Haber-İnceleme | Mehmet Yıldız
15 Temmuz’u tartışırken yapılan en büyük hata, her şeyi 16 Temmuz sabahından itibaren ele almak oluyor ki bu doğru değil. 15 Temmuz öncesinde neler olup bittiğini anlamadan sağlıklı değerlendirme yapılamaz.
Bu yüzden biraz geriye gidelim. Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında suçüstü yakalanan Erdoğan, bu soruşturmaları kendine darbe olarak nitelendirmiş ve bunu kendisine yapanların terör örgütü olduğunu iddia etmişti. O günlerde katıldığı bir TV programında Mustafa Karaalioğlu’nu terör örgütü diyeceksin diye haşlamasını hatırlayın.
KENDİ KENDİNE DARBE YAPAN İKTİDAR
Çevresindekilerin Gülen Cemaati’nin terör örgütü olduğuna inanmıyor olması Erdoğan’ı çileden çıkarmaya yetiyordu. Öyle bir şey yapmalıydı ki cemaatin terör örgütü olduğuna herkes inanmalıydı. İşte 15 Temmuz’a giden yolun taşları bu şekilde döşenmeye başladı. “Binali Yıldırım’ın hoşuna gitmeyen 15 Temmuz Projesi” böylece uygulamaya konuldu.
Önce cemaat iltisakı nedeniyle bürokraside kıyım yapıldı… Sonra gözaltı ve tutuklamalar başladı. Genç ihtiyar, kadın erkek, çoluk çocuk binlerce kişi tutuklanmaya başladı. O günlerde bir gazeteciye röportaj veren Saray savcılarından biri “gerekirse 500 bin kişiyi gözaltına alırız” dedi. Ardından çember daha da daraltıldı. Ordu içinde cemaat mensubu olduğu iddia edilen 1500 kişilik bir liste olduğu, bu listedekilerin tamamının yakında gözaltına alınacağı, hatta bazılarının infaz edileceği bilgisi ortaya atıldı. Bu listedeki isimler el altında sızdırılmaya başladı ve asker tahrik edildi.
Bu arada Ankara’da Hulusi Akar’ın müdahale edeceği dedikoduları dolaşıma sokuldu. Öyle ki 2016 bahar aylarında Ankara’ya uğradığımda, havuz medyası kalemşörlerinden biri müdahalenin an meselesi olduğunu söylüyordu. Bütün kuvvet komutanlarının içinde olduğu bir askeri müdahale söylentisi her köşe başında fısıltıyla konuşulur olmuştu.
İş artık darbenin yapılmasına kalmıştı. Öyle bir şey olmalıydı ki hem başarılı bir darbe olmamalı hem de birileri darbe yapmış gibi görünmeliydi. Ve aynı zamanda kan akmalıydı, insanlar ölmeliydi ki dost düşman herkes ortada kanlı bir örgütün varlığından asla şüphe etmesin. Zor ama güzel “proje” değil mi? Ve Erdoğan bunu başardı. 15 Temmuz gecesi bunu başarmanın gururuyla kameralar karşısına çıktığı zaman yanında konuşlanan Damat Berat Albayrak’ın gülücükler dağıtması boşuna değildi. Evet, Damat’ın yüzünde bu gülücüklerin açması için 250 kişinin hayatını kaybetmesi lazımdı ve kaybetti. (Allah ölenlere rahmet etsin, yakınlarına sabır versin)
Darbe girişimini günler öncesinden haber alan Erdoğan, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı bu girişimi engellemek yerine bir an önce ve istendiği formatta olması için her şeyi yapmışlar.
Biraz sonra detayına gireceğimiz sonraki gelişmelerden anlıyoruz ki aslında o gece çok daha fazla sayıda insanın ölmesi istenmiş. Çünkü ne kadar çok insan ölürse Erdoğan’ın kirli iktidarı o kadar kolay kurulacaktı ve de öyle oldu.
YENİ DEVLET’İN KURULMASI İÇİN 250 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
15 Temmuz’un 2. yıldönümünde, iktidar kanadının sık sık dile getirdiği ve hayatını kaybedenlerin yakınlarının bile tepkisini çekecek ölçüde istismar etmekten çekinmediği “250 şehit” konusuna gelelim.
Önce rakamlar: TSK’nın verdiği bilgiye göre darbe girişimine 8.651 asker katılmış. O günlerde Türkiye’nin polis gücü yaklaşık 270.000 personelden oluşuyor. Aynı şekilde Jandarma gücü de 270.000 personeli buluyor. Toplam 540 bin personel.
Bu güç, darbe girişiminde bulunan 8.651 askeri durdurmak için fazlasıyla yeterliyken neden kalabalıklar kaosun içine çekildi? Halk kaosun içine çekildiği için maalesef 240’tan fazla insan hayatını kaybetti, 1.500’den fazla kişi yaralandı. Erdoğan hepimizin gözünün içine baka baka o gece yalan söyleyerek girişim başladıktan sonra enişteden aldığını söylediği darbeyi günlerce öncesinden biliyordu. Bu bilgi sadece onda değil bu senaryonun başrol oyuncuları Hakan Fidan ve Hulusi Akar’da da vardı. Darbe olacağını bile bile önlemek için hiçbir şey yapmadılar; çünkü olmasını istiyorlardı, olması için her türlü teşviği yaptılar. Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın, “Komuta kademesi kışlalardan çıkılmayacak emri verse bu teşebbüs gerçekleşemezdi” sözü bu nedenle önemli. Gelecekte Erdoğan-Fidan-Akar üçlüsü, kirli bir iktidar uğruna bunca insanın ölümüne göz yumdukları için hesap verecekler. Ama bu dünyada ama öbür dünyada…
SONRAKİ YAZI: Meclis Araştırma Komisyonuna verilen ifadeler sivil ölümleri arttırmak için halkın bilerek sokağa döküldüğünü ortaya koyuyor.
YENİ BİR BİLGİ İÇERMESE DE HAFIZAYI TAZELEME ADINA VE AKAR’IN CUMHURBAŞKANI YARDIMCILIĞI ÖNCESİNDE SİVİLLİKTEKİ ACEMİLİĞİNİ ATMASI İÇİN FİT OLDUĞU İKTİDAR KOLTUĞUNA (GÖRSELLE DE DESTEKLİ) İMA YOLLU ATIF YAPMASI YÖNÜYLE DE GÜZEL YAZI TEŞEKKÜRLER.
FAKAT İKİ SORUN VAR BENCE:
BİRİNİ MADDİ HATA OLARAK GÖRÜYORUM. ŞÖYLE Kİ YAZIDA ÖNCE TERÖRİZE ETME SÜRECİNİ 17/25’E GÖTÜRMÜŞSÜNÜZ. (DOĞRUDUR HATTA BENCE DAHA ÖNCEYDİ) AMA İLERLEYEN SATIRLARDA ‘RTE’NİN DARBEYİ GÜNLER ÖNCESİNDEN BİLDİĞİNİ’ İFADE EDİYORSUNUZ. BU ÇELİŞKİ DEĞİL Mİ? YANİ BU DURUMDA BAŞKALARI HERŞEYİ HAZIRLADI SON GÜNLERDE DE RTE’YE HABER VERİP ‘TELAŞLANMA SENİN İÇİN SANA DARBE YAPACAĞIZ’ MI DEDİ? AMA ÖNCEKİ SATIRLARDAN RTE’NİN HERŞEYİ BİZZAT ORGANİZASYON VE TAKİP ETTİĞİNİ ANLIYORUM (Kİ BEN DE BU GÖRÜŞE KATILIYORUM)
DİĞER SORUN İSE BANA GÖRE ÖLEN 250 KİŞİ HAKKINDAKİ NAİF YAKLAŞIM. BU YAKLAŞIM SANIRIM BU SİTEDEKİ DİĞER YAZILARDA DA VARDI. Bİ KERE ONLAR ŞEHİT FALAN DEĞİL. PEK ÇOĞU ÖNCEDEN ORGANİZE EDİLDİ. HANGİ ‘İŞGAL NOKTASI’NA KAÇ KİŞİNİN VE KAÇ KAMYONUN GİDECEĞİ BELLİYDİ. ÖLENLER KENDİLERİNE VERİLEN GÖREVİ YAPTILAR. KİM VERDİ BU GÖREVİ RTE. RTE KİM ÇAĞIN FİRAVUNU. KUSURA BAKMAYIN DA FİRAVUNUN TALİMATIYLA (İSTER ORGANİZASYON YOLUYLA OLSUN İSTER FACETIME YAYINI SONRASINDA) SOKAĞA ÇIKIP ÖLEN VARSA BUNU FAZLASIYLA HAK ETMİŞTİR. ÖYLE RAHMET SABIR DİLEMEYE GEREK YOK. (ZATEN ÖLENLERİN ÇOĞU DAHA OLAYLARIN İLK BAŞLADIĞI SIRADA FİRAVUNUN ÖNCEDEN YAPTIĞI ORGANİZASYONLA ORAYA GİDENLERDİ) HERKES SEVDİĞİYLE HAŞROLACAK. KİM NASIL YAŞADIYSA ÖYLE ÖLÜR NASIL ÖLÜRSE ÖYLE HAŞROLUR. MUSA İÇİN ÖLEN MUSA İLE FİRAVUN İÇİN ÖLEN FİRAVUNLA HAŞROLACAK. BU KADAR NET.
Ben de YOLCU ya katılıyorum. Ölen 250 kişi için şehit gözüyle yaklaşmak, rahmet vs. bana da fazlasıyla naif yaklaşım. Bence de onlar oraya ne icin gittiklerini biliyorlardı veya bilselerdi. Allah akıl fikir vermiş düşün, anla, analiz et diye. Herkes sevdiği ile haşrolacak. Tabiki her şeyin doğrusunu Allah bilir. Şehitlik o kadar da tanımsız ya da belirsiz bir kavram değil sanki.
Anladık rte darbeyi biliyordu ama durdurmadi.peki darbeyi yapan kim? Ve neden darbe yapmak istediler ? Bu sorulara daha net cevap yok
Her ne olursa olsun hicbir hukukta yer almayan bir sekilde; Kadinlara, cocuklara, ihtiyarlara musallat olan, rehin alan, suikast yapan, adam kaciran bu zalimleri bu halleriyle tecrube etmis olarak bugunden geriye gidip, “o gun ne yapmak en iyisi olurdu?”
sorusunun cevabi, diger bazi sorularin da cevabi olacaktir.
Yorumlar üzerine yorum yapma gereği hissettim.
İlk olarak Erdoğan’ın darbeyi haftalar öncesinden bildiğinden hiç şüphemiz yok. Hiçbir şey olmasa bile “saat 16:30’da eniştem tankların görmüş” yalanı her şeyi anlatıyor. Çünkü tanklar 22:00 sıralarında bahsettiği yere konuşlanmıştı.
Erdoğan aslında o gece pot üstüne pot kırdı. Örneğin havaalanında”öğleden sonra bir hareketlilik vardı” diye söze başladı. Halbuki görünen bir hareketlilik olmadığı gibi güya MİT başkanına ulaşamayan Erdoğan bunu nasıl haber almıştı ..vb.
Ancak TSK içindeki darbeci damarı Erdoğan’ın organize edip etmediğini bilmiyorum. Tabi darbe söylentileri yayılmasını sağlayarak dolaylı yollarla onları tahrik etmiş olması mümkün. Hulusi Akar’ın o gece ve sonrasındaki şüpheli/tutarsız tutumları da bu şüpheyi artırıyor. Bu ileride net şekilde ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
Diğer tüm tedbirler bir tarafa, Erdoğan eğer sokağa çıkın çağrısını saat 00:25 yerine saat 16:30 da yapsaydı veya en geç saat 21:30 da yapsaydı, zaten sokaklarda olan halk kışlaların önüne yığılır, herkes teyakkuza geçer ve darbe başlamadan biterdi. Ama bunu yapsaydı şehit gelmeyeceği için hedefine ulaşamazdı.
İkinci olarak, bir askeri darbeye karşı koymak için sokağa çıkan ve canını veren insanların şehit olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlar bir senaryonun kurbanları olduklarından habersiz bir şekilde sokağa çıktılar ve hukuksuz bir şekilde yönetime el koymak isteyenleri engellemek istediler. Sokağa çıkın çağrısını yapan kişinin “acil kan ihtiyacı” nedeniyle bu çağrıyı yapmış olması onların değerini düşürmez diye düşünüyorum.
Arkasından böyle korkunç bir zulüm süreci başlamasaydı ve bu süreçte de şehit istismarı sonuna kadar kullanılmasaydı, tahmin ediyorum ki yukarıdaki yorumlar daha farklı olur, demokrasi için canını veren insanların varlığı herkesin göğsünü kabartırdı. Ama “benim 250 şehidim var” sözünün her zulmün anahtarı gibi kullanılması, o zulmün mağduru olan insanlarda olumsuz çağrışımlara neden olabiliyor.