15 Temmuz darbe senaryosunun devamında iktidar tarafından başlatılan cadı avı aileleriyle beraber 1 milyona yakın vatandaşı mağdur etti. Temmuz ayından bugüne çıkarılan 8 ayrı Kanun Hükmünde Kararname hiçbir savunması alınmaksızın 100 binden fazla kişi işinden atıldı, 80 bine yakın kişi gözaltına alındı, tutuklananların sayısı 35 binlere dayandı. Okul, üniversite, yurt gibi 2 bin 99 eğitim kurumu, 1254 dernek, 160 medya kurumu kapatıldı. On binlerce kişinin pasaportları iptal edildi. 130 gazeteci, 3 bin 465 hakim tutuklandı. 12 Eylül 1980 darbesini, 28 Şubat’ları mezara gömecek uygulamalarla sivil bir darbe yapıldı. İnsanlara savunma hakkı bile tanınmadı. İşkence ve kötü muamele uluslararası raporlarına yansıdı.
Bu cadı avından avukatlar da nasibini aldı, yüzlercesi tutuklandı. Gözaltına alınan veya tutuklananlar kendilerini savunacak avukat bulamadı. Çünkü yüzlerce avukat hakkında hizmet hareketine yakın olduğu bahanesiyle gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldı. Bir kısmı yakalanıp cezaevine atıldı bir kısmı da kaçak duruma düştü.
İşinden atılan, mesleğini kaybeden, gözaltına alınan, tutuklanan, işkence gören, malına mülküne el konulanlar kendisini savunacak avukat bulamaz hale geldi. Bunun üzerine bir kısım hukukçu, sanal ortamda bile olsa mağdurlara yönelik hukuki destek vermeye başladılar. İnternete konulan dilekçelere ulaşabilen birisi kendi kendine savunmasını yapabilir.
MAZLUMDER, İHD, Çağdaş Hukukçuları Derneği gibi insan hakları ve hukuk dernekleri, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere neredeyse bütün barolar, Tüketici Dernekleri, hatta devlette kamu denetimin sağlasın diye kurulan Kamu Denetçisi (Ombudsmanlık) dahil bir çok kurumun hak arayışı için hazır dilekçe ve başvuru yöntemleri internet sitelerinde yer alıyor. Yıllardır sürdürülen bu gelenek, savunma hakkı açısında eli kolu bağlanan insanlara internet siteleri üzerinde bilgilendirmek amacıyla yapılıyor. Ancak belli ki bu kadarcık savunma refleksi bile Erdoğan’ı çileden çıkarmışa benziyor.
Bugün İnegöl’de katıldığı bir açılış töreninde halka hitaben yaptığı konuşmada ‘Mağduriyetim giderilsin diye başvuranlar var! Dilekçeler sanki aynı kalemden çıkmış! Bunlar namussuz! Aynı merkezden çıkıyor, aynen devam ediyorlar. Devletin kılı kırk yararak yürüttüğü mücadeleyi sekteye uğratmaya çalışıyorlar.’ sözlerini sarf ederek hakkı arayan vatandaşları namussuzlukla suçladı.
Avukatları içeri tıkarak savunmayı çökerttiği yetmemiş, insanların yazdığı dilekçelerden rahatsız olmuş. Hak aramak ne zamandan beri ‘namussuzluk’ oldu?