rasyonel analizlerden çok ideolojik tercihler yönlendirici oluyor. Karar vericilerin bir Rusya, Filistin-İsrail veya AB politikası yok. Ankara’da, Suriye veya Avrupa’yla ilişkiler gibi konularda ülke çıkarlarının şiddetle gerektirdiği dönüşümleri yapabilme kapasitesi zayıf görünüyor. Özetle, son açılımlar doğru yönde olsa da çok olumlu sonuçlar beklemek zor.

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin